Blackstar ile röportaj
4 yıl süren sessizlikten sonra, Northampton`da dizayn edilip Kore`de üretilen dünyanın en iyi amplileri ile ilgili merak edilen gerçekleri öğreniyoruz.
Guitarist Magazine, Nisan 2008 – Röportaj : Nick Guppy, Türkçe Çeviri : Barış Güres
4 yıl önce
Ion Robinson ve
Bruce Keir, Marshall Araştırma & Geliştirme departmanından bazı başka
Marshall çalışanları ile birlikte ayrıldıklarında, bütün endüstride bundan sonraki yol haritaları merak ediliyordu. Bu sessizlik ardı ardına piyasaya çıkan ürünlerle sona erdi. Blackstar, Valve-Powered Pedallarını takiben
Artisan Serisi el yapımı amplileri piyasaya sundu; Ian ve Bruce`un tüm bu süre içerisinde neler yaptığını bize anlatıyor. Blackstar`ın ilk amplileri, yüksek kaliteli yapısı ve çok-katmanlı-hassas tonları sayesinde en pahalı Amerikan amplileri ile eş segmentte. Artık Kore`de üretilmeleri nedeniyle de son derece ulaşılabilir durumdalar. Ian ve Bruce ile biraraya gelip, en üst seviye A100`leri ve Marshall`dan neden ayrıldıklarını konuştuk...
Ian Robinson : "Eğer elektronik ve rock gitar işi ile ilgiliyseniz, Marshall`da ampli dizaynı yapmak dünyanın en iyi işidir ve biz bu ayrıcalığı yaşadık. Bununla beraber, Marshall`da ampli dizaynı ile uğraşıyorsanız doğal olarak odaklandığınız nokta müşterilerin marka`dan bekledikleri dizaynları gerçekleştirmektir, yani belli görünüm, ton ve cevap`lar üretirsiniz. Bruce`la birlikte Marshall için uygun olmayacağını düşündüğümüz bir çok yeni ürün fikrimiz vardı ve zamanla anladıkki bunları hayata geçirebilmemizin tek yolu kendi üretimimizi yapmaktı. Sonuç olarak geldiğimiz noktada, var olan potansiyelimizi hayata geçirebilmek için ayrılma kararı aldık. Geçen sene içinde Pedal serimizin lansmanını yaptık, ve artık nihayetinde üzerine konuşabileceğimiz amplileri de piyasaya sunduk."
Belli ki Blackstar en üst segment ürünler üretme amacıyla yola çıkmış...
Bruce Keir : " Dünya çapında ses getirecek ürünler yapabilecek kapasitemiz olduğunu zaten biliyorduk. Bu düşünceyle haraket ettiğimiz için daha azına hiç bir zaman razı olmadık"
IR: "Paul ile birlikte ( Paul Hayhoe – Satış ve Pazarlama Direktörü ) yaptığımız herşeyi büyük bir dikkatle ele aldık ve ilk altı ay sadece iş planlamasına odaklandık. Üretim planlaması, satış, pazarlama gibi konuları çözümledik. Çok sıkıcı gözüktüğünü biliyorum, ama sıkıcı olmaktan daha ötesi planlamalar sonucunda farkettik ki ilk iki buçuk yıl boyunca hiç bir şey kazanamıyacak olmamızdı ; elimizde sadece bu işi çok iyi yapabileceğimize olan inancımız vardı."
BK: "Bu süre içerisinde sadece pedallar için araştırma ve geliştirme sürecine odaklandık, bu kısa vadede bizim finanasmanımızı sağladı. Sonuçta önümüzü görmeyi başarabiliyorduk ama genede bu bizim için çok büyük bir inanç testiydi.
Ve en sonunda, tam üç buçuk yıl sonra bu pedallar günışığına çıktı...
IR: " Frankfurt 2007 de, henüz tam üretim aşamasına gelmediğimiz sırada! Özetle işin ticari kısmı ile sadece altı aydır uğraşıyoruz ve herşeyin bu kadar çabuk geçmesi inanılmaz.
