The Fountain / Kaynak

selamlar...

adem ile havva hiç bu kadar farklı anlatılmamıştı belkide...
mayaların gizemini içine katıp harika bir kurgu ve görsel şölenle tüketmemiz için önümüze sunulan "kaynak"'ı burada göremedim şaşırttı beni...

film müzikleri o görsellikle birlikte tabiri caiz ise resmen sevişiyor! "deat is the road to ewe" harika! kesinlikle edinmeniz gereken bir saundtrack albümü onu da unutmayın derim ;)


fountain.jpg
 
Burada göremezsin filmi çünkü izleyemedik. Aylarca Türkiye'ye gelmesini bekledikten sonra, haftalarca da Ankara'ya gelmesini bekliyoruz. Ben de bu sinemacılık mevzuunu anlamıyorum. Türkiye'de 5. haftasına girmiş olan bir film sadece İstanbul'da tek bir sinemada gösteriliyor. Ankara Film Festivalinde sınırlı bir gösterimi oldu diye mi getirmiyorlar onu da anlayabilmiş değilim. Büyük bir öfke küçük bir umutla Ankara'ya bekliyorum filmi yine de. Gelirse bir şeyler yazarız artık...
 
Bu film ile ilgili çok yorum okudum ve çok da merak ettim açıkçası ancak Ankara'da gösterime girmemesi son derece sinir bozucu bir durumdu. Zaten Ankara'daki sinema anlayışı çok ilginç; Tüze Grubu, V For Vendetta gibi bir filmi bile ilgi görmez diyerek sadece 5 gün gösterimde tutmuştu Metropol'de. Tüze Grubu dışındaki sinemalar kaale bile almadılar. aynı şekilde Crash de sinemalarda çok ilgi görmemişti ancak Oscar ödüllerini aldıktan sonra "yoğun istek üzerine tekrar gösterime soktuk" süsüyle aldılar listelerine.

The Fountain ile ilgili yapılabilecek tek şey gidip Circop'taki abimizden istemek filmi. :LOL: Çare yok...
 
Film bir tek Şişli Movieplex diye bir yerde gosteriliyor o da İstanbul'da...Bu tur filmleri diger kaynaklarla edindigimiz zaman suc oluyor, gostertin o zaman, bende merak etmekteyim bu filmi...
 
Ankara Film Festivalinde izlemiştim.Hayran kalmıştım.Komplike filmleri zaten her zaman daha bir severim.Aronofsky de Requiem For a Dream gibi benim için bir hüsrandan sonra bu filmde yeniden beğenimi kazandı.
Ayrıca filmde Hugh Jackman unsuru vardır ki değinmeden geçemiyorum.Adam birkaç senedir altın çağını yaşıyor yaptığı muhteşem seçimlerle.
Rachel Weisz'de hoştu,uymuşlar birbirlerine.
 
Bu filmin senaryosunu yazan insan degil bence. Hayal gücünün doruklarında yazılmış bir senaryo. Tavsiye ederim filmi. Yönetmen zaten Aronofsky. Requiem for a dream ve Pi gibi iki mükemmel esere imza atmıs bir yönetmen.
 
Hani Robert Tepper'i severim ama bu yoruma katılamayacağım. Evet, doğrusunu söylemek gerekirse biraz zor bir film, özellikle başlarında ne olduğunu anlamak kısmı ama sonradan ipler birbirini bağlıyor. Sonucunda da güzel bir çalışma çıkmış ortaya.
 
"Ölenle ölünmez" lafını bu kadar karmaşık bi hale getirip içinden çıkılamaz labirentlere sokmak, bence pek bi gereksiz olmuş. O kadar harika oyunculuğa yazık olmuş diye düşünüyorum. Özellikle Rachel Weis. Tabi bu benim düşüncem.
 
herkesin seveceğini ve anlayacağını tahmin etmiyorum bu filmi..zaten anlamayanlar sevmeyecektir de..kaba tabirle bu filmi anlamak için çok dolu bir insan olmak gerektir..her şeye gönderme var çünkü..

belki budur filmin eksisi..
 
Bu filmi beğenmenin ortası yok şu ana kadar gözlemlediğim kadarıyla.Ya benim gibi en beğendiği filmler listesine koyanlar var ya da çok sıkıcı bulanlar...Saygı duyarım tabii herkese hitap etmeyecek tarzda bir film..
 
deerrudolf demiş ki:
Bu film ile ilgili çok yorum okudum ve çok da merak ettim açıkçası ancak Ankara'da gösterime girmemesi son derece sinir bozucu bir durumdu. Zaten Ankara'daki sinema anlayışı çok ilginç; Tüze Grubu, V For Vendetta gibi bir filmi bile ilgi görmez diyerek sadece 5 gün gösterimde tutmuştu Metropol'de. Tüze Grubu dışındaki sinemalar kaale bile almadılar. aynı şekilde Crash de sinemalarda çok ilgi görmemişti ancak Oscar ödüllerini aldıktan sonra "yoğun istek üzerine tekrar gösterime soktuk" süsüyle aldılar listelerine.

