Mehmet Coşkundeniz

aşk ve sevgi üzerine kitapları olan yazarımızdır.aynı zamanda posta gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır.ehmet coşkundenizin kitabından alıntı bi yazıyı paylaşmak istiyorum sizinle.


BÖYLE SEVDİM SENİ…

Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.Gözlerim değil; yüreğimdi seni gören.Sen damarlarımdaki kana karışıp geldin, oturdun yüreğime.Bir başka yerde olamazdın zaten.Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın; orada kalmalıydın.
Birçok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni.Herhangi biri değildin artık.Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama.O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi bahara giriyoruz ya…Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle.Çiçek çiçek açtın yüreğimde.Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerinin karşısında.Taze bir yaprak gibi yeşildin.Açelyaydın pembeliğinle.Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün.Kırmızıydın bir ateş gibi ve maviydin…En çok bu renkle anmayı sevdim seni.Denize tutkundum; denizi sensiz; seni denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da…Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık.En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile seni düşünmek yetti bana.İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm.Beni böylesine güldüren senin o eşsiz sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle.
Her şeye rağmen sevdim seni.Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu.Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden tuttuğunda patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim.Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim.Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm ve o göle sadece ikimiz girebilirdik.
Sevdim ve hayrandım da…Her halin beni kendine doğru çekti.Duruşunu, uyumanı, gülmeni, ağlamanı, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim.Sesini de sevdim suskunluğunu da.Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim.Seni ve o doyumsuz uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman.Sığmadın cümlelere ve de hiçbir cümle senin eşsiz güzelliğini tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım.Çünkü sen benim vazgeçilmez yaşam kaynağımdın.Her gün yenilendim.Seninle çoğaldım, seninle büyüdüm.Eksik kalan neyim varsa tamamladın.Ben hiçbir zaman ölmeyeceğim.Çünkü sen ölümsüzlüğün ta kendisisin.
Böyle sevdim seni, ötesi yok.
 
ya ben bu adama hastayım SEN GİT AŞK BANA KALSIN adlı kitabında BUZ TUTAR İÇİN diye bir hikayesi var bu kadar güzel olur.cidden bütün kitapları çok güzel.adam yazıyo yaaaaa!!!!!!!!!!!
 
Ya ilk okuduğunda baya etkilenmiştim. "Sen Git Aşk Bana Kalsın" dan söz ediyorum ama sonra geçiyor etkisi. Yani aşık olan herkesin yazabileceği bir kitap aslında, aşık olabilmek gerekiyor tabi :) Hani önce deli gibi aşık, sonra yavaş yavaş tükeniyor aşkı. Dolayısıyla "ayakları yerden kesmenin manası yok" mesajını çıkardım kitaptan, verilmek istenen mesaj bu olmasa da :LOL:
 
ben o kitabı yani Sen Git Aşk Bana Kalsın ı kapağına ve adına aldanarak aldım.sonuç tam bir fiyaskoydu.beğenmedim.çok basit ve yüzeysel bir anlatımı var.
 
Benim buhranlı olduğum döneme geldiği için çok etkilenmiştim :LOL: Geçen gün tekrar sayfalarını çevirdim de herkesin yazabileceği türden bir kitap.
 
MEHMET COŞKUNDENİZ bende okudum yani okumadım aslında 7-8 sayfalarda kitabı kapatık nereye koyduğumu bile hatırlamıyorum...aşk ancak bu kadar basite indirgenip ve bu kadar katledilebilir...
 
