İnceleme Ibanez RGD61AL

Selam forum, yine rahat duramadım ve bir haltlar karıştırdım.

Malumunuz ibanez 2019 yılına deli fişek edasıyla girdi adeta. Bu sene ilk defa üretimine başladığı axion label serisi de bu halet-i ruhiyenin bir eseri muhtemelen. Amiyane tabiriyle adamlar “inanmış” da gelmiş bu sefer. Yıllar boyu ibanez ile yıldızı hiç barışamayanlardanım, ya da öyleydim. Fakat bu axion label’lar daha ilk gördüğüm anda fena kanıma girdi.

Maceramız geçtiğimiz Şubat ayında aynı seriden rga71al modeli bir 7 telli siparişi vermek üzere Ankara - Kentpark’daki Zuhal’e uğramamla başladı. Mağaza müdürlerinden sevgili Özgür Apak da daha adımımı atar atmaz elime “al bir dene şunu” deyip bir adet rgd61al tutuşturdu. Yok bu altı tel, yok bu rgd yok bilmem ne derken tıngırdatmaya başladığım ilk saniyeden itibaren alete resmen tutuldum. Ağaçların seçimi, boya ve genel işçilik, uygulanan yenilikçi fikirler, kullanılan komponentlerin bir araya getirdiği uyum ve tabi ki amfiden kulaklarımıza sızan duyum da eklenince ortalık iyice karıştı. Nihayetinde ben yine rga71al için siparişimi verip ayrıldım fakat bir parçam da orada o gitarla kaldı.

Aradan aylar geçti, ithalat kavramının bütün dandikliklerinden nasibini alan ilk siparişim bir türlü gelemedi. Haliyle tadı zaten damağımda kalan rgd için dayanamayıp tekrar aradım Özgür’ü. Oluru olmazı derken 2 gün önce bir anda kırıverdik kalemi. Aylar sonra rgd61al esas sipariş ettiğim gitardan da önce evimizin yeni kızı olup çıkıverdi. Daha da güzeli, ilk sipariş ettiğim rga71al de bu haftalarda nihayet ulaşmış olacak. Hiçbir planım yokken 2019’da birdenbire 10 yıllık schecter seviciliğim bu şekilde son buldu. Hoş geldik ibanez sularına diyelim.

Dönelim rgd61al’ye;

Ağaç işçiliği ve çalım:

Gövdede ilk defa iron label serilerinde uygulandığını gördüğüm 2 katman dişbudak üzerine 5mm kalınlığında alevli akçaağaç mevcut. Boya işçiliği muhtemelen fabrikasyon üretim gitarlar arasında gördüklerimin en iyilerinden biri. Gövdenin ön yüzü ayrı bir şölen, arkası başka bir rüya adeta. Dişbudak da alevli akçaağaç da oldukça yoğun ve kendierine has dokuları olan türler. Satin boya sayesinde parmaklarınızın ucunda gitarın arka yüzünde ağacın tüm damarlarını, doğal hareketlerini hissedebiliyorsunuz. Ön yüzünde ise ışığın açısına göre alevli akçaağacın adeta dans ettiğini söyleyebilirim. Kolun gövdeyle temas ettiği bölümdeki “bevel cut” olayının bu kadar rahatlık sağlayacağını hiç düşünmemiştim. Sap cebi sımsıkı, birleşim noktasında en ufak bir hatalı kesim yok. Yıllarca set-neck gitarlar çaldıktan sonra bolt-on duyumunu ve tutuş duygusunu çok özlediğimi fark ettim.

