Valla demeyeyim. 🙂 Bence bu kadar takacak bir durum yok. Bence güzel gitar almışsın ama bir laf vardır, sakınanın gözüne çöp batarmış. Bu kadar ince eleyip, sık dokursan herşeyden birşey çıkarırsın. En iyisini aldığında bile tatmin olmaz, kusur bulursun.
Bu arada kalın sapın da güzellikleri var ki wolfgang'in çok da kalın olduğunu sanmıyorum, kalın derken, bence sap genişliğini ve yapısını da kastediyorsun. Çünkü bu tip solo çalım amaçlı üretilen gitarlar en az 43mm (bazen 44mm) ve oldukça düz olurlar. Ayrıca bu gitarlarda ekstra-geniş fretler bulunur. Bunların hepsi elin klavyeye dokunduğunda sanki küçük kalıyormuş hissi yaratır, oysa ki çalımda tam tersine büyük kolaylık sağlar. Bu tip klavyeler bendlerde üst tel ile etkileşmez, tappingler inanılmaz kolaylaşır, bendler kolaylaşır, tek tek notalara ulaşman ve temiz ses çıkartman kolay olur. Telleri klavyeye daha düşük ayarlayabilirsin. Özellikle 12. perdeden sonra strat tipi gitarlara göre inanılmaz hakimiyet kolaylığı sağlar.
Genel kural düze yakın radius(14" ve üstü)+geniş klavye solo için, dairsel radius(7,25"-12" arası)+dar klavye(40-42mm arası) ritim ve akor işleri için daha uygundur. Örneğin G&L stratlar 40mm iken Fenderler 41-42 mm arasıdır. Jackson ve Ibanezlerde 17" radius ve 43mm kesim, compund radius gibi ilginç tasarımlar mevcut. Şimdi sen Fender gibi orta-boy fretli, 9.5" radiuslu, 42mm bir klavyeden böyle bir gitara geçtiğinde o klavye en mükemmel klavye bile olsa sana başta rahatsız gelecektir.
Son bir şey daha altın kural kalın sap, daha bol sustain, daha etkin bir ton, daha kararlı sapı da birlikte getirir. Kalın sap olayının belki çalımda ufak tefek eksileri olabilir ama tonal açıdan getirisi büyüktür. Çünkü ton en başta sapta oluşur ve oradan iletilir.