ONU NE KADAR ÇOK SEVDİM

Mezarlıkta tören bitmek üzereydi. O sırada 50 yıllık karısını kaybeden adam, "Onu ne kadar çok sevdim.", diye hüngür hüngür ağlamaya başladı. Yaşlı adamın haykırışları törenin sessizliğini bozmuştu. Mezar başındaki diğer aile üyeleri ve dostları şoke olmuştu. Hatta etraftan biraz da utandılar. Yetişkin çocukları, alı al moru mor, babalarını yatıştırmaya çalıştılar, "Tamam baba, seni anlıyoruz...".
Yaşlı adam gözlerini dikmiş, kazılan mezara yavaş yavaş inen tabuta bakıyordu. Yaşlı adam susunca rahip törene devam etti. Sonunda, aile bireylerini mezarın üzerine birer avuç toprak atmaya çağırdı. Yaşlı adam hariç, hepsi sırayla toprak attılar. Yaşlı adamsa, "Onu ne kadar çok sevdim.", diyordu tekrar tekrar. Kızı ve iki oğlu, "Yeter baba.", demek istediler ama o devam etti: "Onu ne kadar çok sevdim."...
Tören bitti sonunda. Kalabalık mezardan ayrılırken yaşlı adam gitmemekte direniyordu. Gözlerini mezara dikmiş, "Onu ne kadar çok sevdim, onu ne kadar çok sevdim.",diyordu durmadan. Rahip yaklaştı: "Kendinizi nasıl hissettiğinizi biliyorum ama gitme zamanı geldi. Buradan ayrılmalı ve kendimizi hayatın akışına bırakmalıyız.", dedi. Yaşlı adam çaresizlik içinde mezara bir kez daha bakıp, "Onu ne kadar çok sevdim...", diye mırıldandı. Sonra rahibe döndü, "Anlamıyorsunuz...",dedi. "ben bunu ona 50 yıllık yaşamımız boyunca şimdi söyleyebiliyorum..."

İnsanoğlunun en büyük zayıflığı sevdiklerine onları ne kadar çok sevdiğini söylemekte tereddüt etmesidir...

Yönetici Uyarısı: Mesajınız düzeltilmiştir. Tamamı bold, büyük ve renkli harflerle yazmak Forum Kurallarına aykırıdır.
 
boş beleş edebiyatın bir numaralı ismi. elalemin sevgilisine de yazdığı sölenir, bok atmıyım bu sadece işin magazin kısmı. ama abazadır, yaşayamdığı şeyleri anlatıp karıkız ortamında prim yapmak gibi bir amacı vardır orası kesindir.
bunnar romantik isyankar halim bahadırla eküridirler, kankadırlar. insanlığa küfür gibi yaw, aynı atmosferi soluyoruz bu adamlarla, bize yazık.
yazdım rahatladım oh be ya.
 
-GUITARIST- demiş ki:
aşk ve sevgi üzerine kitapları olan yazarımızdır.aynı zamanda posta gazetesinde köşe yazarlığı yapmaktadır.ehmet coşkundenizin kitabından alıntı bi yazıyı paylaşmak istiyorum sizinle.


BÖYLE SEVDİM SENİ…

Ben seni kocaman bir yürekle sevdim.Gözlerim değil; yüreğimdi seni gören.Sen damarlarımdaki kana karışıp geldin, oturdun yüreğime.Bir başka yerde olamazdın zaten.Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın; orada kalmalıydın.
Birçok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar kolay kabullendi seni.Herhangi biri değildin artık.Bu yüzden ne ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama.O yüreğin gerçek sahibiydin.
Şimdi bahara giriyoruz ya…Ben dört mevsim baharı yaşadım seninle.Çiçek çiçek açtın yüreğimde.Gökkuşağı zayıf kaldı, senin renklerinin karşısında.Taze bir yaprak gibi yeşildin.Açelyaydın pembeliğinle.Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün.Kırmızıydın bir ateş gibi ve maviydin…En çok bu renkle anmayı sevdim seni.Denize tutkundum; denizi sensiz; seni denizsiz düşünemedim.
Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da…Kendime bile dar gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık.En kızgın, en tahammülsüz olduğum anlarda bile seni düşünmek yetti bana.İçimdeki sevinç yüzüme yansıdı, güldüm.Beni böylesine güldüren senin o eşsiz sevgindi ve ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey olduğunu anladım seninle.
Her şeye rağmen sevdim seni.Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk yoktu.Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim.Sen elimden tuttuğunda patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi.Menzil sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim.Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim.Sana ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm ve o göle sadece ikimiz girebilirdik.
Sevdim ve hayrandım da…Her halin beni kendine doğru çekti.Duruşunu, uyumanı, gülmeni, ağlamanı, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu, olgunluğunu sevdim.Sesini de sevdim suskunluğunu da.Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim.Seni ve o doyumsuz uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman.Sığmadın cümlelere ve de hiçbir cümle senin eşsiz güzelliğini tarif edecek kadar derin olmadı.
Seni severken yorulmadım.Çünkü sen benim vazgeçilmez yaşam kaynağımdın.Her gün yenilendim.Seninle çoğaldım, seninle büyüdüm.Eksik kalan neyim varsa tamamladın.Ben hiçbir zaman ölmeyeceğim.Çünkü sen ölümsüzlüğün ta kendisisin.
Böyle sevdim seni, ötesi yok.

