Selam arkadaşlar, değerli forum ahalileri. Bu başlığı uzun süre önce açmak istiyordum ama kısmet bu güneymiş. Uzun süredir bir entonasyon boşluğu var. Kimi gitaristler entonasyonu telin perdeye vurması olarak zannetmekte kimiside telin sustaini ile karıştırmakta, kıyısında köşesinden biraz toparlayıp yazmak istedim. Bi hatamız olursa affola.
Entonasyonun sınıflandırması her enstrumanda değişir, sözlük anlamı itibarıyle: Bir enstrumanın, ses frekanslarını, şaşmaz bir tabloda sergilemesidir yani akort edilmiş bir enstrumanın bütün sesleri aynı doğrulukta-netlikte-kararlılıkta sergileyebilmesidir. Kısaca; in-tonation= tonal stabilizasyon, tonal kararlılık anlamına gelir ( bazen, in-notation-innotasyon olarak da dile getirilir fakat aynı fikiri barındırırlar). Her enstruman entonasyon değerleri açısından farklıöz nitelikler taşırlar, kimi enstrumanlarda entonasyon yoktur, icracının entonasyonunun kuvvetli olması gerekir.
Gitar ise entonasyonu olmayan enstrumanlar grubuna girer. Tampere sistemle perde taksimatı yapılmış, matematiksel olarak formule edilmiş, iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen, bir gitarın entonasyonu onu çalan gitaristin kontrolü altındadır.
Gitarda entonasyon, parmağımızla tele basarken uyguladığımız kuvvetle doğru orantılır. Bu baskı arttıkça üst sınıra yaklaşırız baskı ne kadar hafif ise alt sınıra okadar sadık kalırız. Parmağımızla tele basarken birazcık gaza gelip sertçe basarsak, bastığımız notanın kaydığını görürüz. İşte bir entonasyon handkapının ortasındayız. Bir gitarın entonasyonu ayarlanırken nerede kim tarafından çalınacağı ve entonasyonu yapan kişinin icra yeteneği bu noktada çok çok önemlidir. Bir gitarist entonasyon ayarını yaptırırkenmutlaka ve mutlaka tuşe derecesini luthier ine açıklamalı, sahnedemi, kayıttamı, yoksa evdemi çalacağını belirtmelidir. Gitarist sahnede çalarken daha sert tavırla çalar, bundan dolayı ent. %1 civarında düşük yapılmalıdır, buna; alkol, yüksek volüm ve assembly (orkestral ansamble) eklenince tavır sertleşir ve tuşeye yapılan baskılar artar. Bu sebepledir ki canlı performans için kullanılacak gitarların minicik bir detaylandırmaya ihtiyacı olur. Studyo gitarları bu işin tam tersinde kalır. Gitarist, kayıt esnasında daha hafif tuşe kullanır daha dikkatlidir. Kontrol 2-3 kat artar, sesleri daha net duyar ve kaçırdığı yeri telafi edebileceği için (baştan kayıt) daha rahat çalar. Stüdyonun telafisi vardır 10 defa 100 defa dinlersiniz çaldığınızı, ama "canlı" da o şans olmaz sahneyi kesip " hoop olmadı bi deha çalalımmı" yada " abiler şu pasajı baştan bi dönelimmi" deme şansımız olmaz bunun için performans gitarların daha az alengire daha çok mojo ya ihtiyacı vardır Smile .
Buraya kadar gitaristle alakalı olan kısımları derledik, şimdi de biraz gitarlara ve donanımlarının entonasyonu nasıl etkilediğine bakalım.
