İleri derece de lead gitaristim grup arıyorum

Ben dile taktım ileri derecede hastalığım var doğru ama ileri derecede gitaristim doğru değil gibi. Aslında teknik olarak doğru gibi neyim gitaristim nasıl gitaristim ileri derecede ama burada kulağa hoş gelmeyen bir şey var. Gitar çalma seviyem ileri derecededir daha doğru bir tanım gibi.
"İleri seviye" veya "ileri düzey" daha doğru olur gibi evet:)
Zaten günlük dil artık İngilizce tercüme kaynıyor.
 
Maalesef şu dostum, kanka, birader laflarına ben de takığım.. Adam bir ilanım için telefon açıyor, 16-17 yaşında iki sorudan sonra dostum, kanka filan demeye başlıyor.. Yahu muhtemelen babasıyla yüzyüze konuşsam lafını seçerek konuşmak zorunda kalır, hatta üslup sıkıntısı varsa önünü ilikleyecek hale getiririm.. Genelinde laf salatası bir kelime kalabalığı, akıllı gözükmeye çalışanlarda öğrendikleri bir iki kelimeyi sürekli tekrar etme (biri tekabül der, diğeri mütemadiyen der, bir değeri ota boka matematik der), yaptıkları veya gördükleri bir şeyi büyük tecrübeymiş gibi sürekli övme vs vs.. Evvelden 25 yaş altıyla zekasından, olgunluğundan emin olmadıkça iş yapmamaya çalışırdım, şimdi 30 yaş altıyla sohbeti kesecek hale geldim..

Şöyle cıvımadan konuşan, kelime haznesi geniş, derdini öz ve net anlatabilen çocuklara, gençlere hayran oluyorum ve bunun yaşı yok, 5-6 yaşında da zeka ortaya çıkıyor..
 
Maalesef şu dostum, kanka, birader laflarına ben de takığım.. Adam bir ilanım için telefon açıyor, 16-17 yaşında iki sorudan sonra dostum, kanka filan demeye başlıyor.. Yahu muhtemelen babasıyla yüzyüze konuşsam lafını seçerek konuşmak zorunda kalır, hatta üslup sıkıntısı varsa önünü ilikleyecek hale getiririm.. Genelinde laf salatası bir kelime kalabalığı, akıllı gözükmeye çalışanlarda öğrendikleri bir iki kelimeyi sürekli tekrar etme (biri tekabül der, diğeri mütemadiyen der, bir değeri ota boka matematik der), yaptıkları veya gördükleri bir şeyi büyük tecrübeymiş gibi sürekli övme vs vs.. Evvelden 25 yaş altıyla zekasından, olgunluğundan emin olmadıkça iş yapmamaya çalışırdım, şimdi 30 yaş altıyla sohbeti kesecek hale geldim..

Şöyle cıvımadan konuşan, kelime haznesi geniş, derdini öz ve net anlatabilen çocuklara, gençlere hayran oluyorum ve bunun yaşı yok, 5-6 yaşında da zeka ortaya çıkıyor..
Başlığı açan kişi bu anlamda aslında umut veriyor. İlk başlığındaki yanlış ifadesi dışında bir sorun olmadığını düşünüyorum ki, o da çok doğal. Dedim ya, o yaşta ben de öyleydim gitar konusunda:) Pentatonik çalmayı hor gördüğümü, diyatonik dizileri-modları çalmayı çok daha büyük bir marifet saydığımı hatırlıyorum:)
Şu anda foruma küfür edip atarlanan, emeklileri aşağılayan ve akıllı geçinen "gençlerin" olduğu bir başka başlık olduğu düşünülürse, aslında bence belli bir olgunluğu var bu kullanıcının. Çalışını da merak ettim aslında. Bence mümkünse biz kendisini kazanalım bu forumda. 16-17 yaşında olup da 9 yaşından beri çalan insan bu memlekette çok bulunmuyor.
 
