Merhaba forum insanları.
Batıda gözlemlediğim kadarıyla hem akademik hem de popüler alanda müzik sosyolojisi ve felsefesi hem müzisyenler hem de dinleyiciler arasında son yıllarda üzerine gidilen alanlar. Bununla ters orantılı olarak çoğumuzun tahmin edebileceği gibi "son yıllarda" okuma oranı (ve bence daha önemlisi "nitelikli okuma" oranı) yaşadığımız ülkede düşme eğiliminde. Yine bir kişisel tespit daha yapmak istiyorum izninizle: Türkiye'de 90'lı yıllarda gençliğini (20'li veya 30'lu yaşlarının başını) yaşamış insanlar, şuan söz konusu yaşları yaşayan insanlardan gençliklerinde sosyoloji ve felsefe alanlarında daha birikimliydiler. Bir örnek vereyim: Çevremde görüyorum arkadaşlarım arasında. Gerekli armoniyi öğreniyorlar ve bardan bara koşarak klasik caz çalıyorlar. Klasik cazın ortaya çıktığı devri yaşamadım. Fakat kitaplardan okuduğumuzda görüyoruz ki bugün Kadıköy'ün bir köşesinde çalınan klasik caz ile 150 yıl önceki gerçeği arasında sosyolojik ve felsefik olarak bir alaka yok. Armoni çoğunlukla benzer ve aynı oluyor ancak diğer iki alan tamamıyla farklı. İnsanların söz konusu müziği dinleme ve ona eşlik etme biçimleri bütünüyle farklı. "Herşey hakiki olacak. Bu bir kuraldır" demiyorum. Vurgulamak istediğim farkındalık. Klasik caz olsun, blues olsun, flamenko olsun, dünyanın farklı yörelerinin müziklerini çalıyorsak veya dinliyorsak onun tarihini, sosyolojik ve felsefik temellerini de bilmeliyiz. Ondan sonra 150 yıl önceki caz anlayışını olduğu gibi bugün Kadıköy'de çalmak için kendimizi şekilden şekile sokmalıyız veya kendimize özgü klasik bir caz yaratma işine girmeliyiz. Tabi gerek varsa.
"Burası müzik ile ilgili forum bize felsefe yapma" derseniz iki cevap verebilirim buna: 1- Felsefe ruhun gıdasıdır. Her eve lazımdır. 2- Müzik toplumsal bir olgudur. Toplumla ilgili tüm bağları (politik, ideolojik, sembolik,vs...) kopartıldığında geriye sadece hiçbir anlam yükleyemeyeceğimiz matematik bilgileri kalacaktır. Demek ki müziği var eden asli unsur armoniden ziyade toplumsallıktır. Bu nedenlerle forumda müziğin sosyoloji ve felsefe alanlarıyla ilişkisi üzerine konuşulması önerisinde bulunuyorum. İstiyorum ki birbirimize bu konuda yazılmış Türkçe veya başka dillerde kitaplar önerelim. Birimizin aradığı bir kitap varsa ve bulamıyorsa elinde olan ödünç versin veya hediye etsin istiyorum. Benim ilk ortaya atacağım kitabın künyesini aşağıya yazıyorum. Tam bir sosyoloji kitabı değildir. Oldukça başarılı bir kitap da değildir. Ama okuması eğlenceli ve müzik sosyolojisine bir giriş kitabı olarak düşünülebilir. Saygılar ve sevgiler.
Blues Tarihi Şeytan'ın Müziği, Giles Oakley, Ayrıntı yayınları.
Batıda gözlemlediğim kadarıyla hem akademik hem de popüler alanda müzik sosyolojisi ve felsefesi hem müzisyenler hem de dinleyiciler arasında son yıllarda üzerine gidilen alanlar. Bununla ters orantılı olarak çoğumuzun tahmin edebileceği gibi "son yıllarda" okuma oranı (ve bence daha önemlisi "nitelikli okuma" oranı) yaşadığımız ülkede düşme eğiliminde. Yine bir kişisel tespit daha yapmak istiyorum izninizle: Türkiye'de 90'lı yıllarda gençliğini (20'li veya 30'lu yaşlarının başını) yaşamış insanlar, şuan söz konusu yaşları yaşayan insanlardan gençliklerinde sosyoloji ve felsefe alanlarında daha birikimliydiler. Bir örnek vereyim: Çevremde görüyorum arkadaşlarım arasında. Gerekli armoniyi öğreniyorlar ve bardan bara koşarak klasik caz çalıyorlar. Klasik cazın ortaya çıktığı devri yaşamadım. Fakat kitaplardan okuduğumuzda görüyoruz ki bugün Kadıköy'ün bir köşesinde çalınan klasik caz ile 150 yıl önceki gerçeği arasında sosyolojik ve felsefik olarak bir alaka yok. Armoni çoğunlukla benzer ve aynı oluyor ancak diğer iki alan tamamıyla farklı. İnsanların söz konusu müziği dinleme ve ona eşlik etme biçimleri bütünüyle farklı. "Herşey hakiki olacak. Bu bir kuraldır" demiyorum. Vurgulamak istediğim farkındalık. Klasik caz olsun, blues olsun, flamenko olsun, dünyanın farklı yörelerinin müziklerini çalıyorsak veya dinliyorsak onun tarihini, sosyolojik ve felsefik temellerini de bilmeliyiz. Ondan sonra 150 yıl önceki caz anlayışını olduğu gibi bugün Kadıköy'de çalmak için kendimizi şekilden şekile sokmalıyız veya kendimize özgü klasik bir caz yaratma işine girmeliyiz. Tabi gerek varsa.
"Burası müzik ile ilgili forum bize felsefe yapma" derseniz iki cevap verebilirim buna: 1- Felsefe ruhun gıdasıdır. Her eve lazımdır. 2- Müzik toplumsal bir olgudur. Toplumla ilgili tüm bağları (politik, ideolojik, sembolik,vs...) kopartıldığında geriye sadece hiçbir anlam yükleyemeyeceğimiz matematik bilgileri kalacaktır. Demek ki müziği var eden asli unsur armoniden ziyade toplumsallıktır. Bu nedenlerle forumda müziğin sosyoloji ve felsefe alanlarıyla ilişkisi üzerine konuşulması önerisinde bulunuyorum. İstiyorum ki birbirimize bu konuda yazılmış Türkçe veya başka dillerde kitaplar önerelim. Birimizin aradığı bir kitap varsa ve bulamıyorsa elinde olan ödünç versin veya hediye etsin istiyorum. Benim ilk ortaya atacağım kitabın künyesini aşağıya yazıyorum. Tam bir sosyoloji kitabı değildir. Oldukça başarılı bir kitap da değildir. Ama okuması eğlenceli ve müzik sosyolojisine bir giriş kitabı olarak düşünülebilir. Saygılar ve sevgiler.
Blues Tarihi Şeytan'ın Müziği, Giles Oakley, Ayrıntı yayınları.