Çok uzun süre oldu buraya yazmayalı. Ama bu konuyu açmayı uzun süredir tasarlıyordum. Tasarlıyordum; çünkü maalesef yaşamımın büyük bir bölümünü zaptediyor bu olay. Çok mu karmaşık oldu bilmiyorum ama bildiğimiz "parmak çıtlatma" olayını konuşmak istiyorum en yalın haliyle anlatırsam. Anneler babalar yapar, çocukları onlardan görüp yapmaya başlar, sonra anne baba çocuğu uyarır; biraz kızar ama nafile. Dedektör gerektirecek kadar ilerlemiştir artık.
Malumatı olan var mı yok mu onu da bilmiyorum ama zararı yok bir tane başlığın. En azından ağlayalım da, mememizi versinler. Öncelikle merak ettiğim yanları; kemik yapısında ne gibi etkileri var, yapılan bu kıtlatma olayının verdiği rahatlama hissi nereden kaynaklanıyor ve kıtlatılan yerde tam olarak ne oluyor gibi belli, hemen hemen herkesin aklına gelecek şeyler. Kendimden örnek vereceğim tabii ki. Vücudumda hemen hemen kıtlatmadığım yer yok diyerek başlayayım.
Ayak ve el parmaklarımın tümü, boyun, dizler (İkişer türlü: 1- Bacağı diz kapağından açıp kapayarak, yani klasik şekil; 2- Dizimi bileğimden kuvvet alarak sağ dizi sağa, sol dizi de sola doğru hafifçe çevirerek), dirsekler; ve bel.. Bu bel olayı enteresan bir şey. Uzun süre önce onu bilinçli olarak kıtlatmayı kestim, müthiş bir rahatlama veriyordu ama beli çabuk ağrıyan bir insan olduğum için bunun bende müthiş kötü bir alışkanlık olduğunu fark ettim ve kestim. Diğerleri için neden yapmıyorsun derseniz; parmak ve belin ulaşım imkanları çok farklı cevabını vereceğim. Ve belin narin bir kısım olması da inceden korkutmuş olabilir beni bilinç altımda..
Parmakları biraz açayım. Çok acayipleşti sanki konu ama yazmaya devam edeceğim, kimse zorla okumuyor ne de olsa.. 🙂 Bir kere, ayak parmaklarım neredeyse yürürken bile kıtlayacak. Kolilerin içinde olan çıtçıtlı şeffaf şeyler gibi. Ayağımı, Kate Winslet'in Titanic'teki 3. sınıfların partisinde yaptığı enteresan parmakucuna kalkma sahnesinin parmaklar bükük versiyonunda yere hafifçe bastırmam yeterli. Ama öyle bir zayıflık yok ayaklarımda, hatta dönemin lisanslı bir sporcusuydum kendi çapımda. Asıl hikaye bence el parmaklarımda başlıyor. Seneler içerisinde resmen iniş kapasitesi arttırılan bir havalimanı ya da oturma kapasitesi arttırılan bir stadyumun izleyeceği çizgiyi izledi el parmaklarım. Burada daha kolay tarif edebilmem için resim koymam gerekecek; benim gibi olan var mı bilmiyorum ama bir parmağımı 3 ayrı yerinden kıtlatıyorum "maalesef".. Ve işin kötüsü yaparken değil, yaptıktan sonra "Hadi beee, yine yaptım" şeklinde farkına varılması.
İşaretli yerlerin hepsi makinalı tüfek gibi bende. Tırnağa yakın kısımdan başlayayım. Oradaki çizginin olduğu yeri diğer elimin iki parmağı ile araya alıp döndürmek veyahut parmağı büküp bastırmak suretiyle kıtlatıyorum. Kısmen bilinen yöntem. Ortadaki çizginin olduğu kısım ise en ilginci bence. Parmağı dibinden ve tırnağın oradan zıt açılarda tutup sağ ve sol tarafa doğru bükmek yeterli oluyor. Yani aynı yer iki defa kıtlıyor gibi bir şey bu.. Sağ tarafta ayrı, sol tarafta ayrı. 3. bölgede ise parmağı geriye ittirmek veya ileriye çekmek seçenekleri mevcut.. 🙂
Böyleyken böyle. Bunu yanılmıyorsam ilkokul 2-3'ten beri yapıyorum. Seneler içerisinde yukarıda da bahsettiğim gibi, çalışma alanları genişledi, yine maalesef.. 25 yaşındayım ve şu ana kadar herhangi bir ağrım olmadı ama ellerimin nispeten küçük olduğunu söyleyebilirim. Ne derece bu olayla ilgilidir bilemiyorum. Eh, buyrun diyorum. Sokakta dolaşırken insanlara üstünkörü baktığınızda kafadan 10 kişinin 8'inde vardır sanırım bu illet. Sinir, günlük yaşamın stresi, Philadelphia'da bungee-jumping yapamamış olmanın verdiği eziklik; vesaire vesaire.. Nedir acaba yanıtı merak ediyorum. Çok da sakin insanımdır gerçi ama.. 🙂
Ulan Robocop gibi hissettim kendimi şimdi.
