Niye Enstrüman Çalıyorsunuz?

Herkese selamlar. Uzun süredir bu forumdayım ve sık sık burayı takip ediyorum. Kiminiz ekipman alıp satmayı seviyor, kiminiz kariyeri için çaldığı enstrümanı daha da ilerletmek istiyor ve kiminiz ise sadece sevdiği için enstrüman çalıyor. Merak ettiğim husus şu ki; sadece sevdiği için enstrüman çalan bir kişi nasıl motive oluyor? Yeni bir şarkı öğrenip ne yapıyorsunuz? Ben uzun zamandır gitar çalıyorum ve artık eskisi gibi bana heyecan vermiyor. Kendime kendime soruyorum bazen; Bir gün John Petrucci gibi çalabilsem elime ne geçicek? Ekipmanım gayet iyi. Sadece 2 gitarımın bakımını yaptırmam gerekiyor. Ama sonra bu gitarların bakımını yaptırsam eskisi gibi istikrarlı ve hevesli çalacak mıyım diye kara kara düşünüyorum. Birkaç kere bir grupla çalma işlerine giriştim ve işler çok iyi gitmedi. Eleman bulma zorluğu, zaman ayırma derken grup olma olayı keyiften çok bir zorunluluk gibi hissettirdi. Ayriyeten dinlediğim tarzda (metalcore, djent, progressive metal) benimle çalabilecek birilerini bulmak iyice zor. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve derslerimin yoğunluğu yüzünden artık bir gruba üye olmayı çok istemiyorum açıkcası. Ama boş olan vakitlerimde de gitarı elime almıyorum. Arada bir elime alsamda eskiden bildiğim şarkıları çalıp yerine koyuyorum. Belki kendi bestelerimi yapıp kayıt almak yeni bir heves kaynağı olabilir benim için ama burda da müzik teorisi öğrenmek, ekipman ve program kullanımı, beste yapma süreci gözümde büyüyor. Çünkü buna belli bir zaman ayırmam gerekiyor. Müzikten uzak kalmamın sebeplerinde biri ise bu işi para kaynağı olarak görmemem. Belki de göremiyorumdur sadece, bilmiyorum. Yeni mezunların iş bul(ama)ma olayı ayrı bir dert zaten. O yüzden boş zamanlarımı mesleğimle ile ilgili kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Umarım derdimi az çok anlatabilmişimdir. Yorumlarınızı bekliyorum.
 
Herkese selamlar. Uzun süredir bu forumdayım ve sık sık burayı takip ediyorum. Kiminiz ekipman alıp satmayı seviyor, kiminiz kariyeri için çaldığı enstrümanı daha da ilerletmek istiyor ve kiminiz ise sadece sevdiği için enstrüman çalıyor. Merak ettiğim husus şu ki; sadece sevdiği için enstrüman çalan bir kişi nasıl motive oluyor? Yeni bir şarkı öğrenip ne yapıyorsunuz? Ben uzun zamandır gitar çalıyorum ve artık eskisi gibi bana heyecan vermiyor. Kendime kendime soruyorum bazen; Bir gün John Petrucci gibi çalabilsem elime ne geçicek? Ekipmanım gayet iyi. Sadece 2 gitarımın bakımını yaptırmam gerekiyor. Ama sonra bu gitarların bakımını yaptırsam eskisi gibi istikrarlı ve hevesli çalacak mıyım diye kara kara düşünüyorum. Birkaç kere bir grupla çalma işlerine giriştim ve işler çok iyi gitmedi. Eleman bulma zorluğu, zaman ayırma derken grup olma olayı keyiften çok bir zorunluluk gibi hissettirdi. Ayriyeten dinlediğim tarzda (metalcore, djent, progressive metal) benimle çalabilecek birilerini bulmak iyice zor. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve derslerimin yoğunluğu yüzünden artık bir gruba üye olmayı çok istemiyorum açıkcası. Ama boş olan vakitlerimde de gitarı elime almıyorum. Arada bir elime alsamda eskiden bildiğim şarkıları çalıp yerine koyuyorum. Belki kendi bestelerimi yapıp kayıt almak yeni bir heves kaynağı olabilir benim için ama burda da müzik teorisi öğrenmek, ekipman ve program kullanımı, beste yapma süreci gözümde büyüyor. Çünkü buna belli bir zaman ayırmam gerekiyor. Müzikten uzak kalmamın sebeplerinde biri ise bu işi para kaynağı olarak görmemem. Belki de göremiyorumdur sadece, bilmiyorum. Yeni mezunların iş bul(ama)ma olayı ayrı bir dert zaten. O yüzden boş zamanlarımı mesleğimle ile ilgili kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Umarım derdimi az çok anlatabilmişimdir. Yorumlarınızı bekliyorum.
Derdinizi gayet iyi anlatmışsınız. Ben kendi deneyimlerimden örnek vereceğim; böylesi hem daha sahici olur, hem de daha fazla yol gösterir. "Şunu yap, bunu yapma" filan gibi çok sayıda tavsiye çıkar illa ki, ben biraz daha farklı bir kapı açmış olayım istedim.