Bu kadar uzun ve zahmetli bir planlama ve geliştirme sürecinden çıkıp ürünleri tamamen tasarladıktan sonra, Kore fabrikasına geçiş yaparak bu ürünlerin gerçek hallerini görmek nasıl bir duygu?
IR: " Tüm duygular bir arada..korkutucu, tatmin edici "
BK: " ...ve motivasyon verici. Benim için geçen sene Frankfurt`ta geçirdiğim zaman mükemmel bir motivasyon kaynağıydı. Ürünlerin üzerinde markamızı görmek anlatılamaz bir duyguydu. İnanılmaz bir yolculuktu, sadece iş anlamında değil, yaptığımız araştırma ve geliştirmeleri gerçek hayata geçirebilmek."
Kore`de fabrika kurmak işin en önemli kısmıydı diyebilirmiyiz?
IR: " Üretimi İngiltere`de yapmamaya karar vermemiz en temel seçimdi. Kalite açısından burada mükemmel işler çıkıyor bu doğru ama aynı kaliteyi uzak doğuda da yakalamanız fazlasıyla mümkün. Bu tamamen üretim yapınızı nasıl yönettiğinizle, iletişim kabiliyetiniz ve üretim ortaklarınızın kalitesiyle alakalı bir durum. Doğru işleri yaparsanız, uzak doğu`da da batı`da olduğu kadar iyi bir ürün çıkartmak pekala mümkün. Her şeyden daha önemlisi ise; yakaladığımız kalite ile Batı üretimi standartları dahi aştığımızı düşünüyorum.
Sizi yolun en başında ampli tasarımı yapmaya iten şey neydi?
IR: " Tüm hayatım boyunca gitar çaldım. Salford Üniversitesi elektronik ve müzik teknolojisi okurken bütün firmalara, onlar için ampli dizaynı yapmak istediği söyledim; tabiki bütün cevaplar olumsuzdu. İlan duvarlarında " Bizim için British Antartic Survey`de çalışırmısınız?" yada" Çamaşır makinamız için yeni bir zamanlayıcı dizayn etmek istermisiniz?" gibi şeylerle karşılaşırdım. Son final sınavımdan hemen önce üzerinde Marshall logosu bulunan bir ilan gördüm, ilanda " Junior Amplifier Tasarımcıları aranıyor" yazıyordu. Böylece üniversiteyi bitirmeden hemen önce işe girdim. Sanırım o zaman için aradıkları modern bir rock tarzında çalan birisiydi, bende buna uygundum. Bu işe girmek benim için gerçekleşen bir rüyaydı. Gerisi ise tarih.
BK: "Ben tam anlamıyla bunun için doğmuştum... babam BBC`nin Uzak Doğu yayın sorumlusuydu. O zamanla ilgili çok fazla şey hatırlamıyorum,en çok aklımda kalan oradaki kısa dalga yayın istasyonuydu. Daha sonra babam, o zamanlar için en büyük kısa dalga yayın istasyonunun Cumberland`daki kurulumu için İngiltereye geri döndü. Bir süre bu bölgede yaşadık, günlerimin büyük bir kısmını savaştan kalma valve radyo vericilerinin bulunduğu yerlerde geçirdim. Bir gün, babamın sorumlu olduğu yerlerden birinden sökülen ve işe yaramayan çok miktarda 1943 valve radyo vericileri elime geçti. Bunların hepsini eve götürerek incelemeye başladım ve elektroniğe olan ilgim bu şekilde başladı. Bundan bir süre sonra büyük abim bir elektro gitar gitar aldı ve onunla birlike bir ampli yapmaya başladık. Cumartesi günleri Carslie`daki bir müzik dükkanında elektronik cıhazlar tamir etmeye başladım. Burada Marshall, Laney, Selmer, WEM gibi cıhazları tanıma imkanım oldu. Daha sonra yapacak hiçbirşeyim olmadığı için Üniversite`ye gittim ve mezun oldum. Çamaşır makineleri için zamanlayıcı mekanizmaları tasarlamak istemediğim için, güç azaltıcı cıhazlar ürettiğim küçük bir işletme kurdum. Bu konuda inanılmaz başarılı olduğumu söyleyemem ama en azından kazandığım parayla devrelerin yapılarıyla ilgili araştırma ve geliştirme yapma fırsatım oldu. Daha sonrada Marshall`da çalışmaya başladım.
