Cezalı Ağaçlar Ormanı (Enstrümental Senfonik Rock)

Tek kişi olarak oluşturduğum projem "Mahzendiyar" projesinin ilk albümü olan Saklı Hikayeler Geçidi albümünün ilk şarkısını sizlere sunmak istedim. Profesyonel bir ses mühendisi veya besteci değilim fakat elimden geleni yapmaya çalıştım.



Umarım beğenirsiniz, her türlü eleştiriye açığım.
 
Daha çok film-dizi-oyun soundtrack'i gibi olmuş. Bu tarz enstrümantal senfoniler tekdüze gitmez, yer yer başka kapılar açar. Bir solo enstrüman bir yerde girer mesela. Ana melodi sürekli kendini tekrar etmiş. Bu da tek tip bir ezgi yaratmış. Emeğinize sağlık.
 
Tek kişi olarak oluşturduğum projem "Mahzendiyar" projesinin ilk albümü olan Saklı Hikayeler Geçidi albümünün ilk şarkısını sizlere sunmak istedim. Profesyonel bir ses mühendisi veya besteci değilim fakat elimden geleni yapmaya çalıştım.



Umarım beğenirsiniz, her türlü eleştiriye açığım.

Bu işin prodüksiyon tarafı çok zor, o yüzden orayla ilgili detaylı yorum yapmayacağım. Çünkü hem şarkıyı yaz, hem çal, hem miks yap, hem görselliği düşün filan... Çok zor iş gerçekten. Sadece şunu söyleyip geçeyim: Çok daha güçlü bir davul sounduna ve üst yapının miks olarak dengelenmesine ihtiyaç var; klavye/orkestra çok önde.
Şarkı kompozisyonel olarak oldukça "genç" tınlıyor. Bir şeyler var, ama bir araya getirilmesinde sıkıntılar olmuş ve eksik kalmış. İsimler ve görüntüler daha atmosferik-sinematik şeyler çağrıştırırken, kompozisyonu dinleyince aslında üzerinde vokali yapılmamış bir senfonik metal şarkısının demosu gibi duruyor.
Bu zaten işin en zor kısmı ve özellikle gitar dışında vokal-üst yapı enstrümanı yazmakla pek ilgilenmemiş kişilerin en çok sıkıntı çektiği şey. Türkiye'de yapılan amatör işlerin çoğunda aynı sıkıntı var. Şarkının kendi başına bir hikaye anlatabilmesi için "şarkı formu" denilen şeyin daha sağlam olması gerekiyor, ama riffler ile şarkı yazan kişiler genellikle bir kaç rifi bir araya getirerek bir bütünlük sağladığını düşünüyor. Böyle olunca da, sevdiği riff etrafına şarkıyı örüyor ve bu riffi duyan herkesin sıkılmadan şarkının geri kalanını da dinleyeceğini düşünüyor. Oysa insanlar böyle konularda objektif olamaz, siz o rifi bütün gün çalsanız sıkılmazsınız, çünkü onu yaratan kişi olmanın verdiği keyif başka bir şeydir. Ama dinleyici açısından o riff çok tekrar ederse anlamını yitirir, onu belli yerlere saklamak lazım. Aynı şekilde, rasgele yapılmış gibi duran varyasyonlardan da uzak durmak iyi olur.
Bence ilerideki şarkılar için net bir şablon çıkartıp (kendi kafanızda kurduğunuz herhangi bir bir şablon değil ama, kabul görmüş ve akıcılığı sağlayan bir şablon-trafik) akorları yazmayı ve işin teorisini ilerletip bunları biraz daha akıcı şekilde (gerektiğinde diminished ve augmented gibi ton dışı kromatik armoniyi de kullanarak) birbirine bağlamayı hedefleyebilirsiniz. Bu tip senfonik tabanlı işlerde mutlaka teori-armoni de işin içine girmeli. Aksi takdirde, mesela 01:24'deki gibi geçişler kulakta çözülmemiş hissi uyandırıyor, bir şeyler eksik kalıyor. O kısım sanırım Em-F şeklinde yürüyor, ancak dominant derece olan G'ye gitmiyor. Öyle olunca da G'den C'ya değil (tam dörtlü hareket), F'dan C'ye geçiş oluyor (tam beşli hareket) ve bu da yeterince güçlü tınlamıyor. Bu tip şeyler elbette tercih meselesidir, ama bunların bilinçli tercihler olması lazım. Bu tip güçlü çözülüşlerin eksikliğini duyuyorum parçada mesela, o yüzden sadece riff yazmak yetmiyor, bunların birbirine bağlanışını da düşünmek lazım.
Kolay gelsin.
 
Daha çok film-dizi-oyun soundtrack'i gibi olmuş. Bu tarz enstrümantal senfoniler tekdüze gitmez, yer yer başka kapılar açar. Bir solo enstrüman bir yerde girer mesela. Ana melodi sürekli kendini tekrar etmiş. Bu da tek tip bir ezgi yaratmış. Emeğinize sağlık.
Öncelikle eleştiriniz ve müziğe şans verdiğiniz için teşekkür ederim. Haklısınız, zaten ilk olarak bir oyun müziği projesi olarak hazırlamıştım ancak son anda verdiğim bir kararla bestenin üzerine elektro gitar, bass ve davul kaydederek en sevdiğim tür olan senfonik rock/metal tarzına çevirdim. En azından oyun müziği "vibe'ını" verebilmesine sevindim (çünkü asıl proje ve amaç ilk başta oydu). Birkaç kere dinleyince tekdüze gittiğini ben de fark ettim, bunu düzeltmek adına sonraki bestelerime daha çok dikkat edeceğim.
 
