Divan Edebiyatı

yüzün nezaresi de mahv u mest idi yani
ki gül çağıda zamani ayılmadı könlüm

Klasik edb. güzeldir :) Bir de Türkçe mealine başvurmak zorunda kalmadan anlasam yalnızca kulağa hitap etmekten de çıkacak ya neyse :)
 
lise dönemlerinin bi kısmı bunlarla geçmişti :)
bi de hababam sınıfında vardı ya kemal sunalın söylediği kısımlar :D
onlar divan edebiyatı değildi sanırım ama güzeldi onlar da =)
 
edebiyat dersini anlamlı kılan bir tür.
özellikle rubailer çok ilgimi çekiyor.
mesneviden seçmeler okumuştum da pek güzeldi rubailerin hepsi.
hem bir dua,hem bir ders...
 
''oldı eşküm gülşen-ara-yı heves cülar gibi
Akdı gönlüm bir nihal-i işveye sular gibi''

Naili(17yy.)
 
sanatsal anlatımın zirvesi... tabi kelimeleri bilmeyenler için önemli bir eksiklik...

ey gönül murgı ne rahm umarsın ol sayyaddan
kim safası var anun damındaki feryaddan...

şunların güzelliğine bakın;

ey gönül kuşu ne acıma beklersin o avcıdan
ki o damındaki feryattan mutlu olur...
 
hasanayvenli demiş ki:
lise dönemlerinin bi kısmı bunlarla geçmişti :)
bi de hababam sınıfında vardı ya kemal sunalın söylediği kısımlar :D
onlar divan edebiyatı değildi sanırım ama güzeldi onlar da =)

kemal sunalın söylediği: mef u lü mefa i lü mefa i lü fa i lün bu olabilir galiba buydu...
böyle bissürü daha aruz kalıbı var onun için yazmak kolay değildir...
bunlar nasıl kalıp derseniz bu arapçada da hiçbir şey ifade etmeyen sözcüklerdir hecelerin açıklık ve kapalılığını temsil eden hanzomsu sözcükcükler diyebileriz, hecelerin açıklık ve kapalıkları nedir derseniz o zaman ben size ders veriyim derim burda olamacak hepsi galiba... :cry:
 
bir muzige,bir siire,bir resime kainatlar yansir.nice kainati icine yansitan en guzel sanatsal sistemlerden biridir divan... :)
 
Yönetici Uyarısı: Mesaj içeriği yazım ve anlatım hatalarına sahip olduğundan yönetim tarafından silinmiştir. "V" yerine "WF", "ben" yerine "bn", "okuyorum" yerine "okuom" gibi kasıtlı olarak Türkçe'yi yanlış kullanmaya devam etmeniz durumunda siteden atılacaksınız. Lütfen Forum Kurallarını okuyunuz.
 
Gör zahidi kim sahib-i irşad olayım der
Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der
*Ruhi*

burda şair, devrinin hocaları ve sofularıyla dalga geçiyor, bu bir gelenek olarak divan şiirinde maznunlaşmış bir kavramdır...



Bende yok sabr u sükûn, sende vefadan zerre,
İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kerre.
*Nâ-bi*

burda şairin mahlası olan "nabi" isminin nerden geldiğini bir nedene bağlıyor ve "iki yoktan ne çıkar" diyor...
"na" ve "bi" ekleri olumsuzluk ön ekleridir ve iki yoktan da nabinin kendisi çıkıyor, bu da bilmece gibi bişey...
 
"Boka bok deme boklar duyar ar eder
Boka zerresi deyse boku mundar eder"
nefî

pek hoş içerikli olmasada hicivin bu kadarı derirten bi beyit
 
bir edbiyat mezunu olarak divan edebaytının liselerde okutulmasına karşyım.. daha şiirin tanımının ne olduğunu bilmeyen bir öğrenciye divan şiiri, aruz vezni dayatılırsa doğal olarak o kişi şiirden de edebiyattan da soğur...
 
sembolist demiş ki:
bir edbiyat mezunu olarak divan edebaytının liselerde okutulmasına karşyım.. daha şiirin tanımının ne olduğunu bilmeyen bir öğrenciye divan şiiri, aruz vezni dayatılırsa doğal olarak o kişi şiirden de edebiyattan da soğur...

