Argo Kültürü

Argonun tanımları, geçmişi, özellikleri ve örnekleriyle yola çıkalım...

-Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek veya topluluktaki insanların kullandığı özel dil veya söz dağarcığı, jargon
-Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken
çoklukla avam takımının kullanıldığı lisan.
-Serserilerin, külhanbeylerinin, mahkumların kullandığı lisan.
Köken: (Fransızca) argot (mahkum lisanı)


Tarihi: Ragot denilen bir serseriden, Yunanistan'ın Argos kentinden, argu=kavga kelimesinden, gergo=hırsız'dan, argotier=dilenci'den, hargoter=azarlamak'tan, harigoter=yarmak'tan, arigote=kaba saba'dan geldiği üzerinde tartışmalar vardır. Türkçe lügatlarda gizli dil, bir mesleğe has dil, külhanbeyi (gulhan=hamam sıcaklığı), erazil dili, kaba ve aşağılık dil, hilekar ve dolandırıcı dili, tulumbacı dili, ayaktakımı ağzı diye tanımlar yapılmıştır.

Kaşgarlı Mahmud, Süruri, Sabit, A.Fikri, Enderunlu Fazıl, Şinasi, Ahmed Vefik Paşa'dan Şair Eşref, Ahmed Rasim, Neyzen Tevfik'e birçok yazar argo kullanmıştır. Günümüzde reklamcılıktan (aganigi vb) müziğe kadar her alanda argo kullanılmaktadır. Ortaoyunu, geleneksel tiyatro, Karagöz ve Yeşilçam sinemasında argo yaygındır.

Özellikleri: Argoda kelimeler örtük, şekilleri bozuk ve yerleri değiştirilmiş olabilir. Anadildeki ilk anlamı dışında kaydırmalara uğratılan kelimeler, yabancı kelimelerle ve azınlıkların kelimeleriyle karışık olarak ortaya çıkar. Konular genel olarak içki, kadın, kumar, hapishane, denizcilik, günlük hayatla ilgilidir. Teşbih, istiare, mecaz, hüsni talil ve mübalağaya açık bir dildir. Suç dünyasında, kapalı topluluklarda, göçmenlerde, cinsellikle ilgili alanlarda, eğlence ve futbol dünyasında,internette bu özel dile has kelimeler kullanılmaktadır.

Argonun bir özelliği gizliliğidir. Bunun sebebi suçlar ve sırlar, müstehcenlik ve kapalılıktır. Grup kimliğinde oluşan argo, özenti ve aykırı görünme, samimi konuşmaya çalışma dilidir. Sokağın, çarşı pazarın dili argo ile doludur. Döviz piyasasında paraların özel adları vardır. Beyoğlu, Galata, Tophane gibi semtlerde ve Çingene Romanlarda argo yoğundur. Bu dilin bir özelliği de çokça benzetmeye yer vermesi, tabuları ve ritüelleri oyunlaştırması, bitki ve hayvan isimlerini insanileştirmesidir.

Örnekler: Patlak lastik gibi sallanma koçum. -Gel apla geel, mala gel. -İkile bakalım düdük makarnası. -Yaylan moruk ense tıraşını görelim. -Şaftın kaymış senin be beyamca. -Tırışkadan herifler hepsi, hiçbiri harbi değil. -Kafa mı buluyon lan benle, maytaba mı alıyon bizi. -Derya kuzusu bunlar teyze. -Sen de imamın kayığına binersin bir gün. -At bir sakal, yap bi kıyak, bi koltuk çık da çakırkeyf olalım abi. -Uçlan bakalım mangizi andavallı seni. -Kıçının kılları ağarmış hala bıraktığım yerde otluyorsun. -Racon kesme bana, cafcaflı konuşma antika. -Piyizlenirken aynasızlar bastı, tüydük. -Pişmiş kelle gibi sırıtma zerzevat. -Ya baba kıl oldum yaw. -Hadi yumul bakalım, sonra gidip cilalarız. -Adam cızlamı çekmiş.

ve argo kültürüyle ilgili çalışmalar yapan Filiz Bingölçe ile devam edelim...


