İnsanın, artık, doğal düşmanı mevcut değil. Çünkü 'doğa' dediğimiz şey artık kendi yaratılarımız olmaya başladı: sentetik yapılar hepsi de. Dolayısıyla, organik bir yapıyı tamamen sentetiğin içine yerleştirerek zaten çok garip bir kompleksimizi (kontrol manyaklığı) ifade ediyoruz sadece. Bu saatten sonra da doğayla barışabilmek namümkün, zira, artık insan kendisini tamamen ayrı (tabiri caiz ise 'uzaydan gelmiş') bir canlı türü olarak görmesi.
Peki, bu çelişki nasıl kendisini ifade ediyor? Çok basit - hala, doğayı kontrol altına almaya başlangıcımızdan önceki davranışlarımızın geçerli olduğunu zannediyoruz. Ne kadın ne de erkek metalaştırdığı ögelerden vazgeçebilir vaziyette: toplum ise, para, çarpık ve ikiyüzlü ahlak, hurafe, Vahabi adetleri, anlamadığını ve hoşlanmadığını yok etme çabası içinde boğulup gidiyor. Zira, nedendir bilmem, kaybetmeye dayanamıyoruz - içimizde bir hırs var, hep kazanmak, hep kazanmak isteyen bir canlı türüne dönüşür olduk. Kaybetmenin, kaybedeceğini bilerek oynamanın ahlakına inananlar çok az kaldı; toplumsalcılık denebilecek olgu, ikiyüzlü bir bireyselciliğe doğru dönüşüm yaşadı ve öyle kaldı.
Bu genel geçer yorumlardan sonra, sevgili 1000mirrors'ın yazdığı noktalara değineceğim tek tek.
1000mirrors demiş ki:
-bir erkekle kadın evlilik dışı ilişki kurduğu zaman, kadın küçümsenir, erkek ise sadece göstermelik tepkiyle karşılaşıp el altından teşvik edilir.
Aslında, erkek o göstermelik tepkiyle bile karşılaşmaz zamanın yüzde doksan dokuzu gibi bir oranda. Zira, erkek türü, Freud'cu bir bakış açısından bakarsak, metalarından vazgeçemez ve bu mevzubahis 'cinsel metaları' arasında, obje haline getirmekte direttiği 'kadın' mevcuttur (cümlede obje olarak kullandığım için mazur görün). Erkekler VE kadınlar, bu noktada, 'kim olursa olsun, tabiri caiz ise baştan çıkartmayı büyük başarı olarak görmek' hastalığından muzdaripler. Erkekler 'kız düşürmek' için bin takla atarken, kadınlar onlardan aşağı kalır bir tavır içerisinde değiller. Bu, tamamen, cinslerin daha insanlığın ilk dönemindeki mantığından kurtulamamış olması ile ilgili bir şey zannımca - erkek hala eti mağaraya getiren, hayvanı öldüren, kadına yan bakanı döven erkek; kadın hala en çok et getiren, en çok hayvan öldüren, kendisine yan bakanları en kötü döven erkeği kovalayan kadın.
1000mirrors demiş ki:
-bir eşcinsel aşağılanır, diğeriyse şaşırtıcı bir şekilde 'bülent ersoy fenomeninde olduğu gibi ya da zeki müren' baş tacı edilir
Eşcinselliğin bir cinsel 'kimlik' olabileceğini aklının kıyısına bile getirmeyen, 'normdan kopuş' olarak gören, 'günah' olarak gören bir toplumun herhalde daha büyük bir çelişkisi olamaz. Ama bunda, 'ünlü' bir kişinin 'görünmez dokunulmazlığının' da etkisi mevcut. Normal şartlarda bir eşcinselin aşağılanıp dışlanmasının sebebini, 'o' olmasına bağlarken, şarkı söyleyebilmesi sebebiyle baş tacı edilenlerin sebebini anlayabilmiş değilim hala... içinden çıkamayacağım kadar aptalca bir olgu: genel anlamda eşcinselliğin kabul edilmemesi de öyle... insan heteroseksüel olunca cinsel hayatı kimsenin umurunda değilken, hatta 'abi detay detay anlatıyor' diye şikayetler gelirken, eşcinsel olunca birden herkesin ortak mevzuu haline geliveriyor... insan değil mi, aptal olmamasını niye bekliyoruz hala?
