Mevlana ve Mesnevilik

orhan pamuk ta romanlarında dini şeyler söyler ve ayetler gösterir ama bu o romanı din kitabı yapmaz mesnevi din kitabı değildir.
 
orhan pamuk ve mevlana yı aynı kefeye koyamazsın...

arkadaşlar doğru dürüst tartışacaksanız mantıklı bişeyler yazın böyle basit düşüncelerle bi yere varılmaz. siz bilgi içerikli yazılar yazana kadar tartışmadan cekiliyorum........
 
kardeşim menevide dinle ilgili şeylerin dışında ders verici akıl öğüt verici hikayelerde var din kitabı filan değil ben orhan pamukla mevlanayı aynı kefeye koymadım birisi demişki içinde ayet ve ve dini bilgi var onun için din kitabıdır demişsin bende dedim orhan pamuğun romanındada var ozaman oda din kitabı inşallah ne demek istediğimi şimdi anladın okumada zorluk çekiyo olmalısınız.

mesnevi din kitabı değildir. Edebi bir eser olarak inceleniyor.
 
Bence de sen anlamakta zorluk çekiyorsun. Mevlana bir din adamı değil mi? Dini ve ahlaki nasihatler veriyor işte. Orhan Pamuk'un böyle bir amacı yok ve din adamı değil. Bu kadar basit.
 
olabilir neden olmasın..ben din kitaplarına sadece edebi eserler olarak değer veriyorum..mesela tevrat...orhun kitabeleri gibidir..o zaman toplumunun yansıtır bir açıdan..
 
Ben işin din kısmıyla ilgili kanıt istemedim benim merak ettigim sadece şu mogol istilasında kale kapılarını acması hususuydu onu merak etmiştim..bu bilgiyi gercekten nerden edindin..?
 
HornyDevil demiş ki:
Ben işin din kısmıyla ilgili kanıt istemedim benim merak ettigim sadece şu mogol istilasında kale kapılarını acması hususuydu onu merak etmiştim..bu bilgiyi gercekten nerden edindin..?

selcuk üniversitesinde bir prof tan su an ismini ve eserini hatırlamıyorum ama haftaya yazarım..

mesenvileri işte cahil bir toplum edebiyat içerikli olarak görür....ayrıca su da var. bir kitap eğer incelenecek bir kurum bulamazsa ister istemez edebiyatcıların eline gecer... ama mesnevi diyanet tarafından da incelenmiştir.
 
Asıl cahil ona din kitabı diyen sizlersiniz eğer adam din kitabı yazmak isteseydi normal yazardı manzume şeklinde değil ikincisi eğer öyleyse yunus emrenin şiirlerine de din kitabı dersiniz

Aman kafanız kalın değil burnunuz dik sadece hadi allaha emanet olun bida yazmıyacam bu konuya size cevap olarak
 
Prof.un yazdıgı kitaba cokta fazla güvenemem acıkcası ama sunu biliyorumki böyle birsey olsaydı eger bu ülkede mevlana türbesi bu kadar rağbet gormezdi..bunu kanıtlayacak tarihi belgeleri oldugunuda sanmıyorum acıkcası böyle birsey olsaydı bizim medyamız bomba haber diye coktan duyurmustu..
 
HornyDevil demiş ki:
Prof.un yazdıgı kitaba cokta fazla güvenemem acıkcası ama sunu biliyorumki böyle birsey olsaydı eger bu ülkede mevlana türbesi bu kadar rağbet gormezdi..bunu kanıtlayacak tarihi belgeleri oldugunuda sanmıyorum acıkcası böyle birsey olsaydı bizim medyamız bomba haber diye coktan duyurmustu..

bizim medya ya umut bağlarsan hayal kırıklığına düşersin. en gec carsamba kaynak ismini vereceğim. ayrıca hangi tarihçi ye sorarsan sor sana mevlananı moğol ve fars taraftarı olduğıunu söyler.....