Bu işin prodüksiyon tarafı çok zor, o yüzden orayla ilgili detaylı yorum yapmayacağım. Çünkü hem şarkıyı yaz, hem çal, hem miks yap, hem görselliği düşün filan... Çok zor iş gerçekten. Sadece şunu söyleyip geçeyim: Çok daha güçlü bir davul sounduna ve üst yapının miks olarak dengelenmesine ihtiyaç var; klavye/orkestra çok önde.
Şarkı kompozisyonel olarak oldukça "genç" tınlıyor. Bir şeyler var, ama bir araya getirilmesinde sıkıntılar olmuş ve eksik kalmış. İsimler ve görüntüler daha atmosferik-sinematik şeyler çağrıştırırken, kompozisyonu dinleyince aslında üzerinde vokali yapılmamış bir senfonik metal şarkısının demosu gibi duruyor.
Bu zaten işin en zor kısmı ve özellikle gitar dışında vokal-üst yapı enstrümanı yazmakla pek ilgilenmemiş kişilerin en çok sıkıntı çektiği şey. Türkiye'de yapılan amatör işlerin çoğunda aynı sıkıntı var. Şarkının kendi başına bir hikaye anlatabilmesi için "şarkı formu" denilen şeyin daha sağlam olması gerekiyor, ama riffler ile şarkı yazan kişiler genellikle bir kaç rifi bir araya getirerek bir bütünlük sağladığını düşünüyor. Böyle olunca da, sevdiği riff etrafına şarkıyı örüyor ve bu riffi duyan herkesin sıkılmadan şarkının geri kalanını da dinleyeceğini düşünüyor. Oysa insanlar böyle konularda objektif olamaz, siz o rifi bütün gün çalsanız sıkılmazsınız, çünkü onu yaratan kişi olmanın verdiği keyif başka bir şeydir. Ama dinleyici açısından o riff çok tekrar ederse anlamını yitirir, onu belli yerlere saklamak lazım. Aynı şekilde, rasgele yapılmış gibi duran varyasyonlardan da uzak durmak iyi olur.
Bence ilerideki şarkılar için net bir şablon çıkartıp (kendi kafanızda kurduğunuz herhangi bir bir şablon değil ama, kabul görmüş ve akıcılığı sağlayan bir şablon-trafik) akorları yazmayı ve işin teorisini ilerletip bunları biraz daha akıcı şekilde (gerektiğinde diminished ve augmented gibi ton dışı kromatik armoniyi de kullanarak) birbirine bağlamayı hedefleyebilirsiniz. Bu tip senfonik tabanlı işlerde mutlaka teori-armoni de işin içine girmeli. Aksi takdirde, mesela 01:24'deki gibi geçişler kulakta çözülmemiş hissi uyandırıyor, bir şeyler eksik kalıyor. O kısım sanırım Em-F şeklinde yürüyor, ancak dominant derece olan G'ye gitmiyor. Öyle olunca da G'den C'ya değil (tam dörtlü hareket), F'dan C'ye geçiş oluyor (tam beşli hareket) ve bu da yeterince güçlü tınlamıyor. Bu tip şeyler elbette tercih meselesidir, ama bunların bilinçli tercihler olması lazım. Bu tip güçlü çözülüşlerin eksikliğini duyuyorum parçada mesela, o yüzden sadece riff yazmak yetmiyor, bunların birbirine bağlanışını da düşünmek lazım.
Kolay gelsin.
Öncelikle ayrıntılı ve değerli eleştirileriniz için teşekkür ederim. Gerçekten bu tür eleştiriler, müziğimi geliştirmeme yardımcı oluyor. Sonuç olarak insanız ve hatalar yaparak hata yapmamayı öğreneceğiz.

Prodüksiyon tarafının zorluğunu kabul ediyorum ve üzerinde çalışıyorum. Davul soundu konusunda, davul çalmayı bilmediğim ve elektronik bir davula erişimim olmadığı için ücretsiz VST kullanmayı tercih ettim, tabi bundan sonra daha güçlü bir davul sounduna odaklanacağım. Orkestra dengesini gözden geçirip iyileştirsem iyi olur, haklısınız. Teorik bilgi ve harmoni konusundaki önerileriniz için de teşekkür ederim. Geçişlerin daha etkili ve güçlü olmasına dikkat edeceğim, biraz dinledikten sonra gerçekten içimde bir boşluk hissi uyandırdığını fark ettim. Proje ilk başta oyun müziği içindi bu yüzden şarkı formunu ve geçişleri oldukça basit tuttum. (Ve elektro gitarda hâlâ acemi olduğum için kompleks bir şeyler yazmaya çekindim) Eleştiriniz için teşekkür ederim, size de kolay gelsin.
 

Geri
Üst