Başlığı sorulan sorunun içeriğine uygun olarak yeniden düzenledim ki içerik daha rahat algılanabilsin.
Mikrofonlar hakkında hiçbir bilgin yoksa önce mikrofon tipleri hakkında bir bilgi vermekte fayda var:
Bütçeye uygun mikrofonlar genelde iki tipte üretilirler:
Kapasitif (Condenser/Kondansatör) ve
Dinamik (Bobinli).
Dinamik mikrofonda bir mıknatıs etrafına sarılı bir bobine yapışık bir membran vardır. Membran üzerine çarpan ses dalgalarının titreşimi ile bobini mıknatıs etrafında hareket ettirir, bu da bobinin uçlarına minik bir elektrik sinyali olarak yansır.
Dinamik mikrofonlar yapıları itibarıyle şoka dayanıklı olduklarından canlı performanslarda sahnede tercih edilirler. Ancak ses frekans karakteristikleri homojen değildir, yani ses kaynağı membrandan uzaklaştıkça sesin içindeki bas frekans bileşenlerine dinamik mikrofonun duyarlılığı azalır, dolayısı ile çıkışlarındaki sinyalin sesin orijinal karakterine olan yakınlığı membranın ses kaynağına ne kadar yakın olduğuyla alakalıdır. (O yüzden şarkıcılar sahnede söylerken mikrofonu neredeyse öperler, zira ağız mikrofondan uzaklaştıkça hoparlöre yansıyan sesin bas bileşenleri yokolur, ses incelir, tıntınlaşır.)
Bu karakteristiğin faydaları da vardır, ideal mesafenin dışındaki frekanslara sağır olduklarından geribeslemeye isteksiz olurlar, bu sebeple özellikle sahne performanslarında tonlamada ses ayırımına yardımcı olurlar.
Kapasitif (Condenser) mikrofonda aralarında bir dielektrik levha bulunan biri sabit diğeri hareketli iki iletken levha vardır, bu üç eleman bir kondansatör oluştururlar. Ses dalgalarının çarpmasıyla hareket eden hareketli levha bu kondansatörün kapasitesinin değişmesine sebep olur. Eğer bu kondansatörün uçları arasına bir voltaj uygulanırsa bu voltajın akımında kapasite değişmeleri doğrultusunda dalgalanmalar olacağından bu bilgi değerlendirilerek titreşimler ses sinyaline çevirilir. Yapısından anlaşılacağı gibi Condenser mikrofonlar harici bir çalışma voltajı olmadan sesi elektrik sinyaline çeviremezler. Bu voltaja
Phantom Power (Gizli Güç) denir, endüstri standardı +48 Volttur ancak daha farklı voltajlarla çalışan modeller de vardır (mesela dış mekân çekimlerinde kullanılmak üzere tasarlandıkları için bir ya da iki kalem pil ile çalışan modeller gibi). Bu voltaj profesyonel kayıt sistemlerinde mikrofonun bağlandığı mikrofon preamplisinden sağlanır.
Kapasitif mikrofonlar dinamik mikrofonların aksine frekans karakteristiği olarak mesafeye bağlı değişimler göstermezler. Yani, ses kaynağı kondansatör mikrofonun membranından uzaklaştığında mikrofonda frekans aralığının herhangi bir kısmına karşı bir sağırlık oluşmaz, sadece ses sinyalinin genel seviyesi düşer. Dolayısı ile bu özellikleri Condenser mikrofonları stüdyo ortamında vazgeçilmez kılar.
Ancak Condenser mikrofonlar çok naziktir, sarsıntıya ve rutubete gelemezler, ayrıca imalatlarındaki teferruat sebebiyle maliyetleri dinamiklerle karşılaştırılamayacak kadar yüksektir (ses kalitesi/fiyat oranlamasında) dolayısı ile canlı sahne performanslarında ender olarak kullanılırlar.
Jeff'in önerdiği Shure SM57 ve SM58 mikrofonları dinamik mikrofonların en meşhurlarıdır ve artık endüstri standardı olarak kabul edilirler. (Başka bir mikrofon dene, istediğini alamazsan enstruman için 57, vokal için 58 kullan, öyle aradığın özel tınıyı bulamasan bile en azından sorunsuz, kimsenin şikâyet etmeyeceği bir netice alırsın). Ama stüdyo kayıtlarında bir dinamik mikrofonun vereceğinden daha fazlasına ihtiyaç olacaktır.
Domokun'un bahsettiği Rode NT1-A çok güzel bir Condenser mikrofondur, bende artık üretilmeyen bir önceki modeli NT1'den iki tane var, neredeyse herşeye kullanıyorum. Al mesela abimin akustik gitarlarını kaydederken:
NT1-A modelinin iç gürültüsü bendeki NT1'lere göre 7dB daha azaltılmış durumda, ama ses karakteri açısından bir fark yok. Rode'lerin hepsi güzel diyebilirim, yamuğuna rastlamadım.
Onlar dışında Audio-Technica, AKG, Sennheiser, Shure gibi muhtelif markaların Condenser mikrofonları da mevcut, bir bak bütçene uygun birşeyler seç, gel burada iyi kötü taraflarını bildiğimiz duyduğumuz kadar tartışalım.
Condenser mikrofonlarda diyafram büyüklüğü ses karakterine etki eder. Bu "membran ne kadar büyükse ses o kadar iyidir" anlamına gelmez.
Mesela vokal kayıtlarında veya bas-mid ağırlıklı tonu olan akustik enstrumanlarda büyük membran mikrofon iyi netice verirken karakterinde mid-tiz ağırlığı önemli olan akustik gitar, keman, pikolo/flüt, vibrafon gibi enstrumanlarda veya davul setlerinde bireysel mikrofonlamalarda, özellikle Hi-Hat'de ve diğer zillerde küçük diyaframlı condenser'lar daha güzel netice verir. Ama "Overhead" olarak kullanıldıklarında bir geniş diyaframın vereceği doluluğu ve mekân hissini vermeyebilirler.
O yüzden hep bu olaylar bir mikrofonla başlar, sonra başka bir mikrofonun neticesi duyulur, ondan da bir tane istenir, o bir başka birine yol yapar, bir kapı bir kapı daha derken... bir gün bir bakmışın dolapta yer, cepte para kalmamış
😀
Neyse, bu akşamlık benden bu kadar.