diğer bi konuda.... işte böyle mevlana hakkındaki bilgileri kopyala yapıştır olarak sunar bi halt bilmediğini anlayınca da kacacak delik arar.....
 
terbiyesizliğe lüzum yok iceman.

ac hikayayide sen oku münacat kısmı belki 50 sayfadan fazla. nasıl yazıyım. merak eden varsa acsın okusun..

madem mevlanayı biliyorsun bana acıkla bakalaım vahdet i vücut nedir ? hallac ı mansur ve seyh betrettin nasıl algılamıştır bu felsefeyi... onları bu anlayıştan maddeciliğe götüren şey nedir ? sen bunlara cvp veremeyeceksin biliyorum. bende sana o zaman k.çımla güleceğim.
 
1 o hikaye pornografik bir dil değil ikincisi daha kapalı anlatılmaz münacatta mevlana insanla hayvanı ayıran unsurları anlatıyor

vahdet-i vücuta gelince bir islam alimi nasıl olurda maddeciliği savunur zaten kendi ehli sünnettir. sana sadece şunları yazcam

vahdet-i vücud düşüncesini savunanların bir kısmı yanlış fikirlere kapılarak, Kuran'a ve ehl-i sünnet inancına aykırı bazı iddialarda bulunmuşlar, örneğin Allah'ın yarattığı varlıkları tamamen yok saymışlardır. Oysa, maddenin ardındaki sır konusu anlatılırken kesinlikle böyle bir iddiada bulunulmamaktadır. Bu konu, Allah'ın tüm varlıkları yarattığını, ancak yarattığı varlıkların aslını Allah'ın gördüğünü, insanların ise bu varlıkların beyinlerinde oluşan görüntülerini görebildiklerini açıklamaktadır.


kıçınla gülersin çünkü ağzını kullanamıyosun asıl gülünecek kim söle şimdi
 
bu sana kapak olsun vahdeti vücut nedir aslında ne anlatmak ister sen anla siz o kadar aptalsınızki bir islam alimin meddeciliği savunabileceğini iddaa edersiniz.