1000mirrors demiş ki:
-alkol kullanmak ayıp ve zararlıdır, ama hiç alkol kullanmayana da ' ne kadar hıyar adammış' denir
Aslında, bu noktada düzeltme yapmak ihtiyacı içerisindeyim: zira, hiç alkol kullanmayana 'ne kadar hıyar adammış' denmez

''Dinci mi bu, süt çocuğu mu bu, ezik mi bu'' gibi, daha çok kişinin dışlanacak yönlerinden ziyade aşağılanacak (ya da öyle görülen) yönlerine odaklı bir laf atma sistemi işler. Sadece kişinin alkol ile daha önce haşır neşir olmuş ve bünyesinin kaldıramadığını görmüş olması yeterli sebep değildir - hani, hala barbarız ya, savaştan dönüp tavernada eğleneceğiz ya, en çok alkol içen, en kaslı, en çok kişiyi kesmiş eleman doğal olarak en üst seviyede olacak...
1000mirrors demiş ki:
-cinsel ilişkinin üreme sağlamayan her türü ayıptır, ama prezervatifleri kimse ayıplamaz
Aslında bu değişken bir kavram ve prezervatif benzeri doğum kontrol yönetmlerinin toplumlara sunulduğu ilk senelerde bu tip 'pasif direniş' görmek mümkün değildir. Halbükü, bilimin sunmak istediği iki şey vardır: tabiri caiz ise mantar gibi üremeyi ve doğal kaynakları aritmetik (ve karesi) hızlarda tüketmeyi kesmek, ve insanlığın doğal olarak varolan cinsellik içgüdüsünü sınırlamayı bititerek bir cinsel uyanış ve zihinsel devrim yaratmak: cinselliğe kanalize olmuş istek/içgüdüleri, vahşet ya da benzerleriyle 'değiş tokuş etmek' (Freud) gibi bir savunma mekanizmasına başvurmaya gerek kalmaması ve zorunlu evliliklere son vermek, fazlasıyla tramvatik bir deneyim olan kürtaja olan gereksinimi azaltmak. Ha, toplum bu sefer ne yaptı? Bekarete kafayı daha da taktı - dolayısıyla, prezervatifleri kimse ayıplamıyor olabilir, fakat objenin kullanılmış olmasına değil, objeyi kullanana odaklıyız bu konuda.
1000mirrors demiş ki:
-para peşinde koşturmak zayıflık gibi algılanır ama son model lüks bir arabaya bindiğiniz zaman saygı görürsünüz, lüks bir eviniz varsa misafir sıkıntınız olmaz
Bu noktada bir düzeltme yapmak istiyorum - para peşinde koşmak zayıflık gibi algılanmamakta; zira, kapilasit ekonomik sistem, ihtiyaç duyulmayacak lüksler peşinde koşmayı, feci bir tüketim menalitesi ve ekonomik altyapı ile destekliyor. Para, artık yeni Tanrı. Sevgili 1000mirrors, şu günlerde esas para peşinde koşmayanlar ayıplanıyor, kafadan çatlak olarak algılanıyor... zira aptalız, insanlık gibi bir topluluk olarak aptalız hepimiz: Para, Yeni Tanrı ve Parası Olan Kişi, Yeni Peygamber. İnsanların para uğruna ne yapacağını şaşırdığı bir dönemdeyiz... o ekonomi bir çöksün, ben göreceğim hepinizi (kendim de dahil olmak üzere)
1000mirrors demiş ki:
-fuhuş ayıptır ama hayatında fuhuş yapmamış erkek kaç tane var belki %1' in altında
Yukarıda yazdığım gibi; erkek ve cinsel metaları, ayrılmaz ikili... hala maymun menatalitesinden kurtulup da beynimizi olması gereken noktaya geri oturtamadık, keza:
1000mirrors demiş ki:
-kimse kimseye saldırmamalıdır, şiddet iğrençtir ama herkesin hayran kaldığı erkekler en kabadayı olanlardır
Çünkü, Roma'nın gladyatörleri icat etmesinin ardında yatan sebep (vahşet isteğini beslemek) hala geçerli, çünkü o kadar ''EZİK'' yaratıklarız. Evet, düşüncem budur: şiddete başvuran kişi, ancak ve ancak 'ezik' olabilir - zira, hoşlanmadığı her şeye saldıran, hoşlanmadığını anlamaya çalışmayan ve/veya bu şekilde hoşuna gitmeyen her şeyi boyunduruk altına alabileceğini zanneden kişi, tamamen bir kontrol kompleksinin kurbanıdır ve acınası bir kişiliktir. Lütfen, kendimizi kandırmayalım - ''Aha, sevgilime yan baktı, döveyim'', ''Laf attı, dalayım'', ''Tipini beğenmedim, döveyim'' gibi hala antik çağlardan kalma davranışlar içerisinde bulunmaya devam etmek, ancak gelişmemişliğimizin, olgunlaşmamışlığımızın göstergesidir.
Evet, ''insan'' türünden nefret etmekteyim, soru ne ki?