En sonda söyleyeceğimi en başında söyleyeyim: Şu anda bir tür "kriz"desiniz. Bunu aşarsanız, mutlaka bir ilerleme kaydedersiniz. Muhtelemen enstrümanda kendinize artık daha net bir yol çizmeniz gerekiyor.

35 yıldır çalıyorum. "Guitar nerd" kıvamında bir adamım. Klasik gitardan bluesculara, cazcılardan metalcilere, fingerstyle akustik tayfasından flamenkocu ve country-Western swing vs'ye kadar envai çeşit insanı dinledim. Gitar sayesinde önce müziği, sonra da biraz insan denilen yaratığı biraz daha iyi anlar hale geldim. Bunu biraz daha açarım gerekirse.

Şunu başından söyleyeyim: Gitarla ilgili yaşadığınız sıkıntılar, illa ki yaşamınızdaki başka şeylerin de uzantısıdır. Bu tespiti yapan ben değilim; geçenlerde kaybettiğimiz ve kendi kuşağının en önemli gitar hocalarından biri olan (daha çok da caz icracısı olan) Mick Goodrick. Benim tecrübelerim de bunu doğruluyor. Ben vokale merak saldıktan sonra kişisel gelişimle ilgilenmek zorunda kaldım mesela. Çünkü kağıt üzerinde sesimin potansiyeli olmasına rağmen (3.5 oktav civarı aralığım varmış...), sesimden nefret ediyordum. Eh, işin içinde bir psikolojik boyut bulunduğunu anlamak için terapist olmaya gerek yok bu durumda🙂 Sonunda anladım ki, aşırı mükemmeliyetçi tavrım aslında sahte bir korunma mekanizması imiş. "Olmuyor, olmuyor" dedikçe kendimi güvende tutuyormuşum, ama aslında bu sayede de ortaya bir şey koyup kimsenin eleştirisine açmak zorunda kalmıyormuşum mesela. Kırılgan ego yani. Bir diğer keşfim de, aşırı siyah-beyaz düşünmem oldu. Yapılan şeyin kıymetini bilmek gerekiyor. Hatta bunu insanın kendisine hatırlatması gerekiyor. Özendiği halde hiç gitara başlayamayan, bare basamadığı için morali bozulup bırakanlar var. Kendinizi youtube virtüözleri ile ile filan kıyaslarsanız, bu gibi gerçekleri gözden kaçırırsınız mesela🙂

Fikir vermesi açısından kabaca kendi yolculuğumu özetlersem:
1) İlk on-onbeş senem teknik saplantılı oldu. Ergenlikte insanın kendini kabul ettirme-kabul görme ihtiyacı olması çok doğal. O yüzden hep idollerini taklit ediyor insan. Onları taklit etmeyi bırakamayanın işi zor zaten. Çünkü gelişimde bir sonraki safhaya geçemiyorlar. Ben bu evrede bir kaç beste grubu ile çaldım, kayıt-konser tecrübem oldu amatör düzlemde, sonlara doğru da enstrümantal şarkılar kaydedip internet üzerinden birleri ile paylaşmaya başladım. Beni çok geliştirmişti bu evre. Shred kafasındaki teknik saplantım azaldı, başka şeyler yapmak istediğimi gördüm.

2)2000'lerin başında biraz daha caz-fusiona merak sardım. Gitar klavyesinde dizileri ve arpejleri sandığım gibi bilmediğimi veya kullanamadığımı anladım. Bu dönem halen sürmekle birlikte, bir miktar birileri ile çalma ve somut şeyler yapma fırsatı bulunca biraz daha kontrollü hale geldi. Yani yine somut bir şey yapar hale gelince anlam kazandı ve dengelendi. Tek başıma veya backing track ile evde kassaydım beni tüketirdi tahminim.

