Şimdi başlık biraz clickbait oldu, başlığa aldanmayın, iki sebepten çok da iddialı konuşamayacağım: 1. Aşağıdaki örnek dışında 'relic' yapma tecrübem ve niyetim olmadı. 2. Relic kurumuna inanmıyorum.
'E ne diye böyle bir başlık açtın?' diyorsunuz, haklısınız. Aşağıdaki spesifik örnek üzerinden kendi tecrübemi, hatalarıyla vs. anlatayım da birinin işine yarar belki.
Evet, aslında relic nasıl yapılır sorusunun cevabı basit: Çalarak. Şaka yapmıyorum. Gerçekten başarılı bir eskitme, gerçekten doğal şekilde eskiterek oluyor. Fakat şunlar da var:
Kitabı karıştırırken gerçekten çok güzel gitarlar görmek mümkün. Ben aradan çok da hor kullanılmamış bir nocaster bir de esquire beğendim ve onları taklit etmeyi kafaya koydum. Bahse konu gitarlar şunlar:
Şimdi işin benim için en zor kısmı uygun vernik bulmak oldu. Çünkü ilk denememde uyguladığım vernik değil çatlamak, neredeyse çizilmiyordu bile. Normal biri gider boya ustalarıyla vb. konuşur ve eskitme için uygun vernik arardı. Şimdiki aklımla bunu yaptığımda bu tür vernikleri Türkiye'de bulmanın mümkün olduğunu öğrendim (bu arada bu tür nitrolar boya ustalarımız tarafından 'kalitesiz' olarak niteleniyorlar ama gitar camiası biraz deli olduğu için biz bunları kovalıyoruz). Her neyse biraz acemilik biraz da imkan olması sebebiyle gemici bir tanıdığa binbir zahmet ABD'den aldırıp Behlen marka vernik getirttim. Pişmanım, yine olsa yine yapmam.
Bu arada bu Behlen'i de uygularken epey hata oldu. Tinerle karışma oranları, uygulama hataları vb.... Hatta iki defa verniği kazıdıktan sonra elimdeki kutu işe yetmeyecek gibi gelmeye başladı. En sonunda elimdeki dandik kompresör ve sınırlı tecrübeyle ince iş yapmaya çalışma inadını bırakıp gidip Karaköy'de verniği uygun piment ve tiner ile karıştırtıp spreye bastırdım. Sprey ile uygulama daha iyi oldu. Hatalar kusurlar yine oldu ama 70 sene öncesinin üretimini ve aradan geçen 70 senenin hasarını taklit etmeye çalışmanın en güzel yanı o. Mesela su zımparası aşamasında (yani bu aslında polisaj öncesi zımpara kastedilen ben su falan kullanmadım hiç) ve polisajda kenarda patlaklar olunca kasmıyoruz çünkü onlar zaten 70 senelik bir gitarda beklendik şeyler.
Bu arada sap ve gövde iki ayrı nitro vernik atıldı. Sapa modern bir nitro kullandım dolayısıyla ekstra sağlam oldu ve bir türlü aşınmak bilmedi. Epey uğraştıktan sonra çatlama yaptı ama o da ısı değişimlerinde gözlenebiliyor, hava sıcaksa vb. çatlaklar gözükmüyor. Geçenlerde sapı söküp baştan zımpara ve polisajla verniği çok çok incelttim. Şansıma hiçbir yeri de patlatmadım. Şimdi artık klavyenin normal çalımla aşınmasını bekliyorum. Yine olmazsa ileride söküp kazıyıp baştan farklı bir vernik uygularım ama neredeyse eminim ki gerek kalmayacak.
Gövdeyi eskitmeye gelince. Burada temelde 70 senelik bir Blackguard görüntüsünü yakalamak için nitro verniğe yapılması gereken üç işlem var.
Benim relic tecrübemden şimdilik aklıma gelenler bunlar. Fotoları da ekliyorum. Çayırda gitar fotosu çekmek niye var bilmiyorum ama yoğun talep üstüne ben de çayırda çektim.
'E ne diye böyle bir başlık açtın?' diyorsunuz, haklısınız. Aşağıdaki spesifik örnek üzerinden kendi tecrübemi, hatalarıyla vs. anlatayım da birinin işine yarar belki.
Evet, aslında relic nasıl yapılır sorusunun cevabı basit: Çalarak. Şaka yapmıyorum. Gerçekten başarılı bir eskitme, gerçekten doğal şekilde eskiterek oluyor. Fakat şunlar da var:
- Her malzeme aynı şekilde eskimiyor. Çoğu zaman 'relic' deyince insanların aklına gelen 50'ler, 60'lar gitarlarının eskimiş halleri. Tek sorun üretim teknikleri değişti. Nitro cilayla mesela poliüretanın aynı eskimediğini biiliyoruz. Fakat günümüz teknolojisiyle üretilen ve 'nitro' dediğimiz verniklerin de aslında 50-60 sene öncesine göre çok gelişmiş ve sağlam olduğunu biliyor muyuz? Yani nitro diye alıp kullandığımız vernik de yine beklediğimiz şekilde eskimeyebilir.