The Fountain ile ilgili yapılabilecek tek şey gidip Circop'taki abimizden istemek filmi. :LOL: Çare yok...

Auhahua bugün tam da dediğin şeyi yaptım ve gittim Circop'taki abimizden aldım filmi :LOL:
Çok güzel ve ilginçti. Görsel efektler harikaydı, aynı zamanda bir Hugh Jackman delisi olan ben için tam bir görsel şölen kıvamındaydı.Ama yine de tam olarak oturması için 1 kez daha izleyeceğim sanırım :)
 
ilginç bir filmdi ama bildiğimiz Aronofsky ilginçliğinde değil daha farklı, bir nevi masturbasyon tadı vardı özellikle görüntü yönetiminde ve bu da konuyu ister istemez ikinci plana atmış çok kısaca ben yaptım oldu şeklinde bir film olmuş, görüntüler süper, anlatım güzel, konu vasatın üstü.
 
anils demiş ki:
herkesin seveceğini ve anlayacağını tahmin etmiyorum bu filmi..zaten anlamayanlar sevmeyecektir de..kaba tabirle bu filmi anlamak için çok dolu bir insan olmak gerektir..her şeye gönderme var çünkü..

belki budur filmin eksisi..

Nedense başkasına "boş insansınız" gibisinden atıfta bulunan da yine dolu insan tabir ettiğin sensin. Bana komik gelen de o. Herkes her şeyi sevmek zorunda değil, bunun dolulukla boşlukla bir alakası yok. Bunu seven doludur, onu seven boşdur demek nasıl bir doluluk göstergesi acaba ?
 
lovecraft demiş ki:
anils demiş ki:
herkesin seveceğini ve anlayacağını tahmin etmiyorum bu filmi..zaten anlamayanlar sevmeyecektir de..kaba tabirle bu filmi anlamak için çok dolu bir insan olmak gerektir..her şeye gönderme var çünkü..

belki budur filmin eksisi..

Nedense başkasına "boş insansınız" gibisinden atıfta bulunan da yine dolu insan tabir ettiğin sensin. Bana komik gelen de o. Herkes her şeyi sevmek zorunda değil, bunun dolulukla boşlukla bir alakası yok. Bunu seven doludur, onu seven boşdur demek nasıl bir doluluk göstergesi acaba ?

aynen katılıyorum ve artı olarak;
David Lynch bir keresinde "ben konuyu bir saatte yazıyorum boşluklar saçmalıklar falan, insanlar da buna anlam yüklüyor ilginçtir" demişti ya da buna benzer bir şey. bazen anlaşılmayan aslında zekice bir senaryoya sahip olmayan ama öyle olduğunu sanan filmlere "aa bak abi ne göndermeler var sıradan bir film değil bu" diye göklere çıkarmayı çok seviyoruz aslında. "herkes anlayamaz ben anlayan azınlıktayım" deyip kendimizi üstün görmeyi de. hatta anlamadığımız izlerken esnediğimiz filmlere bile bittiğinde "vay be ne filmdi" diyoruz kendimizi zorlayarak. bu film de öyle. görüntü tekniği oyunculuk hepsi dört dörtlük ama ortada çok zayıf bir hikaye var. sinema bir zeka testi değildir ki.
 
aronofsky ayağını taşa vurmuş. adem ile havva hikayesini gizem ile sentezlemesi çok sıkıcı bir filme gebe olmuş. belki aronofsky için böyle olabilir. başka bir uçuk yönetmen çekse tamam diyebiliriz ama onun sinemasına alışanlar için ağır geçiyor film. konunun içerisinde heyecan verecek kıvılcımlar maalesef filmin içerisinde yok. bu da zaten ağır olan filmi daha da zor hale getirmiş. göndermeler olayını da bizim güya dikkatli izleyicimiz genelde yapar. ama filmde herşey çok açık bence, ama işte o kıvılcım eksik. diğer filmlerine göre de daha düz. kompleks bir konusu yok. görüntü yönetimi nefis. müzikler ise zaten çok güzel. hatta aldım ben müziklerini. mogwai ve kronos quartet buluşması güzel olmuş. ben hala "pi" ve "requiem for a dream"de diretiyorum. bu filmler aronofsky'nin başyapıtlarıdır.
 
darren aronofsky'nin "requiem for a dream"deki gibi sıradan insanlar arasındaki büyük olayları anlatmasını isterim, gizemli olaylar başkasına kalsın.
 
Geri
Üst