Kendisine yakışır yeni albümü ‘Anlamlı Hatalar'la, bir kez daha karşımızda Demirhan Baylan.. Hep yenilik peşinde,arayışlarda.. Adı üstünde ‘Deneyevi' Stüdyosu var 🙂 ve burada hazırlıyor çalışmalarını.. Amaçları, hayalleri, müziği ve müziğinin deneyselliği hakkında konuştuk Demirhan Baylan'la.. Mutlaka okunması ve üzerinde durulması gereken şeyler söyledi.
Uzun süredir müzikle uğraşıyorsunuz.. Hayallerinizi gerçeğe ne derece dönüştürebildiniz bu süre içerisinde?
Hayaller ve amaçlar birbirlerinden farklıdır. Amaçladığım bazı şeylere ulaştım diyebilirim ama hala koşturuyorum... Hayallere gelince... Adı üstünde hayal. Gerçekleşmeleri büyük trajedi olurdu. Hayal olarak kalmaları çok daha güzel. Hayallerimi gerçekleştirme çabam olduğunu düşünmüyorum. Amaçlara gelince... becerdiğimi düşündüğüm şeylerden biri şu; hala "kendi müziğim" diyebileceğim bir takım seslerim var. Hayatımın en büyük lüksü. İnsanlar artık kendi eserlerimi ortaya koymam ve ödün vermemem için daha fazla destekliyorlar beni. Bu çok iyi bir duygu... En başından beri amaçlarımdan biri buydu. Beni dinleyenler bir "bilgi" sahibidirler. O "bilgi"yi onlara ben vermedim. Onlar ya zaten o "bilgi"ye sahiptiler ve beni kabullendiler veya bir vesile ile anladılar. Zamanla bu insanların saysı arttı ve artmaya devam ediyor. İşte bu iyi bir amaçtır.
Müzikle nasıl tanıştınız?
Klasik olacak ama çocukken tanıştım. Bağlama ile başladım müziğe. Daha sonra Bach girdi kanıma ortaokuldayken. Kısa bir dönme trompet dersleri aldım. Daha sonra Jimi Hendrix ayarttı beni. Rock dinlemeye başladım. Ama bas gitar daha cazip geldi. Bir süre sonra da Frank Zappa afallattı beni. Şarkılar yazmaya, kaydetmeye başladım.
Parçaların yaratılış sürecini anlatır mısınız?
Her parçanın kendi hikayesi var. Standart bir üretim sistemim yok. Bazen şarkı tüm sözleriyle ve müziğiyle geliyor ve on dakika içinde olması gerektiği gibi şekilleniyor. Bazen haftalarca takıntı haline gelmiş sözlerin ve/veya temaların peşinde koşuyorum. Senelerden beri hayat geçiremediğim ufak tekek bir yığın müzik fikirlerim var. Olgunlaşmalarını bekliyorum diyebilirim. Eğer kaydederek çalışıyorsam bazen yirmi saatin üzerinde sürekli çalışıp, yorgunluktan iflas ettiğim oluyor. Ama o andan yaşadığım duyguları tarif etmem çok zor. Dünyadaki herhangi bir hazdan çok daha büyük.
Baştan aşağı tezatlarla dolu bir albümle karşımızdasınız.. Nasıl tepkiler geldi yeni albümünüze?
Şarkı yazarlığı işi oldukça ilginçtir. Temelde yapmaya çalışabileceğiniz iki kavram var. Ya derdinizi anlatmaya çalışırsınız, ya da potansiyel dinleyicilerinizi tatmin etmeye. Bu ikisinin kesiştiği anlar nadirdir. Pop müzik tabir edilen müzikler dinleyiciyi tatmin etmeye yöneliktir. Bu sebeble de bilinen temalar, tehlikesiz hikayeler tercih edilir. Gerçek tezatlardan uzak durulmaya çalışılır. Ama insanların derinlerde daha köklü sorunları vardır. Sadece eğlenmek için bir yapıtla baş başa kalırsanız elbette ki temel dertlerinizin suratınıza vurulmasını istemezsiniz. Ben de bu ikilemi çok yaşıyorum. Anlamlı Hatalar biraz vaktinden önce öten horoz oldu sanırım. Aldığım tepkiler bunu gösteriyor. Bir kaç sene sonra layık olduğu yere varacak gibi... Hem rock hem de caz dünyasıyla yakın ilişkilerim var. Tabii ki bu garip karşılanıyor. Rockçılar beni cazcı zannedip ilgilenmiyor, cazcılar da rockçı : ) Bu durumu komik buluyorum. Ama Einstein'ın da dediği gibi önyargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zor.
Alt kültüre ilgi duyuyorsunuz sanırım..