Varolan herşeyin gerçekte yok olup, sadece ve sadece Hak’kın mevcut olması!
Vahdeti Vücud'a göre, ayrı ayrı sayısız şeyler mevcut değildir; bu gözün görme yetersizliğinin getirdiği bilinç yanılgısıdır; gerçekte TEK bir vücud vardır ki; sûrî yani maddi bir vücud değil, mânevîdir bu vücud! ..
VECH denilen bu vücud ancak bilinç gözüyle veya kalp gözüyle görünen bir vücuddur.
Kısacası, mevcûdât yoktur, TEK vücud vardır! ..
Bunun da ötesine geçilince.Bu müşahededen de ileriye geçilirse eğer, bu defa, Ehadiyet'i ilâhî'de, mutlak 'BEN'lik kavramı dahi yok olur ve 'HİÇ'lik oluşur! ..
'HİÇ'lik yani 'â'mâ'dan ne bir mertebe olarak sözedilebilir ne de hâl olarak.'Allah â'mâ ‘dadır' hükmü bu nokta ile alâkalıdır! ..
Allah için, daha doğrusu 'ALLAH' isminin işaret ettiği mânâ için, zaman bildiren geçmiş, hal, gelecek kavramları kullanılamaz! .. Allah, bu kavramlardan münezzehtir! .. Bu sebeble, Arapçada, 'Allah â'mâ'da idİ' denilmişse dahi, bu muhataba olayı anlayışına göre izah etmek için kullanılmış bir ifadedir. Biz dahi kitaplarımızda bu ifadeyi böylece naklettik.
Ancak doğrusu ve gerçeği odur ki; Allah, zaman kavramı ile kayıtlanmaktan münezzeh olduğu için, '.....idi' veya '.....cek' kavramlarından beri olarak, süreklilik mânâsı içinde anlaşılmalıdır! ..
Bu yüzden de hadîs-i şerîfte geçen mânâyı ehlullah, 'Allah â'mâdadIr' olarak müşahede eder. Ezelen ve ebeden! .. Ve hatta ezel-ebed kavramından münezzeh olarak! ..
“Vahdet-i Vücud görüşünü Muhyiddin-i Arabi ortaya atmıştır, O`nun icad ettiği bir görüştür” diyor birçok tasavvufu derinlemesine bilmeyen kişi, etraftan duyduklarıyla! ...
Oysa, Vahdet-i Vücud, Muhyiddin-i Arabi`den çok önceye dayanır.
Cahil olan bir çok kişinin, zâhir âlimi olarak bildiği İmamı Gazali, gerçekte hem zâhir, hem de bâtın ilmi yönünden bir çok gerçeklere vakıf olmuş bir Zâttır! .
İmamı Gazali, 'Mişkat-ül Envar' isimli bir eser yazmıştır.
'Mişkat-ül Envar', yani 'Nurlar Feneri' isimli kitabı 1966 yılında Bedir Yayınevi tarafından neşredilmiştir. Süleyman Ateş isimli zatın tercüme ettiği eserden, İmamı Gazali`nin bazı cümlelerini size nakledelim, siz de, İmamı Gazali`nin, vahdet konusunda neler düşündüğünü böylece görün.. İmamı Gazali bakın bu kitabında ne diyor:
'Gerçek varlık, Allahü Teâlâ`dır. Ârifler, buradan, mecaz çukurundan, hakikatın zirvesine yükselir, Mi`râclarını tamamlar, açık bir müşahede ile görürler ki, varlıkta Allah`dan başka bir şey yoktur.
O halde, mevcut olan yalnız Allah`ın Vechi`dir. Bu takdirde, Allah`dan ve O`nun Vechi`nden başka mevcut yoktur.
Bunların, Allah`ın, 'Bu gün mülk kimindir? .. Tek ve kahredici olan Allah`ın' hitâbını işitmeleri için kıyâmetin kopmasına lüzum yoktur.
O halde, mevcut olan yalnız O`nun Vechi`dir! .
Ârifler, gerçeklik semâsına çıktıktan sonra, Tek Gerçekten başka bir varlık görmediklerinde ittifak etmişlerdir.
Şu var ki; Bunların bazıları bu hakikatı, ilm-u irfanla bulmuş; kimi bunu bir zevk ve hal olarak yaşamış; çokluk kavramı onlardan tamamen gitmiş, sırf TEK`liğe dalarak mest olmuşlar.O hâl içinde akılları zâil olmuş, o zevk içersinde sanki bayılmışlar, artık kendileri de dahil herşey yokluğa dönmüş, Allah`dan başka hiç bir şey kalmamış! .
Öyle sarhoş olmuşlar ki, akıllarının otoritesi hükmü aşağı düşmüş, bazıları,
'Enel Hak! .';
bazıları,
'Subhani maazami şani' = 'Subhanım, şanım ne kadar yücedir'
demiş. Bir diğeri ise,
'Ma fiy cübbeti sivallah = Cübbemin içinde Allah`dan gayrısı yoktur'