Yasemin Arpa: Sevgili Filiz, art arda çıkardığın argo sözlükleri sayesinde argo cahili olduğumu anladım. Böyle düşünen başkaları da çıktı mı bilmem ama bu dili konuşanlar kimler, nerede yaşarlar, ne yer, ne içerler diye soran oldu mu? Ben merak ediyorum doğrusu.

Filiz Bingölçe: Aslında hayatının herhangi bir zamanında oyun oynamış, oynayan, oynayacak herkes argo konuşur bence. Çünkü oyun oynamayı seven kişi, kendini oyuna kaptırdığı andan itibaren belki de rakibe nispet olsun, onun ayarı bozulsun diye dille de oynamaya başlıyor. Oyun dediğiniz şeyin gündelik dilin içinde ondan ayrı bir dil ve dünya tasarımı oluşturduğu malum. Tavla oynadıysanız rakibin taşını kırınca “pijamana düğme” demiyorsanız oyunun tadı çıkmaz mesela. Ya da şöyle düşünülebilir: Tutulan takımın attığı golden sonra “doksana lambaladık, kaledeki örümcek ağını aldık” deyimlerini kullanmak gol sevincini bir kat daha artırmaktadır. O nedenle argo kullanan kimdir dendiğinde herkes demek mümkün. Argo sevenler Amerika’dan ithal filan değiller yani, burada yaşıyorlar, doğal kaynak suyu içiyorlar ve oyun oynuyorlar.

Y.A.:’Kadın Argosu Sözlüğü’ ve ardından da ‘Futbol Argosu Sözlüğü’ nü hazırladın. Bu çalışmaların ‘Oyun Argosu Ansiklopedisi’nin basamaklarını mı oluşturacak?

F.B.: Oyun Argosu Ansiklopedisi en büyük hayalim. Binlerce oyun toparladım. Eski, yeni, buralı, oralı, oyuncaklı, oyuncaksız, sanal, konvansiyonel… Fakat ansiklopedi yapabilmek için bütün oyunları şimdi ve burada oynamak, dahası oynayanların yanında epeyce bir zaman takılıp dillerini kayda almak gerekli. Böylesi bir çalışmanın benim boyumu aştığı meydanda. Ortaya çıkarabilir miyim bilmem. Ama ciddi, resmi, asık suratlı dünyanın karşısında, gülen dünyanın bir parçası olduğu için öğrenmeye çabalıyorum.

Y.A.:”Oralara gidip de resmi dil ve resmi kültür arayan avucunu yaladı, yalıyor, yalayacak” diyorsun. Senin gözlem ve çıkarımların Franco ve Salazar gibi diktatörlerin halkı uyutmak için kullandıkları ’3 F: Futbol, fado, fiesta’ formülüyle karşıtlık oluşturmuyor mu?

F.B.: Geçmiş zaman diktatörlerinin niyeti sözlük çalışırken pek kasmadı beni; tabii tarihin bir döneminde bir şekilde kesilen kısmetleri de. Niyetle kısmet her zaman paralel gitmiyor çünkü. Tarihe baktığımızda kitleyi bir kalıba dökme meselesinin öyle “muhallebi dökmeye benzemediğinin” çok örneği var. Kitlenin eğlence ihtiyacını görüp buna alt yapı aracılığıyla cevap vermiş, sonra da kitleyi küçümsemişler.
Fakat tribünde ele geçirilen “özgürlük” adacığı ile orada üretilen ve resmi dil ile resmi kültürün dışında, ona karşı üretilip yaşatılan dil ve kültür küçümsenecek gibi değil. Bin yıllardır küçük-büyük toplulukların, giderek de kitlelerin bir oyun çevresinde toplanıp eğlenmesi ve gülmesi geleneği var. Neşeli zaman geçirmeye ilişkin folklorik bir algılayış bu, halk kültürünün önemli bir parçası. Bugün futbol varsa Ortaçağ’da da karnaval bayram şölenleri- gösterileri, soytarı temsilleri, orta oyunları filan vardı galiba onun yerine.
Diktatörlerin bu halk talebini gördükleri açık, popüler bir oyundan ve ortak zevklenme halinden ve bu gelenekten sebeplenmek istemelerini doğal karşılamak gerekli. Bu çeşit kitle muhabbetlerine belli oranda izin vermeleri, kitleye sınırlı da olsa tüm otoriteleri (kendi siyasi iktidarları da dahil) alaşağı edebilecekleri bir özgürlük adacığı vermeleri, karşı olmalarından daha çok yararlarına olmuş zaten. Çelişki şurada ki tribünler, bir kereliğine ve temelli olarak hiçbir otoritenin kurulamadığı, kurulamayacağı en demokratik mekanlar. Aslında galiba çok değerli Rus edebiyat kuramcısı ve düşünür Mihail Bakhtin”in açtığı pencereden bakınca, tribünlere karnaval kültürünün yaşadığı modern mekanlar olarak bakmak da mümkün. Orada insanlar gülme ve eğlenme aracılığıyla baskı ile korkudan kurtuluyorlar.