Sapta ise 5 parça panga panga - ceviz şeritler ile birlikte tuşe için kuş gözü akçaağaç kullanılmış. Kesim biçimi nitro wizard olarak geçiyor fakat ibanez’in sap profillerine aşina değilim haliyle kıyas yapamıyorum. Ancak elimdeki farklı marka gitarların alayını oduna çevirdi diyebilirim. İnanılmaz rahat bir tutuş sağlıyor. 26.5” skala da özellikle düşük akortlar için bütün nimetlerini sunuyor. Fretler çelik olmasa da jumbo boy ve “sub zero treated” olarak geçiyor. “En az çelik kadar sağlam” dense de işin orasını zaman gösterecek. Duyum itibarıyla çelik ile arasında bir fark yok gibi. Fretlerde en ufak bir hata, keskin kenar köşe yok. Sap kenarındaki fosforlu noktalar artık bu kalibredeki gitarlarda bir endüstri standardı gibi oldu fakat headstock logo’da da aynı malzemenin kullanılması gitara daha da acayip bir estetik katmış. 12’den vurduğu noktalardan biri bu bence ibanez’in. Tek yakıştıramadığım nokta üst eşik oldu. En azından bir blacktusq kullanılabilirdi, doğrudan plastiği çakmış geçmiş abiler.

Genel olarak yine elimdeki bütün gitarlardan çok daha hafif ve konforlu bir gitar.

Metal aksam;

Gotoh magnum kilitli burgular işini gayet güzel yapıyor. Bilmediğim bir özellik olarak bu burguların kilitli teker parçası bazı markalardaki gibi lap diye boşa düşüp yerinden çıkmıyor. Tel değiştirirken habire düşürüp kaybediyordum bunları. Evde iki kedi var, dehşet oyuncu ikisi de. Tel değişiminde ellerinden ağızlarından topluyordum bu parçaları. Sahne & stüdyo ortamı için de geçerli gayet. Telle uğraşacağım derken sebep olmak istemeyeceğiniz bir masraf nihayetinde. Haliyle sevdim bunları. Schaller s-lock kilitli askı düğmeleriyle geliyor bu gitarlar. Ben dimarzio cliplock ve jim dunlop straplock kullanıyordum genelde. Schaller çok daha kullanışlı bir sistemmiş.

Gibraltar eşik tasarımını az çok tanıyorum. Iron label serisi ilk türediğinde birkaç modelini denemiş ve özellikle eşiğin rahatlığını çok sevmiştim. Ele batan, dürten iteleyen en ufak sivri kenar köşe yok. Saddle parçaları gayet güvenli ve sağlam duruyor. Hipshot’ın aksine bu eşik kaç numara olduğunu bilmediğim fakat piyasada rahatlıkla bulabileceğiniz küçük bir alyan ile ayarlanıyor. 2015’de KM-7’yi ilk aldığımda bir hafta boyunca bulamamıştım uyumlu alyanı, aklımı yemiştim.

Manyetikler & elektronik donanım;

Dimarzio markası fusion edge serisini ibanez’e özel üretiyor malum, biraz çekiniyordum başta. Araştıra araştıra yabancı forumlarda en yakın muadilinin titan serisi olduğunu öğrenebildim. Kıyaslayamadığım için de son çare kulaklara güvendim. Başlangıçta gayet dengeli diyeyim; her pozisyonda nota nota berrak bir duyumu var ve tam akor bastığımda da distortion altında ezilip gitmiyor hiçbiri. Mid cevabı biraz daha yüksek, bas ve tizler daha optimal bir dengede. Bir nazgul kadar yırtıcı değil. Organikliğini yitirmiyor, hırçınlaşmıyor. Fakat nihayetinde yüksek çıkışlı ve modern duyumlu bir set bu, clean sevicileri muhtemelen üzer.

Bazıları setin duyumunu aşırı “donuk” olarak nitelemiş. Modern metal türevlerinde bu ara tercih edilen über tıraşlı pek süslü frekanslar yüzünden dimarzio da bu yollara girmiş. Hani ben beğenirim başkası nefret eder, ona karışamam fakat ben de şunu fark ettim ki bu gitarla C düzeninden yukarıda bir akort kullanılmaz bu manyetiklerle. Fabrikadan üzerinde 10-46 set ile D standard düzenine akortlu olarak geliyor. Ben de denemek için ilk amfiye girdiğimde aşırı çiğ gelmişti kulağıma her çaldığım. Anında akort düşürdüm, ve mutlu son.