- Eskime vs. hor kullanma mevzu. Şimdi bir gitarı herkesin tutuşu, çalışı vs. farklı. Gitara bakma şekli de farklı. Yani bazısı örneğin klavyeyi öyle bir kavrar ki perdelerde iki haftada vadi açılır. Bazısının parmak ve tırnakları demirdendir, klavyede vernik aşınır, hatta ağaçta oyuklar oluşur. Bazısı gitarını çalıp siler ve kutusuna kaldırır. Bazısı kenara atar. Bunların hiçbirine yönelik normatif bir yargım yok. Fakat tutarlılık ve sağduyu esas. Yani böyle bir eskitme işine girecekseniz aklınızda gitarın yaşamını kurgulayın. Ona göre yapacağınız işlemlerde tutarlı olmaya çalışın.
- Enstrümana saygı. Sonuçta elinizdeki bir çalgı. Yaptığınız işlemler nihai olarak çalgıyı kendi amacından uzaklaştırmamalı bence. Düzeltemeyeceğinizi düşündüğünüz hataların riskini almayın.
Kitabı karıştırırken gerçekten çok güzel gitarlar görmek mümkün. Ben aradan çok da hor kullanılmamış bir nocaster bir de esquire beğendim ve onları taklit etmeyi kafaya koydum. Bahse konu gitarlar şunlar:
Şimdi işin benim için en zor kısmı uygun vernik bulmak oldu. Çünkü ilk denememde uyguladığım vernik değil çatlamak, neredeyse çizilmiyordu bile. Normal biri gider boya ustalarıyla vb. konuşur ve eskitme için uygun vernik arardı. Şimdiki aklımla bunu yaptığımda bu tür vernikleri Türkiye'de bulmanın mümkün olduğunu öğrendim (bu arada bu tür nitrolar boya ustalarımız tarafından 'kalitesiz' olarak niteleniyorlar ama gitar camiası biraz deli olduğu için biz bunları kovalıyoruz). Her neyse biraz acemilik biraz da imkan olması sebebiyle gemici bir tanıdığa binbir zahmet ABD'den aldırıp Behlen marka vernik getirttim. Pişmanım, yine olsa yine yapmam.
Bu arada bu Behlen'i de uygularken epey hata oldu. Tinerle karışma oranları, uygulama hataları vb.... Hatta iki defa verniği kazıdıktan sonra elimdeki kutu işe yetmeyecek gibi gelmeye başladı. En sonunda elimdeki dandik kompresör ve sınırlı tecrübeyle ince iş yapmaya çalışma inadını bırakıp gidip Karaköy'de verniği uygun piment ve tiner ile karıştırtıp spreye bastırdım. Sprey ile uygulama daha iyi oldu. Hatalar kusurlar yine oldu ama 70 sene öncesinin üretimini ve aradan geçen 70 senenin hasarını taklit etmeye çalışmanın en güzel yanı o. Mesela su zımparası aşamasında (yani bu aslında polisaj öncesi zımpara kastedilen ben su falan kullanmadım hiç) ve polisajda kenarda patlaklar olunca kasmıyoruz çünkü onlar zaten 70 senelik bir gitarda beklendik şeyler.
Bu arada sap ve gövde iki ayrı nitro vernik atıldı. Sapa modern bir nitro kullandım dolayısıyla ekstra sağlam oldu ve bir türlü aşınmak bilmedi. Epey uğraştıktan sonra çatlama yaptı ama o da ısı değişimlerinde gözlenebiliyor, hava sıcaksa vb. çatlaklar gözükmüyor. Geçenlerde sapı söküp baştan zımpara ve polisajla verniği çok çok incelttim. Şansıma hiçbir yeri de patlatmadım. Şimdi artık klavyenin normal çalımla aşınmasını bekliyorum. Yine olmazsa ileride söküp kazıyıp baştan farklı bir vernik uygularım ama neredeyse eminim ki gerek kalmayacak.
Gövdeyi eskitmeye gelince. Burada temelde 70 senelik bir Blackguard görüntüsünü yakalamak için nitro verniğe yapılması gereken üç işlem var.