Alt kültürler insan doğasını daha doru yansıtıyor. İnsanolu halen kabileler halinde yaşıyor aslında. Bir kabilenin nüfusu da yüz kişiyi geçmez. Milyonlar satan bir albüm bile yine bir kabilenin ürünüdür. Milyonlarca kişinin nasıl güdülebileceğini bilen, güçlü bir kabilenin. Ama hayatta peşinde koşulabilecek çok daha ilginç kavramlar var... insanlara gitmekten başka.
Neden deneysel öğeler?
Arayış içinde olmayacak idiysem bu mesleği seçmemeliydim. Üstelik her yeni buluşta yeni hazlar, mutluluklar var. Denemekten korkarak yaşamak, yaşamak değil. Bir üçüncü dünya ülkesinin müzisyeni olmam illa ki "takipçi" olamamı gerektirmiyor. Yenilik peşinde koşmaya hem hakkım, hem de gücüm var. Bu durumun tadını çıkarıyorum.
Bir çok albümde sizinde parmağınız var.. Bu tarz yeni projeler var mı? Katkıda bulunduklarınız arasında en beğendikleriniz neler?
Çalıştığım bütün projelerde kendi adıma mutlu olabilmek için elimden geleni yapıyorum. Yani sonuna kadar tadını çıkarmaya çalışıyorum. Son zamanlarda kayıtlarını yapmış olduğum Cengiz Baysal'ın albümü çok keyifliydi. Feridun Düzağaç'ın albümünde de çok keyifli anlar yaşadım. Doğrusu ya hemen hemen çalıştığım bütün albümlerden keyif aldım. Ama en beğendiğim hangi diye baktığımda Oğuz Büyükberber'in "Canlı" albümü hem bir konser albümü olarak nefis, hem de naçizane kendimi de bir basçı olarak beğenme cüretini gösteriyorum 🙂))
Hush isimli ilk topluluğunuzun yeri nedir müzik yaşantınızda?
Kendi bestelerimi yapma cesaretini gösterebildiğim ilk grubum. Şu anda o gruptan hala müzisyen olarak devam eden sadece Pelin Özülkü (Özvardar) (Direnen Mızıkacılar) var. O yıllarda (-ki 80'lerin sonları, 90'ların başları oluyor), kardeş grup Metafor'la beraber bir yığın konserlere çıkardık. Gençlik enerjisiyle karışık mutlu kabul edilebilecek yıllardı. Mahrumiyetin verdiği merak ve heyecan tabii ki büyük faktördü. Müzik piyasasının bugünlere kıyasla sefalet içinde ve rock müziğin kontrolünün tamamen gençlerin elinde olduğu ilginç yıllardı. Artık zenginlik var ama kontrolün kimde olduğu da aşikar.
Peki ya Anlamlı Hataların?
Anlamlı Hatalar kendi firmamı kurmak zorunda kalarak piyasaya çıkardığım ilk albümüm. Dört senelik bir çalışmanın seçmelerinden oluşuyor. Benim için tarihsel bir önemi var. Seneler sonra baktığımda önemi daha da artmış olacak. Zira ne olacağını tam da kestiremediğim bir maceranın ilk ürünüdür. Ve bu macera iyiye de gitse, kötüye de bu albüm sürekli önem kazanacak diye düşünüyorum.
Şimdi ne yapıyorsunuz?
Çarşamba geceleri Kadıköy Shaft'ta kendi grubumla kendi müziğimi yapıyorum. Kesmeşeker'de elektrik gitar çalıyorum. Cenk Taner ve Kaan Altan'la beraber akustik gitar triomuz oluştu. "Kadıköy Sound" yani : ) Yıldız Üniversitesinde yarı zamanlı olarak derslere giriyorum. Mart ayında Çağlayan Yıldız Quartet ile bir turneye çıkacağım. Boş vakitlerimde de müzik çalışıyorum. Yeni bestelerin, sözlerin peşinde koşuyorum.
Kadıköy Sound’dan biraz bahseder misiniz?
Bu tabir on-oniki sene öncesinin bir muhabbet ortamında doğmuştu. Yıllar sonra dönüp de bizim (temelde benim ve Cenk Taner'in) üstümüze yapışacağını tahmin edemezdik. Ama böyle oldu. Müzikal bir ses anlayışından ziyade bir yaşam tarzına daha çok tekabül ediyor sanırım. Bu sebeledir ki bu kavramın içini doldurmak için konuşmak ve anlatmak yerine müziğe ve yaşam tarzıma ödün vermeden devam etmek ve kavramın tanımlanması işini de konuya meraklı, eli kalem tutan arkadaşlara devretmek daha mantıklı görünüyor. Eğer varsa bir değeri hiç şüphesiz ki yerini bulacakatır.
