Into The Wild - 2007

147 dakikalık bir yol ve arayış filmi. christopher mc candless'in kısa yaşamını ve yolculuğunu anlatan bir film. ailesi ve yaşadıkları yüzünden sisteme yoğun eleştirilerde bulunup kendini, hayatını arayışa çıkan bir gencin serüveni. yönetmen sisteme muhalif tavırlarıyla karşı çıkan sean penn. yönetmen kendisi olur da film muhalif olmaz mı? evet film başından sonuna kadar görüntülerle ve sohbetlerde geçen ufak ufak dokundurmalarla yaşanılan hayatı sorguluyor.
sean penn bu kitaptan uyralanan filme 1.5 sene önce başlamıştı. fakat ülkemizde hala gösterime girmedi. bu saatten sonra da girmez sanıyorum. müziklerini kaki king ve michael brook'un yaptığı filmde dinlenilen şarkıların yorumcusu ise pearl jam'den eddie vedder. eddie bu sefer filmin doğasına uygun şarkılar oluşturmuş. neil young, ben harper benzeri folk dokunuşlu şarkılarla insanı düşünmeye yönlendiriyor.
filmin oyuncu kadrosunda emile hirsch, vince vaughn, william hurt, hal holbrook yer alıyor.
film genellikle alaska ve california taraflarında geçmekte... filmde sean penn doğa görüntülerinden son derece başarılı bir şekilde yararlanıyor. akşam görüntüleri, puslu, sisli görüntüler, deniz dalgalarının üstünde kuşların uçuşu gibi dehşet görüntüler yakalamış. kurgu bir yerde aksıyor, hatta sırf bu yüzden dolayı bir iki sahne gereksiz yerleştirilmiş gibi durmakta fakat filmin genel kurgusu içerisinde pek eğreti durmuyor.
konu açısından ise son derece sağlam olan filmde yalnızlık teması, aile ilişkilerinin insan hayatı üzerindeki önemi, arkadaşlık ve dostluk temaları yüzünden gözyaşlarınız aniden akıp gidebilir. insana çok yakın bir film.
her sinema severin izlemesi gereken bir film ama filmin ağır giden temposuna ayak uyduramayanlara ise hoşça vakit geçirtmeyebilir.
bu film oscar'da ihmal edilmiş ve unutulmuş filmlerden bir tanesidir.

IntoTheWildPoster_edited.jpg
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #3
gus van sant'ın filmlerinde kullandığı ve tercih ettiği görsel fikirlerin bir kısmını bu filmde bulabilirsin. ha diyalog ve hareket bakımından demişsin birde, evet daha fazla ve hareket içermekte... ayrıca yol filmi dolayısıyla david lynch'in sıra dışı filmi the straight story filminden de etkileşimler var.
 
Filmi izledim.Çok uzun sürdü gibime geldi buna rağmen oldukça beğendiğimi söyleyebilirim.

Özellikle görüntüler ve Alex Supertramp'in :) bulunduğu mekanlar şahaneydi.Bunun yanında karakterler çok iyi seçilmiş..
 
Çok güzel film olmuş, şimdi bitirdim. Girl Next Door'daki elemanın oynadığını filmin içinde fark ettim ve The Mist'teki Mrs. Carmody'nin oynaması da diğer hoş bir tesadüftü. Kamptaki genç kızın da elemana genç Jodi Mitchell olarak bahsedilmesi ayrı bir tebessüm vesilesi oldu. Filmin sonunda hakikaten böyle buruk buruk oldu içim, hüzünlendim.

25th Hour'da da böyle Edward Norton yaşamakta olduğu şey ile tam tersini düşünür. Daha doğrusu babasının yazdığı senaryo üzerinden ekrana yansır. Mükemmel olduğu kadar hüzünlendiren sahnelerdi gerçekten.
 
  • Konu Sahibi Konu Sahibi
  • #6
beğendiğinize sevindim. sanki bu filmi ben yapmışım gibi sahipleniyorum ya, bu duyguyla o kadar dokunan bir filmdi ki... hayat işte! soundtrack'teki şarkılarını her dinlediğimde filmden sahneler geliyor aklıma dalıp gidiyorum. dvd'sinin çıkmasını bekliyorum baş köşeye koyacam. değeri bilinsin böyle filmlerin.
 
