Olaya arazi ve imar düzenlemesi ve orman alanları maddesi (2b) açısından bakalım arkadaşlar. Bir harita mühendisi olarak öncelikle emlak değerlenmesi hakkında yada yatırım sahaları açılması konusunda birkaç birşey söyleyeyim arkadaşlar. Daha önce Acar İstanbul mevzusunda da gündeme gelen 2b yasası orman statüsündeki bölgelerde ( orman kadastrosu sonucu bu statüyü almış) imarlaşmanın yapılamayacağını, ifraz-tevhid ve parselasyon gibi imar uygulamalarının yapılamayacağını açıkça belirtmektedir. Ancak ne var ki, önceden orman statüsünde olup, daha sonra orman statüsünü yitiren bölgelere ihdas ve imar uygulamarı yapabilme izni ne yazık ki torba yasa kapsamında üstü kapalı da olsa geçmiştir. Orman statüsünü bir orman nasıl yitirir? yakarsan yitirir. Yada şu an İstanbulda 3. köprü güzergahı olarak atfedilen bölgedeki taşınmaz mal değerlenmeleri, son 6 aydır meydana gelen orman statüsündeki yerlerin, cins değişikliği ile tarla yada arsa statüsünde gösterilmesi işlemleri oldukça hızlanmıştır. Bu belirttiğim bilgilere ilgili bölgelerdeki kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinin Tapbis( tapu ve kadastro bilgi sistemi) kayıtlarından malik kayıtlarına ulaşılmaksızın erişebilirsiniz. Bu bölgede yapılan bu cins değişiklikleri ile orman alanlarının tarla, arsa gibi taşınmaz mülk cinsine hazineden ihdas yoluyla özel yada kanun önünde tüzel kişiler üzerine kayıtları belirttiğim gibi son 6 ayda inanılmaz hız kazanmıştır. Üniversitelerde bitirme tezleri olarak daha önce bir çok ildebenzeri durumlar tez konusu olarak da verilmiştir. emlak değerleme ve arsa düzenlenmesi konuları adı altında. ( örneğin kayseri' de kadir has stadyumu için ayrılan arsaların önceki ve sonraki durumları, bölgedeki taşınmaz fiyatlarındaki artışlar adı altında) Çok aşikar görünen bir durum vardır. Arazi ve arsa düzenlemesi işinde ( 3194 sayılı imar kanunu madde 18 ) önemli olan asıl iş, eğer bir bölgede ilgili yönetim merci ( belediye vs) yada kadastro müdürlükleri imar planları revizyonları yada değişiklikleri yapıyorsa bunlar gerek etik olarak gerekse de yasal olarak 3. şahıslara aktarılması, ya da herhangi bir bölgede yapılacak imar revizyonlarının 3. şahıslara daha önceden ilan edilmesi kesinlikle suçtur. Çünkü bu haksız rekabet ortamı ve maliklerle beraber kamu zararına olan bir davranıştır. Ama az önce belirttiğim kayseri stadı örneğindeki yada acar istanbul örneğindeki ve bugün de 3. köprü mevzusundaki asıl sıkıntı işte budur. Bu yapılacak olan imar düzenlemelerinin revizyon planlarının 3. şahıslara ulaşmış olması ve 3. köprü mevzu kamuoyuna ilan edilmeden önce bu bilginin el altına çıkarılması suçtur. Bu suçu işleyenler şüphesiz ki siyasi irade ile örtüşen yapıda olup, sadece bu olaydan rantı kendilerine değil çok farklı yollardan siyasi rantlara da dönüştürülebileceği unutulmamalıdır. Bunun böyle olduğunu emin olun bunu denetleyen kurumlarda bilmekteler, ancak ne yazık ki seçim zamanlarında bu tarz olaylar her zaman sümen altı edilir. ülkemizin hali bu. Zengin hep daha zengin olurken, fakir hep daha fakir oluyor. Bu da toplumda sosyal sıflaşma ve çok kutupluluk yerine az kutupluluk sonucu doğurur bu da şimdi olmasa bile uzun yıllar sonucunda, ülkemizde yaşayan halkların arasında derin sosyo-kültürel farklılıklar ve daha da vahimi bugün Libya'da gerçekleşen iç çatışmaya kadar gidebilir. Kamu yararı hangi iş olursa olsun düşünülerek yapılmalıdır işlemler. Bugün ki iktidarın yaptığı gibi kamu sadece seçim zamanlarında meydanlarda efelik yapılacak kişiler olarak hatırlanılmamalı, sosyal hayatı ilgilendiren olaylarda da kamu zengin tabaka sanılmayarak halkın tüm tabakaları kamu sıfatı içine dahil edilmelidir.