Başlığı açan kişi bu anlamda aslında umut veriyor. İlk başlığındaki yanlış ifadesi dışında bir sorun olmadığını düşünüyorum ki, o da çok doğal. Dedim ya, o yaşta ben de öyleydim gitar konusunda:) Pentatonik çalmayı hor gördüğümü, diyatonik dizileri-modları çalmayı çok daha büyük bir marifet saydığımı hatırlıyorum:)
Şu anda foruma küfür edip atarlanan, emeklileri aşağılayan ve akıllı geçinen "gençlerin" olduğu bir başka başlık olduğu düşünülürse, aslında bence belli bir olgunluğu var bu kullanıcının. Çalışını da merak ettim aslında. Bence mümkünse biz kendisini kazanalım bu forumda. 16-17 yaşında olup da 9 yaşından beri çalan insan bu memlekette çok bulunmuyor.
Ben zaten bu arkadaş özelinde yazmadım, okudum zaten kendisi de uyarıyı doğru bulmuş, aslında neyi kastetdiğini yazmış ki bu benim için gayet yeterli.. Laubalilikle samimiyeti, iyi iletişimi karıştırmaya bir eleştiri benimki..

Ve aslında aynı yollardan hepimiz geçtik.. Ben de ilk başladığım yıllarda akranlarımın atamadığı soloları atıp, çevremden takdir gördükçe kendimi bir şey zannederdim, hoşuma giderdi (Babam bir kaç enstrumanı iyi çalardı, iyi ki babam ve arkadaşlarını görmüşüm, müzisyenlikle ilgili ayarı da ilk onlarda gördüm zaten, hem ego hem mütevazilik güzel denge, adam TRT'de orkestrada saksafon çalıyor, akşam Beyoğlu'nda bizim terasta rakı sofrasında müzik yapıyorlar, hatta meşhur baterist bir arkadaşı vardı ismini şu an çıkaramadım, kibrit kutusuyla ritm atardı, böyle adamlar çevremizdeyken ve babam da çalışıma fena değil diyip geçer not verince az bir netice kalkması olmuştu) ama o hale gelmek için verilen emeği, isteği gördükçe değerini anlıyorsun, sonra yolun ne kadar uzun olduğunu, aslında sonu da olmadığını idrak edince de havan sönüyor..

Atilla Atalay vardı baterist, 98-99'da Beyoğlu'nda bizim stüdyonun alt katında, kendi yerinde davul dersi verirdi, çooooooook sohbet ettik, bana funk çalmalısın diyip dururdu, 2015'te rahmetli oldu, onun seviyesinde müzik bilen adamın hayatı nasıl yaşadığını görmek, beraber provalar yapmak, insanlarla iletişimi filan kendini bilen insanı çok güzel yontuyor.. Adam tüm gün deli gibi davul çalıyor, ter içinde kalıyor, acayip acayip ritmler, akşam Dr.Bilal'le sahneye çıkıyordu.. Makara yapardım arada gel çal da görelim der havamı alırdı anında.. Beraber çaldığı grup arkadaşlarının cv'lerden bahsedince ancak susarsın.. O yıllarda sadece davul dersi vererek kiralar ödenemezdi.. Jazz müzikten de dünyalar kazanılmıyordu..

Mehmet Yüzgeç var jazzcı baterist, adam fena çok fena, bassçı bir arkadaşımla beraber çalıyorlar, tüm konser kilitlendim kaldım, konser sonrası arkadaşımla geldiler yanımıza, adama "abi süperdin, dağıttın beni" dedim, boylu poslu adam küçüldü bir anda, teşekkür etti, o küçüldükçe gözümde büyüdü.. Tavır görüyorsun işte, bu da bir ders..

