Tolstoy

savaş ve barıştaki betimlemeleri çok başarılıydı insanlığın savaşa karşı realist tutumunun savaşı asla haklı çıkarmayacağını ve savaşın ne kadar onurlu ve zaferlerle dolu olursa olsun sonunda insanlığın en büyük zafı olduğunu betimlemeleriyle eleştirel dille anlatıyor. kitap bir başyapıt
 
savaş ve barışı sıkılmadan okumak isteyen arkadaşlara tavsiyem baştan 50,ortadan 50 ve sondan 50 sayfa okumalarıdır.kitabın ve olayın öze kolayca kavranabilir ancak kişiler ve ayrıntılar açıkta kalır.
tolstoy'un başarılı olduğu alan fiziksel ve görsel betimlemelerdir.dikkat edildiyse neredeyse hiçbir eserde bir kişinin ruhsal betimlemesi,psikolojik çözümlemesi yapılmaz.bu da onun yazarlığı olsa gerek.
senaryoları ise gayet iyidir ve bana göre en iyisi İvan ilyiç'in ölümü eserinin senaryosudur.bu gerçekler bakımından da bize bir derstir.o ufak ve basit yara o büyük,tanınmış ve toplumda iyi bir yeri olan koskoca ivanı nasıl da ölüme kadar götürmüştür.ufak ayrıntılara da dikkat edilmesi gerektiğini böyle çarpıcı bir şekilde önümüze koyar tolstoy!
anna karenina ise çoğuna göre aşk romanından başka bir şey değildir,ancak bu eserde o zaman toplumunun sosyal durumu bu tarz bir senaryoyla anlatılıyor ve bu her kadının ve kocanın başına gelebilecek bir facia.o dönem bu tarz ayartmalar çok fazla ve tolstoy da konusunu bununla takip etmiş.
 
şuan dirilişi okuyorum fakat istedıgım akıcılıga sahıp degıl en azından dil beni sıktı,güncellenmemiş eski bir çeviri okuyorum belkıde ondandır!
 
Bende "diriliş" i okumamıştım geçen hafta aldım,dil zaman zaman zorluyor doğrudur,fakat hikaye'nin akıcılığı kapatıyor bu açığı...romanın ya da yazarın zorlaması değil de rusça'dan çeviri de Türkçe karşılık bulmada kasılmış olabilir...bendeki iletişim yayınlarından 2004'de yayımlanan 2. baskı...önceki baskılarıyla arasında fark olduğunu sanmam.
 
lhectorl demiş ki:
Bende "diriliş" i okumamıştım geçen hafta aldım,dil zaman zaman zorluyor doğrudur,fakat hikaye'nin akıcılığı kapatıyor bu açığı...romanın ya da yazarın zorlaması değil de rusça'dan çeviri de Türkçe karşılık bulmada kasılmış olabilir...bendeki iletişim yayınlarından 2004'de yayımlanan 2. baskı...önceki baskılarıyla arasında fark olduğunu sanmam.
Rusça'da semantik açıdan dünyaları anlatan öyle sözcükler var ki, Türkçe'ye çevirirken o sözcüğün karşılığı olan kelime yetersiz kalabiliyor. Bu nedenle çevirinin özellike direkt Rusça'dan yapılmış olmasına ve çevirmeninin iyi bir çevirmen olmasına dikkat edilmelidir. Kötü çeviri sorunu özellikle diğer dillerden, yani orjinali Rusça olan eserin Fransızca'dan, İngilizce'den çevirilerinde boy gösteriyor. Rus Edebiyatı eserlerinin çevirilerinde Nihal Yalaza Taluy, Mehmet Özgül ve Ataol Behramoğlu gibi isimler tercih edilmelidir. ;)

Sevgiler...
 