Malumatı olan var mı yok mu onu da bilmiyorum ama zararı yok bir tane başlığın. En azından ağlayalım da, mememizi versinler. Öncelikle merak ettiğim yanları; kemik yapısında ne gibi etkileri var, yapılan bu kıtlatma olayının verdiği rahatlama hissi nereden kaynaklanıyor ve kıtlatılan yerde tam olarak ne oluyor gibi belli, hemen hemen herkesin aklına gelecek şeyler. Kendimden örnek vereceğim tabii ki. Vücudumda hemen hemen kıtlatmadığım yer yok diyerek başlayayım.
Ayak ve el parmaklarımın tümü, boyun, dizler (İkişer türlü: 1- Bacağı diz kapağından açıp kapayarak, yani klasik şekil; 2- Dizimi bileğimden kuvvet alarak sağ dizi sağa, sol dizi de sola doğru hafifçe çevirerek), dirsekler; ve bel.. Bu bel olayı enteresan bir şey. Uzun süre önce onu bilinçli olarak kıtlatmayı kestim, müthiş bir rahatlama veriyordu ama beli çabuk ağrıyan bir insan olduğum için bunun bende müthiş kötü bir alışkanlık olduğunu fark ettim ve kestim. Diğerleri için neden yapmıyorsun derseniz; parmak ve belin ulaşım imkanları çok farklı cevabını vereceğim. Ve belin narin bir kısım olması da inceden korkutmuş olabilir beni bilinç altımda..
Parmakları biraz açayım. Çok acayipleşti sanki konu ama yazmaya devam edeceğim, kimse zorla okumuyor ne de olsa.. 🙂 Bir kere, ayak parmaklarım neredeyse yürürken bile kıtlayacak. Kolilerin içinde olan çıtçıtlı şeffaf şeyler gibi. Ayağımı, Kate Winslet'in Titanic'teki 3. sınıfların partisinde yaptığı enteresan parmakucuna kalkma sahnesinin parmaklar bükük versiyonunda yere hafifçe bastırmam yeterli. Ama öyle bir zayıflık yok ayaklarımda, hatta dönemin lisanslı bir sporcusuydum kendi çapımda. Asıl hikaye bence el parmaklarımda başlıyor. Seneler içerisinde resmen iniş kapasitesi arttırılan bir havalimanı ya da oturma kapasitesi arttırılan bir stadyumun izleyeceği çizgiyi izledi el parmaklarım. Burada daha kolay tarif edebilmem için resim koymam gerekecek; benim gibi olan var mı bilmiyorum ama bir parmağımı 3 ayrı yerinden kıtlatıyorum "maalesef".. Ve işin kötüsü yaparken değil, yaptıktan sonra "Hadi beee, yine yaptım" şeklinde farkına varılması.
İşaretli yerlerin hepsi makinalı tüfek gibi bende. Tırnağa yakın kısımdan başlayayım. Oradaki çizginin olduğu yeri diğer elimin iki parmağı ile araya alıp döndürmek veyahut parmağı büküp bastırmak suretiyle kıtlatıyorum. Kısmen bilinen yöntem. Ortadaki çizginin olduğu kısım ise en ilginci bence. Parmağı dibinden ve tırnağın oradan zıt açılarda tutup sağ ve sol tarafa doğru bükmek yeterli oluyor. Yani aynı yer iki defa kıtlıyor gibi bir şey bu.. Sağ tarafta ayrı, sol tarafta ayrı. 3. bölgede ise parmağı geriye ittirmek veya ileriye çekmek seçenekleri mevcut.. 🙂
Böyleyken böyle. Bunu yanılmıyorsam ilkokul 2-3'ten beri yapıyorum. Seneler içerisinde yukarıda da bahsettiğim gibi, çalışma alanları genişledi, yine maalesef.. 25 yaşındayım ve şu ana kadar herhangi bir ağrım olmadı ama ellerimin nispeten küçük olduğunu söyleyebilirim. Ne derece bu olayla ilgilidir bilemiyorum. Eh, buyrun diyorum. Sokakta dolaşırken insanlara üstünkörü baktığınızda kafadan 10 kişinin 8'inde vardır sanırım bu illet. Sinir, günlük yaşamın stresi, Philadelphia'da bungee-jumping yapamamış olmanın verdiği eziklik; vesaire vesaire.. Nedir acaba yanıtı merak ediyorum. Çok da sakin insanımdır gerçi ama.. 🙂
Ulan Robocop gibi hissettim kendimi şimdi.