Türkiye Rock Vokali Eğitimi - Kişisel Deneyimi Ve Önerisi Olanlar ?

Uzun süredir (25 yıl...) gitar çalmama rağmen vokal yapmayı ciddi ciddi hiç düşünmemiştim. Yakın zamanda bir vokal koçu ile görüşüp ders almaya başladım. Klasik eğitimli birisiyle çalışmayı hiç düşünmediğim için özellikle popüler müzik vokaline odaklanan ve müzik tarzları konusunda açık fikirli bir eğitmen olmasını istedim (üste para verseler operacıdan ders almam, hiç işim olmaz...zaten tümüyle farklı bir zihniyet ile icra söz konusu orada...). Yaklaşık 4 ay oldu derslere başlayalı ve vokalde en azından genel anlamda belli bilgileri edindiğimi düşünüyorum. Ayrıca, takıldığım konularda bariz bir farkındalık yarattı dersler, söylerken hangi noktada neden zorlandığımı artık çok rahat teşhis edebildiğim gibi, sevdiğim vokalistleri dinlerken de hangi sesi nasıl ürettiklerini çok daha iyi anlıyorum.

Ne var ki, pratikte şarkı söyleyişimde henüz net bir ilerleme göremediğim gibi, belli noktalarda tıkanmaya başladığımı da hissettim. Daha da kötüsü, geniş bir ses aralğım olmasına ve bir taraftan iyi kötü bir grup ile prova bile yapmaya başlamama rağmen, ben halen tonumu hiç beğenmiyorum ve ses tınımla barışık hale gelemedim. Bu konuda dersler de pek bir işe yaramadı. Kayıtlarımı dinlediğim zaman duyabildiğim tek pozitif unsur, yeni başlayan pek çok insanın aksine, kolay kolay detone olmamam veya detone olduğum zaman derhal duyabilmem. Bu da muhtemelen enstrüman çalıyor olmamdan kaynaklanıyor. Ancak, ürettiğim ton oldukça karaktersiz ve bayağı geliyor kulağıma. (İnsanlara kendi sesinin farklı geldiğini biliyorum, bahsettiğim öyle bir şey değil...) Şarkı söylediğim grup henüz beni atmadı🙂 Ama ben ayrılmayı düşünüyorum bir taraftan, çünkü bir şeylerin pek de iyi olmadığının farkındayım.

Ne yazık ki Türkiye'de öyle hem Ian Gillan, Glenn Hughes, David Coverdale, Mark Boals, John West, Jeff Scott Soto vb gibi hard rock vokalleri düzeyinde icracı olup aynı zamanda eğitici de olabilecek düzeyde birini bulma şanısınız yok gibi bir şey. (aynı şey gitarda geçerli değil oysa...) Hocanın donanımı ne olursa olsun, müzikal anlamda aynı frekansta olmak önemli ve sizin söylediğiniz ya da söylemek istediğiniz vokalistleri özellikle dinleyen ve etüd etmiş birisinin eksikliği hissediliyor. Her ne kadar doğru şarkı söylemenin tek bir yöntemi olduğu iddia edilebilirse de, bu ne yazık ki bence sadece bir dogma. Klasik gitaristler de aynı şeyi diğer gitar tarzlar için iddia edebilirler, ama bu kesinlikle doğru değil. Tabii bir de şu gerçek var: Ders aldığınız kişi sizin karşınızda takdir ettiğiniz bir icracının düzeyinde çalabildiği zaman bu çok büyük fark yaratıyor. Örneğin, size neoklasik shred çalmayı öğretebileceğini iddia eden adamın Malmsteen parçası icra edebilmesini beklemek ya da onun tarzında emprovize çalabilmesini istemek bence son derece makul bir talep. Ama eğer adam size "benim tarzım daha çok blues aslında" ... filan derse bu çok da motive edici olmaz🙂
Halbuki ben henüz çatır çatır Mark Boals söyleyebilen bir rock vokal koçunu henüz duymadım Türkiye'de🙂 Arz-talep meselesi olabilir tabii. Belki de memlekette pek fazla rock vokalisti çıkmamasının nedeni budur. Anadolu rock veya alternatif söyleyen vokal icracılarının çoğu zaten berbat Türkiye'de ve muhtemelen hiç biri doğru düzgün vokal altyapısı alma ihtiyacı da hissetmiyor. Hard rock söylemeye pek hevesli adam da olmadığından bu konuda ders almak isteyen de çıkmıyor. (Nitekim, çok sayıda öğrencisi olan eğitmenimin de muhtemelen klasik rock ve hard rock gibi erkek sesinin en iddialı kullanıldığı tarzlarda söylemek isteyen başka bir erkek öğrencisi yok.)