Manyetikler, bilindiği üzere manyetik malzeme etrafına sarılan bobinlerden ibaret, olmazsa olmaz komponentlerden biridir. Manyetikler yapım özelliklerine ve malzeme özelliklerine göre, çekim alanları değişen bir donanım parçasıdır. Tellere fazlaca yakın duran manyetik tellerin salınımı üstünde olumsuz rol oynar, telin doğru salınımını bozar ve susutaini kötü yönde etkiler. Özellikle 90-97 arası stratlarda (3 parça) bolca karşımızı çıkar (özellikle 95 lerde) tellere düzgün biçimde yaklaştıramayız manyetikleri. Seste titreme, buğu çok çabuk sonümlenme gibi sonuçlara sebep olur. Bu gibi sorunlarla karşılaşmamak için; ses ve tondan taviz vermeden, tellerin salınımıda bozmadan yapılan manyetik ayarı ideal bir ölçüdür. Bu arada "referans değerleri" gitaristlerin isteklerine göre değişebilir. Kendi gitarımın ref. aralığı neck single E1: 3 mm- E6: 5 mm -- bridge hum E1: 2.5mm- E6:3.5 mm.-- mid single E1:3.5mm -- E64.5 mm (klasik fat strat)
Alt eşik blokları, kalın ve kütle olarak büyük diye niteleyebileceğimiz parçalar seslerde mutlaka filtrelemeye sebep olur, bu sebeple köprüye yapacagımız en iyi modifiye herhalde hafifletmek olur çünkü bu işlem; telin titreşimi sırasında - her spir esnasında "telin doğuşkanları" dahil hiç bir temel tınıyı bozmadan aktaramasına ve tekrarlayabilmesine katkıda bulunur. Kütleli saddle parçaları, orta seslerin daha fazla filtrelenmesine sebep olur. Bu yapıdaki köprülere sahip gitarların, yüksek perdelere çıktıkça daha tizleştiğini duyarız. Bu durumda ent. ayarının normalden % 1-2 daha düşük olması icab edebilir. Stratlar için çelikten mamul kıvırımlı olan saddle ların, amerikan standart saddle larına göre daha fazla olumlu etki barındırır.
Sap açısı, bu paragraf çok çok uzun olacak bunu sonra ekliycem ama kabaca bi üstünden gecelim. Hiç fark edilmeyen ve gitar alınırken bile dikkat edilmeyen bir faktördür. Dip perdelere gidildikçe perde genişliğine, eşiğe olan mesafe kısa olmasından dolayı tel yüksekliğine ve telin dar alanda çok salınmasına kısaca " ivme " hesabı diyoruz. İvme hesabı iyi ayarlanmazsa, gitar; hiçbir zaman düzgün entonasyona sahip olamaz. Buna (uygunsuz sap açısına) birde kütle ağırlığı düşük sap ağacı eklenirse "stratitis" veya "dead note" bir gitara sahip olmamız işten bile değil. Bunu dengeleyen en güzel şey head stock taki veya saptaki ağırlıklardır. ( Bu arada bana gitar yaptıran arkadaşlar umarım anlamıştır neden sert ve yüksek yoğunluklu ağaçları tercih ettiğimi) bu ağırlıklar sap-gövde uyumunu dengeler, sustain arttırı ve notaların daha belirgin çıkmasına "frekans kararlılığına" yardımcı olur. Bu paragrafı tekrar genişleticem daha sonra.
Fretler, Geniş yüzeyli fretler, telin perdelenmesinde yeteri kadar kararlılık göstermezler, üstüne zamanla erime durumu da binince entonasyon asla sağlıklı olarak elde edilemez. İnce fretler daha iyi entonasyon sağlarlar.
Şöyle bir tablo yapalım*:
ince fret : iyi entonasyon, iyi tesviye ömrü, orta rahatlık
jumbo fret : orta entonasyon, iyi tesviye ömrü, iyi rahatlık
alçak fret : iyi entonasyon, orta tesviye ömrü, iyi rahatlık.
*bu tablodakiler ortalama tercihler göz önünde bulundurularak yapılmıştır.