Soğumak ne kelime ki ? Lise 1 de iken öğretiyorlardı. Sadece ezbere dayalı eğitim... Güya öğrenci araştırması ön planda ... "Araştırın sorucam" diyordu hoca . :D

36 çeşit mefaüllü , failinle şeyler öğrenmiştik. Hepsini unuttum.

Edebiyat mezunu bir ustanın yanında böyle benzetmeler ayıp oluıyor ama , ben o zamanın edebiyat hocalarının eseriyim.


Bence en mantıklısı derine inmeden incelemek, ne olduğunu , tarihini vs. Eğitim sisteim zaten göçmüş , dışarıdan parayla beyin alan bir ülkenin ( ABD) eğitim sistemini "oooo çok güzel " diye müfradata dayarsan ve bundan medet umarsan böyle kalırsın işte ... Ya dışarıdan beyin alacağız ya da böyle ezik ezik toplum gelişmeye çalışacak ... Ben böyle devlet politikasına ... Tövbe tövbe
 
sembolist demiş ki:
bir edbiyat mezunu olarak divan edebaytının liselerde okutulmasına karşyım.. daha şiirin tanımının ne olduğunu bilmeyen bir öğrenciye divan şiiri, aruz vezni dayatılırsa doğal olarak o kişi şiirden de edebiyattan da soğur...

Ben Divan Edebiyatı'nın verilmesine karşı değilim ancak eğer öğrencinin edebiyat alanında da gelişimi isteniyorsa ders kapsamında mümkün olduğunca fazla şiir ve edebiyat türü verilmeli. Divan Edebiyatı'nın yanında Rus Edebiyatı'ndan da bahsedilmeli, aruz vezninin yanında İkinci Yeni gibi akımların ölçü konusundaki farkları karşılaştırılmalı. Öğrencinin ilgisinin farklı alanlara yönelmesinde çok daha etkili olur bu hem.

Türkiye'de Din Bilgisi derslerini zorunlu kılan, Türk Dili ve Edebiyatı ile Edebi Metinler derslerinde sadece Türk ırkının, kültürünün ve dilinin gelişimini etkilemiş etmenlerin içeriğe konulmasını sağlayan, Tarih derslerinde Avrupa veya kıtalararası siyasi tarih bilgisini verme gereği duymayıp Türklerin içerisinde yer aldıkları savaşların isimlerini ve tarihlerini ezberlettirmeye çalışan zihniyet hep aynı. Daha ilkokul sıralarından itibaren aynı doğrultuda işlenen dersler, aynı doğrultuda verilen bilgiler ve sonunda lata halinde mezun olan öğrenciler yetişiyor.

Neyse ki öyle öğretmenler de var ki şu MEB bünyesindeki din ve milliyetçi duyguların geziminden, bu düzenin yobazlığından son derece haberdar oldukları için ona göre hareket edebilyorlar. Ortaokul 2'deki edebiyat öğretmenim daha o yıllarda J.J.Rousseau'nun Toplum Sözleşmesi ile Montaigne'in Denemeler'ini zorunlu kılmıştı bize. Etkili olmuştur abi bende de...
 
bence şiire,debiyata başlarken atilla ilahanla,orhan veliyle,yaşar kemalle,tolstoyla başlanılmalı.... dahası dünya klasiklerini mesela bi 'suç ve ceza' yı sevdirip su gbi yutturduktan sonra Türk klasiklerni okutturmalıyız.... açıkçası, özellikle tanzimat sürecinde verilen ilk ürünler hem konu hem roman lezzeti açısından 3-4.sınıf eserler... bu romanlarla başlanılan bi edebyat sevgisi oluşturma eylemi başarısızlığa mahkumdur....
 
Geri
Üst