Evet bu dizinin ne zaman dikkat çekeceğini merak ediyordum....
Fakat, sevgili republica, bu diziyi büyük bir kin besleyerk izleme sebebim, Battlestar Galactica'ya karşı duyduğum sevgidir. Zira Caprica, aslında sadece bilim kurgu arka planı üzerine siyasi dram dizisi olmak gibi bir amaç taşıyarak BSG'den farklı olduğunu zannetmekte (halbükü yeni BSG de her şeyin ötesinde bilim kurgu temalı siyasi dramdır) ve aslında esas BSG esnasında ortaya atılan ve gerçekliği sabitlenmiş pek çok şeye, daha ilk bölümünün ilk onbeş dakikasında ters düşüyor. Dizi, bu bakımdan sadece güzel bir bilim kurgu dizisi olarak nitelendirilip bence BSG evreninin dışına alınmalıdır. Sebeplerini en aşağıda yazacağım.
Dizinin güzelliği, yakalamayı başardığı doku. Cyberpunk ve post-cyberpunk ögeleri ile bezeli bir ortam sunuyor bize: 12 gezegene yayılmış bir insanlık topluluğunun, bu hiper-teknolojik kapasitesi ile yan yana varolan bir 1930'lar, 1940'lar Chicago/Boston/New York (Caprica için en azından) havası ve fötr şapkalı, kruvaze yaka ceketli gangsterler ile ''internette gezinen'' sanal gerçeklik aygıtlarına kendini kaptırmış gençler aslında çok başarılı bir ''atmosfer'' sağlıyor. Feci steampunk kokan zeplinlerin yanında ''holoband'' bağımlılığı, kağıt inceliğinde PDA'ler ve benzeri aletler de şu anda bile modası geçmekte olan analog formatlarla yan yana veriliyor (polis merkezi hala analog kasetlere kaydediyor sorgu odası görüşmelerini). Ki bu noktada, aslında dizi, teknolojik seviyenin sınıf farkının belirteçlerinden olduğunu izleyiciye sunarken (Greystone'ların evinin tekno-cennet olup Adama'nın sakin bir apartmanda, standart televizyonla takılması gibi) bir taraftan da teknolojik ilerlemelerin ufaktan sınıf farkını aşmaya başladığını (Sanal Dünya yerine geçen ''V-World''ün günümüz MMORPG'lerin bir adım ötedeki hali olması ve rahatça erişilebilir olması) ortaya koyuyor.
Toplumsal olarak da dizinin sunduğu düzen benzer ikilikler üzerine kurulu: cinsel kimlik bir ayrımcılık unsuru teşkil etmiyor (Sam Adama bir adamla evli ve birden fazla eş sahibi olmak yasal), ama gezegenler arası ırkçılık yoğun hissedilen bir tema (Caprica'lıların Tauron'lılara sürekli ''toprak yiyen'' diye hitap etmeleri gibi). Tauron toplumsal yapısının feci halde ''kabile'' mentalitesine dayalı olması ve bu kabilenin parçası olmanın her türlü şeye üstün gelmesi çok ilginç... üstüne bir de, Tauron kültürünün içerdiği şeref, kan, intikam, er meydanı kavramlarının Caprica'lılarda tam tersinin olması (entrika, para, kaçış ve dalavere) ve bu iki toplumun yine de iç içe bulunması aslında diziyi çok çok güzel kılmakta.
Esasında dizinin en büyük sakatlığının doğduğu olay ise, tema ve işleniş açısından diziye çok güzel yön vermiş bence. BSG'de de incelenen çeşitli tema sürerlilikleri var: terörizm konusu başta olmak üzere (Tom Zarek yok belki, ama daha derine inilmiş). Genelde dizi insanların hayatlarının tek bir olayla nasıl değiştiğini ve tek bir olayın aslında her şeyi nasıl değiştirebileceğini konu alıyor: bariz bir 11 Eylül göndermesi bu aslında. Aslında bu açıdan diziyi 11 Eylül sonrası dünyaya alegorik olarak görmek mümkün. Ama BSG'de yakalanan ''büyük olay-kişisel dram'' dengesini bu dizide de muhteşem tutturmuş vaziyetteler, en azından şimdilik: tek bir kişiyi bırakın, on iki koloniye de yön verecek olaylar, aynı anda olayların çevresindeki kişilerin hayatlarındaki ufak tefek vakalar ile aynı anda veriliyor. Hani ekibin yakaladığı ikilik çok başarılı.