Teller, gitarımıza yeni bir takım tel taktığımızı düşünelim ve günde 1 saat çaldığımızı farzedelim, 1 hafta-10 gün sonra o takım telde entonasyon aramamak gerekir. Tellerin perdelere sürtünmesi, ter ve asitlerin aşındırması, eldeki deri ve lipit lerin teller üstünde yerleşmesi sonucunda homojen salınım kaybolur. Eski teller tiz perdelere çıktıkça " vavlama" veya hırıltıya yakın bir ses cıkarır (enelde paslanmaya yüz tutmuş tellerde) bu ses geliyorsa tel değiştirin, ses ortadan kalkar ayrıça paslı tellerle çalmak normal tellerle çalmaktan 8-9 kat fazla fret erimesine sebep olur. Gitarınıza entonasyon ayarı yapıldıktan sonra aynı marka ve numara teli kullanmaya devam ederseniz entonasyonunuz kolay kolay kaçmaz. nikel alerjiniz varsa terlediğinizde ve alinizdeki asetik yapıda değişiklikler olabilir, bu yüzden çelik veya nikel e geçiş yaparsanız ent. ayarınız büyük ihtimalle değişecektir.
Daha bir çok faktör var yazının başında çok ağdalı idi yazdıklarım ama anlaşılabilir bir dille anlatmaya çalıştım çok terim var, formul var en sade bu şekilde çıkarız işin içinden. Bu arada piyano, flut ve kemanda yukarda yazdıklarımızdan çok çok başka özelliklere sahiptirler, bunlarla ilgili bilgiler isterseniz gene bu başlık altında yazarım, ama sakın gitar ent. ile başka aletlerin entonasyonu karşılaştırmayın çünkü yanlış yönlenmelere sebep olabilir. Örnek olarak en basiti: 440Hz : la sesidir-880 hz : 1 oktav üstte la sesidir, ama piyanoda 440Hz : la sesi verirken 1 oktav üstü 883-885 hz la sesini vermektedir. Baskı aynı, çekiçleme aynı, velosite aynı ama "filtre"leyiciler ve tel yapıları, eşik sistemleri bambaşka. Flutün sıcaklığı ise 15 derece den yukarı çıkmadan doğru dürüst ent. tutmuyor bile, piyano ve flütte duo bir durum varsa flutun 3 oktavı biraz daha sert çalması gerekiyor her aletin referans değerleri başka, en sadesi gitar yahu....
Entonasyonun sınıflandırması her enstrumanda değişir, sözlük anlamı itibarıyle: Bir enstrumanın, ses frekanslarını, şaşmaz bir tabloda sergilemesidir yani akort edilmiş bir enstrumanın bütün sesleri aynı doğrulukta-netlikte-kararlılıkta sergileyebilmesidir. Kısaca; in-tonation= tonal stabilizasyon, tonal kararlılık anlamına gelir ( bazen, in-notation-innotasyon olarak da dile getirilir fakat aynı fikiri barındırırlar). Her enstruman entonasyon değerleri açısından farklıöz nitelikler taşırlar, kimi enstrumanlarda entonasyon yoktur, icracının entonasyonunun kuvvetli olması gerekir.
Gitar ise entonasyonu olmayan enstrumanlar grubuna girer. Tampere sistemle perde taksimatı yapılmış, matematiksel olarak formule edilmiş, iyileştirmeler yapılmış olmasına rağmen, bir gitarın entonasyonu onu çalan gitaristin kontrolü altındadır.