Şunu da fark ettim: İş vokale geldiği zaman, "hoca" konumundaki adamın pek de icraya gelememesi aslında dünyada da oldukça yaygın bir sorunmuş. İnternet üzerinden çok sayıda eğitim programına abone oldum ve satın aldım. Ama gerçekten icracı olduğunu kanıtlayan tek bir rock vokali hocası var benim görebildiğim kadarıyla: Ken Tamplin. Diğerlerinin hepsi masal anlatıyor ve sadece egzersiz yaptırıyorlar. Tamplin ise çatır çatır bütün vokalistlerin şarkılarını söylüyor. (Youtube'dan bakabilirsiniz.) Derslerini satın aldım, ama ne yazık ki bu adamla birebir ders yapma şansım yok🙂 Skype ile ders filan pek öyle verimli olacak bir şey değil benim gözümde. Hele de Türkiye'nin internet bağlantısı ile...

Bu konuda ilerleme kaydetmiş veya benim gibi sıkıntılar yaşamış kişiler varsa buradan deneyimlerimizi paylaşabileceğimizi umuyorum. Rock vokali büyük ölçüde sezgisel olarak geliştirilen bir şey gibi geliyor bana. Evet, yanlış tekniklerle insanın sesine zarar vermesi mümkün, ama sadece yanlıştan uzak durmayı öğrenmekle bir yere de varılmıyor. Bundan çok daha fazlası lazım.
 
Son düzenleme:
Şarkı söylemek gitar çalmaktan farklı maalesef ...Paran varsa en iyi gitarı alıp en iyi ekipmanla en iyi hocayla iyi kötü birşeyler yaparsın çalışarak ,ama şarkı söylemek için birincil enstrümanın gırtlağın, ses tellerin yani genetik kodların ve dünyada sadece sana ait olan sesin .Evet sezgisel olarak geliştirebileceğin birşey ama ben herkesin şarkı söyleyebileceğine maalesef inanmıyorum.8500 den fazla sahne almış bir şarkıcı ve gitarist olarak(ukalalık olsun diye yazmadım inanın bana bu memlekette bu kadar sahne almış birisi olduğunu zannetmiyorum varsa tanışmak isterim 19 yaşından beri aralıksız şarkı söylüyorum nasipse 46 yaşıma gireceğim)Her türde ve birçok dilde şarkı söyledim .Tek bir tavsiyem var şarkı söylerken hiç birşeyi düşünmeyin kendinizi dinleyin eğer duyduğunuz şeyi beğeniyorsanız ve bulunduğunuz ortamdaki diğer kişiler (sizi tanımayan kişiler)beğeniyorsa olay tamamdır.Bi de sesinizin sınırlarını bilin ve ona göre söyleyin ki yapılan en büyük yanlışlardandır.Misal Hotel California Bm dür ama ben Gm söylersem daha etkili ve rahat söylerimtutup Bm dende söyleyebilirim belki ama o gecenin kalanını çıkaramam.Gece gece bi şişe tekila kafasıyla yazdım kusur olduysa affola...
 
Şarkı söylemek gitar çalmaktan farklı maalesef ...Paran varsa en iyi gitarı alıp en iyi ekipmanla en iyi hocayla iyi kötü birşeyler yaparsın çalışarak ,ama şarkı söylemek için birincil enstrümanın gırtlağın, ses tellerin yani genetik kodların ve dünyada sadece sana ait olan sesin .Evet sezgisel olarak geliştirebileceğin birşey ama ben herkesin şarkı söyleyebileceğine maalesef inanmıyorum.8500 den fazla sahne almış bir şarkıcı ve gitarist olarak(ukalalık olsun diye yazmadım inanın bana bu memlekette bu kadar sahne almış birisi olduğunu zannetmiyorum varsa tanışmak isterim 19 yaşından beri aralıksız şarkı söylüyorum nasipse 46 yaşıma gireceğim)Her türde ve birçok dilde şarkı söyledim .Tek bir tavsiyem var şarkı söylerken hiç birşeyi düşünmeyin kendinizi dinleyin eğer duyduğunuz şeyi beğeniyorsanız ve bulunduğunuz ortamdaki diğer kişiler (sizi tanımayan kişiler)beğeniyorsa olay tamamdır.Bi de sesinizin sınırlarını bilin ve ona göre söyleyin ki yapılan en büyük yanlışlardandır.Misal Hotel California Bm dür ama ben Gm söylersem daha etkili ve rahat söylerimtutup Bm dende söyleyebilirim belki ama o gecenin kalanını çıkaramam.Gece gece bi şişe tekila kafasıyla yazdım kusur olduysa affola...

