Taylan Ayık'dan açıklama
Merhaba sevgili arkadaşlar,
Şimdi size uzun uzun Diken den sözlerden, müzikten bahsetmek yerine biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Özellikle scrotestical isimli arkadaşımız dikkatle okusun bu yazıyı.
99 yılında gruptan birtakım sosyal problemler dolayısıyla ayrılmak zorunda kalmıştım. Daha sonra grafikerlik mesleğimi sürdürebilmek için çeşitli reklam ajanslarında kısa süreli çalışmalardan sonra 2001 yılında öğretmenliğe başladım. Gerçekten İstanbul'un varoşun da varoşu denebilecek, insanların koyu bir karanlık ve cehalet içinde yarı aç yar tok gezdiği bir semtinde başladım öğretmenliğe. Böyle bir ortama hayatımda ilk kez tanık olmam bende köklü birtakım değişikliklere yolaçmaya başladı. Doğal eğitimli bir insan refleksiyle kendimi bu karanlığa alternatif olabilecek aydınlanmacı, çağdaş fikirlerle donatma isteği duymaya başladım. Yani işin aslını gördüm. Gerçeği yani. Tüm çıplaklığıyla. İnsanların öbür dünya vaatleriyle nasıl ellerinden ekmeklerinin çalındığını, nasıl beyinlerimize tecavüz edildiğini gördüm. Öğrencilerimin çoğu kışın soğuktan yataklarından çıkıp da okula gelemezlerdi. Aç gezdiklerine de şahit oldum çoğu zaman. Daha çarpık ne yaşamlar, ne acı çelişkilere şahit oldum yazamıyorum hepsini. İşte ben hayatımın üç yılını böyle bir ortamda evimi geçindirebilmek için çabalamayla geçirdim.
Bırak bu geyikleri Taylan bey diyeceksiniz belki de. Tamam kısa kesiyorum zaten. Artık benim için söylenenlere tahammül edemiyorum. O yüzden bunları anlatmak zorunda kaldım. Üç yıl boyunca yeni fikirler inşa etme imkanı buldum. TÜBİTAK yayınları benim aydınlanmayla ilk tanışmam oldu. Evrim. Biyoloji, Toplum ve felsefe tarihi içerikli yüzlerce kitap bitirdim. Yaşım 31 ve 5 yaşında bir kızım var. Eşim ve çocuğumla orta halli bir hayat sürmekteyim. Bir dönemler "çocuksu saflıklarla, korkunç bir içe kapanışın verdiği aşırı megaloman bir ruh halinin yarattığı o DİKEN edebiyatı tamamen sona ermiştir. Bunu içtenlikle söylüyorum. Beni yaşıtım rock müzisyeni arkadaşlarıma sorunuz. Biraz hırçın ama bir o kadar da iyi niyetlidir cevabını alacağınızı umuyorum. Geçmişe dönüp bakıyorum da en büyük faşizmi kendime uygulamışım hep. Niye acaba? Bakın arkadaşlar, yavaş yavaş yaşlanıyoruz. Paylaşmamız gereken tek şey o sahnenin tozu. Bir düşünsenize bir insan kendini sorguluyabiliyor. İşte en büyük devrim budur.
Hükmetmek, ezmek, dünya ile oyuncak gibi oynamak, dinler, tanrılar, melekler....İşte hepsi 5 milyon yıllık evrimin en asil çocuğu insanın anıları..
Kafasında yarattığı imgelemler...Bu bireysel hipnozları kendine uygulamayan var mıdır acaba? Bunlar artık benim için geçmişte kaldı. Dedim ya en büyük zararı hep kendimize veriyoruz aslında.
Hepinize sonsuz sevgiler. Koserlere gelin, yepyeni bir sayfa açmaya çabaladığımı görmenizi çok isterim. Sert ve tavizsiz...
Taylan AYIK