Gitarda entonasyon, parmağımızla tele basarken uyguladığımız kuvvetle doğru orantılır. Bu baskı arttıkça üst sınıra yaklaşırız baskı ne kadar hafif ise alt sınıra okadar sadık kalırız. Parmağımızla tele basarken birazcık gaza gelip sertçe basarsak, bastığımız notanın kaydığını görürüz. İşte bir entonasyon handkapının ortasındayız. Bir gitarın entonasyonu ayarlanırken nerede kim tarafından çalınacağı ve entonasyonu yapan kişinin icra yeteneği bu noktada çok çok önemlidir. Bir gitarist entonasyon ayarını yaptırırkenmutlaka ve mutlaka tuşe derecesini luthier ine açıklamalı, sahnedemi, kayıttamı, yoksa evdemi çalacağını belirtmelidir. Gitarist sahnede çalarken daha sert tavırla çalar, bundan dolayı ent. %1 civarında düşük yapılmalıdır, buna; alkol, yüksek volüm ve assembly (orkestral ansamble) eklenince tavır sertleşir ve tuşeye yapılan baskılar artar. Bu sebepledir ki canlı performans için kullanılacak gitarların minicik bir detaylandırmaya ihtiyacı olur. Studyo gitarları bu işin tam tersinde kalır. Gitarist, kayıt esnasında daha hafif tuşe kullanır daha dikkatlidir. Kontrol 2-3 kat artar, sesleri daha net duyar ve kaçırdığı yeri telafi edebileceği için (baştan kayıt) daha rahat çalar. Stüdyonun telafisi vardır 10 defa 100 defa dinlersiniz çaldığınızı, ama "canlı" da o şans olmaz sahneyi kesip " hoop olmadı bi deha çalalımmı" yada " abiler şu pasajı baştan bi dönelimmi" deme şansımız olmaz bunun için performans gitarların daha az alengire daha çok mojo ya ihtiyacı vardır Smile .
Buraya kadar gitaristle alakalı olan kısımları derledik, şimdi de biraz gitarlara ve donanımlarının entonasyonu nasıl etkilediğine bakalım.
Manyetikler, bilindiği üzere manyetik malzeme etrafına sarılan bobinlerden ibaret, olmazsa olmaz komponentlerden biridir. Manyetikler yapım özelliklerine ve malzeme özelliklerine göre, çekim alanları değişen bir donanım parçasıdır. Tellere fazlaca yakın duran manyetik tellerin salınımı üstünde olumsuz rol oynar, telin doğru salınımını bozar ve susutaini kötü yönde etkiler. Özellikle 90-97 arası stratlarda (3 parça) bolca karşımızı çıkar (özellikle 95 lerde) tellere düzgün biçimde yaklaştıramayız manyetikleri. Seste titreme, buğu çok çabuk sonümlenme gibi sonuçlara sebep olur. Bu gibi sorunlarla karşılaşmamak için; ses ve tondan taviz vermeden, tellerin salınımıda bozmadan yapılan manyetik ayarı ideal bir ölçüdür. Bu arada "referans değerleri" gitaristlerin isteklerine göre değişebilir. Kendi gitarımın ref. aralığı neck single E1: 3 mm- E6: 5 mm -- bridge hum E1: 2.5mm- E6:3.5 mm.-- mid single E1:3.5mm -- E64.5 mm (klasik fat strat)
Alt eşik blokları, kalın ve kütle olarak büyük diye niteleyebileceğimiz parçalar seslerde mutlaka filtrelemeye sebep olur, bu sebeple köprüye yapacagımız en iyi modifiye herhalde hafifletmek olur çünkü bu işlem; telin titreşimi sırasında - her spir esnasında "telin doğuşkanları" dahil hiç bir temel tınıyı bozmadan aktaramasına ve tekrarlayabilmesine katkıda bulunur. Kütleli saddle parçaları, orta seslerin daha fazla filtrelenmesine sebep olur. Bu yapıdaki köprülere sahip gitarların, yüksek perdelere çıktıkça daha tizleştiğini duyarız. Bu durumda ent. ayarının normalden % 1-2 daha düşük olması icab edebilir. Stratlar için çelikten mamul kıvırımlı olan saddle ların, amerikan standart saddle larına göre daha fazla olumlu etki barındırır.