Benim ilk oyuncağım babamın rus malı klasik gitarı, şu an kızımın ilk oyuncağı ve iş görüyor... Dedim ya benzer yollardan geçtik, oynamaktan sonra 13 yaşımda ayakta elekto gitar çalmaya başladım, Framus hollow bir jazz kasa gitar.. O yaşta kocaman gelirdi, ayakta çalıcam diye kasardım o da hala durur.. 2002'ye kadar beste, kayıt, sahne aktif gitar çaldım, 2002'de son defa sahneye çıktım bir arkadaşım için, aynı yıl babam vefat edince sorumluluklar değişti, müziğe daha az vakit ayırabildim, en son 2011'de İngiltere'den bir albüm için gitarda bir şeyler yazıp, kayıtta çaldım, İngiliz bir tonemaister arkadaşım istedi, iyi de para veriyorlardı, şarkı başına 1000 Pound, tüm şarkılara istediler, 2 şarkıya vakit ayırabildim, çok sevdim işi hediye ettim, işin mix-master bitmiş hali hala bende yok ama ilk hali mevcut..

Sorsan hangi seviyede gitar çalarsın diye, farkındayım kendimin, yıllardır az çaldığım için çok fena gerilesem de eşi dostu, kendimi idare ederim ama cevabım ustaların tavrını gördükten sonra "kendime kadar" olurdu herhalde, iyi çalıyor musun desen şu an net "hayır", 10 üstünden 3 belki 4 o da 3,4'e kanaatten.. Kendime vereceğim en yüksek not ise üstünde durduğum zamanlarda bile 10 üstünden 5 civarı olurdu, o da kendimi üzmemek için..

Şimdilerde etüd yapmaya veya beste yapmayı bırak bir Satriani şarkısı çıkarmaya vakit bulamıyorum, anca kızıma birşeyler öğretirken oynuyorum ya da ofiste kafa dağıtmak için Holy Wars, Tornado of Souls gibi bildiğim şeylerle gürültü yapıyorum işte, neticede gitara LZ, DP'la heves etsekte Thrash'le başladık.. Ha seviyorsan icabında uyumaz vakit yaratırsın dersin muhtemelen, haklısın.. Neyse Tolga sen yazınca ben de uzatıyorum.. Laf salatası demişim yukarıda, al işte salata..
 
Son düzenleme:
Ben zaten bu arkadaş özelinde yazmadım, okudum zaten kendisi de uyarıyı doğru bulmuş, aslında neyi kastetdiğini yazmış ki bu benim için gayet yeterli.. Laubalilikle samimiyeti, iyi iletişimi karıştırmaya bir eleştiri benimki..

Ve aslında aynı yollardan hepimiz geçtik.. Ben de ilk başladığım yıllarda akranlarımın atamadığı soloları atıp, çevremden takdir gördükçe kendimi bir şey zannederdim, hoşuma giderdi (Babam bir kaç enstrumanı iyi çalardı, iyi ki babam ve arkadaşlarını görmüşüm, müzisyenlikle ilgili ayarı da ilk onlarda gördüm zaten, hem ego hem mütevazilik güzel denge, adam TRT'de orkestrada saksafon çalıyor, akşam Beyoğlu'nda bizim terasta rakı sofrasında müzik yapıyorlar, hatta meşhur baterist bir arkadaşı vardı ismini şu an çıkaramadım, kibrit kutusuyla ritm atardı, böyle adamlar çevremizdeyken ve babam da çalışıma fena değil diyip geçer not verince az bir netice kalkması olmuştu) ama o hale gelmek için verilen emeği, isteği gördükçe değerini anlıyorsun, sonra yolun ne kadar uzun olduğunu, aslında sonu da olmadığını idrak edince de havan sönüyor..