3 yollu switch selector’ün ve ses potansının konumu çok akıllıca belirlenmiş. Ağırlıklı shred çalmasam da kürekten bozma el boyutlarım sebebiyle çok çektim forum. Nihayet yüzüm güldü. Geçiş yapmak bu kadar kolaysa yıllarca ne diye debelendik diye düşündürüyor. Ayrıca switch’in malzeme kalitesi çok acayip. Tam sevdiğim gibi de kütür kütür geçiyor pozisyonları. Ses potansının “easy swap” olması da ayrı bir güzellik.

Toparlayalım;

Yıllar sonra “hafiflik” kavramının önemini bu gitarla hatırladım. Sırtımdaki kulunç kümelerinin ayrı ayrı schecter’a çok selamı var. Şaka bir yana; gitar muazzam. Şu anda üzerinde 13-56 set takılı ve drop B’ye akortlu. Amfisiz hali resmen piyano gibi. Amfide ise gürlüyor, elimdeki en “resonant’ gitarlardan biri oldu. Ben bu damdan düşen plansız alışveriş ile maddi olarak biraz kasıldım belki ama çok da mutlu oldum, umarım çok daha iyileri de size olsun. Buraya kadar okumayı başaranlar için; imam hatipler kapatılsın.

Cıbıllar geliyor;

06B52DD6-62E3-47F8-8C03-444457C3E6D1.jpeg


975C8264-C69D-480F-8927-4212C38AFCF6.jpeg


84774871-C20E-4D88-95FA-B95DF9E3F07C.jpeg


4364CD68-7C3F-4D70-8D8E-905F2360CF32.jpeg


879F2C10-B483-4691-9E51-0A2C700FC917.jpeg


7B832FD2-92DD-4043-958B-B59946D9EFEC.jpeg


A2DDF79C-5557-4048-BC26-E7A61FF47A5D.jpeg


It glowz!

31AC97EB-B53C-4156-9B3C-72FF115C69E7.jpeg


Kaptan wasabi bonus:

7227069E-B933-4CE8-A8F0-977289CCBCEF.jpeg
 
Son düzenleme:
Selamlar,

Rg652ahm de prs holcomb da 25.5” skalaya sahip gitarlar. Bu gitar ise 26.5” skalalık tuşesiyle doğrudan öne çıkıyor bence. Başta drop akortlar olmak üzere standart altındaki denediğim hemen her akort sisteminde tasarımının amacı doğrultusunda çok iyi iş çıkarıyor.

Öte yandan, drop C’nin yukarısında bir akortta ben keyif alamıyorum bu gitardan, fazla parlak kalıyor. Tabi bu söylediğim tamamen öznel ve göreceli, belki aldığınızda doğrudan standart akortta çalmak isteyeceksinizdir bilemiyorum.
standart akortta kullanmayı düşünüyorum. Sizce kalite açısından 652 daha mı mantıklı?
 
standart akortta kullanmayı düşünüyorum. Sizce kalite açısından 652 daha mı mantıklı?

Kalite bakımından japon çıkışlı bir modelle endonezya üretimi bir seriyi kıyaslamak ne kadar doğrudur bilemiyorum. Kendi adıma elimdeki her iki axion label da başarılı bir işçiliğe sahip. Fakat yabancı forumlarda bu serinin de çok sıkıntılı örnekleri mevcut, haliyle iron label‘da olduğu gibi insanlar bu modellere de mesafeli yaklaşıyor halen.

Ben şanslı çıktım diye “japon ile aynı” dersem kendime yediremem. Endonezya çıkışlı bir model için benim yaptığım gibi ne geleceğini bilmeden beklemek karşılığını vermeyebilir, japon modeller ise en azından belli bir çizginin altına düşmüyor. Ben olsam yine rgd61al’yi seçerdim çünkü hem görsel olarak hem de nitelikleri bakımından bana daha çok hitap ediyor bu model.
 
Geri
Üst