yanlış hatırlamıyorsam bu bı şıırın manzum hala getırılırmış şeklıydı .....
 
hayatımda gördüğüm en embesil kitaplar....
bi kız vardı tanıdığım, gerçek anlamda düşük zekalı bi insandı, bi gün bu kız kitap okumaya başladı, şaşırdık tabi...
ama nerdeyse bi sene olcak hala aynı kitabı okuyodu, merak ettim ne okuyo diye, baktım bu herifi okuyomuş..
kitabı okumaya başladım, yarıldım gülmekten..
bunları ciddiye alıp da okuyan var mıdır diye düşünmüştüm, varmış demek ki..
bence bu tür zırvalıkları da, posta gibi dandik gazeteleri de okumayın daha iyi...yararı olmayacağı gibi, ciddi hasarlara yol açar, mallaştırır...
 
yaşadığımız düzende o kadar uğraşmamız ve görmemiz gereken sorunlar varken, insanlara pembe bi dünya sunan,farkına vardığım en gereksiz şey bence..luzumsuz..
 
Seni seviyorum, çünkü her sabah kalktığımda bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu yaşatıyorsun bana. Ben her güne seninle başlıyorum, seninle bitiriyorum…

Seni seviyorum, çünkü seninle her gün hayatı yeniden keşfediyorum. Bana her gün keşfedilecek bir şey sunuyorsun mutlaka. Soluksuz keşif maceralarının yorulmaz kaşifi oluyorum…

Seni seviyorum, çünkü beni dünyanın en mutlu insanı yapıyorsun. Mutluluğa yeniden ad versem, senin isminle anarım…

Seni seviyorum, çünkü en güzel zamanlarımın sahibisin sen. Seninle geçirdiğim kısacık anlar bile unutulmaz oluyor. Bitmesin istiyorum. Ya yoksan? İşte o zaman akmaz oluyor dakikalar, bir işkenceye dönüşüyor zamana katlanmak…

Seni seviyorum, çünkü bir ressamın çizebileceği en güzel tablosun sen. Renklerinle büyülüyorsun beni, hayran hayran bakıyorum sana. Ya da bir şairin yazabileceği en anlamlı şiir, sevdayı ve aşkı anlatan…

Seni seviyorum, çünkü yıllardır sakladığım aşk sözcüklerini ortaya çıkardın. Kıymet bilmez yüreklerden sakındığım o sözcükleri şimdi korkmadan, gururla söyleyebiliyorum. Biliyorum ki bir tek sen hak ediyorsun onları…

Seni seviyorum, çünkü aynı anda tüm mevsimleri yaşatıyorsun bana. Ellerini tuttuğumda yaz, saçlarına dokunduğumda bahar. Beyazlığınla kışımsın, aşkımızı sulayan bereketli yağmurlarınla sonbahar…

Seni seviyorum, çünkü sorgulamıyorsun yargılamıyorsun beni. Olduğum gibi kabul ediyorsun, hatalarımla zaaflarımla. Değiştirmek yerine anlamaya çalışıyorsun beni…

Seni seviyorum, çünkü korkmadan açıyorum yüreğimin kapılarını sana. Biliyorum ki hoyrat davranmayacaksın, biliyorum ki kanatmayacaksın yüreğimi...