Y.A.: Kadın argosu- erkek argosu gibi bir ayrım var mı? Argo her iki cins için de ortak bir alan değil mi?

F.B.: Erkeklerin kendi aralarında kullandıkları bir dil olgusu var. Sadece kadınların kullandığı kadın oluş nedeniyle üretilmiş örneğin regl ile, çocuk doğurmayla, kadın cinselliğiyle ilgili laflar nasıl varsa, sadece erkeklerin kullandığı ve erkek oluştan kaynaklanan laflar da var. Bir de tabii ki her iki cinsin de ortak kullandığı laflar var ki, bu tür laflara da genel argo diyebiliriz.

Y.A.: Erkek argosunun karşılığı futbolda mı kendini buluyor? Bu yüzden mi ikinci kitap ‘Futbol Argosu’?

F.B.: Futbol argosu, futbol oyununa bağlı olarak üretilmiş dilsel malzemeyi içeriyor. Buna erkek argosu demek mümkün değil, çünkü o lafları, o tribün türkülerini takım taraftarları takımları için ya da rakip takım taraftarları için üretmiş…
Bir oranda kamusal alanda erkek cinselliğinin saldırgan ve teklifsiz dilsel biçimlerini tribünlerde dinlemenin mümkün olduğu söylenebilir. Bir toplumsal cinsiyet tanımı üzerinden baktığınızda da tezahüratlarda erkek olarak kodlanan kişinin “birinci tekil şahıs ve galip” diğerlerinin ise ibne ya da kadın olarak tanımlanışı dikkat çekebilir. Ama bu biçim tercihi taraftarın sosyal psikolojisi nedeniyle olduğu kadar aynı zamanda oyundaki saldırgan akışla da ilgili galiba. Oyunun kendi dinamiği de neredeyse erkek cinselliğinin kodlarının aktarılmasına çanak tutuyor. Örneğin “koymak” gol atmak anlamında bir argo deyim. Bunun çeşitlemeleri içinde “a.... koymak”, “g.... koymak” , “anasının a....koymak” gibi deyimler var. Hepsi de gol atmak anlamında kullanılıyor. Yedi gol atmış bir takımın taraftarı örneğin, “nasıl koyduk yedi tane ananızın a....” diyebiliyor. Bu lafı gerçek cinsel edim anlamında almak mümkün değil elbet.
Bunların erkek cinsel ediminden hareketle somutlama yoluyla üretilmiş argo deyimler olduğu söylenebilir olsa olsa futbol argosu bağlamında. Yoksa gerçekte salt cinsellikle ilgili kullanımları olduğunu söylememiz kesinlikle abartı olur. Böylesi bir dil kullanımıyla erkekler sevdikleri bir oyunu seksileştiriyorlar, belki de kendilerince bu dışa vurumla da galiba seksi oyunlaştırıyorlar... Bir de tabii o meşhur otoriteyi alaşağı etme ters yüz etme sürecini işletiyorlar. Tribünlerde daima alaşağı edilen, ters yüz edilen büyük otorite hiç şüphe yok ki ötekinin annesi. İki tezahüratın birinde ondan söz ediliyor. Öyleyse acaba en fazla korkulan iktidar odağı bu memlekette “başkasının annesi” mi oluyor?

Y.A.: İspanya diktatörü Franco ‘Yüz bin kişilik bir uyku tulumu yapın’ dediğinde Real Madrid için Barnebeau Stadı yapılıyor. ‘Uyku tulumu’nda söylenen ninniler konusunda sen neler düşünüyorsun, kim kime ninni söylüyor?