- Vernik çatlamaları: Isı değişiminden dolayı zaman içinde esnekliğini yitiren vernik çatlıyor. Gerçekten boya ustalarına falan gösterince dehşete kapılıyorlar, hatta bu görüntüyü yakalamak istediğinizi söylediğinizde sizi boya fırınına falan atmaya çalışabilirler ama dediğim gibi biz gitarcılar biraz değişiğiz. Neyse, buna uygun bir vernik kullandıysanız bu görüntü işin en kolay kısmı. İnternette sayısız video var. Temelde yapılması gerenek verniği ani ısı değişimlerine maruz bırakmak. Yani yüzeyi saç kurutma makinesiyle (verniği yakmadan!) ısıtın sonra da ne bileyim diziniz ağrıdığında vb. koyduğunuz buz kompresi dayayın. Çatırt. Bazısı hava spreyi vb. kullanıyor, o da olur ama ben buz kompresiyle epey iş yaptım.
- UV'ye maruz kalan cilanın renginin solması, sararması: Bu da aslında nispeten kolay ama biraz sabır isteyen bir işlem. Yani gitarı zaten evde ışık alan bir yerde bırakınca olacak zaten. 'Kalitesiz' nitro kullanınca daha da çabuk olacak. Fakat gerçekten risk seviyorsanız, gitarı toplayıp direk yaz güneşine bırakın. Bir haftaya solar, sararır. !!YALNIZ!! sapınız çarpılabilir, Gitarınız çatlayabilir, elektronikleriniz eriyebilir. Yani bu riskli ve epey yüksek riskli bir iş. Oluşabilecek sorunları göze alamıyorsanız hiç o topa girmeyin. Bırakın efendi efendi kendi ritminde solsun. Ben şanslıydım bu dediklerim olmadı. Bir tek perde uçları kenarlardan fırladı ki zaten son tesfiyeyi yapmış olmadığım için beni zorlamadı.
- Eskitme, hasar verme: Burada aslında gitarda kullanım sırasında oluşabilecek eskimeyi yapmaya çalışıyorsunuz. Benim 'relic' olayında en sevmediğim kısım da bu. Kendi kendine eskimeyen gitarlara zarar vermek garip geliyor. Kenarlarda polisaj sırasında oluşabilecek ufak kusurlar bir kenara. Bu ikilemi (Blackguard replikası yapmak ama doğal olmayan eskimeye marız bırakmamak) aşmak için bence son derece yaratıcı bir çözüm uyguladım. Biraz pahalı ama. Çocuk yaptım. Evet, bir gitarı relic yapmak için en kestirme yöntemi açıklıyorum şimdi: Gitarı çocuğa veriyorsunuz. Devirir, üstüne basar, yerlerde sürükler vs. Tüm bunların sonucunda elinizde olabilecek en gerçekçi relic işi olur çünkü işin içinde yapmacıklık yok. Çocuk taammüden yapmıyor. Mesela benim replikada köprünün üstüne takılan ashtray kapağın gövdede bıraktığı ezilme izi var. Çocuk üstünde zıpladı. Kenarlarda CV yapıştırıcı ile onardığım vuruklar var. Çocuk gitarı yere attı. Kafada vuruklar var. Çocuk tavayla vurdu. vs. vs. Benim gitarda çocuk tarafından yapılmayan tek eskitme arkadaki kemer izleri. Bunu da elime tornavida alıp yapmadım. Gitarı asıp evde atlaya zıplaya çaldım. Hiç zor olmadı. Hatta çatlayan/ezilen yerleye üstümdeki kıyafetin pimentleri nüfuz etti gayet de doğal oldu çünkü doğal.
- Tel yüksükleri. Şu fotoda görebileceğiniz gibi erken dönem Blackguard'ların çoğunda bunlar muntazam değil. Yamuk yumuk.
- 12. perde noktaları. Bunların birbirine yakınlığını tam hesaplayıp uygulayabildiğimden emin değilim. gözüme iyi duruyor ama bilemiyorum.
- Eşik. Eski blackguardların çoğunda orijinalliği bozmamak adına eşik bence berrrrbat hale gelmiş. Teller iyice gömülmüş vs. Böyle bir saçmalığı uygulayamazdım. Benim kestiğim eşiklerde tel yuvaları ince tellerde en fazla tel kalınlığı kadar, kalın tellerde telin kalınlığının yaklaşık yarısı kadar olur. Nokta.
- Elektronikler. O dark circuit'i de, blend kontrolü de denedim ama beğenmedim. Standard 3 yollu tele kontrolünde karar kıldım.
- Perde işçiliği. Kimse kusura kalmasın, benim perdelerimin uçları böyle {insert seksist metafor here} gibi yuvarlak olacak.
Benim relic tecrübemden şimdilik aklıma gelenler bunlar. Fotoları da ekliyorum. Çayırda gitar fotosu çekmek niye var bilmiyorum ama yoğun talep üstüne ben de çayırda çektim.
Son düzenleme: