Basit şeydir. Tribünü ve futbolu ya seversiniz, ya da sevmezsiniz.
Londra'nın iki takımı, Milwall ve Steve babadan dolayı sempatimizi kazanan West Ham United. 100 yılı aşkın tarihleri boyunca, aynı ligde oldukları sezonlar olmadıkları sezonlara oranla çok daha az olmasına karşın; arada oluşan inanılmaz nefretin, biraz daha kişiselleştirilmiş nedenler dolayısıyla sokaklara yansımış halini anlatan bir film. Tanınmış isimler olarak Claire Forlani, Elijah Wood ve şu anda ismini tam hatırlayamadığım; Band of Brothers'ın 3. bölümünde er Blithe'ı oynayan sarışın oyuncu yer alıyor.
Film, konusunun yanı sıra, İngilizce'nin farklı şivelerine merak duyan insanları da fazlasıyla tatmin edecek diyaloglara sahip. Özellikle Charlie Hunnam'ın oyunculuğu ve kelimeleri telaffuz şekli mükemmel. Yani iyi bir İngilizce değil ama hoşuna gidiyor insanın, aynı Steve Harris gibi; sanırım gerçek bir West Ham'lıyı bulup oynatmışlar.. 🙂 Kulaklık takarak izlenilmesi gereken bir film.
Arjantin'de tribünler o lanet sıcağa rağmen 6 saat öncesinden dolar. İngiltere'de 15 dakika kala dolar ve 15 dakika içinde boşalır. İtalya'da dev stadlarda dev kareografiler yapılır. Yunanistan'da tüm tribünlerde müthiş bir bütünlük vardır. Türkiye'de ise 1,5 saat kalana kadar belirli bir yerde değil, stadın olduğu ilçenin hemen hemen her köşesinde içilir. Meşale donun içinde stada sokulur, hiç bir ülkede zıplanılmadığı kadar zıplanır, musiki eserleri besteye dönüştürülür ve kanımca tribünde atışmanın kralı yaşanır. Evet her yerde raconu farklıdır; ama her yerde amaç aynıdır. Zamanında döner bıçağı ile deplasmana gidenler eğer bu filmi seyrettiyse, yumruk yumruğa birbirine dalan İngilizler'den belki bir takım dersler çıkartmışlardır.. 🙂
Başka bir kıtadan gelen akrabanıza, ülkenizdeki futbolu ve tribünü nasıl anlatırsınız?
Charlie Hunnam'ın "Bak; West Ham orta derece bir takımdır ama grubumuzun bir numara olduğunu herkes bilir: GSE, Green Street Elite. Arsenal; mükemmel futbol, boktan grup: Gooner'lar.. Tottenham; boktan futbol, boktan grup: Yid'ler.. Milwall? Where to be to fuckin' begin with Milwall.."
Repliği öyle sanıyorum ki bunun için mükemmel bir seçimdir. Bardaki tezahürat sahnesi, kavgalara zaten hiç girmiyorum; ve eve ilk girdiğinde bebeğe bakarak "Im West Ham 'till I die, Im West Ham 'till I die; and I know Im for sure.." tezahüratını söylediği sahne süperdir.. Bebeği da allah nazardan saklasın valla.. 🙂
Mektubumu bitirirkene; buradan da en büyük West Ham'lı Steve babaya selam etmeyi bir borç bilirim.. 🙂
Im forever blowing bubbles,
Pretty bubbles in the air..
They fly so high, nearly reach the sky;
Then like my dreams they fade and die..
Fortune's always hiding,
I've looked everywhere..
Im forever blowing bubbles;
Pretty bubbles in the air..
UNITED!.. UNITED!.. UNITED!..
Londra'nın iki takımı, Milwall ve Steve babadan dolayı sempatimizi kazanan West Ham United. 100 yılı aşkın tarihleri boyunca, aynı ligde oldukları sezonlar olmadıkları sezonlara oranla çok daha az olmasına karşın; arada oluşan inanılmaz nefretin, biraz daha kişiselleştirilmiş nedenler dolayısıyla sokaklara yansımış halini anlatan bir film. Tanınmış isimler olarak Claire Forlani, Elijah Wood ve şu anda ismini tam hatırlayamadığım; Band of Brothers'ın 3. bölümünde er Blithe'ı oynayan sarışın oyuncu yer alıyor.
Film, konusunun yanı sıra, İngilizce'nin farklı şivelerine merak duyan insanları da fazlasıyla tatmin edecek diyaloglara sahip. Özellikle Charlie Hunnam'ın oyunculuğu ve kelimeleri telaffuz şekli mükemmel. Yani iyi bir İngilizce değil ama hoşuna gidiyor insanın, aynı Steve Harris gibi; sanırım gerçek bir West Ham'lıyı bulup oynatmışlar.. 🙂 Kulaklık takarak izlenilmesi gereken bir film.
Arjantin'de tribünler o lanet sıcağa rağmen 6 saat öncesinden dolar. İngiltere'de 15 dakika kala dolar ve 15 dakika içinde boşalır. İtalya'da dev stadlarda dev kareografiler yapılır. Yunanistan'da tüm tribünlerde müthiş bir bütünlük vardır. Türkiye'de ise 1,5 saat kalana kadar belirli bir yerde değil, stadın olduğu ilçenin hemen hemen her köşesinde içilir. Meşale donun içinde stada sokulur, hiç bir ülkede zıplanılmadığı kadar zıplanır, musiki eserleri besteye dönüştürülür ve kanımca tribünde atışmanın kralı yaşanır. Evet her yerde raconu farklıdır; ama her yerde amaç aynıdır. Zamanında döner bıçağı ile deplasmana gidenler eğer bu filmi seyrettiyse, yumruk yumruğa birbirine dalan İngilizler'den belki bir takım dersler çıkartmışlardır.. 🙂
Başka bir kıtadan gelen akrabanıza, ülkenizdeki futbolu ve tribünü nasıl anlatırsınız?
Charlie Hunnam'ın "Bak; West Ham orta derece bir takımdır ama grubumuzun bir numara olduğunu herkes bilir: GSE, Green Street Elite. Arsenal; mükemmel futbol, boktan grup: Gooner'lar.. Tottenham; boktan futbol, boktan grup: Yid'ler.. Milwall? Where to be to fuckin' begin with Milwall.."
Repliği öyle sanıyorum ki bunun için mükemmel bir seçimdir. Bardaki tezahürat sahnesi, kavgalara zaten hiç girmiyorum; ve eve ilk girdiğinde bebeğe bakarak "Im West Ham 'till I die, Im West Ham 'till I die; and I know Im for sure.." tezahüratını söylediği sahne süperdir.. Bebeği da allah nazardan saklasın valla.. 🙂
Mektubumu bitirirkene; buradan da en büyük West Ham'lı Steve babaya selam etmeyi bir borç bilirim.. 🙂
Im forever blowing bubbles,
Pretty bubbles in the air..
They fly so high, nearly reach the sky;
Then like my dreams they fade and die..
Fortune's always hiding,
I've looked everywhere..
Im forever blowing bubbles;
Pretty bubbles in the air..
UNITED!.. UNITED!.. UNITED!..