demiştir! .
Tek olan Allah`dır. O`nun ortağı yok`tur. Bütün diğer nurlar ondan istiaredir. Hakiki olan yalnız, O`nun nuru`dur. Hepsi O`nun Nuru`ndandır... Belki, hepsi O`dur! ...Doğrusu, var olan, O`dur! ... Gayr`ın varlığı, ancak mecaz yolu iledir. Her şeyin vechi, O`na yönelmiştir. Ne zaman bir işaret etsek, hakikatte bu iş, O`nadır. Varlıkta olan her şeyin, O`na nisbeti, görünüştedir. Gerçekte kendisinden ibarettir.
Kesret kalkınca, Bir`lik gerçekleşir! .izâfet bâtıl olur, işaret kalkar! . Yüksek, alçak, inen, çıkan kalmaz... Terakki muhal olur, uruç muhal olur! ... Ala`nın ötesinde, Uluv yoktur! . Vahdetle beraber kesret yoktur! .
Kesretin kalkması ile, uruç da kalkar! .Eğer, bir halden diğer bir hale değişme olursa bu uruç ile değil, dünya semâsına inmekle, yani yüksekten, alçağa doğmak sureti ile olur.
Bunu bilen bilir, bilmeyen inkâr eder! .Bu ilim ancak, Allah`ı bilenlere verilmiş olan hususi mahiyetteki gizli bir ilimdir.
Onlar bunları söyledikleri zaman, Allah`a karşı mağrur olanlardan başkası inkâra kalkmaz...Basiret sahipleri, gördükleri her şey`de Allah`ı beraber gördüler. Bir kısmı, bundan da ileri gitti:'Hiç bir şey görmedim ki, ondan önce Allah`ı görmüş olmayayım'... dedi.Ehlullah`dan kimi, eşya`yı O`nunla görür; kimi de eşya`yı görür, O`nu da eşya ile görür.
O, kendisinden meydana gelen hiç bir şey`den ayrılmaz... O, şey ile beraberdir! .
Şehâdet alemi, Melekût âlemine yükselme yeridir. O halde, Sırat-ı Müstakim`e girmek, bu terakkiden ibarettir...'
Diyor İmamı Gazali, 'Mişkat-ül Envar' isimli bu eserinin 41. sayfasında.
Bütün bunları bilenin, Din`in emrettiği hususlarda lâkayt olmaması önemine de dokunan İmamı Gazali, bakın bu konuda şöyle diyor:
'Kâmil insan O`dur ki, bilgisinin nuru, takvasının nurunu söndürmez... Kâmil insan, basiretinin kemâliyle beraber şer`i huduttan hiç birisini terketmek hususunda 'nefs'ine müsamaha göstermez...'
Bütün bunlardan, ortaya çıkan bir gerçek vardır...Demek ki Vahdet, yani 'Allah`ın Tekliği' ve 'Allah`ın Varlığı dışında hiç bir şeyin var olmadığı gerçeği', Muhyiddin-i Arabi tarafından ilk defa ortaya atılmış bir görüş değil; 'O'ndan çok önce İmamı Gazali tarafından Mişkat-ül Envar isimli kitabında açıklanmış olan bir gerçektir.İmamı Gazali, böyle demiş de, acaba bir AbdülKadir Geylâni Hazretleri daha mı değişik demiş? ...
Buyurun, AbdülKadir Geylâni Hazretlerinin, 'Risâle-i Gavsiye' ismli eserinden bir kaç satır:
'-Ya Gavs-ı Azam, insan, sırrımdır ve ben o`nun sırrıyım. Eğer insan,indimdeki menziline arif olsaydı, derdi ki; Bütün nefislerde`ki 'nefs'im! ... Bu anda Mülk yoktur, Benden başka...'
Evet, Gavsı Âzam Abdulkadir Geylâni hazretlerinin 'VAHDET' SIRLARINI AÇIKLADIÐI 'GAVSİYE AÇIKLAMASI' isimli kitabımızda bu sırların geniş açıklamasını yaptığımız için, burada üzerinde fazla durmuyoruz...
Ancak, yorumsuz olarak, Gavs-ı Azam AbdülKadir Geylâni Hazretleri`nin beyanlarını naklediyorum size:
'- Ya Gavs-ı Azam, insanın cismi ve 'nefs'i ve kalbi ve ruhu ve işitişi ve görüşü ve eli, ayağı ve tamamını 'nefs'imle izhar ettim. O, yok`tur, ancak, 'Ben' varım ve 'Ben' de O`nun gayrı değilim.'
Bu bölümü, Nakşıbendi silsilesindeki Hace Ubeydullah Ahrar`ın şu cümlesi ile bitirmeye çalışalım:
'Geçerli ilimlerin özü tefsir, hadis ve fıkıh`dır. Bunların özü ve mevzuu da, Vücud bahsidir. Bütün mertebelerde bir Tek Vücud vardır ki, O Vücud kendi ilmi suretleriyle görünmüştür'.
 
Geri
Üst