Atilla Atalay vardı baterist, 98-99'da Beyoğlu'nda bizim stüdyonun alt katında, kendi yerinde davul dersi verirdi, çooooooook sohbet ettik, bana funk çalmalısın diyip dururdu, 2015'te rahmetli oldu, onun seviyesinde müzik bilen adamın hayatı nasıl yaşadığını görmek, beraber provalar yapmak, insanlarla iletişimi filan kendini bilen insanı çok güzel yontuyor.. Adam tüm gün deli gibi davul çalıyor, ter içinde kalıyor, acayip acayip ritmler, akşam Dr.Bilal'le sahneye çıkıyordu.. Makara yapardım arada gel çal da görelim der havamı alırdı anında.. Beraber çaldığı grup arkadaşlarının cv'lerden bahsedince ancak susarsın.. O yıllarda sadece davul dersi vererek kiralar ödenemezdi.. Jazz müzikten de dünyalar kazanılmıyordu..

Mehmet Yüzgeç var jazzcı baterist, adam fena çok fena, bassçı bir arkadaşımla beraber çalıyorlar, tüm konser kilitlendim kaldım, konser sonrası arkadaşımla geldiler yanımıza, adama "abi süperdin, dağıttın beni" dedim, boylu poslu adam küçüldü bir anda, teşekkür etti, o küçüldükçe gözümde büyüdü.. Tavır görüyorsun işte, bu da bir ders..

Benim ilk oyuncağım babamın rus malı klasik gitarı, şu an kızımın ilk oyuncağı ve iş görüyor... Dedim ya benzer yollardan geçtik, oynamaktan sonra 13 yaşımda ayakta elekto gitar çalmaya başladım, Framus hollow bir jazz kasa gitar.. O yaşta kocaman gelirdi, ayakta çalıcam diye kasardım o da hala durur.. 2002'ye kadar beste, kayıt, sahne aktif gitar çaldım, 2002'de son defa sahneye çıktım bir arkadaşım için, aynı yıl babam vefat edince sorumluluklar değişti, müziğe daha az vakit ayırabildim, en son 2011'de İngiltere'den bir albüm için gitarda bir şeyler yazıp, kayıtta çaldım, İngiliz bir tonemaister arkadaşım istedi, iyi de para veriyorlardı, şarkı başına 1000 Pound, tüm şarkılara istediler, 2 şarkıya vakit ayırabildim, çok sevdim işi hediye ettim, işin mix-master bitmiş hali hala bende yok ama ilk hali mevcut..

Sorsan hangi seviyede gitar çalarsın diye, farkındayım kendimin, yıllardır az çaldığım için çok fena gerilesem de eşi dostu, kendimi idare ederim ama cevabım ustaların tavrını gördükten sonra "kendime kadar" olurdu herhalde, iyi çalıyor musun desen şu an net "hayır", 10 üstünden 3 belki 4 o da 3,4'e kanaatten.. Kendime vereceğim en yüksek not ise üstünde durduğum zamanlarda bile 10 üstünden 5 civarı olurdu, o da kendimi üzmemek için..

Şimdilerde etüd yapmaya veya beste yapmayı bırak bir Satriani şarkısı çıkarmaya vakit bulamıyorum, anca kızıma birşeyler öğretirken oynuyorum ya da ofiste kafa dağıtmak için Holy Wars, Tornado of Souls gibi bildiğim şeylerle gürültü yapıyorum işte, neticede gitara LZ, DP'la heves etsekte Thrash'le başladık.. Ha seviyorsan icabında uyumaz vakit yaratırsın dersin muhtemelen, haklısın.. Neyse Tolga sen yazınca ben de uzatıyorum.. Laf salatası demişim yukarıda, al işte salata..
Evet, gerçekten de insan yetişirken etrafında ilham alabileceği ve referans olarak kullanabileceği kişiler olması çok önemli. Ben çok şanslı değildim o açıdan, ama ben de mümkün olduğu kadar insanı canlı izlerdim.
Ne yazık ki ciddi proje ve insanlar olmayınca belli bir noktadan sonra beyaz yakalı arkadaşların çoğunda motivasyon sorunu oluyor. Aslında hayatın bu kısmında bir projeyi hayata geçirmek çok daha kolay olmalı mantıken, ama sanırım hayatın rutini daha belirleyci oluyor.
 
Geri
Üst