3)Bir noktada vokal bulamamak beni iyice sinir etti. Vokale merak sardım. Hayatımı değiştirdi, çünkü müziğe bakış açımı değiştirdi. O sıralarda caz ve rock/metal etkilenimli şeyleri nasıl bir araya getiririm derken, hep kulağımda olan ama çok önemsemediğim blues unsurunu biraz daha iyi anlar oldum. Hep hi-gain çaldığım, daha sonra bir süre tertemiz tonla çaldığım iki dönemi nihayet biraz daha ortada buluşarak dengeledim. Gitar-vokal kafasıyla bir şeyler yapabilmenin beni cezbettiğini anladım. Yaklaşık 30 sene sürmüş jetonun düşmesi. Kabaca başladığım yere geri döndüm. Gilmour, Hendrix ve özellikle de Knopfler çok severdim zaten. Eh, ne yapalım, geç olsun da güç olmasın. İnsanın gerçekte neyi neden sevdiğini anlaması çok uzun sürebiliyor

Bugün artık belli bir isim veya grup değil, belli bir zihniyetin veya tavrın peşindeyim ve bu şekilde müzik dinliyorum. Caz-blues-rock için ortak paydalardan biri emprovize mesela. Ben de bunu seviyorum ve hiç emprovize çalamayan kişiler artık gitarda ilgimi çekmiyor. Ibanez RG ile shred çalma sevdasından, blues-rock-caz sularına açılmayı seven birine dönüştüm. Tercihim Strat kasa gitarlar ama, arada bir hollowbody sevdası gelip gidiyor. En çok çaldığım şey ise halen akustik. Besteleri onunla yapıyorum.
Eğer bu dönüşüme direnseydim muhtemelen bu beni harap ederdi tabii.

Sizin bahsettiğiniz tipte krizleri halen zaman zaman yaşıyorum. Özellikle de şu JTC denilen sitenin virtüözleri, bende hep filanca tekniği veya falanca diziyi öğrenme isteği yaratıyor. Ama bunların gelip geçici hevesler olduğunu biliyorum. Kendi şarkılarıma odaklandığımda, veya bir backing track açıp emprovize çalarak kendi çalışıma odaklandığımda, bu heveslerin boş olduğunu daha net görür hale geliyorum. Bir noktada insanın ihtiyaç duyduğu şeyin "dışarıda" değil, "içeride" olduğunu idrak ettim.

Özetlemek gerekirse...
İnsanın arada bir yolculuğuna geriye dönük bakarak kendisi hakkında bir şeyler keşfetmesi önemli. Bunu sadece akıl-mantıkla yapamazsınız yalnız, bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmeniz gerekiyor. Ben mesela, vokal hevesimi çok daha önce keşfedip kabullenebilirdim (bütün gruplarımda geri vokal yapmıştım...). Ama shred virtüözü olmaya heves etmekten bunu göremedim. O yüzden, ne kazanırım, ne kaybederim gibi sorularla yol alamayabilir, hatta yanlış yapabilirsiniz. "Ben aslında neyi seviyorum?" diyerek biraz daha soyut ve genel düşünmek lazım. Bunun için tarz-sound gibi kıstasların dışında düşünmek iyi olabilir.

Belki sizin de böyle daha farklı bir yerlere açılmanızın zamanı gelmiştir. İhmal ettiğiniz konular olduğunu zaten anlamışsınız, bu anlamda kendinizi geliştirebilirsiniz. Ama eğer bu olmuyorsa da dert etmeyin. Kendinizi kimseyle kıyaslamanıza gerek yok. Ancak sizin konumunuzda (belli tarzlarla kendini kısıtlayan) kişilerin sıkıntı yaşaması çok doğal. Kendinizi o güvenli alanın dışına atmazsanız bir şeylerin değişmesi mümkün değil. Çünkü sevdiğiniz şeyler aynı zamanda sizin sınırlarınızı da belirliyor. Bunu kabul etmek çok güç olabilir elbette. Ama sıkıntı çekmeden değişim olmuyor.