Sap açısı, bu paragraf çok çok uzun olacak bunu sonra ekliycem ama kabaca bi üstünden gecelim. Hiç fark edilmeyen ve gitar alınırken bile dikkat edilmeyen bir faktördür. Dip perdelere gidildikçe perde genişliğine, eşiğe olan mesafe kısa olmasından dolayı tel yüksekliğine ve telin dar alanda çok salınmasına kısaca " ivme " hesabı diyoruz. İvme hesabı iyi ayarlanmazsa, gitar; hiçbir zaman düzgün entonasyona sahip olamaz. Buna (uygunsuz sap açısına) birde kütle ağırlığı düşük sap ağacı eklenirse "stratitis" veya "dead note" bir gitara sahip olmamız işten bile değil. Bunu dengeleyen en güzel şey head stock taki veya saptaki ağırlıklardır. ( Bu arada bana gitar yaptıran arkadaşlar umarım anlamıştır neden sert ve yüksek yoğunluklu ağaçları tercih ettiğimi) bu ağırlıklar sap-gövde uyumunu dengeler, sustain arttırı ve notaların daha belirgin çıkmasına "frekans kararlılığına" yardımcı olur. Bu paragrafı tekrar genişleticem daha sonra.
Fretler, Geniş yüzeyli fretler, telin perdelenmesinde yeteri kadar kararlılık göstermezler, üstüne zamanla erime durumu da binince entonasyon asla sağlıklı olarak elde edilemez. İnce fretler daha iyi entonasyon sağlarlar.
Şöyle bir tablo yapalım*:
ince fret : iyi entonasyon, iyi tesviye ömrü, orta rahatlık
jumbo fret : orta entonasyon, iyi tesviye ömrü, iyi rahatlık
alçak fret : iyi entonasyon, orta tesviye ömrü, iyi rahatlık.
*bu tablodakiler ortalama tercihler göz önünde bulundurularak yapılmıştır.
Teller, gitarımıza yeni bir takım tel taktığımızı düşünelim ve günde 1 saat çaldığımızı farzedelim, 1 hafta-10 gün sonra o takım telde entonasyon aramamak gerekir. Tellerin perdelere sürtünmesi, ter ve asitlerin aşındırması, eldeki deri ve lipit lerin teller üstünde yerleşmesi sonucunda homojen salınım kaybolur. Eski teller tiz perdelere çıktıkça " vavlama" veya hırıltıya yakın bir ses cıkarır (enelde paslanmaya yüz tutmuş tellerde) bu ses geliyorsa tel değiştirin, ses ortadan kalkar ayrıça paslı tellerle çalmak normal tellerle çalmaktan 8-9 kat fazla fret erimesine sebep olur. Gitarınıza entonasyon ayarı yapıldıktan sonra aynı marka ve numara teli kullanmaya devam ederseniz entonasyonunuz kolay kolay kaçmaz. nikel alerjiniz varsa terlediğinizde ve alinizdeki asetik yapıda değişiklikler olabilir, bu yüzden çelik veya nikel e geçiş yaparsanız ent. ayarınız büyük ihtimalle değişecektir.
Daha bir çok faktör var yazının başında çok ağdalı idi yazdıklarım ama anlaşılabilir bir dille anlatmaya çalıştım çok terim var, formul var en sade bu şekilde çıkarız işin içinden. Bu arada piyano, flut ve kemanda yukarda yazdıklarımızdan çok çok başka özelliklere sahiptirler, bunlarla ilgili bilgiler isterseniz gene bu başlık altında yazarım, ama sakın gitar ent. ile başka aletlerin entonasyonu karşılaştırmayın çünkü yanlış yönlenmelere sebep olabilir. Örnek olarak en basiti: 440Hz : la sesidir-880 hz : 1 oktav üstte la sesidir, ama piyanoda 440Hz : la sesi verirken 1 oktav üstü 883-885 hz la sesini vermektedir. Baskı aynı, çekiçleme aynı, velosite aynı ama "filtre"leyiciler ve tel yapıları, eşik sistemleri bambaşka. Flutün sıcaklığı ise 15 derece den yukarı çıkmadan doğru dürüst ent. tutmuyor bile, piyano ve flütte duo bir durum varsa flutun 3 oktavı biraz daha sert çalması gerekiyor her aletin referans değerleri başka, en sadesi gitar yahu....