Teşekkür ederim. Bence meselenin özüne değimişsiniz aslında. "Herkes şarkı söyleyebilir" varsayımını tartışmaya açmak bence de önemli. Çünkü bence bu iddia aslında meseleyi çarpıtıyor. Evet, herkese şan tekniği öğretilebilir. Ama herkesin tınısı aynı derecede güzel değil ne yazık ki. Bu nedenle aslında esas mesele "herkes şarkı söyleyebilir mi ?" değil. "Herkes, insanların genel oarak "güzel" ölçütlerine uygun ses üretebilir mi ?" Asıl soru bu. Ama vokal koçlarının çıkar çatışması var ve kolay kolay kimse bunu yüzünüze karşı söylemiyor🙂

Ne yazık ki ben kendi sesimde duyduğum şeyi beğenmiyorum henüz. İleride bu durum değişir mi bunu da bilmiyorum. Ama kimileri de bunun mental bir hadise olduğunu söylüyor. Kendi sesini beğenmeyen çok insan var aslında. Böyle bir gerçek de var yani. Kimileri de doğru teknik ile herkesin sesinin güzel çıkacağı iddiasında.
 
Bence şarkı söyleme tonu dışında diğer teknik konular aşılabilir.Fakat yüzlerce grup olmasına rağmen ses tonu size hitap eden vokal sayısı bir elin parmaklarını geçmez.Ayrıca ses genişliği veya gücü pek önemli değil bence.Jimi Hendrix dinlerken o ses tonuna ait güzellik ortaya çıkıyor.Daha güçlü bir sesten dinlediğimde aynı tadı alamıyorum.
 
@barrios Bir Mark Boals fanı olarak, adına açılmış bir başlık var mı diye baktım, sizden başka kendisinin büyüklüğünden bahseden olmamış gördüğüm kadarıyla. Uzun zamandır tenor vokal ile ilgili biri olarak, kendisinin gelmiş geçmiş en büyük tenorlardan biri olduğunu belirtmek istiyorum. Teknik açıklaması ise şu, piyasadaki tenor vokallerin çoğu, D5 civarından sonra göğüs sesini kafa sesi ile beraber kullanmaya başlar, ve nota yükseldikçe kafa sesi oranı da artar, ses yapaylaşır, falsetto kadar olmasa da, "yalancı" bir ses çıkar. Bu "mix ses" hilesini kullananların en ünlüsü muhtemelen, Steelheart'ın Matijevic. Mesela She's Gone'ın en yüksek notası G♯5, Matijevic'in pür göğüs sesi değil. Kafa sesi de var içinde. (Mesela, yazınızda geçen meşhur koç Ken Tamplin'de de E5'den sonra kafa sesi hissedilmeye başlar).



Boals'u farklı kılan şey burada devreye giriyor. A♯5'e kadar duyduğum bütün sesleri pür göğüs sesiydi bu kişinin. "Soprano" olarak sınıflandırılan çoğu kadın vokalin bile basamayacağı bir nota. Günümüzde bunu yapabilen erkek vokal sayısı 5'i geçmez. En ünlüsü Dimash. Boals'un Dimash kadar ender bir yeteneğe sahip olup bu kadar underrated kalması acıklı bir portre. Rock-metal camiasının Boals'a yakın "gerçek tenor" larından aklıma gelenler ise, Sebastian Bach, Matt Barlow, C. J. Snare, Adam Levine...
 
@barrios Bir Mark Boals fanı olarak, adına açılmış bir başlık var mı diye baktım, sizden başka kendisinin büyüklüğünden bahseden olmamış gördüğüm kadarıyla. Uzun zamandır tenor vokal ile ilgili biri olarak, kendisinin gelmiş geçmiş en büyük tenorlardan biri olduğunu belirtmek istiyorum. Teknik açıklaması ise şu, piyasadaki tenor vokallerin çoğu, D5 civarından sonra göğüs sesini kafa sesi ile beraber kullanmaya başlar, ve nota yükseldikçe kafa sesi oranı da artar, ses yapaylaşır, falsetto kadar olmasa da, "yalancı" bir ses çıkar. Bu "mix ses" hilesini kullananların en ünlüsü muhtemelen, Steelheart'ın Matijevic. Mesela She's Gone'ın en yüksek notası G♯5, Matijevic'in pür göğüs sesi değil. Kafa sesi de var içinde. (Mesela, yazınızda geçen meşhur koç Ken Tamplin'de de E5'den sonra kafa sesi hissedilmeye başlar).



