Eyvallah! Benim için de gerçekten hala şaka gibi ama değil 🙂 Anlatayım;
4-5 ağustos 2006 tarihlerinde David Gilmour'un On an Island turnesi kapsamında Venedik konserlerine gitmiştim ama soundcheck sırasında sahnenin sol üstünde olan çökme nedeniyle konserler iptal oldu. Tabiki 4 ağustos cuma akşam üzeri yaşadığım hayal kırıklığı ve üzüntüyü anlatmama gerek yok.. Konsere Fransa'dan gelen arkadaşım ile-ki 15-16 Mart 2006 Paris David Gilmour konserlerinde tanışmıştık- Venedik sokaklarında dolaşırken Phil Manzanera'ya rastladık, ve hemen fotoğraf çektirdik. Manzanera ilerlerken Ozan'a dedim ki; hadi takip edelim, bence otele gidiyor. Ve evet, otele gitti, Hotel Gritti Palace. Otelin deniz kıyısındaki açık restoranına dışarıdan bir göz atmak istedim ve Gilmour ve tüm ekip yemeklerini bitirmiş, sohbet ediyorlardı, normal olarak çıldırdım 🙂 sonra planı yaptık, Gilmour restorandan çıkıp lobby'den geçecek ve oradan da odasına çıkacak diye düşünerek, üzerimizde David t-shirleri ile lobby'e oturmak istedik ama normal olarak otel görevlileri bizi dışarı çıkardılar. Durum kötüydü ama bu kadar yaklaşmışken onu görmeden gidemezdik! Daha sonra restoranı görecek şekilde gözetlemeye başladım, yine plan aynıydı, Gilmour'u lobby'de yakalamak!! Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra Gilmour ayağa kalktı, 5 dakika kadar Richard Wright ile restoranı lobby'e bağlayan kapının önünde sohbet ettikten sonra Polly ablamızla lobby'e doğru hareketlendi. Bunu gören ben, büyük bir hızla otelin kapısına gelip içeri dalmaya çalıştım ancak otel görevlileri içeri girmeme izin vermiyolardı. Bu arada Gilmour lobby'den geçmiş, asansörlere doğru ilerleyerek benim bulunduğum kapıya arkasını dönmüştü. Son bir gayret ile kapıyı açtım ve son ses bağırdım; "Mr Gilmour we've come from Turkey"!! iki adım daha attı ve döndü ve bana doğru ilerlemeye başladı. Herkes durmuştu, koruması kapının önünde şoka giren bana " hadi geldi işte dışarı çık" dedi ve Gilmour yanımdaydı!! İlk sözleri "çok üzgünüm ama elimden birşey gelmez, çok üzgünüm" oldu. Ben, arkadaşım ve bizi izleyen birkaç İtalyan fan şok içindeydik!! Arkadaşıma fotoğraf makinemi verdim fotoğrafımızı çeksin diye ama o titriyor, ben tiriyorum, foto çekemiyor, saniyeler geçti ve sanırım beklemekten sıkılan Gilmour'un bana dönüp "sen nerelisin" diye sorduğu an ilk flaş patladı. "Turkiye" dedim, "oooo tişekküüüür" dedi. Nasıl yani dedim, "I've been to Turkey for a hunder times" dedi. Ben şok halinde, ne diyeceğimi bilemeden birkaç soru sordum. Onları Pink Floyd olarak tekrar sahnede görüp göremeyeceğimizi sordum, bunun çok iyimser bir düşünce olduğunu söyledi, daha sonra kameramı çalıştırdım, biraz sohbetimizi kaydettim, ne hikmetse bütün gün yanımda taşıdığım on an island cd'min ön yüzünü David'e, arka yüzünü de Polly'e imzalattım. birkaç resim daha çektik ve sonra odalarına çıktılar. Sonra ben, otelin kapısında 10 dakika hıçkıra hıçkıra zırladım...Üzerinden neredeyse 3 yıl geçti ama hala aynı heyecanı yaşıyorum ve hala inanmıyorum.
Müziğin sadece Pink FLoyd'dan, dünyadaki tek gitaristin David Gilmour olduğunu düşünen ben, David Gilmour ile tanışmıştım. Hala rüya gibi.. anlatmaya çalıştım ama inan benim için aslında anlatılabilir birşey değil.