Seni seviyorum, çünkü içimdeki yaramaz çocuğu ortaya çıkarmayı biliyorsun. Benimle çocuklaşıyorsun sen de. Hayatı bu kadar ciddiye alanlara inat oyunlar oynuyoruz birlikte, bıkmadan, usanmadan…

Seni seviyorum, çünkü ben karanlıkta yolunu kaybetmiş, nereye gideceğini bilemeyen biriyken, ışığınla aydınlattın yolumu. Bana hayatı sundun ellerinle, aşkı armağan ettin. Geçmişe dair tüm acı izleri sildin…

Seni seviyorum, çünkü ihanet yok aşkımızda, yalanlarla örülmüş sahte duygular yok. Birbirimizi kandırmadan, en çıplak halimizle yaşıyoruz bu aşkı. Zaten aşk dediğin böyle yaşanmalı…

Seni seviyorum, çünkü beklentisiz sevmenin ne olduğunu biliyorsun."Önce sen beni sev, ben seni daha sonra severim" demiyorsun. Açıyorsun yüreğini cesurca. Cesaretinle beni kendine hayran bırakıyorsun…

Seni seviyorum, çünkü doğadaki her canlıya sevgiyle bakabiliyorsun, üşümüş bir sokak kedisi gördüğünde içinin acıdığını biliyorum. Her canlıya yardımcı olabilmek için çırpınıyorsun…

Seni seviyorum, çünkü kıskanıyorsun beni. Öyle tadında, öyle kararında kıskanıyorsun ki bu çok hoşuma gidiyor. Ne aşırıya kaçarak sıkıyorsun beni, ne de hiç kıskanmayarak umursamaz görünüyorsun…

Seni seviyorum, çünkü ne ağlarken gözyaşını, ne de gülerken kahkahanı saklıyorsun. Yüreğinin en derin yerlerinden gelen hüzünle ağlıyor, ağız dolusu gülebiliyorsun…

Seni seviyorum, çünkü benimle yağmurda yürüyorsun. Bu eşsiz romantizme ortak oluyorsun. Yağmur seni sırılsıklam etse bile o an benimle birlikte olduğun için tanrıya bir kez daha şükrediyorsun…

Seni seviyorum, çünkü küçük şeylerden büyük mutluluklar doğabileceğinin farkındasın. Hayatını hep o büyük mutluluğu aramakla geçirmek yerine, küçük mutlulukları biriktirerek kocaman bir mutluluğun sahibi oluyorsun…

Seni seviyorum, çünkü seninle sonsuza dek birlikte yaşayacakmışım gibi hissediyorum. Senin de beni sevmekten asla vazgeçmeyeceğini biliyorum. Her zaman, ama her zaman "iyi ki hayatımdasın" diyebiliyorum…

Seni seviyorum, çünkü yıldızları getiriyorsun avucunda. Sarı, sıcak güneşi sunuyorsun bana. En coşkun denizlerin maviliğini getiriyorsun. Dalga dalga yayılıyorsun içime…

Seni seviyorum, çünkü olur da bir gün, yaşadığımız bu kenti terk etmek zorunda kalırsak, gittiğimiz yerde de kendimize ait mutlu bir hayatımız olacağını biliyorum. Biz birlikte olduktan sonra dünyanın her yeri cennet…

Aşkımın büyüklüğünü, sevdamın yüceliğini anlatmaya çalıştım sana. Bunca nedenden ve bunca sözden sonra seni ne kadar çok sevdiğimi anlatmayı başarabildim mi, bilmiyorum. Sözcüklerle tarif edilemeyecek kadar derin sana hissettiklerim. Bir de yüreğimdeki kuşların sesini dinle… Belki onlar daha iyi anlatır aşkımı. Biliyorum ki, sen olduğun sürece o kuşlar hiç terk etmeyecek yüreğimi… Sevgilim, ben seni yaşıyorum, seninle yaşıyorum. Çünkü… Seni Çok Seviyorum…



Mehmet Coşkundeniz'in "Seni Seviyorum Çünkü..." adlı kitabından alıntıdır.