F.B.: Tribünlere “tu kaka” demediğim açık. İnsanların toplu halde gülebildiği, dans edebildiği, eğlenebildiği, teselli bulabildiği nadir mekanlardan birisi tribünler. Orada teklifsiz konuşmalar, atışmalar, argo ve küfür kodlarını rahatça kullanabiliyor olmak gibi olgular var. Yine Mihail Bakhtin’in deyimiyle “maddi- bedensel alt bölgeye” ait imgelerin dile getirilmesi meselesi de çok önemli. Ortaçağ insanının karnavallarda, bayramlarda ve pazar yerlerinde çokça kullandığı gülen dünyanın parçalarıyla oynama hikayesi yani…. Kitle hayranlığı, halk dalkavukluğu ya da romantik hislerle bakmak diyenler olabilir ama ben tribünlere bin yıllardır insanlara yeryüzünde kalma gücü veren halk mizahı ve halk folklorunun yeniden üretildiği nadir mekanlardan birisi gözüyle bakıyorum. Çünkü daha önce de vurguladığım gibi herkes “alemin kralı” olmak istese de -ev sahibi takım için de bu geçerli- orada bir kereliğine ve temelli olarak hiçbir otorite kurulamıyor.

Y.A.: Diğer dillerde de böyle bir kurumlaşma olup olmadığını araştırdın mı? Yoksa bu zenginlik (!) bize mi özgü?

F.B.: Bütün büyük dillerin argo sözlükleri var. Kadın Argosu Sözlüğü’nün ilk cildi için açılan müstehcenlik davası sırasında “argo sözcüklerden sözlük olmayacağı” yolunda görüş bildiren Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’nun bu tezini çürütecek bir internet taraması yaptık ve 13 binin üzerinde argo sözlük- kitap kaydına ulaştık.
Fakat argo laf konusunda zenginlik meselesinde Türkçe konuşan halkların biraz daha şanslı olduğunu söylemek abartı olmaz sanırım. Çünkü Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugati-t Türk adlı bir eseri var ki, bence çok çok kıymetli, başka hiçbir dile nasip olmamış bir eser. Orada 1073’te kullanılan Türkçe pek çok sözü ve yanı sıra argoları ve küfürleri de bulmak mümkün. Bunların pek çoğu bugün de hala halk arasında kullanılıyor.

KADIN ARGOSU-2 SÖZLÜÐÜ’NDEN:
Adet yerini buldu! (d): Kadınların aylık kanaması, regl.
Alikız (d): Vücudu ve hareketleriyle erkeğe benzeyen kadın.
Amele mıknatısı (d): Mini etek.
Ballıtirit (d): Yakışıklı genç erkek.
Ruhsat (d). Evlilik cüzdanı.
Rutini kesmek (d): Çapkınlık yapmak.
Vites değiştirmek (d) (Erkek için): Pantolonun dışından cinsel organını düzeltmek.

FUTBOL ARGOSU SÖZLÜÐÜ’NDEN: Astronotu öldürmek (arg.): Topu havaya dikmek.
Akordeon olmak (arg.): Çok farklı yenilgi almak.
Acı kart kullanmak (arg.): (Hakem için) Çok sayıda ve tereddütsüz sarı ya da kırmızı kart kullanmak.
Çokoprens almaya göndermek (arg.): Etkili bir çalımla rakibini geçmek.
Döner de var kuru da (tezh.): Fanatik taraftarlarca kendilerinde taş ve bıçak gibi kesici aletler bulunduğu imasıyla söylenir.
Forttirik olmak (arg.): Dört sıfır yenmek.
Hakeme hatırını sormak (arg.): Hakeme küfür etmek.
 
İstanbulun en eski varoşlarından olan Edirnekapıda doğdum,büyüdüm,hala ikamet etmekteyim.bilumum serseri,hırsız,psikopat ve keş yatağı olan bölgelere ev sahipliği ve komşuluğundan dolayı , argoyu ana dilim gibi biliyorum =) hiçbir faydasını görmedim o başka tabi.
 
Geri
Üst