Robben Ford (gezegenin en özgün gitaristlerinden biri; aslında pek çok şey çalabilen ama en çok blues çalmayı seven bir adam...), kendi çalışından memnun olmadığı bir dönem olduğunu anlatınca (youtube videosu var...) oldukça şaşırdım. Aslında hikaye şöyle: Ford, John Coltrane hayranı. Bilmeyenler için söylemek gerekirse, gelmiş geçmiş belki de en olağanüstü tenor saksafoncu olur kendisi. En büyük caz müzisyeni olabileceğini iddia edenler de var. Ama can alıcı kısım şu: Ford diyor ki, Coltrane kendi çalışından hiş memnun olmamış!
Ford da gitarda Coltrane gibi olmayı hayal ediyormuş (bunun anlamı, gitarda Shawn Lane, Allan Holdsworth, John McLaughlin veya Guthrie Govan filan olmak...) ve bunun gerçek olamayacağını kabul ettiği ZAMAN, adam nihayet huzura ermiş🙂 Bugün dünyadaki elektro gitar çalan (özellikle de caz-blues-fusion tayfasından) pek çok kişi, Ford gibi çalabilmek için can atıyor.
Tabii buradan çıkartılabilecek çok kıymetli dersler olduğu açık, belki bunları da zamanla buradan fikir alışverişi yaparak konuşuruz.
Ama ben özellikle kendi deneyimimi paylaşmak ve başkalarının da bu tip sıkıntılarla nasıl baş ettiğini öğrenmek için yazıyorum.
Son bir şey daha var fark ettiğim. Anekdotla gireyim:
Vaktiyle Wayne Krantz (önemli bir caz-fusion gitaristidir ve deneysel işler de yapar...) isimli bir gitaristin verdiği bir söyleşide şunu okumuştum: Pat Metheny 80'lerdeki soundu ile çok taklit ediliyordu ve Krantz da o dönemde Metheny'nin sounduna kafayı takmış. Zibilyon tane prosesör deneyip o bol efektli soundu tutturmaya uğraşmış. O sırada "sünger gibi olmuştum, ne dinlersem absorbe ediyordum" diyor. Kağıt üzerinde kulağa harika geliyor değil mi ?
HAYIR. Eğer Krantz gibi enstrümanda kendinizi bulmaya çalışıyorsanız hiç de öyle değilmiş. Krantz en sonunda bütün efektlerden kurtulmuş, almış bir Telecaster, girmiş dümdüz amfiye. Nihayet kendi sesini keşfetmeye başlamış böylece.
Bu da bizi en can alıcı kısma getiriyor: Zibilyon tane şey dinleyip hepsini öğrenmeye kalkınca, hele de amatörseniz, iş bir yere gidemez. Bir şeye odaklanmak lazım. Dağınıklık ve dikkat eksikliği çağında yapması hiç de zor olmasa gerek?!?
Ford da gitarda Coltrane gibi olmayı hayal ediyormuş (bunun anlamı, gitarda Shawn Lane, Allan Holdsworth, John McLaughlin veya Guthrie Govan filan olmak...) ve bunun gerçek olamayacağını kabul ettiği ZAMAN, adam nihayet huzura ermiş🙂 Bugün dünyadaki elektro gitar çalan (özellikle de caz-blues-fusion tayfasından) pek çok kişi, Ford gibi çalabilmek için can atıyor.
Tabii buradan çıkartılabilecek çok kıymetli dersler olduğu açık, belki bunları da zamanla buradan fikir alışverişi yaparak konuşuruz.
Ama ben özellikle kendi deneyimimi paylaşmak ve başkalarının da bu tip sıkıntılarla nasıl baş ettiğini öğrenmek için yazıyorum.
- Benim en çok canımı sıkan şey, şunu fark etmek oldu: Vaktiyle "keşke şunu yapabilsem" dediğim pek çok şeyi artık yapabiliyorum. Ve yine de bunlara değil, eksiklerime odaklanıyorum.
- Kağıt üzerinde bu zihniyet insanı ilerletecek bir şeymiş gibi gözükse de, ne yazık ki gerçeklik çok daha acı. Çalışınızdan memnun olmayı öğrenemezseniz, istediğiniz kadar ilerleyin, müziği samimi bir şekilde yapmanız güç. Bu noktada gitar çalmak ile kişisel gelişim-karakter vs gibi boyutların bağlantısına gidiyor iş; şimdilik burada açmayayım onu.
- Bunun aynen GAS (ekipman alma hastalığı...) gibi bir boyutu var. Gitar dersi satan siteler, kurslar, kitap yazarları için POTANSİYEL BİR AV haline geliyorsunuz. Özellikle de teknik olarak kendinizi yetersiz hissediyorsanız, YANDINIZ. Zİbilyon tane site ve "youtube vitüözü", size "şunu bilmek zorundasınız, yoksa şunu yapamazsınız" tadında şeylerle hayatı zehir edecek çünkü.
- Potansiyel çözüm: Yapabildiğim şeyleri takdir etmemi sağlayacak şeylere odaklanmak. En iyisi elbette bir gruba girip çalmak, çünkü amaçsızlık pek çok şeyi körüklüyor. Sahne aldığım ve düzenli prova yaptığım dönemlerde bu sıkıntılar çok daha az oluyor çünkü.
- Ama bu mümkün değilse bu durumda kayıt yapmak yine ikinci en iyi çözüm.
Son bir şey daha var fark ettiğim. Anekdotla gireyim:
Vaktiyle Wayne Krantz (önemli bir caz-fusion gitaristidir ve deneysel işler de yapar...) isimli bir gitaristin verdiği bir söyleşide şunu okumuştum: Pat Metheny 80'lerdeki soundu ile çok taklit ediliyordu ve Krantz da o dönemde Metheny'nin sounduna kafayı takmış. Zibilyon tane prosesör deneyip o bol efektli soundu tutturmaya uğraşmış. O sırada "sünger gibi olmuştum, ne dinlersem absorbe ediyordum" diyor. Kağıt üzerinde kulağa harika geliyor değil mi ?
HAYIR. Eğer Krantz gibi enstrümanda kendinizi bulmaya çalışıyorsanız hiç de öyle değilmiş. Krantz en sonunda bütün efektlerden kurtulmuş, almış bir Telecaster, girmiş dümdüz amfiye. Nihayet kendi sesini keşfetmeye başlamış böylece.
Bu da bizi en can alıcı kısma getiriyor: Zibilyon tane şey dinleyip hepsini öğrenmeye kalkınca, hele de amatörseniz, iş bir yere gidemez. Bir şeye odaklanmak lazım. Dağınıklık ve dikkat eksikliği çağında yapması hiç de zor olmasa gerek?!?