__._,_.___
 
Seni seviyorum, çünkü her sabah kalktığımda bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu yaşatıyorsun bana. Ben her güne seninle başlıyorum, seninle bitiriyorum…

Seni seviyorum, çünkü seninle her gün hayatı yeniden keşfediyorum. Bana her gün keşfedilecek bir şey sunuyorsun mutlaka. Soluksuz keşif maceralarının yorulmaz kaşifi oluyorum…

Seni seviyorum, çünkü beni dünyanın en mutlu insanı yapıyorsun. Mutluluğa yeniden ad versem, senin isminle anarım…

Seni seviyorum, çünkü en güzel zamanlarımın sahibisin sen. Seninle geçirdiğim kısacık anlar bile unutulmaz oluyor. Bitmesin istiyorum. Ya yoksan? İşte o zaman akmaz oluyor dakikalar, bir işkenceye dönüşüyor zamana katlanmak…

Seni seviyorum, çünkü bir ressamın çizebileceği en güzel tablosun sen. Renklerinle büyülüyorsun beni, hayran hayran bakıyorum sana. Ya da bir şairin yazabileceği en anlamlı şiir, sevdayı ve aşkı anlatan…

Seni seviyorum, çünkü yıllardır sakladığım aşk sözcüklerini ortaya çıkardın. Kıymet bilmez yüreklerden sakındığım o sözcükleri şimdi korkmadan, gururla söyleyebiliyorum. Biliyorum ki bir tek sen hak ediyorsun onları…

Seni seviyorum, çünkü aynı anda tüm mevsimleri yaşatıyorsun bana. Ellerini tuttuğumda yaz, saçlarına dokunduğumda bahar. Beyazlığınla kışımsın, aşkımızı sulayan bereketli yağmurlarınla sonbahar…

Seni seviyorum, çünkü sorgulamıyorsun yargılamıyorsun beni. Olduğum gibi kabul ediyorsun, hatalarımla zaaflarımla. Değiştirmek yerine anlamaya çalışıyorsun beni…

Seni seviyorum, çünkü korkmadan açıyorum yüreğimin kapılarını sana. Biliyorum ki hoyrat davranmayacaksın, biliyorum ki kanatmayacaksın yüreğimi...

Seni seviyorum, çünkü içimdeki yaramaz çocuğu ortaya çıkarmayı biliyorsun. Benimle çocuklaşıyorsun sen de. Hayatı bu kadar ciddiye alanlara inat oyunlar oynuyoruz birlikte, bıkmadan, usanmadan…

Seni seviyorum, çünkü ben karanlıkta yolunu kaybetmiş, nereye gideceğini bilemeyen biriyken, ışığınla aydınlattın yolumu. Bana hayatı sundun ellerinle, aşkı armağan ettin. Geçmişe dair tüm acı izleri sildin…

Seni seviyorum, çünkü ihanet yok aşkımızda, yalanlarla örülmüş sahte duygular yok. Birbirimizi kandırmadan, en çıplak halimizle yaşıyoruz bu aşkı. Zaten aşk dediğin böyle yaşanmalı…

Seni seviyorum, çünkü beklentisiz sevmenin ne olduğunu biliyorsun."Önce sen beni sev, ben seni daha sonra severim" demiyorsun. Açıyorsun yüreğini cesurca. Cesaretinle beni kendine hayran bırakıyorsun…

Seni seviyorum, çünkü doğadaki her canlıya sevgiyle bakabiliyorsun, üşümüş bir sokak kedisi gördüğünde içinin acıdığını biliyorum. Her canlıya yardımcı olabilmek için çırpınıyorsun…