Boals'u farklı kılan şey burada devreye giriyor. A♯5'e kadar duyduğum bütün sesleri pür göğüs sesiydi bu kişinin. "Soprano" olarak sınıflandırılan çoğu kadın vokalin bile basamayacağı bir nota. Günümüzde bunu yapabilen erkek vokal sayısı 5'i geçmez. En ünlüsü Dimash. Boals'un Dimash kadar ender bir yeteneğe sahip olup bu kadar underrated kalması acıklı bir portre. Rock-metal camiasının Boals'a yakın "gerçek tenor" larından aklıma gelenler ise, Sebastian Bach, Matt Barlow, C. J. Snare, Adam Levine...

mark boals hiç sevmem.

tenorların çok büyük bir kısmı, özellikle dimash; labrie veya spencer sotelo gibi spinto tenor olmayan, daha ziyade her gün rastlayabileceğiniz tenorlar, g-g#4 civarında head register'a geçer. fizyolojik olarak tenor tessitura'sı uygun olan budur, bir sese tenor diyebilmek için genellikle buna bakılır. register ayrımı sesin larenkste oluşturduğu rezonansa göre belirlenir, yoksa ses göğüste veya kafada oluştuğundan değil. dolayısıyla dimash gibi yüz senede bir gelecek bir yaratık değilseniz fizyolojik olarak g-g#4 sınırından itibaren sesiniz head register'da rezone olmaya başlayacaktır. bunu falsetto'dan ayıran en büyük fark falsetto'nun esasen yalancı bir register olması ve bu register'daki seslerin ses tellerinde herhangi bir esneme olmadan, bol hava kullanılarak oluşturulmasıdır. bu noktada bir tenorun kalitesini belirleyen şey, passaggio'dur. passaggio head register ve chest register'ın birleşiminden (mixed voice) oluştuğu için range'e dahildir ve bir tenordan beklenen en klasik hareket olan c5'i verebilmesinin fizyolojik yoludur. miksteki kafa ve göğüs oranı değişebilir, burada tenorun tessitura'sı önemlidir. misal benim aralığım e2-d5 olmasına rağmen russel allen'ın c5 veya c#5'te akıp gittiği bazı pasajları ajiliteyle söyleyemem.

bazı tenorlar (labrie, matijevic, geddy lee, tenor olmasa da geoff tate) early bridging denen bir teknik ile head register'a daha erken geçerken bazıları late bridging (hidayet can özcan) ile göğüs sesini daha uzun süre kullanmaya ve yukarı çekmeye çalışır. siz de bunu "yA ağBi aDaM a#5 kıLLı gÖğÜs SeSi bAsıYoR" sanarsınız. halbuki ikisi de birer passaggio tekniğidir.

öte yandan, falsetto sese diyafram desteği katılmasıyla elde edilen reinforced falsetto, falsetto'dan başka bir şey değildir ve kandırmaca bir sestir, dolayısıyla aralığa dahil edilmez. burada duyumu hoş kılacak olan şey sesin timbre'ıdır, tıpkı matijevic'te olduğu gibi. burada sesin kırıldığı yere bakılır, sesin kırıldığı yer reinforced falsetto veya mixed voice olduğunun saptanmasını sağlar.

tüm bu "mix ses hilesi", "d5 civarından sonra göğüs sesini kafa sesi ile beraber kullanma", "nota yükseldikçe kafa sesi oranı da artar, ses yaparlaşır", "a#5'e kadar çıktığı bütün sesler göğüs" saçmalıklarına işin fizyolojisi ve terminolojisiyle cevap verdiğime göre size naçizane bir tavsiyede bulunmak isterim:

dayı gözünü seveyim yalan yanlış bildiğin şeyler hakkında şöyle demeçler verme, yaw bir adamın yazdığı tüm entry'ler mi böyle olur? tamam en mark boals hayranı sensin, seviyorsan dinle ama gelip şöyle şeyler yazma pls.
 
