Avrupa Sineması

kleopatra demiş ki:
avrupalılar filmi gerçekten sanat için yapıyorlar... amerika'daki çoğunluk gibi insanları eğlendirmek değil amaçları... daha vurdulu kırdılı, veya hareketli olan fimleri bile bir farklı oluyor...

Kesinlikle... Avrupa sineması, gerçekten sanat için yapılıyor. Eurimages'in avrupa sinemasına destek vermesi sayesinde, filmlerde gişe korkusu olmuyor ve sonuçta ortaya daha başarılı filmler çıkıyor. Son zamanlarda Türk sinemasına da destek vermeye başlamasıyla, bizim de sanat filmleri olmaya başladı.

Alejandro Amenebar, Cathrine Breillant, Julie Medem, Wim Wenders,Dario Argento ilk aklıma gelenler... Tabii Ferzan Özpetek ve Fatih Akın'ı da sayabiliriz... ;)
 
carolgerber demiş ki:
Sade,göşterişsiz ama etkileyici filmler zaten en beyendiğim filmler ve de avrupa sinemasıyla beraber amerikan bağımsız sinemasının da bu tür örnekleri çok aslında.Son dönemde Elveda Lenin,Meleklerin Düş Yaşamı,Birlikte,Daima Lilya,Üç Renk üçlemesinden Kırmızı ve de Mavi avrupa sinemasından şu an aklıma gelen çok sevdiğim filmler.
birlikte ve daima lilya nın yönetmeni aynı kişi ve çok iyi olmasalarda iyi filmler.üç renk üçlemesindeki filmlerin derinliği de gerçektem çok iyi.emir kusturica,bernardo bertolucci,pedro almadovar,scola ettora avrupanın dahi yönetmenleri.aslında vidoq çeken pitof tanda çok umutluydum ama holywod a gidip kedi kadın gibi yılın en kötü filmi çekilen bir filmi çekmesi bende hayal kırıklığı yarattı.ayrıca buzdan hayaler de bize uzak bir coğrafya dan izlanda dan gelen bir film ve iyi bir film.
 
vaillant demiş ki:
ucar demiş ki:
aslında vidoq çeken pitof tanda çok umutluydum ama holywod a gidip kedi kadın gibi yılın en kötü filmi çekilen bir filmi çekmesi bende hayal kırıklığı yarattı.

ne yazık ki avrupalı yönetmenler, hollywood'a gidince her zaman başarılı olamıyor ;)
hollywod un herşeye parasal yönden bakmasıyla ilgili bir durum bu.ama yönetmende tavrını ortaya koymalı.yoksda yeteneğine yazık olur.
 
Sonuçta Hollywood da herşeye maddi destek vermiyor. Para gelmeyecek işe yatırım yapmıyorlar. Hollywood'a giden bir yönetmenin bazı şeylerden taviz vermesi gerekiyor.
 
american filmleri izlemektense avrupa yapımı filmleri izlemeyi tercih ederim . son zamanlarda zaten avrupa yapımı filmlerde ilerleme olduğu açıkça görülüyor..
 
Avrupa sinemasından ziyade her ne kadar kendini tekrarlayan senaryo ve filmlerle boğuşsa da ben Hollywood diyorum(tabi özellikle piyasa olmayan filmleri ve Martin Scorsese,Tim Burton,Tarantino,David Fincher ve D.Linch gibi yönetmenleriyle)...

Avrupa sinemasında ise Britanya (özellikle ingiltere) diğerlerinden cok daha farklı...Kendilerine has absürd tarzları ve Danny Boyle,Guy ritchie gibi yönetmenleri,Ewan McGregor(bir numaram),Jason Statham ve ismi aklıma gelmeyen kaliteli oyuncularıyla Britanya Avrupa sinemasının bence en iyisi...