silent_guitar demiş ki:
Rusça'da semantik açıdan dünyaları anlatan öyle sözcükler var ki, Türkçe'ye çevirirken o sözcüğün karşılığı olan kelime yetersiz kalabiliyor. Bu nedenle çevirinin özellike direkt Rusça'dan yapılmış olmasına ve çevirmeninin iyi bir çevirmen olmasına dikkat edilmelidir. Kötü çeviri sorunu özellikle diğer dillerden, yani orjinali Rusça olan eserin Fransızca'dan, İngilizce'den çevirilerinde boy gösteriyor. Rus Edebiyatı eserlerinin çevirilerinde Nihal Yalaza Taluy, Mehmet Özgül ve Ataol Behramoğlu gibi isimler tercih edilmelidir. Wink

Bende dikkat ederim orjinal dilde çeviri olmasına...bendeki baskı;Ergin Altay'ın rusça'dan çevirisi...
Aslında yazarı tanımak,kullandığı dili çözebilmekle,kullandığı kelimelere yüklediği anlamlarla yapılacağından çeviri dili daha da önem kazanıyor.
Özellikle felsefi kitaplar'da bu açık öyle bariz ortaya çıkar ki,sadece kelimelerin çevrilmesi yetmez,kelimlerin o dilde kullanıldığı anlamları ve yazarın hangi anlamda kullandığını belirten açıklamalar aynı sayfada dipnot olarak verilir.
Bir örnek verirsek; Aristoteles'in "ruh üzerine" adlı eserini fransızcadan türkçeye çeviren,doç.dr.zeki özcan...öyleki kitabın her sayfası yarı yarıya;çevrim ve açıklamalar şeklinde...Tabi durum senin de değindiğin başka dillerden çevrilen bir kitap olduğunda orjinal dil,çevrilen dil ve kendi dili'ndeki ilişkiyi kurabilmek,ihtisas gerektiren bir hal alıyor.
 
Uzun sayılabilecek bir süredir Rus Edebiyatı ile ilgileniyorum sanırım. Çok fazla eser okudum diyemem ama o eski, belki biraz da sıcağın küf kokusunu üzerinde barındıran düzensiz şehirlerin olduğu romanlar ilgimi çekmiştir hep. Sokaklarda sarhoş gezen insanlar ve günlük sorunlar..

Ardından Anna Karenina çıktı karşıma ve aldığım cesaretlendirici telkinlere rağmen pek beğenemedim. Tolstoy'u Savaş ve Barış'ın ardından neden yarım bırakmıştım ki zaten diye düşünüyordum oysa.. Ağır bir roman yazmış gerçekten, köylünün taa dibine kadar inmiş.. :) Bitireli 2-3 ay kadar oldu sanırım; ama anladım ki Dostoyevski'yi hiç birine değişemeyeceğim.

Neyse; kayıp olarak bakmıyorum, Türk Edebiyatı'na yönlendirdi beni yeniden, güzel de oldu.. :) Şimdi Reşat Nuri Güntekin, Orhan Pamuk ve Kemal Tahir arasında gidip geliyorum, mutluyum..
 
tolstoy benim için en iyi düşünen ve anlatabilen yazardır...bazıları dostoyevski ile kıyaslar tolstoyu ama bana göre tolstoy daha büyüktür...

savaş ve barış
anna karenina
diriliş
ivan ilyiçin ölümü
kazaklar

mutlaka herkesin okuması gereken başyapıtlar....

bir de "hayat üzerine düşünceler" de inançlarla bilimsel ögeleri kıyaslar,ölümü ve yaşamı sorgular,bu konularda tereddüte düşenler için en ideal kaynaktır...
 
diriliş kitabını bende okumuştum gerçeten hoş zaten tolstoy olsun edgar allen poo olsun güsel yazıolar yanı tesekkürler buarada :)
 
Diriliş,Savaş ve barış, Anna karenina,Edebiyat tarihinin üç büyük başyapıtı ve bu eserlerin yaratıcısı; büyük usta Tolstoy'u,saygıyla selamlarım.
 
harp ve sulh serısı var.cok cok uzunlar cıltlık kıtaplar.tamam uzun soğuk rusya gecelerınde yazmıs TOLSTOY ama bakalım bızım o kadar vaktımız var mı bunları okumaya :cry:
 
Geri
Üst