@barrios Bir Mark Boals fanı olarak, adına açılmış bir başlık var mı diye baktım, sizden başka kendisinin büyüklüğünden bahseden olmamış gördüğüm kadarıyla. Uzun zamandır tenor vokal ile ilgili biri olarak, kendisinin gelmiş geçmiş en büyük tenorlardan biri olduğunu belirtmek istiyorum. Teknik açıklaması ise şu, piyasadaki tenor vokallerin çoğu, D5 civarından sonra göğüs sesini kafa sesi ile beraber kullanmaya başlar, ve nota yükseldikçe kafa sesi oranı da artar, ses yapaylaşır, falsetto kadar olmasa da, "yalancı" bir ses çıkar. Bu "mix ses" hilesini kullananların en ünlüsü muhtemelen, Steelheart'ın Matijevic. Mesela She's Gone'ın en yüksek notası G♯5, Matijevic'in pür göğüs sesi değil. Kafa sesi de var içinde. (Mesela, yazınızda geçen meşhur koç Ken Tamplin'de de E5'den sonra kafa sesi hissedilmeye başlar).



Boals'u farklı kılan şey burada devreye giriyor. A♯5'e kadar duyduğum bütün sesleri pür göğüs sesiydi bu kişinin. "Soprano" olarak sınıflandırılan çoğu kadın vokalin bile basamayacağı bir nota. Günümüzde bunu yapabilen erkek vokal sayısı 5'i geçmez. En ünlüsü Dimash. Boals'un Dimash kadar ender bir yeteneğe sahip olup bu kadar underrated kalması acıklı bir portre. Rock-metal camiasının Boals'a yakın "gerçek tenor" larından aklıma gelenler ise, Sebastian Bach, Matt Barlow, C. J. Snare, Adam Levine...

Dimash da kim ayol? dedim Çok yaşayın emi🙂
Boals underrated filan değil, rahat olun. Adam Malmsteen-Trilogy'de söylerken Dimash daha dünyada yoktu.
Boals rock tarihine geçti çoktan, diğeri ise internet ve sosyal medya devrinin "fenomeni". Boals 66 yaşındaymış. Yani Dimash salıncakta sallanırken Boals Ring of Fire ile ortalığı sallıyordu. Adam artık ununu eledi, eleğini astı.
Boals gerçekten de o "belt" tabir edilen tınıyı registeri boyunca koruyabiliyor ve hiç cılızlaşmıyor sesi. Gerçekten inanılmaz bir vokal bence de.
 
mark boals hiç sevmem.

tenorların çok büyük bir kısmı, özellikle dimash; labrie veya spencer sotelo gibi spinto tenor olmayan, daha ziyade her gün rastlayabileceğiniz tenorlar, g-g#4 civarında head register'a geçer. fizyolojik olarak tenor tessitura'sı uygun olan budur, bir sese tenor diyebilmek için genellikle buna bakılır. register ayrımı sesin larenkste oluşturduğu rezonansa göre belirlenir, yoksa ses göğüste veya kafada oluştuğundan değil. dolayısıyla dimash gibi yüz senede bir gelecek bir yaratık değilseniz fizyolojik olarak g-g#4 sınırından itibaren sesiniz head register'da rezone olmaya başlayacaktır. bunu falsetto'dan ayıran en büyük fark falsetto'nun esasen yalancı bir register olması ve bu register'daki seslerin ses tellerinde herhangi bir esneme olmadan, bol hava kullanılarak oluşturulmasıdır. bu noktada bir tenorun kalitesini belirleyen şey, passaggio'dur. passaggio head register ve chest register'ın birleşiminden (mixed voice) oluştuğu için range'e dahildir ve bir tenordan beklenen en klasik hareket olan c5'i verebilmesinin fizyolojik yoludur. miksteki kafa ve göğüs oranı değişebilir, burada tenorun tessitura'sı önemlidir. misal benim aralığım e2-d5 olmasına rağmen russel allen'ın c5 veya c#5'te akıp gittiği bazı pasajları ajiliteyle söyleyemem.

bazı tenorlar (labrie, matijevic, geddy lee, tenor olmasa da geoff tate) early bridging denen bir teknik ile head register'a daha erken geçerken bazıları late bridging (hidayet can özcan) ile göğüs sesini daha uzun süre kullanmaya ve yukarı çekmeye çalışır. siz de bunu "yA ağBi aDaM a#5 kıLLı gÖğÜs SeSi bAsıYoR" sanarsınız. halbuki ikisi de birer passaggio tekniğidir.