Niye mi enstrüman çalıyorum? Egomu tatmin etmekten kendimi daha iyi hissetmeye, oradan da hayatı daha anlamlı bulmamı sağlayacak bir ruh haline erişmeye değin pek çok farklı deneyimi bana yaşattığı için herhalde. Ama bunların hepsi her zaman olmuyor tabii, bazen ilk basamakta takılıp kalıyorum🙂
Not: Çok da bayılmadığım şeyler de yaptım tabii bu arada. Ama bunların hepsinin bir artsı da oluyor. Barda pop-rock çaldım bir dönem. Şarkıların yarısından nefret ettiğim oluyordu🙂 Ama ilk düzenli sahne tecrübemdi.
Sonra şarkıcı olmak isteyen bir arkadaşa eşlik ettim (Offf...) Bir noktada tek bir akustik gitar ve bir vokal ile koca bir salon dolusu izleyiciye bir kaç şarkı çalmıştık. Elim ayağıma dolanmıştı başta. Bu da bir deneyim işte....
 
Son düzenleme:
Sizin bence en önemli sıkıntınız gelecek kaygınızın başlamasından kaynaklı. O yüzden de bazı şeyleri sorgulamaya başlamışsınız. Bence bu etapta dediğiniz gibi geleceğiniz için, mesleğiniz için bir şeyler yapın. Mesleğinizi oturtup işleri yoluna koyduğunuzda tekrardan zaten keyfiniz yerine gelir ve müzik işlerine tekrar bakarsınız.

Ben bu müzik işini tamamen kendimi deşarj etmek için yapıyorum. Zaten devlet memuruyum. Herhangi bir yerde sahne alma gibi bir ihtimalim yok. Kendi halimde çalıyorum. Bazen hırs yapıp instagramda 2 3 günde 1 parça çalıp paylaşma yolunda kendimi gazlıyorum. İnsanların yorumları hoşuma gidiyor. Dertli olduğumda klarnet taksimi yapıyorum. Mutlu olduğumda davul setimle cover yapıyorum. Tabi davul setinde çok iyi sayılmam. Kendi çapımda birşeyler yapmaya çalışıyorum. Bu işle hobi olarak uğraşmak beni mutlu ediyor.
 
Yollar çeşitli olabiliyor. Davul çalmak istedim, kendimi şarkı söylerken buldum, akustik gitarım olsun istedim elektrikli gitarım oldu, akustik gitar-vokal sahne yaparken, rock grubum oldu, rockdan bıkınca cazcılarla takılmaya başladım, komple gitardan uzaklaşınca bas çalmaya başladım, biraz armoni öğrenmek isterken ne kadar kitap varsa okudum, edisyon yaptım, uzun süre ders verdim, derken müzik prodüksiyonu ve ses mühendisliğine geçtim, gitar almam gerekirken davulum oldu, single kaydetmeye giriştim double albüm bitirmek üzereyim. Yerçekimsiz havlu... Bazıları havluyu atıyor, yere düşeceğine hoop eline geliyor galiba.
 
Güzel bir konu olmuş, sanırım benzer bir başlıkta benzer şeyleri yazmıştık ama ben de düşüncelerimi tekrar etmek isterim.

Bir sabah kalkıp müziğin sadece gürültü olduğunu da düşünebiliriz. Böyle bir şey olursa doktora da görünmek gerekebilir ama aslında müzik bir kabullenme gibi, özünde sesler çok önemli bir görev üstleniyor ama tamamen kişisel durumumuza göre değişiyor.

Tabii ki olayın meslek olarak görülmesi ve buna uygun çalışmalar yapılması ayrı bir olay, böyle bir planı olan arkadaşların motivasyonu hakkında bir fikrim yok ama o da zaten hayat için temel bir fonksiyonu yerine getiriyor diyebiliriz.

Bunun haricinde olayı tamamen hobi amaçla yaklaşan ama hala çalmak için motive olan birinin gözünden şu şekilde anlatabilirim. Uzun süreler hiç çalmadım, yıllar öyle geçti. Çok uzun yıllar müzik de dinlemedim, hiç içimden gelmedi. Sadece dizi-film'lerde ne çalıyorsa onları mecburen dinliyordum.

Mutlaka yerine bir şeyler koyacaksınız, etrafınıza bakınca büyük çoğunlukta herkes böyle bir yolda olduğunu görebilirsiniz. Zihni meşgul etmek mi diyelim, artık adına ne dersek, mutlaka bir şeye ihtiyaç var.

