che guevara bence Türk gençliği tarafından sadece İDEOLOJİK olarak örnek alınabilecek bir karakter. fakat marksistlerin çoğunda var bu her öleni kahramanlaştırma güdüsü. işçinin tekine yolda tır çarpsa "faşist sürücünün gazabına uğrayan çilekeş işçi" oluveriyor. kimse üzerine alınmasın ya da savunmaya geçmesin hemen, milliyetçilerin zaafları olduğu gibi, bu da onların zaafları. çeçen asıllı biri olarak şamil basayev' in idolüdür che guevara, fakat teolojik olarak değil, sadece ideolojik açıdan, ve che guevara gerçekten "halkının" kahramanıdır, halk kahramanı demedim dikkat ederseniz, sadece kendi halkının kahramanıdır. che guevara dünyaya mal olacak bir şey yapamamıştır. kim ne derse desin, bana istiklal savaşı dışındaki tüm devrimlerde, tüm silahlı ayaklanmalarda bir pürüz, hata var gibi geliyor. çünkü hiçbiri bizim mücadelemiz kadar "masumane" olamadı. hepsinde üst kesimden bazı insanlara hizmet eden, kaymak yediren taraflar var. ve hepsinde daha devrim gerçekleşmeden baş koltuğa oturacak kişi önceden belirlenmişti. bizimkinde ise seçimle belirlendi. o anlata anlata bitirilemeyen ekim devrimi bile diplomatları, sporcuları, askerleri ihya ederken yine o savunduğu işçileri ezdi. sibirya' da sürgünde soğuktan ölen insanların sayısını net olarak bilmiyorum, fakat az olmadıklarını biliyorum. rusya, dünyada kendi vatandaşlarını en çok öldüren devletler sıralamasında hala ilk sıradadır.
bütün bu olan biteni de "devrim ilk kendi evlatlarını yer" gibi klişeleşmiş ve mantıktan son derece uzak bir cümleyle açıklama çabasını da açıkçası komik bulmaktayım. Türkiye' nin yönetim şekli, ekomomi ve politika anlayışı 29 Ekim 1923 tarihinden beridir zaten bellidir, bunu değiştirmeyi düşünen, gerekirse dağa çıkan, gerekirse silahlanan ideolojilere sahip cahil bir gençliğin ortalıkta dolaşması benim gibi düşünenleri de rahatsız ediyordur eminim ki. daha kendi ekmeğini kazanmaya başlamadan, üniversite kantinlerinden ülke kurtarma hevesine düşen, polisten yediği dayağın şiddetine göre arkadaşları arasında saygınlığı artan, dağıttığı el ilanı, yasadışı dergi, yapıştırdığı kaçak afiş sayısına göre rütbe alan bir oluşum da cabası tabi ki. işin komik yanı ise, bu ideolojide geçinen 15-16 yaş grubunun henüz oy verme yetkisine bile sahip olmayışıdır.
lafla bir şeyler yapılacak olsaydı, her gün karalamaktan bıkmadığımız başbakanlar, cumhurbaşkanları, şimdiye bizi plüton gezegenine frappuccino içmeye davet etmişlerdi bile.
yıllar önce ölmüş bir ideolojinin çaresizce diriltilme çabalarında che guevara gibi bir ismin lider olarak lanse edilmesi, açıkçası saçma bir şeydir benim nezdimde. che guevara komünist değil, sosyalisttir; ve günümüz dünyasında ikisinin arasında derin bir uçurum bulunmaktadır.
bunları ne jakoben faşisti bir kimlikle, ne ordu yanlısı kemalist bir kimlikle, ne bozkurt, şaman saçmalıklarıyla uğraşan ülkücü bir kimlikle yazdım. sadece yıllardır gözlemlediklerim, içinde sürekli çelişen noktalarını tespit ettiğim olayların kaidelere dönüşmüş halidir naçizane zihnimde.