öte yandan, falsetto sese diyafram desteği katılmasıyla elde edilen reinforced falsetto, falsetto'dan başka bir şey değildir ve kandırmaca bir sestir, dolayısıyla aralığa dahil edilmez. burada duyumu hoş kılacak olan şey sesin timbre'ıdır, tıpkı matijevic'te olduğu gibi. burada sesin kırıldığı yere bakılır, sesin kırıldığı yer reinforced falsetto veya mixed voice olduğunun saptanmasını sağlar.

tüm bu "mix ses hilesi", "d5 civarından sonra göğüs sesini kafa sesi ile beraber kullanma", "nota yükseldikçe kafa sesi oranı da artar, ses yaparlaşır", "a#5'e kadar çıktığı bütün sesler göğüs" saçmalıklarına işin fizyolojisi ve terminolojisiyle cevap verdiğime göre size naçizane bir tavsiyede bulunmak isterim:

dayı gözünü seveyim yalan yanlış bildiğin şeyler hakkında şöyle demeçler verme, yaw bir adamın yazdığı tüm entry'ler mi böyle olur? tamam en mark boals hayranı sensin, seviyorsan dinle ama gelip şöyle şeyler yazma pls.
Hahahaha... Tekrar hoşgeldin. Ben de diyorum bu üslubu bir yerden tanıyorum. Tabii iş vokale girince dayanamadın 🤣
"Aralığa dahil etme" meselesi rock-metal için bir performans işi. Yani ses çıkıyorsa aralığa dahil ediliyor contemporary kafasında.
Ama o tını ile şarkı söylemezsin. Ben kafama böyle oturttum hadiseyi.
Bu "mikst voice, belt, kafa" vs.... gibi terimler vokal koçları tarafından suistimal edildi. Kafamız çorba oldu; biz alaylıyız neticede🙂
Kabaca özetlersek: Kafa sesinde hava yoktur; falsettoda o "fısıltı-hışırtı" tınısını alırız. Ne acıdır ki özellikle bir sürü kadın vokal bu tınıyı "güzel ses" filan sanıyor. Onlarda çok duyuyorum.
Ben bu işin tekniğine okullu bir tenor kadar giremem, ama kendimi yetiştirdiğim kadarıyla şunu söyleyebilirim (ben de vaktiyle de anatomi-fizyoloji okudum tabii...): Kulakta bırakılan etki başka, fizyolojik-anatomik olarak gerçekleşen olgu başka. Bu ikisini karıştırmamak lazım. Göğüs sesi ile A5 filan... Geçelim bunları 🤣

Not: Konuya dönersek, kişisel görüşüm Boals'un ürettiği tınının çok daha hacimli olduğu yönünde bu arada.
Matijevic ile kıyaslanmaz bence adam. Erken bridging mi yapıyor bilmiyorum, ama adam niteliğini koruyor bütün aralığı boyunca, benim gibi bir alaylı için bu yeterli.
Diğer taraftan Boals'un sesini hiç sevmeyen başka vokalist arkadaşlar da duydum. Zevk meselesi diyelim.
 
Son düzenleme:
passaggio head register ve chest register'ın birleşiminden (mixed voice) oluştuğu için range'e dahildir ve bir tenordan beklenen en klasik hareket olan c5'i verebilmesinin fizyolojik yoludur. miksteki kafa ve göğüs oranı değişebilir, burada tenorun tessitura'sı önemlidir. misal benim aralığım e2-d5 olmasına rağmen russel allen'ın c5 veya c#5'te akıp gittiği bazı pasajları ajiliteyle söyleyemem.
Sen "elektrik gitarlarda Kahler ender görülen bir köprü değil" diyen kişi değil miydin ya 🤣 Bi de şan teorisi yazıp ne kadar bilgili olduğunu göstermiş a canım benim.
 
Sen "elektrik gitarlarda Kahler ender görülen bir köprü değil" diyen kişi değil miydin ya 🤣 Bi de şan teorisi yazıp ne kadar bilgili olduğunu göstermiş a canım benim.
Hah oldu. Blokladım.
Bizim zamanımızda Kahler ender filan değildi; senin kuşağın bilmiyor Kahler'in 80'lerdeki konumunu, bitişini ve sonradan geri gelişini.
Konservatuar mezunu ve muhtemelen ağabeyin-baban yaşındaki donanımlı insanlara da biraz mesafeli ol; "kankan" değil onlar senin.
 
Aynen kanka, Kahler Floyd Rose kadar, tune-o-matic kadar yaygın bir köprü tipiydi aynen. Bi de beni kaç yaşında biliyor acaba bu arkadaş, "Senin kuşağın" falan demiş. Enteresan kişilikler barındıran bir forummuş burası, olsun devam.
 
Teknik olarak "detone, sürtone" nadir olduğunuzu ama vokalini beğenmediğinizi belirtmişsiniz. Bence siz vokal tonunuzu henüz bulamamışsınız. bunun bir kaç tane nedeni olabilir.