DVD'sinden ziyade, Soundtrack albümünü kesinlikle arşive koymak isteyeceğim bir film. DVD'nin içine soundtrackleri koysalar bile fayda etmez, ayrı olarak almak istiyorum mümkünse. Black Snake Moan'ın ardından sana özel mesaj atıp bir kaç tavsiye istemiştim, onun kadar olmasa da benzer bir etki yaptı bazı şarkılar. Kolilerden birinin içine, yavaşça yerleştireceğim o CD'yi.
 
beni derinden etkileyebilen filmlerden biri oldu diyebilirim.. gerek anlatımıyla, gerek oyuncuğuluyla, gerek görsel sunumuyla ve gerekse müzikleriyle harika bir eser ortaya çıkmış..tek eksik bulduğum yanı, filmin 10-15 dk fazla uzun olması, 2saatten sonra biraz sıkmaya başladı açıkçası..

filmde beni koparan, sahne ise kitaba yazdığı son cümle oldu :
'Happiness only real When Shared'
 
Film gereksiz yere uzatılmış gibi geldi bana da...Bunun dışında filmin akıcılığını yok eden kurgusu,filmin en büyük eksisi bence.Bir de filmin başında long nights'ın çalması biraz kötü olmuş.Daha etkileyici bir yerde çalabilirdi,aynı şekilde Society'nin çaldığı bölümde bana biraz yanlış geldi.

Filmin artılarına gelecek olursak,görüntüler hoştu.Müzikler hakkında konuşmaya gerek bile yok (Filmden çok müzikleri beğendim diyebilirim - ne de olsa Eddie Vedder).Komşu Kızındaki elemanın oyunculuğu da harikuladeydi.Bir de filmin eleştirisel yönünü çok beğendim.Filmi izleyen insanlara bir farkındalık getireceği çok açık.
 
Into the Wild

Benim bir kaç senedir benzerini yapmak istediğim olayın yaşanmış hikayesi.
Christopher'ın bunu yapmasının sebebi ailesi. Benim yapamama sebebim ailem. Tek engelleyen şey bu.
Onun gitmesinin sebebi, benim gidemememin sebebi.
Bugün değil, yarın değil ama seneler sonra ben de yapıcam böyle birşeyi biliyorum. Tıpkı adımın geçtiği şarkıdaki gibi.

Film nasıl mı? Çok güzel. Müziğiyle, oyunculuğuyla. Daha önceden izleyebilmiş olsaydım keşke.

Soundtrack albümünü dinledikçe filmden kareler geliyor gözümün önüne sürekli.
 
Mar Adentro/İçimdeki Deniz ile beni en çok etkileyen filmdir. :)

Müziğide çok çok güzel. Orjinal soundtrack albümünü bulursam katacağım arşive.
 
Vay canına vay. Mucizevi otobüsün olduğu doğa (Alaska) muhteşem.Orda olmak istedim.Kar hastasıyım zaten.Böyle büyük bir yolculukta ayakta kalmak zor.Bütün insani ihtiyaçlardan arınmak,her şeyi geride bırakmak...
Filmin müzikleri de ayrı güzel.Normalde pearl jam falan sevmem ama Eddie Vedder güzel iş çıkarmış. Tam yol ve yalnızlık şarkıları.Soundtrack albümünü buluğunuz yerde indirin.

Velhasıl güzel film.Gerçek bir hikaye olması daha da etkileyici kılıyor.
 
Ula daha dün gece tekrar izledim, başlık da hortlamış tesadüfe bak. :) Ama yarısına kadar izleyebildim fena uykum geldi, kalan yarısını da bu gece tamamlayacağım. Ne güzel film arkadaş. Emile Hirsch gerçekten başarılı.
 
izlediğim iyi filmlerden biriydi. ama kitap için aynısını söyleyemem, bir dağcı olan jon krakauer, chris'in karşılaştığı zorlukları açıklamada iyidir, örnek vermede de iyidir (chris'in yaptığını yapan bazı insanlar) fakat iyi bir hikayeci değildir, film ise kitabın yavanlığının ve durağanlığının aksine, her karesi fotoğraflık olan çok güzel bir filmdir. özünde bana göre sadece bir gençlik ateşinden, ya da aileye karşı öfkeden doğan bu gerçekten "yaşama"yı konu alan bu film, görüntüleri böyle güzel olmasa nasıl izlerdim diye düşündürüyor beni.

bu gerçekten yaşama fikri ise, özünde sadece "society"den kurtulmakla olmamalı, çünkü insan bir diğerine ihtiyaç duyan bir canlı, bir başla deyişle "happiness is only real when shared" dediği durum. alaska'nın dondurucu soğuğunda yaşamın özünü aramak ise, bir intihar gibi.
 
Geri
Üst