Eğer mevcut meslek, günlük meşgaleler ya da sıkıntılar ötesine geçerseniz kafanızı belli bir senkronizasyonda tutmak için müziğin çok temel bir görevi olduğunu fark ediyorsunuz. Müzik dinlerken de bu gerçekleşiyor ama bir de bunu icra ederken diğer insanlarla melodiler üzerinden iletişim kurduğunuzda zihninizin genişlediğini hissediyorsunuz, işte ben tam olarak bunun için hala bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bu saatten sonra yaptıklarımın herhangi bir yere gelmeyeceğini ya da öyle bir amacımın olmadığını eklemek isterim ama en temel felsefi görevi de bu şekilde karşılıyor.

Dediğim gibi bu müzikle olmazsa başka bir şekilde dolan bir boşluktan ibaret, bazıları dindar oluyor mesela 🙂 hep aynı ihtiyaç. Aman bir başlıkta "müzik dini" meselesinde bir hayli sert tartışma yaşamıştık, oraya girmek için yazmadım ama genel çerçeveyi anlatmak için bunu eklemek istedim.

Özetle benim motivasyonum bu şekilde, bir taraftan çok da önemli değil diyebiliriz çünkü bu olmazsa yerine başka bir şey de konulacak ama müzik ve sesleri bir araç olarak görüp fonksiyonunu tam anladığımızda daha mutlu bireyler olabiliriz diye düşünüyorum.
 
Yollar çeşitli olabiliyor. Davul çalmak istedim, kendimi şarkı söylerken buldum, akustik gitarım olsun istedim elektrikli gitarım oldu, akustik gitar-vokal sahne yaparken, rock grubum oldu, rockdan bıkınca cazcılarla takılmaya başladım, komple gitardan uzaklaşınca bas çalmaya başladım, biraz armoni öğrenmek isterken ne kadar kitap varsa okudum, edisyon yaptım, uzun süre ders verdim, derken müzik prodüksiyonu ve ses mühendisliğine geçtim, gitar almam gerekirken davulum oldu, single kaydetmeye giriştim double albüm bitirmek üzereyim. Yerçekimsiz havlu... Bazıları havluyu atıyor, yere düşeceğine hoop eline geliyor galiba.
O "yerçekimsiz havlu" çok iyi olmuş. Bu durum, senin epey kafa yorduğunu tahmin ettiğim bazı geleneklerde "teslimiyet" diye geçiyor🙂
Direnmeyi bırakınca gerçekle barışık hale geliyorsun gibi bir şey sanırım. Aslında dışarıdan bakan için bir şey değişmiyor, sen değişiyorsun. hatta onlar senin teslim olduğunu değil, galip geldiğini sanıyor...
Anlaması en zor kısım şu galiba: Direnmek de bu işin parçası, teslimiyet de. "Kahramanın Yolculuğunda", önce kişi çağrıyı ısrarla reddeder. Sonrası malum...
Noasis'deki amatör bir caz ekibiyle bir sahne sonrasında elemanın biri ben esir alıp, kendisinin de aslında ne kadar harcanmış bir yetenek olduğuna izah etmeye çalışmıştı. Sersem herif, benim hiç bir fedakarlıkta bulunmadığımı sanıyordu. Zannediyordu ki, şans benim ayağıma gelmiş, onunkine gelmemiş. Aramızdaki fark bu güya filan...
İşte böyle gülünç hallere düşmemek, kendini mağdur gibi görmemek lazım. O akılsız da müzikle uğraşabildiği için kendini şanslı sayabilse, başka bir yerde olurdu belki.
 