Sona sakladığınız söz..
Daha sona çok var : )
Çok teşekkür ederim zaman ayırdığınız için.. Umarım iyiye gider maceranız..
Tarih: 25.02.2004
Uzun süredir müzikle uğraşıyorsunuz.. Hayallerinizi gerçeğe ne derece dönüştürebildiniz bu süre içerisinde?
Hayaller ve amaçlar birbirlerinden farklıdır. Amaçladığım bazı şeylere ulaştım diyebilirim ama hala koşturuyorum... Hayallere gelince... Adı üstünde hayal. Gerçekleşmeleri büyük trajedi olurdu. Hayal olarak kalmaları çok daha güzel. Hayallerimi gerçekleştirme çabam olduğunu düşünmüyorum. Amaçlara gelince... becerdiğimi düşündüğüm şeylerden biri şu; hala "kendi müziğim" diyebileceğim bir takım seslerim var. Hayatımın en büyük lüksü. İnsanlar artık kendi eserlerimi ortaya koymam ve ödün vermemem için daha fazla destekliyorlar beni. Bu çok iyi bir duygu... En başından beri amaçlarımdan biri buydu. Beni dinleyenler bir "bilgi" sahibidirler. O "bilgi"yi onlara ben vermedim. Onlar ya zaten o "bilgi"ye sahiptiler ve beni kabullendiler veya bir vesile ile anladılar. Zamanla bu insanların saysı arttı ve artmaya devam ediyor. İşte bu iyi bir amaçtır.
Müzikle nasıl tanıştınız?
Klasik olacak ama çocukken tanıştım. Bağlama ile başladım müziğe. Daha sonra Bach girdi kanıma ortaokuldayken. Kısa bir dönme trompet dersleri aldım. Daha sonra Jimi Hendrix ayarttı beni. Rock dinlemeye başladım. Ama bas gitar daha cazip geldi. Bir süre sonra da Frank Zappa afallattı beni. Şarkılar yazmaya, kaydetmeye başladım.
Parçaların yaratılış sürecini anlatır mısınız?
Her parçanın kendi hikayesi var. Standart bir üretim sistemim yok. Bazen şarkı tüm sözleriyle ve müziğiyle geliyor ve on dakika içinde olması gerektiği gibi şekilleniyor. Bazen haftalarca takıntı haline gelmiş sözlerin ve/veya temaların peşinde koşuyorum. Senelerden beri hayat geçiremediğim ufak tekek bir yığın müzik fikirlerim var. Olgunlaşmalarını bekliyorum diyebilirim. Eğer kaydederek çalışıyorsam bazen yirmi saatin üzerinde sürekli çalışıp, yorgunluktan iflas ettiğim oluyor. Ama o andan yaşadığım duyguları tarif etmem çok zor. Dünyadaki herhangi bir hazdan çok daha büyük.
Baştan aşağı tezatlarla dolu bir albümle karşımızdasınız.. Nasıl tepkiler geldi yeni albümünüze?
Şarkı yazarlığı işi oldukça ilginçtir. Temelde yapmaya çalışabileceğiniz iki kavram var. Ya derdinizi anlatmaya çalışırsınız, ya da potansiyel dinleyicilerinizi tatmin etmeye. Bu ikisinin kesiştiği anlar nadirdir. Pop müzik tabir edilen müzikler dinleyiciyi tatmin etmeye yöneliktir. Bu sebeble de bilinen temalar, tehlikesiz hikayeler tercih edilir. Gerçek tezatlardan uzak durulmaya çalışılır. Ama insanların derinlerde daha köklü sorunları vardır. Sadece eğlenmek için bir yapıtla baş başa kalırsanız elbette ki temel dertlerinizin suratınıza vurulmasını istemezsiniz. Ben de bu ikilemi çok yaşıyorum. Anlamlı Hatalar biraz vaktinden önce öten horoz oldu sanırım. Aldığım tepkiler bunu gösteriyor. Bir kaç sene sonra layık olduğu yere varacak gibi... Hem rock hem de caz dünyasıyla yakın ilişkilerim var. Tabii ki bu garip karşılanıyor. Rockçılar beni cazcı zannedip ilgilenmiyor, cazcılar da rockçı : ) Bu durumu komik buluyorum. Ama Einstein'ın da dediği gibi önyargıları kırmak atomu parçalamaktan daha zor.
Alt kültüre ilgi duyuyorsunuz sanırım..
Alt kültürler insan doğasını daha doru yansıtıyor. İnsanolu halen kabileler halinde yaşıyor aslında. Bir kabilenin nüfusu da yüz kişiyi geçmez. Milyonlar satan bir albüm bile yine bir kabilenin ürünüdür. Milyonlarca kişinin nasıl güdülebileceğini bilen, güçlü bir kabilenin. Ama hayatta peşinde koşulabilecek çok daha ilginç kavramlar var... insanlara gitmekten başka.