Seni seviyorum, çünkü kıskanıyorsun beni. Öyle tadında, öyle kararında kıskanıyorsun ki bu çok hoşuma gidiyor. Ne aşırıya kaçarak sıkıyorsun beni, ne de hiç kıskanmayarak umursamaz görünüyorsun…

Seni seviyorum, çünkü ne ağlarken gözyaşını, ne de gülerken kahkahanı saklıyorsun. Yüreğinin en derin yerlerinden gelen hüzünle ağlıyor, ağız dolusu gülebiliyorsun…

Seni seviyorum, çünkü benimle yağmurda yürüyorsun. Bu eşsiz romantizme ortak oluyorsun. Yağmur seni sırılsıklam etse bile o an benimle birlikte olduğun için tanrıya bir kez daha şükrediyorsun…

Seni seviyorum, çünkü küçük şeylerden büyük mutluluklar doğabileceğinin farkındasın. Hayatını hep o büyük mutluluğu aramakla geçirmek yerine, küçük mutlulukları biriktirerek kocaman bir mutluluğun sahibi oluyorsun…

Seni seviyorum, çünkü seninle sonsuza dek birlikte yaşayacakmışım gibi hissediyorum. Senin de beni sevmekten asla vazgeçmeyeceğini biliyorum. Her zaman, ama her zaman "iyi ki hayatımdasın" diyebiliyorum…

Seni seviyorum, çünkü yıldızları getiriyorsun avucunda. Sarı, sıcak güneşi sunuyorsun bana. En coşkun denizlerin maviliğini getiriyorsun. Dalga dalga yayılıyorsun içime…

Seni seviyorum, çünkü olur da bir gün, yaşadığımız bu kenti terk etmek zorunda kalırsak, gittiğimiz yerde de kendimize ait mutlu bir hayatımız olacağını biliyorum. Biz birlikte olduktan sonra dünyanın her yeri cennet…

Aşkımın büyüklüğünü, sevdamın yüceliğini anlatmaya çalıştım sana. Bunca nedenden ve bunca sözden sonra seni ne kadar çok sevdiğimi anlatmayı başarabildim mi, bilmiyorum. Sözcüklerle tarif edilemeyecek kadar derin sana hissettiklerim. Bir de yüreğimdeki kuşların sesini dinle… Belki onlar daha iyi anlatır aşkımı. Biliyorum ki, sen olduğun sürece o kuşlar hiç terk etmeyecek yüreğimi… Sevgilim, ben seni yaşıyorum, seninle yaşıyorum. Çünkü… Seni Çok Seviyorum…



Mehmet Coşkundeniz'in "Seni Seviyorum Çünkü..." adlı kitabından alıntıdır.



__._,_.___
 
edebiyat gibi sonsuz bir deryada m.coşkundeniz silik bir meltem esintisi

olabilir ancak...ticari,sömürgen ve geçici...bırakın allah

aşkına;nazım'lar,attila'lar,ilhan'lar varken.bırakmayın aşkı ucuz

dizelere!! :evil: [/quote][/list]
 
tabi ki atilla ilhanlar..onlar bu işin erbabı ama m.çoskundenizde yabana atılmayacak kadar iyi yazıyor..gerçi yalnızca elimde ''seni seviyorum.çünkü..''adlı eseri var ve gerçekten insana okurken hoş dakikalar yaşatıyor...ama tabi ki hiç bi aşk şiiri bana göre ''ben sana mecburum'' kadar güzel değil...
 
ne bileyim bir mehmet coşkudenize bile satırlarca yer verip bu kadar bahsediyorlar ama "ben sana mecburum" dan iki dize bile sarf edilmiyor.işte bu sadece popüler tüketimin sonuçları...benim kızdığım bu yoksa ne alıp veremediğim olsun bi edebiyatçıyla...
 
Doğrusu Mehmet Çoşkundenizin yazılarının hiçbir edebi niteliği yok.Bence insanların duygularını sömürerek bir yerlere gelmeye çalışan biri onun kitaplarını alıp okumaya gerek duyan var mı bilmiyorum...
 
Geri
Üst