Herkese selamlar. Uzun süredir bu forumdayım ve sık sık burayı takip ediyorum. Kiminiz ekipman alıp satmayı seviyor, kiminiz kariyeri için çaldığı enstrümanı daha da ilerletmek istiyor ve kiminiz ise sadece sevdiği için enstrüman çalıyor. Merak ettiğim husus şu ki; sadece sevdiği için enstrüman çalan bir kişi nasıl motive oluyor? Yeni bir şarkı öğrenip ne yapıyorsunuz? Ben uzun zamandır gitar çalıyorum ve artık eskisi gibi bana heyecan vermiyor. Kendime kendime soruyorum bazen; Bir gün John Petrucci gibi çalabilsem elime ne geçicek? Ekipmanım gayet iyi. Sadece 2 gitarımın bakımını yaptırmam gerekiyor. Ama sonra bu gitarların bakımını yaptırsam eskisi gibi istikrarlı ve hevesli çalacak mıyım diye kara kara düşünüyorum. Birkaç kere bir grupla çalma işlerine giriştim ve işler çok iyi gitmedi. Eleman bulma zorluğu, zaman ayırma derken grup olma olayı keyiften çok bir zorunluluk gibi hissettirdi. Ayriyeten dinlediğim tarzda (metalcore, djent, progressive metal) benimle çalabilecek birilerini bulmak iyice zor. Üniversite son sınıf öğrencisiyim ve derslerimin yoğunluğu yüzünden artık bir gruba üye olmayı çok istemiyorum açıkcası. Ama boş olan vakitlerimde de gitarı elime almıyorum. Arada bir elime alsamda eskiden bildiğim şarkıları çalıp yerine koyuyorum. Belki kendi bestelerimi yapıp kayıt almak yeni bir heves kaynağı olabilir benim için ama burda da müzik teorisi öğrenmek, ekipman ve program kullanımı, beste yapma süreci gözümde büyüyor. Çünkü buna belli bir zaman ayırmam gerekiyor. Müzikten uzak kalmamın sebeplerinde biri ise bu işi para kaynağı olarak görmemem. Belki de göremiyorumdur sadece, bilmiyorum. Yeni mezunların iş bul(ama)ma olayı ayrı bir dert zaten. O yüzden boş zamanlarımı mesleğimle ile ilgili kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Umarım derdimi az çok anlatabilmişimdir. Yorumlarınızı bekliyorum.
Güzel başlık bu arada. İnsanlar vakit ayırıp birşeyler yazarsa, üzerine düşünmek için çok güzel malzeme çıkabilir buradan.
 
Müzik, köken olarak "erginlenme" diye ifade edilen meseleyle ilgili, ne para kazanmakla ne eğlenmekle, ne de can sıkıntısını geçirmekle bir ilgisi yok, aslen tabi. Onun için bu yola çıkanların büyük kısmı elekte takılı kalıyor, ki bu konuya has bir şey değil. Elek, başlı başına bir konu.
 
Müzik, köken olarak "erginlenme" diye ifade edilen meseleyle ilgili, ne para kazanmakla ne eğlenmekle, ne de can sıkıntısını geçirmekle bir ilgisi yok, aslen tabi. Onun için bu yola çıkanların büyük kısmı elekte takılı kalıyor, ki bu konuya has bir şey değil. Elek, başlı başına bir konu.
Böyle şeylere kafadan girmeye bayılıyorsun🙂
"Kişilik" dediğimiz şeyin bir maske (persona = maske) olduğu fikri bile o denli korkutucu ki kimilerimiz için, meseleyi bu denli soyutlamak bazen sorun yaratıyor. Rekabetçi bir ortamda gelişmeyi ve kendini kabul ettirmeyi çok seven bir arkadaşıma Enneagram tipi üzerinden Jungcu bir terapistin (Beatrice Chestnut) analizini okutmuştum (Merak edenler için; Ennea Tip 3: Başaran - The achiever olarak da geçer). Sahip olmaktan gurur duyduğu yetenekler nedeniyle kendini çok benzersiz gördüğü için, adamın "maskesini" bu kadar net şekilde tarif eden bir şeyi okumak onu çok sarsmıştı. Meselenin herkes için geçerli olduğunu anlatamadım, hepimizin maskesine ne denli yapışıp kaldığını, pek çoğumuzun zaten bunun ötesine gidemeyeceğini söyledim filan ama... Uzunca bir süre çok kızgın kaldı adam bana ve kendisine.
Velhasıl, bu tip saptamaları duymak herkesin hazır olduğu bir şey değil. Çok yargılayıcı görülüyor çoğu zaman.
 
Son düzenleme:
Yoğun bir iş hayatındayım,iş hayatının özellikle, Türkiye'de ticaret yapmanın manevi ve ruhsal hasarlarını tamir etmek için enstrüman çalıyorum.
90 lı yılların başlarında Ahmet San peş peşe Guns'N Roses,Metallica,Bon Jovi yi Türkiye ye getirdiğinde tüm konserlerden sonra sıkı rocker 3 arkadaş babalarımıza enstrüman aldırdık,grup kurduk falan derken üniversite sınavları zamanı hepimiz bu heveslere veda etmek zorunda kaldık. (Hala söylerim tek bir sınav gençlerin neredeyse hayatının dönüm noktası olmamalı) Yıllar sonra bu yıl başlarında kalp krizinden kaybettiğim babamın sürekli "Oğlum sen niye gitar çalmayı bıraktın" "hadi tekrar başla"sözleri beni tekrar enstrümana yönelten etki oldu,belki biraz ona karşı bir görevim varmış gibide hissettiriyor..