Artisan serisi piyasada, bundan sonraki adımlar neler?
IR: " The Series One, eşzamanlı yüksek sesli ampliler. Bu seri çok farklı olacak, radikal değişiklikler bekleyebilirsiniz. Bu seri için yaptığımız bütün araştırma ve geliştirme bu iddia ile şekillendi. Bunu söylemek heralde adil olur.
BK: " Bu seride sadece farklı olmak için farklı olmaya çalışmadık. Birçok ampli tasarımcısı, egoları yüzünden çok farklı olmaya çalışıp, denenmiş ve kendini ıspatlamış teknolojileri tercih etmek yerine, başkalarının tasarladığı şemaları kendilerininmiş gibi göstererek çalışabiliyor. Böyle bir yaklaşım benim için yeterli değil. Ben her zaman devre yapılarının neden bazı spesifik tonlar ürettiğini anlamaya ve neden bazı seslerin diğerlerine göre tercih edildiğini bulmaya çalışmışımdır. Bu anlayış, Series One`ın arkasındaki mantıkdır. Bu seri`de kendini ıspatlamış teknikler ile birlikte yepyeni teknolojileri harmanladık ve ortaya mükemmel bir bileşim çıktı.
Blackstar adı nereden çıktı?
BK: " Bitmeyen toplantılar yaptık. Markalar ile ilgili tescil araştırmaları yaptık. Tüm bu çalışmaların sonunda Blackstar`a karar verdiğimizde, keşke en başından bu isme karar verseydik diye düşündük.""
IR: "Buzdolabından çıkarttık!, Hayır, aslında Bruce`ın söylediği gibi çok fazla beyin fırtınası yapmıştık. Sanırım ismi öneren Richard`dı ( Richard Frost, Operasyon Direktörü ). Blackstar bazılarımızın sevdiği bir Radiohead şarkısı aynı zamanda. Kendi isimlerimizin baş harflerini yada kombinasyonlarını kullanmak istemedik. Piyasa`da bunu yapan o kadar çok kişi varki, bizde soyadlarımız yerine çok daha kalıcı ve güzel bir isim bulmak istedik. Eski çalışanlarımızdan biri`nin bize bir gün söylediği " Kafamdaki bir ses var, ve onu yakalamaya çalışıyorum" sözleri bizim için herşeyin başlangıcı oldu. Eğer bize " Ürünlerinizi tasarlarken nasıl ses vereceklerini düşünmüştünüz?" diye bir soru soracak olursanız, cevabım bu konuyla ilgili bir felsefe oluşturmadığımız olur. Egoistik konuşmak istemiyorum ama aklımızda her zaman yapacaklarımızın piyasakilerden çok daha iyi olacağı inancı vardı. Bruce`ın teknik bilgisi ve benim müzik kulağımı birleştirdiğimizde bunu yapabileceğimizi hep konuşuyorduk açıkçası. Sonuçta, olmaması için ortada hiç bir neden yoktu.
" Blackstar Sesi" diye birşey yaratmak hiç istemedik. Bizim istediğimiz şey, insanlara kafalarındaki sesi yakalayabilecekleri esnek ve mükemmel bir teknoloji sunmaktı. Zaten ana sloganımız olan "The Sound In Your Head" bunu tamamen anlatıyor. Bu bir pazarlama kandırmacası değil, bizim tüm bu duruma olan bakış açımız. Herkesin farklı bir gitarı ve farklı çalış stilleri var, dolayısıyla herkezin mükemmel tonu göreceli bir kavram. Bruce bu konuyu çok güzel açıkladı, genelde müzisyenler bir müzik mağazasına giderek var olan paket teknolojilerden kendilerine en uygun olanı seçmeye çalışmak zorunda kalıyor. Bizim felsefemiz, insanlara duymak istedikleri sesi vererek kendi kafalarının içindeki sesten ilham alarak bir şeyler yaratabilmeleri.
Sonuçta, bizim için en önemli şey bu.