Ümit Yaşar Oğuzcan

ACILAR DENİZİ

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...


Ümit Yaşar OÐUZCAN

Yaşadığı dönemin en popüler şairlerinde biriydi, Ümit Yaşar. Özellikle aşk, ayrılık ve duygusal konularda bir çok eseri vardır. Bu eserlerden bazıları bestelendi.(Bir gece ansızın gelebilirim, dost bildiklerim) Türk Edebiyatına: Dolmuş, Aşkımızın son çarşambası, Bir daha ölmek, Kör ayna gibi önemli eserler bırakmış, ölümsüz bir yazarımızdır.

Düşüncelerinizi ve duygularınızı bekliyorum...
 
30.06.1995 için 🙁

AYRILIK GÜNÜ...

Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce...
Kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı..
Ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm...
Hiç bir ayrılık bana bu kadar koymadı...

Ayrılığın bir ağrıdır vurur şakaklarımda..
Ve büyür gözlerimde bir okyanus kadar..
Derinden ses verir içimde bir tel..
Sonra, birdenbire kırılır, kopar..

Yeryüzü çekilir altından ayaklarımın...
Geçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü..
Durmadan çalınır kulaklarımda...
Şarkıların en hüzünlüsü...

Seni alıp uzaklara giden otobüs..
Benim üzerimden geçer hışımla...
Devrilir, bakakalırım ardından...
Bir sel gibi akan gözyaşımda...

Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız..
Karanlık gitgide en derinlere çeker beni...
Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin...
Böyle perişan beklerim dönmeni..

Dolaşır birbirine yorgun ayaklarım..
Ellerimi koyacak bir yer bulamam...
Nereye gitsem, en koyusu acıların..
Ne yana baksam, çıldırtan bir akşam..

İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem..
Böyle durup durup senden ayrılmak varsa..
Orada bir mezar kazılır benim için..
Ayrılığın nerede başlarsa...

ÜMİT YAŞAR OÐUZCAN
 
Sinemaskop rezaletler içindeyiz.
Cafe Chantant'larda dua ediyoruz
Mabetlerde çiftleşiyoruz artık.
Mesuduz!
Dokunmayın keyfimize

Saint-Pierre'in doksandokuzuncu göbekten torunu
Strip-tease yapıyor
Folie Berger revüsünde her gece

Gelsin arkasından şampanya şişeleri
Kaucuk göğüsşü kızlarda bir naz bir çalım
On derste aşk
On derste güzellik
On derste cinsiyet
Ve tam onbin yıldır arayıp bulamadığımız fazilet

Sonra mezarlıklar dolusu günah
Genelevler dolusu namus
Velhasıl ailece rock'n roll dansı öğrendik
Tepinip duruyoruz!

da diyebilen sevdiğimiz şairimiz
 
........

Alışmak Korkusu...

Gitgide alışıyorum sana. Hiçbir alışkanlık bu kadar
güzel olamaz . Ellerin ellerimden uzaksa nasıl
güçsüzüm bilemezsin. Yanımda olduğun zamanlar;
sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol gibi
damarlarıma yayılıyorsun. Durmadan başım dönüyor
verdiğin hazdan. Alışkanlıklar daima korkutur beni.

Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim.
Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır; fakat şimdi
sana alışıyorum. Alıştıkça özlemim artıyor, daha
yoğunlaşıyor. Yalnız içimde garip bir korku var. Sana
tüm alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan
korkuyorum. Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha
güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum.
Bir gün ansızın ölmekten ve seni bana olan
alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum.
Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında
olmalıyım senin. Bana alışmış olmaktan pişmanlık
duyacağın bir dakikan bile olmamalı. Bütün
zamanlarını zamanlarımla karıştırıp emsalsiz bir zaman
bileşiminde yaşatmalıyım seni. Uykularda bile aynı
rüyayı görmeliyiz. Her şeyin ve her zevkin yarısı
senin olmalı, yarısı benim.

"Bana alış" demeyeceğim. Nasıl olsa alışacaksın bir
gün. Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin,
o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla,
sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden! İlk
defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle
mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum.
Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi.
Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım.
Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu kendi
kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum. Asıl büyük
sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle
değerleniyor , ayrı bir anlam kazanıyor. Sevgin
olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. Sevginle bir
aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa seni
görecekler içimde.

Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz. İki kelimeyiz
seninle birbirini tamamlayan. Her yerde iki olduğumuz
için bir bütün haline geliyoruz durmadan.
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni. Durup durup
dudaklarını öpmek geliyor içimden. Saçlarını okşamak
geliyor , ellerini tutmak geliyor. Kokunun tenime
sindiğini hissediyorum geceleri. Teninin
dudaklarımda eridiğini hissediyorum. Boynunun en
güzel yerini benden başkası bilemez artık. Seni
kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.

Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu
hissediyorum. Beni yaşadığım zamanın dışına
çıkarıyorsun. Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir
gün bulutların üstünde. Uzun süren bir baygınlık
sonrasının o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim. Bütün
merdivenler birbirine eklendiği zaman seninle vardığım
yüksekliğe erişemez. Açılmış bütün kuyuların
derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil.
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide
tamamlıyor bizi. Emsalsiz bir oluşun içinde
yuvarlanıyoruz. Korkunç bir yangın başladı
yüreklerimizde. Özlem , kıskançlık , arzu ne varsa
içimizde hepsi birdenbire tutuştu. Alev almayan bir
yerimiz kalmadı. Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın
içinde yıldızlara kadar uzanıyor. Hiç bir su , bu
ateşi söndüremez artık. Nehirler , denizler boşalsa
üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum. Bu yangın biz
birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine , sonra parmak
uçlarımız. Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
bizden güçlüsü olmayacak! En mutlu olduğumuz yerde en
güçlü de olacağız seninle.. Bu bir sonun değil bir
varoluşun başlangıcıdır. Geçmişteki tüm
alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez
artık.!!

ÜMİT YAŞAR OÐUZCAN
 
........

DIYEBILSEYDIM


Anladım diyemem ki ! Suçluyum.
Belki ben anlatamadım sana kendimi
Tutuştum, yandım da yokluğunda her gece
Yine gözyaşlarımla söndürdüm kalbimi.

Her gün her dakika seni özlerdim
Bitmezdi kederim senin yanında bile
Susardım, gözlerime baktığın zaman
Mermer bir heykelin çaresizliğiyle

Oysa neler düşünürdüm sen yokken
Sana kavuşunca neler söylemek isterdim
Dakikalar bir ışık hızıyla geçerdi
Ayrılık başlayınca ben biterdim.

En kötüsü beni koyup gitmendi
O, öyle bir yalnızlıktı anlatılmaz
Hep yarım kalmış heyecanlar hazlar içinde
Biterdi bir kış, geçerdi bir yaz.

Ve nice yıllar kovalardı birbirini
Gözlerimde gitgide büyürdü mesafeler
Bütün teselliler uzaklarda kalırdı
Bütün çiçekleriyle solardı bahçeler

Ne olurdu saadetlerin en büyüğü
İşte ellerimde al, diyebilseydim
Anlardın ve hiç gitmezdin, değil mi?
Bir gün duyduğum gibi kal diyebilseydim.


Ümit Yaşar Oğuzcan
 
DÜŞ'LE GERÇEK ARASINDA

Durup durup seninle karsilasiyorum her yerde
Karsima cikiyorsun her kosebasinda sen
Kimi gun parklarda, kimi gun sokaklarda, caddelerde
Gozgoze geliyoruz, saatlerce bir sey soylemeden.

Hic degismemis diyorum icimden, ne guzel
Iste yine o! Yine mahzun, yine dalgin, yine urkek
Hadi gel diyor dudaklari.----Ozledim, hadi gel
Biliyorum oysa; uzatsam ellerimi, gidecek.

Bu bir aldanis mi? Yoksa var olus mu yeniden
Soyle bir son mu? Bir baslangic mi? Bir donus mu?
Ne oldu o guzelim zamanlara ansizin ucup giden?

Hadi uyandir beni, soyle; gordugum zamansiz bir dus mu?
Hadi git, uzaklas, yokluguna inandir beni gercekten
Yoruldum, her buldugum yerde seni kaybetmekten

ÜMİT YAŞAR OÐUZCAN
 
hep yüreğimin bi yerinde yaşayana...

ONCE ELLERIN

Önce ellerini gördüm; nasıl aydınlıktı öyle
Yıllardan bir yıl, vakitlerden bir akşam
Kovdu çevremden bütün kötülükleri
Önce ellerin
Önce ellerini gördüm, tuttum, bırakmam

Bilmezdim eskiden ben bu şafakları
Öğrendim nasıl da güzelmiş yeryüzü
Bir mutluluk yayılır avuçlarından
Önce ellerin
Benim dinlediğim ellerinin türküsü

Yağmur mu yağan öyleyse dinle
Islandım, üşüdüm senden uzakta, beni bırakma
Tut ki sensizlik bir ölüm başka türlü
Önce ellerin
Önce ellerin geliyor aklıma

Bir büyük resim çiziyorum gökyüzüne, seyret
Şu bulut ellerin işte, mutlu, serin, beyaz
Ne güç bu rengi bulmak, bu rengi vermek sana
Önce ellerin
Ellerin bir duygudur anlatılmaz

Gün olur hüzünlü bir musikidir duyduğum
Ellerinde keman telleri, piyano tuşları
Öyle bir yaşamaksın ki hiç yaşamamak
Önce ellerin
Önce ellerin sonra bu gözyaşları

Dupduru yeraltı nehirleri gibi
Öyle aydınlık gülüşün kadar
Her şey bir gün çekilir, biter ve ölür
Önce ellerin
Ve yokluğumuzda sonra ellerin yaşar

Ellerin anlatır sabahın olduğunu
Ellerin yoksa bil ki gece ve karanlık
Mevsimler onlarla değişiyor görüyor musun?
Önce ellerin
Anlasana ellerindeyim artık
 
UNUTMAMAK
Sen bilemezsin, paslı hançerdir yalnızlık
Gelir, en can alacak yerimden vurur
Sen bilemezsin, gecenin en uzak bir saatinde
Bir böcek nasıl girer beynime, kımıldar durur?