Enstrüman çalmak için motivasyonumu sağlayan o kadar çok şey var ki,akşam eve geldiğimde bir kaç saat hayatın stresinden uzaklaşmak kendimi iyi hissettiriyor.

12 yaşında kızım var, kurduğum ev stüdyosundan sonra enstrüman çalma isteği daha da arttı,şimdi keyifle elektro gitar ve piyano dersleri alıyor.
 
Son düzenleme:
Ben şahsen müziği bir çeşit kendini ifade etme yolu olarak görüyorum. Bir grubum olmadığı veya dinleyenim olmadığı zamanlarda bile kendi başıma gitarı elime alıp doğaçlama yaptığımda içimde bir şeylerin iyileştiğini hissedebiliyorum.

Besteler müziğin müzeleştirilmiş halidir. Oysa müziğin özü doğaçlamadır. Beste dediğimiz şey her zaman belli bir amaç için yapılır. Günümüzde bu amaç büyük olasılıkla ticari çıkardır. Doğaçlamanın böyle bir amacı yoktur. Doğaçlarken anı yaşarsınız. Yaşanan her bir an evrende ve zamanda tektir. Bir daha asla tekrarlamaz. Besteler ise yüzlerce, binlerce kere tekrarlanır ve bu tekrarların her birinde amaçlanan şey dinleyici tarafında aşağı yukarı aynı hissiyatı yaratmaktır.

Bu ve benzeri nedenlerle yukarıda bahsettiğiniz çıkmazı kendi adıma aşabildiğimi düşünüyorum. Umarım okuyana da bir faydası olur.
 
Ben söz yazdığım için gitara başlamıştım taa 22 sene önce. İyi ki de başlamışım diyorum. Kendi parçalarımı yazıp aranje ediyorum çokça zamandır. Müzik dinlemek, müzik icra etmek en çok zevk veren şeylerden biri benim için... Çok sevdiğim bir parçayı uğraşıp çalmak. Kaydettiğim parçalarımı dinlemek... Müziksiz bir hayat düşünemiyorum 🙂
 
Dinledigim muzigi calmak icin basladim, malum serde metalcilik var... 2000-2007 arasi 30-40 konser deneyimim de oldu konserlerin dolu dolu gectigi donemde. Hatta bir ara kendi stüdyomuz bile vardi. Sonra yogun is hayati, evlilik, cocuk, en sonunda da yurtdisina yerlesme derken bir ev hobisine donustu. Cok da mutluyum hobimden.Birakir miyim? Hic sanmam.
 
Taaaa 7 yaşımdayken filmde görmüştüm hoşuma gitmişti o zaman klasik gitar aldılar.Ama sorun şu ki solak gitar almışlar kimse de gitardan anlamadığından normalde böyle çalınıyor zannettik.Tabi ben yapamayınca bıraktım bizimkiler de sıkıştırmadı.Tam 8.sınıfta A7x System of a down gibi gruplar dinlerken içimde bir şey parladı.Ben bu gitarı çalcam dedim.Para biriktirdim klasik gitarımın tellerini değiştirmeye götürdüm.Adam demesin mi bu solak gitar diye.Abi normal tel tak diyip başlamıştım kendi kendime öğrenmeye.Sonra işte kız düşer devam edelim falan derken batağa girdik yok Esp İbanez Gibson hey hoy o şu bu derken bi baktım ne kız düşüyor ne bir şey çevrem sabah akşam teori çalışan sweep yapan zeki gitaristlerle dolmuş ben kenarda power chord basıyorum.Ama çevremdeki gitaristlere duyduğum hayranlık yüzünden devam ettim ve şimdi para kazanıyorum ama çalma sebebim para değil.Bağımlılık oldu artık 2 3 hafta elime almayınca sigara bağımlısı gibi agresifleşiyorum 😀
 
sanat, içimdeki patlamaları içimde kalmaması için dışarı vurmak gerektiğinden, huzur bulduğumdan... şaka tabii kız tavlamak içindi. 16 yaşındaki ergenin başka ne amacı olabilir
 
kız tavlamak için çalmak ... 🙂
hiç şansı olmayan ümitsiz vakalar için abi gitar çal iş tamam diyerek zaten gitar çalamayacağını da bilerek oyalama gazıdır o 🙂
 
Selamlar,

Zaman zaman benzer bir soğukluk ve bezginlik halini forumda farklı arkadaşların da yaşadığını görüyorum/okuyorum. Özellikle kendi bestelerini kaydetme konusunda kişilerin bu olayı gözlerinde fazla büyüttüğünü fark ettim, bir faydası olması adına kendi tarafımdan hem sorunuza cevap vereyim hem de belki bir işe yarar düsturuyla iki cümle yazayım istedim.

