Klasik gitarı ilk elime aldığımda çok şaşırmıştım. Normalde çocukken bir şekilde insanlar karşılaşıyor ya da dersini falan alıyor ama ben ilk klasik gitarı alıp eve gelince evde tartışma yaşanmıştı. Bırakın rock, metal dinlemeyi müziğin kendisine yabancı bir ortamda büyüdüm. Yakın arkadaşlardan, akrabalardan müzikle ilgili kimse yok. Normalde atıyorum biri bir bağlama bari çalar değil mi? Yok yani.
Klasik gitarla karşılaşıp sesteki titreşimi içimde hissedince çalmalıyım demiştim. Sonra kendi imkanlarıma hep geliştirdim ama hiç yakın çevremde kimse olmadı. Üniversite yıllarında grup kurmak için çok arayış içine girdim ama bir türlü istediğim gibi olmuyordu. Bu noktada daha önce bir konuda bahsetmiştim. Yapabildiklerimiz ile tatmin olma meselesi gündeme geliyor. Grup çalışmaları hep cover üzerinden yürüyordu. Ben müziği hem aklımda tutamıyorum hem de o kadar iyi bir kulağım yok ama kendi halinde bir şeyler üretebiliyorum.
İşte hep buna odaklandım. Bu öyle bir şey ki ilk zamanlar gitar çalıyor musun abi falan dediklerinde cevap bile veremiyordum. Şimdi de çok verebildiğimi söyleyemem ama ta o zaman sınırlı müzik bilgimle yaptığım besteleri dinleyince işte çalıyorsun ne güzel diyorlardı. Yani mutlaka çevreden bir onay alma ihtiyacı oluyor. Bu da bir yerden sonra şans ama zamanla bunu da geliştirmek gerekiyor.
Mesela ben kardeşim üzerinde bunu denedim ama olmadı. Ben biraz öğrendikten sonra ona öğrettim. Burada amacım en azından iki gitar birlikte çalalım falan gibiydi. İlk zamanlar bir coşku vardı ama sonra kayboldu gitti. Hep ritmde kalıyorum, sen solodasın tartışmalarının ötesinde (ki ben de ritmde kalıyordum şimdi bencillik etmedim) bir yerden sonra hep aynı şeyi yapıyoruz hissiyatına kapıldı. Müzikte sesler inip çıkıyor, hep aynı şey oluyor kafasına nasıl erişti bilemiyorum. Belki o dönem yapabildiklerimizin sınırı yüzündendir belki değildir.
Yani buradan anlatmak istediğim, bu şekilde bir tıkanıklığa girmemek lazım. Müzikle motivasyonun cidden inanç temelinde bir kaynağı olması gerek. Ben seslerdeki kombinasyonun sonsuzluğuna inanmak istiyorum mesela. Tabii ki bu bir kandırmaca olabilir, yapılabilecek şarkıların sınırı da olabilir ama bu enginliği içinde taşımadıktan sonra zaten ne anlamı var diyorum. Yoksa hepsi üç aşağı beş yukarı kuralları belli şarkılar gibi düşünürüz.
Kardeşimin hikayesinin devamı da biraz garip. Bunun arkadaşları da gitar çalıyordu. Özel hocaları ve şu an online ders veren yetenekli insanlar türünden bir iki arkadaşı vardı. Sweep Picking olayına çok takılırdı. O dönem kaynak mı yoktu yoksa sırf bu eleştirel bakıştan mı etkileniyordum bilmiyorum ama benzer bir şeyler yapardım ama hiç olması gerektiği gibi olmazdı. Sonra aman dedim eksik kalsın. Üzerinden yıllar geçti, daha yakın zamanda merak ettim netten tekniğe tane tane baktım. Hem pena vuruşunda hem de vurmayışında hata ediyormuşum. Bunca zaman sonra bunu keşfedip tekrar çalışmaya başladım. Kısa sürede normal sweepleri andırmaya başladı.
Yani amma uzattım farkındayım ama bir anlamda o en baştaki hisleri benzer şekilde yaşandığını görünce kendimi tutamadım. Özetle bu işlerin teknik gereken kısımlarında ciddi anlamda dikkat etmek gerekiyor. Artık çevremde kimse yok ya da kaynak yok denmesi de artık günümüz şartlarında geçerli değil. Ben bunlarla uğraşırken netten mp3 indirmek bile çileydi. 56k modem öncesi zamanlardan bahsediyorum. Şimdi ne yaparsan online şekilde paylaşıp hemen geri bildirim alabiliyorsun. Tabii bu da kendi içinde sıkıntıya neden olabilir. Çok yetenekli insanların süper çalımlarını görünce yapabildiklerimizden şüphe edebiliriz ama az önce anlatmaya çalıştığım şekilde aşabiliriz diye düşünmekteyim. Umarım yazdığımın bir faydası dokunur
Özetle ben hiç bu iş hiç olmayacak demedim. Bir bakıma hiç olduğunu da düşünmedim. Uzun seneler çalmadığım da oldu ama dönüp dolaşıp buna inanmaktan vazgeçmedim. Olup olmaması ötesinde bir yere odaklandım galiba. Yukardaki uzun anlatımda da bunu açıklamaya çalıştım.