Sen bilemezsin, çaresizlik nasıl boğar insanı?
Yaşamak bir yerde nasıl çekilmez olur?
Tutunacak bir dal aramaktan, koşmaktan, özlemekten
El yorulur, ayak yorulur, yürek yorulur.

Sen bilemezsin bu türlüsünü ölümün
Bilemezsin, bir tek kibritin cılız aleviyle
Benzine bulanmış bir insan nasıl tutuşur?

Bu belki sevmektir bir yerde, belki unutamamak
Bu, kişinin kendi içinde eriyip, yok olmasıdır
Bilmesen de anlamağa çalış biraz, ne olur.

Ümit Yaşar OÐUZCAN
 
UNUTMA Kİ!!

Sen uykusuzluk nedir bilir misin
Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı
Gözlerini tavana dikip
Düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç
Gelmeyince
Seni aramayınca
Ölesiye ağladın mı
Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların
Ona ait ne varsa
Bir bir hatırladın mı

Sen günden güne erimeyi bilir misin
Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi
Bir teselli aramayı
Issız parklarda, tenha sokaklarda
Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda
Deli divane yollara düşüp
Yaşlanmış bir köpek gibi
Eskimiş bir gömlek gibi
Atılmışlığını hissettiğin oldu mu
Sevmekten
Günler geceler boyunca yürümekten
Elin ayağın yoruldu mu

Sen yalnızlığın acısını bilir misin
Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına
İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı
Bütün gururunu çiğneyip
Sevdiğinin geçtiği yollarda
Bastığı toprakları eğilip öptün mü
Sen çaresizlik nedir bilir misin
Sen yokluk nedir gördün mü
Yanan başını
Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden
Sen her gün bin defa öldün mü

Böyleyim diye ayıplama beni
Bir gün kendimi
Sonsuzluğun koynuna bırakırsam
Yaralı ve yenik bir asker gibi
Darılma
Unutma ki
Her seven isimsiz bir kahramandır
Unutma ki
İnsan; sevebildiği kadar insandır.

Ümit Yaşar OÐUZCAN
 
Beni Unutma ne harika şiirdir...

...
bir gün gelir de unuturmuş insan
en sevdiği hatıraları bile
bari sen her gece yorgun sesiyle
saat on ikiyi vurduğu zaman
beni unutma
...
 
Yüreğimde yeryüzünün ağırlığı var
Başımda bütün rüzgarların uğultusu
Dalgalanır içimde en yüze dağlar
Büyür kederlerim denizler dolusu
Ne yana baksam gecedir karanlıktır
Her köşede beni bekler bin bir pusu
Ben zamanları içmişim ağır ağır
Kadehimde geçmiş çağların tortusu
Anlatır sana özlemimi gözlerim
Ben her iki cihanda seni isterim
Ne bir dilim ekmek, ne bir yudum su
Bu tren nerede duracak kim bilir
Sen ol yeter gerisi bana vız gelir
İçimde bir korku var sensiz ölmek korkusu

ÜMİT YAŞAR OÐUZCAN
 
GÖZLERDE SEVİŞMEK

Seninle yaşanacak bir aşkın öyküsünü
Bir giz gibi derinden dün yaşattı gözlerin
Sunduğu sevinçlerle o eşsiz bahar günü
Yemyeşil bir adaktı, bir murattı gözlerin.
Acılar uzaklarda, mutluluklarsa yakın
Bir kaç saat içinde kaç yıldı yaşattığın
Gözlerime sevgiyle bakarken, bana aşkın
Ölümsüz olduğunu hatırlattı gözlerin.
İçimde tek sen vardın, düşüncemde yalnız sen
Birbirimizden uzak yaşadığımız o
en güzel yıllarımızı elemle düşünürken
Hem ağladı sessizce, hem ağlattı gözlerin.
Ümit Yaşar...

...bu yeterlı bence....
 
duygularim10099.jpg
 
BİR GÜN ANLARSIN

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar,ne yastık
Girmez pencereden bekledigin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
.....................
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
Şerefin,faziletin,iyiliğin,güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin,kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derınden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
.....................
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin,için burkulur
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
....................
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne,ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz
Ama yorgun
Ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınça gerçekler,acı
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın
.....................
Bir gün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi,ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çicek büyür kabrimde kendiliğinden
Seni sevdiğimi bir gün anlarsın.

ÜMİT YAŞAR OÐUZCAN
 

Geri
Üst