Neden halen gitar çaldığıma dair açıkçası çok net bir cevabım yok; 20+ yılımı elimde bu aletle geçirdim. Birçok defa "seni elime aldığım günün...." diye delirip haftalarca, hatta dönemsel olarak aylarca dokunmadığım oldu. Sonra artık ne çeşit bir dürtüyse resmen yoksunluk krizi yaşadığımı fark edip tekrar pençesine düştüm. Oyun oynamak, fiziksel bir aktiviteye sarmak, farklı ilgi alanlarına yönelmek vb. kulvarlardaki diğer uğraşlarımla kıyasladığımda hiçbirinden gitar çalmaktan, daha da ötesinde gitar ile kendim bir şeyler üretmekten aldığım zevki hiçbirinden alamıyorum.

Bu üretileri kaydetme ve ayrı bir uğraş olarak kayıt yapma konusuna geleyim;

Daha önce de forumda bir yerlede bahsettiğimi hatırlıyorum; ben nota bilmem, ölçü saymayı bilmem, teorik olarak neyi nasıl yaptığımı detaylıca açıklamayı çoğunlukla beceremem fakat bütün bu eksikliklerime rağmen elimden çıkan işlerin çizgisinin yıllar içinde yükseldiğini algılayabiliyorum. Demek ki halen bir şeyler öğrenebiliyorum diye yorumluyorum bu durumu. Bu noktada ayrımını yapacağınız konu uğraştığınız şeyin, uğrunda içine gireceğiniz cevap arayışları ve deneme yanılma eylemlerinin size haz verip vermeyeceğidir.

Kayıt konusunda 10 yıl önce hiçbir şey bilmeyen, şimdi bildiklerinin çoğunluğunu da sağdan soldan araştırıp okuyarak uygulamaya dökebildiği kadar dökmüş bir kamil olarak yazıyorum; kayıt yapmak düşündüğünüz kadar büyük ve zorlu bir macera değil. Esas korku tüneli mix ve mastering kavramlarıyla başlıyor ki deli manyak enstrüman hakimiyetine ve kayıt bilgisine sahip bir dolu müzisyen de bu noktada "bir bilene" danışıyor. Kendi işini kendi yapan hiç mi yok, tabi ki var fakat bu kadar zorlamaya gerek yok. Duyum arayışı bakımından da özellikle mix işlemini parçayı yaratıp kaydeden aynı kişinin yapmasını çok doğru bulmuyorum. Bu şekilde takılan sanatçı ve grupların işlerine baktığımda da sürekliliğe dönüşmüş bir tek tipleşme hissediyorum duyumda.

Özetle;

İmkanlar dahilindeyse gerekli temel ekipman ve yazılımları edinerek kayıt yapmaya başlamayı denemenizi öneririm. Zamanla boyut atladığınızı hissedip çok daha farklı bir algıyla müziğe yaklaşmanızı sağlayabilir. Ya da sadece gitarınızı elinize alıp tıngırdatmanın size daha çok keyif verdiği güvenli limanınıza geri yanaşmanın yeterli olduğunu fark etmenize yarayabilir, bunda da hiçbir yanlışlık yok. Sonuçta hepsinin amacı yaşadığımız hayata bir nebze tat katmak.

İyi akşamlar.
 
ben nota bilmem, ölçü saymayı bilmem, teorik olarak neyi nasıl yaptığımı detaylıca açıklamayı çoğunlukla beceremem fakat bütün bu eksikliklerime rağmen
çoğu zaman yaratıcılığı ortaya çıkaran budur zaten... scale öğrenip şimdi ne egzersiz yapsam diye derde düşenler bence zihinlerini açıp bugün de teoriyi evde bırakıp şöyle bir jam edeyim deseler sorun kalmayacak
 

Geri
Üst