Uzun Soluklu Müzik Grubu Tecrübelerimizi Paylaşalım

Belli bir sistematik ile ilerlemek gerektiğini kavramış üyeler ile kısa vadeli hedeflerin üstesinden gelebiliyoruz. Dolayısıyla mutfakta çok fazla gereksiz detay ile uğraşılmadığında kalan konsantrasyonunuz sahneye oluyor .

Son kurduğumuz gruptaki üyeler bunun bilincinde idi ve bu yüzden de uzun süreli ve iyi mekanlarda çalışma imkanı bulmuştuk. Sadece bass çalan kişi ile tanışıklığımız vardı. Diğer üyeler le bir araya geleceğimiz ilk prova için 15 şarkı belirledik, 2 saat prova almıştık. Şarkıları tek seferde çaldık ve 1 saatte prova bitti. Geri kalan sürede tekrar yapmaya bile gerek yok dedik, çünkü trafikler olsun armoni ve uyum olsun o kadar kusursuzdu. Stüdyonun geri kalan ücretini de ödeyip oturduk muhabbet ettik. Kısa bir sürede tamamı yerli ya da yabancı şarkılardan oluşan iki farklı sahne yapabilecek repertuara ulaşmıştık. Daha önce bir çok grupta çalıştım, çoğu aylarca prova yapıp bir arpa boyu yol alamamış. Geri dönüp baktığında ise elindeki repertuar da işe yaramaz, kimsenin dinlemeyeceği bir hale gelmiş oluyordu....

Uyum için ben iki unsurun önemli olduğunu tecrübe ettim. Birincisi hedef, diğeri prova

Hedef kısmında,
  • Ticari amaçlarda müzik yapacağınız yere göre repertuar oluşturur ve izleyiciyi düşünerek çalarsınız. Grup üyelerinin kişisel tercihleri işin içine ne kadar girerse projeden o kadar çok kopmaya başlıyorsunuz.
  • Bazıları sanat elçiliğine soyunmaya kalkıyor, Pop çalınan bir mekana repertuar hazırlıyoruz; biri, -"Ben Teoman ın karakterine uyuz oluyorum, şunu şundan, bunu bundan aşırmış. Onun şarkılarını söylemem" diyor. başkası, -"Falanca şarkı çok basit ve piyasa, leş çalamam" diyor. Çoğunlukla bu redddetmelerin bir faydası olmayacağını anlıyorlar ama zorla ve isteksiz bir performans sergiliyorlar.
  • Eğer bu sorunları yaşadığınız üyeler varsa şarkı seçimlerini ortak karara bıraktığınızda caccccık gibi, kimsenin umursamadığı, ve kimseye hitap etmeyen bir repertuarınız oluyor. O nedenle ben repertuar meselesini gruptaki mekanları ve kitleyi en iyi bilen kişiye bırakmayı savunuyorum.
Provalarda;
  • Çalışılacak şarkıların listesi, tonları, hangi versiyonununçalınacağı, trafiği, altyapılar vb.. önceden belirlenir. Provaya gelindiğinde; -"abi ben o şarkının şu versiyonuna çalışmıştım..." falan gibi şeyler ile uğraşmazsınız.
  • İletişim çok önemli, şarkı aralarında aksayan kısımları konuşalım, nasıl iyileştirebiliriz falan derken; davulcu tırrr- pırrrr trampet çalışırsa konuştuğunda konuşacağında p*ç oluyor. Kendim de buna dikkat ettiğim gibi, böyle durumlarda kesinlikle rahatsız oluyorum.
  • Şarkıya başlıyorsun ama diyelim verselerden birinde bir armoni hatası var. Eğer çalan yaptığı hatanın farkında değilse, o anda durup orayı düzelte-düzelte şarkıya devam etmek gerek. Bakıyorsun senin dışında rahatsız olan yok. Durun diyorsun; çalmaya devam ediyorlar. Paldır küldür çalmaya ne çaldığını da önemsemeyen adamlarla yürümüyor.
 
Son düzenleme:
Şu sanat elçiliğine soyunma çok yerinde bir söz olmuş, devamında gelenler gerçekten iyi tespitler. Tanınmış olmanın bir yere gelmiş olmanın olmamışlar için bir bir aşağılık kompleksine dönüşmesi hali var sanki. O şarkı çok basit benzeri sözler, ne kadar gerçek bir tablo çizmişsiniz.