- Repertuvarınızda olan şarkıların size uyguluğu, vokal range'nizin buna ne kadar izin verdiği ile ilgilli olabilir.
- Ses tonunuzun hangi aralıklarda daha iyi parladığını, duyulduğunu analiz etmek işe yarayabilir.
- İcra ettiğiniz şarkının kulağımızda olan orjinal vokaline yakın söyleme mükemmelliyetçiliğiniz etki edebilir.
- Kendi vokal tarzınızı, iyi ve geliştirilmesi gereken noktaları analiz etmek faydalı olacaktır.

Ses kaydınızı paylaşırsanız daha fazla yorum yapabiliriz.
 
Teknik olarak "detone, sürtone" nadir olduğunuzu ama vokalini beğenmediğinizi belirtmişsiniz. Bence siz vokal tonunuzu henüz bulamamışsınız. bunun bir kaç tane nedeni olabilir.

- Repertuvarınızda olan şarkıların size uyguluğu, vokal range'nizin buna ne kadar izin verdiği ile ilgilli olabilir.
- Ses tonunuzun hangi aralıklarda daha iyi parladığını, duyulduğunu analiz etmek işe yarayabilir.
- İcra ettiğiniz şarkının kulağımızda olan orjinal vokaline yakın söyleme mükemmelliyetçiliğiniz etki edebilir.
- Kendi vokal tarzınızı, iyi ve geliştirilmesi gereken noktaları analiz etmek faydalı olacaktır.

Ses kaydınızı paylaşırsanız daha fazla yorum yapabiliriz.
Teşekkürler. İnanması güç ama 10 seneden fazla olmuş o başlığı yazalı. Bu süreçte bir miktar ilerleme kaydettim neyse ki🙂
 
Hahahaha... Tekrar hoşgeldin. Ben de diyorum bu üslubu bir yerden tanıyorum. Tabii iş vokale girince dayanamadın 🤣
"Aralığa dahil etme" meselesi rock-metal için bir performans işi. Yani ses çıkıyorsa aralığa dahil ediliyor contemporary kafasında.
Ama o tını ile şarkı söylemezsin. Ben kafama böyle oturttum hadiseyi.
Bu "mikst voice, belt, kafa" vs.... gibi terimler vokal koçları tarafından suistimal edildi. Kafamız çorba oldu; biz alaylıyız neticede🙂
Kabaca özetlersek: Kafa sesinde hava yoktur; falsettoda o "fısıltı-hışırtı" tınısını alırız. Ne acıdır ki özellikle bir sürü kadın vokal bu tınıyı "güzel ses" filan sanıyor. Onlarda çok duyuyorum.
Ben bu işin tekniğine okullu bir tenor kadar giremem, ama kendimi yetiştirdiğim kadarıyla şunu söyleyebilirim (ben de vaktiyle de anatomi-fizyoloji okudum tabii...): Kulakta bırakılan etki başka, fizyolojik-anatomik olarak gerçekleşen olgu başka. Bu ikisini karıştırmamak lazım. Göğüs sesi ile A5 filan... Geçelim bunları 🤣

Not: Konuya dönersek, kişisel görüşüm Boals'un ürettiği tınının çok daha hacimli olduğu yönünde bu arada.
Matijevic ile kıyaslanmaz bence adam. Erken bridging mi yapıyor bilmiyorum, ama adam niteliğini koruyor bütün aralığı boyunca, benim gibi bir alaylı için bu yeterli.
Diğer taraftan Boals'un sesini hiç sevmeyen başka vokalist arkadaşlar da duydum. Zevk meselesi diyelim.
abi sandığın kişi miyim emin değilim 🤔

tespit çok doğru, rock-metal zımbırtılarında ses çıkıyorsa hop diye aralığa katıyorlar. aralığa katılabilmesi için ses tellerinin esnemesi lazım ses çıkarırken, bunun için de dengeli bir mixed voice lazım. buna full voice-tam ses diyenler var literatürde, ben de bu furyadanım. tam ses ise aralıktadır.

ha çok mu önemli aralıkta olup olmadığını tespit etmek? boals, matijevic, labrie, tate, halford gibi adamlar için değil, zaten öyle bir timbre var ki dinletiyor adamlar kendini. bu fakir için kritk ama sınırlarını bilmesi için.
 
abi sandığın kişi miyim emin değilim 🤔

tespit çok doğru, rock-metal zımbırtılarında ses çıkıyorsa hop diye aralığa katıyorlar. aralığa katılabilmesi için ses tellerinin esnemesi lazım ses çıkarırken, bunun için de dengeli bir mixed voice lazım. buna full voice-tam ses diyenler var literatürde, ben de bu furyadanım. tam ses ise aralıktadır.

ha çok mu önemli aralıkta olup olmadığını tespit etmek? boals, matijevic, labrie, tate, halford gibi adamlar için değil, zaten öyle bir timbre var ki dinletiyor adamlar kendini. bu fakir için kritk ama sınırlarını bilmesi için.
Hımm. Bir an için RaNCor ile konuşuyormuşum gibi geldi🙂
Ama onun referansları klasiktir, sen ise benim kafadan vokalleri örnek veriyorsun. İlginç🙂 Hidayet'e referans vermen tümden ilginçti zaten; Rancor'un yapacağı şey değil bu, orada ben bir karıştım aslında 🤣 Boals'dan nefret ettiğini bildiğim adam Can'dır (Timecrash diye bir gruba vokal yapardı eskiden...)
Yine de bir klasik altyapı var sanki?
Bu arada, erken bridging yapan tayfa ilerleyen yaşta dökülüyor. Atrofi oluyor bir yerlerde diyordu Tamplin. Tate ve Halford bunun çok tipik iki örneğidir. 80'lerin glam tayfasının önemli bir kısmı da (Mark Slaughter, Don Dokken...) yine aynı şekilde döküldüler; tizler gitti, vokaller berbat.
Ama yanılmıyorsam Boals formunu koruyor. Bu da bana beltçi tayfadan olduğunu düşündürüyor. Fakat bir Dickinson-Dio-Allen gibi adeta"göğüs çekerek" de haykırmıyor, adamdaki kıvraklık daha fazla sanki. Güya hiç formal altyapısı yok, hepten alaylı ?
Tabii aşağıdakini operacılar dinlese delirir, çünkü ağzını 3 kat açması lazım onlara kalsa. Ama adamın rock vokali olduğu belli işte, herif kompresliyor.

 
Son düzenleme:
Hımm. Bir an için RaNCor ile konuşuyormuşum gibi geldi🙂
Ama onun referansları klasiktir, sen ise benim kafadan vokalleri örnek veriyorsun. İlginç🙂 Hidayet'e referans vermen tümden ilginçti zaten; Rancor'un yapacağı şey değil bu, orada ben bir karıştım aslında 🤣 Boals'dan nefret ettiğini bildiğim adam Can'dır (Timecrash diye bir gruba vokal yapardı eskiden...)
Yine de bir klasik altyapı var sanki?
Bu arada, erken bridging yapan tayfa ilerleyen yaşta dökülüyor. Atrofi oluyor bir yerlerde diyordu Tamplin. Tate ve Halford bunun çok tipik iki örneğidir. 80'lerin glam tayfasının önemli bir kısmı da (Mark Slaughter, Don Dokken...) yine aynı şekilde döküldüler; tizler gitti, vokaller berbat.
Ama yanılmıyorsam Boals formunu koruyor. Bu da bana beltçi tayfadan olduğunu düşündürüyor. Fakat bir Dickinson-Dio-Allen gibi adeta"göğüs çekerek" de haykırmıyor, adamdaki kıvraklık daha fazla sanki. Güya hiç formal altyapısı yok, hepten alaylı ?
Tabii aşağıdakini operacılar dinlese delirir, çünkü ağzını 3 kat açması lazım onlara kalsa. Ama adamın rock vokali olduğu belli işte, herif kompresliyor.


Hiç hoş değil. Mark amcamızı an itibariyle kınıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, teşekkür ederim.
 
Hiç hoş değil. Mark amcamızı an itibariyle kınıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, teşekkür ederim.
Şimdi operacıları delirtecek şeyler söyleyeceğim. Puccini kusura bakmasın.
Bu işin yorum-hacim vs gibi stilistik unsurlarını bir kenara koyarsak...

"You Don't Remember, I'll Never Forget" performansı çok daha etkileyici geliyor bana 🤣
Hacminden hiç bir şey kaybetmeden vurduğu notalar bir kenara, (Nakarata girmeden önce "After you leave me" ile Eb5 vuruyor ve kütür kütür geliyor nota, normal insanlar orada bildiğin kafa tınısı ile söylüyor...), adam solo öncesindeki Interlude üzerine resmen diyafram-vibrato şovu yapıyor. Aşağıdaki videoda 2:11'de başlayan kısım.
Şarkı baştan aşağı rock tenorları için masterclass gibi. Bu şarkıyı hakkıyla söyleyebilen bir rock tenoru, diplomasını alır.

Bunu dinledikten sonra, bu adamın Pavarotti'nin imzası olmuş bir tenor aryasını söyleyebilmesi bana hiç şaşırtıcı gelmiyor.

 

Geri
Üst