-----------------------------------------
Murat Özer
Büyük stüdyolardan bağımsız olarak çekilen, genellikle yaratıcılarının özverili çabalarıyla gerçekleştirilen ve ‘stüdyo filmleri’yle karşılaştırılamayacak kadar düşük bütçeye sahip filmleri bünyesinde toplayan bir tür ya da akım diye tanımlayabiliriz ‘bağımsız sinema’yı. Bu ‘isyankâr’ akım, dünyanın her ülkesinde kimlik bulma şansına sahip gibi görünmesine karşın, temelde ve özellikle Amerikan sinema endüstrisi içinde (aslında dışında) varlığını sürdürür.
1950’lerde Roger Corman ve Samuel Fuller’i tanımamızı sağlayan, 1960’larda Dennis Hopper, John Cassavetes gibi ‘kült’ isimlerle anlamını bulmaya başlayan, Abel Ferrara, Henry Jaglom, Jim Jarmusch, Spike Lee, Jon Jost, Robert Kramer gibi yönetmenlerin çabalarıyla sağlam adımlara kavuşan, 1990’lar- da Hal Hartley, Alexandre Rockwell, Quentin Tarantino, Gregg Araki, Todd Solondz, Kevin Smith gibi yaratıcılıkta sınır tanımayan ‘taptaze’ gençlerin istilasına uğrayan bağımsız sinema, şimdilerde bağımsız olmanın ötesinde roller üstleniyor. 1990’ların ikinci yarısından sonra zirvelerini yaşayan akım, 7. sanatın ‘tıkanma’ belirtileri gösterdiği bu dönemde ‘yeni bir soluk’ olarak dünya sinemasına bir kez daha ‘şahlanma’ fırsatı tanıyor.
Bağımsız sinema, giderek Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkede etkisini göstermektedir. Türkiye’de de kendi koşullarını ve kurallarını (ya da kuralsızlıklarını) yaratan Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan, Serdar Akar, Derviş Zaim, Yeşim Ustaoğlu gibi yeni kuşak yönetmenler, bu akımın getirdikleri üzerinde son rötuşları yaparak doludizgin ilerliyorlar.
-----------------------------------------
İnternette rastladım paylaşmak istedim...
Konuya dönersek;
Bağımsız sinemanın yükselişi birbirinin benzeri onlarca popüler filmin kısır döngüsünden sıkılan izleyicinin farklılık arayışından kaynaklanıyor, ayrıca muhalif ama yetenekli aktör veya aktrislerin sanat adına birşeyler yapma içgüdüsüyle bu tarz filmlerde rol alması tarzı popülerleştirmeye başlıyor ama kötü anlamda değil, bağımsız sinemada herzaman daha yaratıcı, daha cesur, daha kaygısız ve daha içerik sahibi filmler yapılıyor, deneysel sinema için bir platform oluşturuyor ve sinemayı zenginleştiriyor...
Miramax, Fox Searchlight, Focus Features gibi bağımsız filmleri dağıtan şirketlerin, büyük şirketlerle ilişkileri olduğu biliniyor, peki bu ilişkiler bağımsız sinemanın yararına mı? zararına mı?