Algernon için de şunu ilave etmek isterim, eğer şarkı yazıyorsan kendini test etmelisin. Ne demek istiyorum, mesela insanlara çalmak gibi, bu arkadaşların olur, grup arkadaşların olur, küçük sahne tecrübesi olur sakın es geçme. Ben yazmaya 10 yaşında, şarkı yazmaya 19 yaşında başladım, çöpe atmayıp beklettiğim hala kötü gelmek bir yana insanlara çaldığım da sınavdan geçen şarkılar yapmışım. Mutlaka dinletmelisin, yani işte çalmalısın. Belki bilmeyenler olabilir böylesi bir organizasyon da var. "Bi şarkım var" ( bir değil bi ) adlı bir organizasyon, üç yıldır yapılıyormuş ( 3. yılı doldu ), ben Aralık ayında tesadüfen öğrendim. Bu işin bir albümü bile var spotify'a bakın bu isimle. Organizasyonu yapanı tanıyordum ( Başak Yavuz ) tanımasam haberim olmazdı. İki defa katıldım, hatta radyo programı bile yaptım, tanınmamış gizli kapaklı bir şarkı yazarı olarak. Şimdi kayıtlara son sürat devam. Demem o ki, gidin çalın, tepkileri alın. Başlığa çok uygun olmadı belki, bilmiyorum bir katkısı olmuşsa ne ala.

Ayrıca diğer paragraflara da tamamen katılıyorum, tecrübeden damıtılmışlar. Benim de başımdan böyle şeyler çokça geçti açıkçası, zorlu işler.

Kendi müziğinizi bir ekiple çalacaklar için; kayıt yapmayı, birden fazla enstruman çalıp demo yapmayı becerebilenler için eskiye göre müthiş imkan var, bestele, çal kaydet hatta miksle ver müzisyenlere sonra duruma göre plan belli olur. Projeye, işe, organizasyon veya mekana göre ekip görüşmeleri ve provalar başlar. Bu uzun soluklu projelerin ya da öyle olması umulan işlerin akışını kolaylaştırır. Fırça baget tekniği istediğin bir parça varsa, bunu rock davulcusuyla yapamayacacağını bilmek mesela spesifik bir örnek. Örnekler çoğaltılabilir.

Ayrıca şarkıların, tempoları, trafiği/formu/tonalitesi /dinamikleri gibi şeyleri zaten beste ya da cover farketmeksizin belirlemek standard.
 
Son düzenleme:
Başlıktan alakasız olsa da daha önce de alakası olmayan konulara girildiginden yazmak istedim.. Bestelerimi çalar mısın, ya da beraber çalışalım diyen kaç kişi ile karşılaştığımı hatırlamıyorum bile..Söz yazıp aklındaki melodileri müziğe dönüştürmemi isteyen de oldu, yetersiz müzik bilgisi ile gelip yaptıklarını beğendirmek isteyen de.. Üniversite zamanı Beyoğlu'nda barlarda da çaldım, okul şenliklerinde de, eğlence mekanlarında akustik gitarla da.. Dinletilen demo ya da kayıtlardan hiçbir yerini beğenmediğim şeylerden tutun da, 10 şarkıdan belki 1-2 sini beğendiğim, hatta sadece 1-2 riff'ini beğendiğim şeyler oldu.. Vaaaayyy diyebileceğim pek bir şey hatırlamıyorum, ama bu sadece benim zevkime hitap etmediğini gösterir, kötü olduğunu ya da benim zevkimin çok elit olduğunu değil... Ekseri istenen bunların ilgili yerlerini yorumumla çalmamdı, sonra ufak düzenlemeler.. Ama bu işin sonu bedavaya bildiğim kadarıyla aranjörlük yapmak oluyor.. Acemi isen ve beste yapamıyorsan ya da yapmıyorsan tecrübe edinmiş oluyorsun ama vakıfsan biraz salak gibi hissediyorsun kendini.. Adam akor ve sözleri ayarlamış, 3 riff uydurmuş, gam, nota mezur yok, sözler prozodi den bi haber, sen akorları, riffleri, bazen sözleri devşirip dinlenebilir hale çeviriyorsun, adam bestem diyor, ya o bilgiyi, emeği eşek osuruğuna versem o da gayet dinlenir diyorsun sonra haliyle...

Her yaşımda grup kuracakken prensibim en az benim kadar emek veren, ilerleme gösteren, icrası beni etkileyen, çaldığına kulak kabarttığım, grup olmayı önemseyen adamlarla çalışmak.. Aynı müzik gruplarını dinlesen de, hatta tamamen aynı türleri dinlesen de insanların icra etmek istedikleri şeyler bazen bununla paralel olmuyor ama en azından aklındakini ifade ederken karşındaki daha hızlı kavrıyor dinlediklerinden örnekler verdiğinde..

Grupta amaç birliği şart ve grupta en azından iki kişi ya da üç kişi kafa dengi olacak, mümkünse hepsi.. Mesela ben iyi söz yazabildiğim halde yapılan bir besteye başkası şu sözleri yazdım dediğinde feci memnun olurdum, benim yerime de uğraşmış diye... onun üstüne yoğunlaşırdım.. Ya da altyapıyı beğenmedim, şuraya arpej yapalım, dim koyalım, 9'lu şeyedelim dendiğinde fikir yakışıyorsa bayılırdım..
 
Geri
Üst