Neden deneysel öğeler?
Arayış içinde olmayacak idiysem bu mesleği seçmemeliydim. Üstelik her yeni buluşta yeni hazlar, mutluluklar var. Denemekten korkarak yaşamak, yaşamak değil. Bir üçüncü dünya ülkesinin müzisyeni olmam illa ki "takipçi" olamamı gerektirmiyor. Yenilik peşinde koşmaya hem hakkım, hem de gücüm var. Bu durumun tadını çıkarıyorum.
Bir çok albümde sizinde parmağınız var.. Bu tarz yeni projeler var mı? Katkıda bulunduklarınız arasında en beğendikleriniz neler?
Çalıştığım bütün projelerde kendi adıma mutlu olabilmek için elimden geleni yapıyorum. Yani sonuna kadar tadını çıkarmaya çalışıyorum. Son zamanlarda kayıtlarını yapmış olduğum Cengiz Baysal'ın albümü çok keyifliydi. Feridun Düzağaç'ın albümünde de çok keyifli anlar yaşadım. Doğrusu ya hemen hemen çalıştığım bütün albümlerden keyif aldım. Ama en beğendiğim hangi diye baktığımda Oğuz Büyükberber'in "Canlı" albümü hem bir konser albümü olarak nefis, hem de naçizane kendimi de bir basçı olarak beğenme cüretini gösteriyorum 🙂))
Hush isimli ilk topluluğunuzun yeri nedir müzik yaşantınızda?
Kendi bestelerimi yapma cesaretini gösterebildiğim ilk grubum. Şu anda o gruptan hala müzisyen olarak devam eden sadece Pelin Özülkü (Özvardar) (Direnen Mızıkacılar) var. O yıllarda (-ki 80'lerin sonları, 90'ların başları oluyor), kardeş grup Metafor'la beraber bir yığın konserlere çıkardık. Gençlik enerjisiyle karışık mutlu kabul edilebilecek yıllardı. Mahrumiyetin verdiği merak ve heyecan tabii ki büyük faktördü. Müzik piyasasının bugünlere kıyasla sefalet içinde ve rock müziğin kontrolünün tamamen gençlerin elinde olduğu ilginç yıllardı. Artık zenginlik var ama kontrolün kimde olduğu da aşikar.
Peki ya Anlamlı Hataların?
Anlamlı Hatalar kendi firmamı kurmak zorunda kalarak piyasaya çıkardığım ilk albümüm. Dört senelik bir çalışmanın seçmelerinden oluşuyor. Benim için tarihsel bir önemi var. Seneler sonra baktığımda önemi daha da artmış olacak. Zira ne olacağını tam da kestiremediğim bir maceranın ilk ürünüdür. Ve bu macera iyiye de gitse, kötüye de bu albüm sürekli önem kazanacak diye düşünüyorum.
Şimdi ne yapıyorsunuz?
Çarşamba geceleri Kadıköy Shaft'ta kendi grubumla kendi müziğimi yapıyorum. Kesmeşeker'de elektrik gitar çalıyorum. Cenk Taner ve Kaan Altan'la beraber akustik gitar triomuz oluştu. "Kadıköy Sound" yani : ) Yıldız Üniversitesinde yarı zamanlı olarak derslere giriyorum. Mart ayında Çağlayan Yıldız Quartet ile bir turneye çıkacağım. Boş vakitlerimde de müzik çalışıyorum. Yeni bestelerin, sözlerin peşinde koşuyorum.
Kadıköy Sound’dan biraz bahseder misiniz?
Bu tabir on-oniki sene öncesinin bir muhabbet ortamında doğmuştu. Yıllar sonra dönüp de bizim (temelde benim ve Cenk Taner'in) üstümüze yapışacağını tahmin edemezdik. Ama böyle oldu. Müzikal bir ses anlayışından ziyade bir yaşam tarzına daha çok tekabül ediyor sanırım. Bu sebeledir ki bu kavramın içini doldurmak için konuşmak ve anlatmak yerine müziğe ve yaşam tarzıma ödün vermeden devam etmek ve kavramın tanımlanması işini de konuya meraklı, eli kalem tutan arkadaşlara devretmek daha mantıklı görünüyor. Eğer varsa bir değeri hiç şüphesiz ki yerini bulacakatır.
Sona sakladığınız söz..
Daha sona çok var : )
Çok teşekkür ederim zaman ayırdığınız için.. Umarım iyiye gider maceranız..
Tarih: 25.02.2004