Aslında Alman sinemasını da beğenirdim ama son zamanlarda izlediğim bazı filmlerden sonra biraz soğudum(özellikle run lola run'dan sonra)
 
Mikado'ya katılıyorum Jason Statham konusunda.Ama şu Jet li'yle olan son filmi The One yok mu??:(
Her neyse Avrupa sineması denince akla ilk gelen Fransız filmleri oluyo bence..Konuşmalar adamı çok yorsa da sağlam film yapıyolar (Tabi Luc Besson filmleri hariç)
Bence son zamanlardaki Türk Sineması'nı da küçümsememek lazım(Fatih Akın sağolsun ismimizi duyurdu)
Ama hayatımda izlediğim en mükemmel Avrupa kökenli film de İçimdeki Deniz'dir.
 
Hollywood filmlerinden farklı olarak daha sade ve gösterişsiz ama etkilyiciliği tavana vuran filmler izlemek bana her zaman keyif vermiştir. özellikle avrupa sineması deyince aklıma gelen ilk film ÜÇ RENK:MAVİ dir. avrupa ve japon sineması benim favorilerim...
 
İtalyan filmleri sıkıcı olabiliyor;konular hep aile,insan ilişkileri,eşcinsellik...İspanyol filmlerinden Pan'ın Labirenti ve Yetimhane fena filmler değillerdir.Bunubn dışında İspanyol sineması hakkında bir fikrim yok.Fransız fimlerini seviyorum,hele en son izlediğim Fransız filmi Kelebek ve Dalgıç sinematografi bakımından mükemmele yakındı.Bu arada unutmayayım Jeux Defants ve C.R.A.Z.Y.'de çok güzel filmlerdir.Alman sinemasından Run Lola Run ve Elveda Lenin'i çok beğenmiştim.Bunların dışında Alman filmi izledim mi bilmiyorum.Lars von Trier'ın da izlediğim bütün filmlerini severim.Özellikle Dancer In The Dark unutulmazdır.İngiliz sineması ise çok harika filmlere sahiptir.Shaun of the Dead,Trainspotting,28 Days Later ilk aklıma gelenler...Hollywood filmlerinden hem daha cesur hem de daha eğlenceli olabiliyorlar.
 
Lilja 4-Ever'ı bilmeyen izlemeyen kalmasın.Gerçekten rahatsız edici bir film.Ama yine de kendini izlettiriyor.İskandinav sineması da işte böyle bir şey.Rahatsız edici,soğuk,bazen uyuşuk...Oyunculuktan sinematografiye kadar...
 
kosovian demiş ki:
avrupalıların hayata bakışıyla amerikalıların hayata bakışı arasındaki fark filmlere de aynen yansımış bence

weled demiş ki:
american filmleri izlemektense avrupa yapımı filmleri izlemeyi tercih ederim . son zamanlarda zaten avrupa yapımı filmlerde ilerleme olduğu açıkça görülüyor..


amerikan sineması ve avrupa sineması arasında her açıdan fark olsa da amerika'da da öyle bağımsız filmler yapılıyor ki bu kadar eleştiri gerçektende haksız dercesine....
 
İtalyanlar ve Fransızlar izlenesi filmler yapıyor.
Amerika yı sevmeyebilirsiniz ama bunu şu olağanüstü sinemalarına mal etmeyin
 
son dönemde Danimarka önde. İngiliz sineması ise avrupadan ziyade enternasyonel görüyorum. Fransız sinemasının cinselliğe çok doğal yaklaşımı var.
 
Danimarka filmlerini sevdiğim için yakın zamanda alay konusu oldum arkadaşlarım arasında hey gidi hey. "Abi hava bu kadar güzelken evde oturup Danimarka komedisi izlemek ne, bir insan neden Danimarka komedisi izler" cümleleri kuruldu yüzüme karşı ahahha. Halbuki Mads Mikkelssen önderliğinde çok enteresan filmler çıkıyor Danimarka'dan. En son Jagten geldi ama ona gelene kadar ne filmler var.
 
Geri
Üst