🙁
"... bir müzisyenim, ondan sonra bir Karadenizliyim ama hepsinin ötesinde bir devrimciyim. Ve gerçekten doğru bildiğim bir şeyi ortaya koymaktan çekinmem."
Hopa doğumlu Kazım Koyuncu, 1993 yılında Mehmedali Barış Beşli ile birlikte dünyanın ilk Lazca rock müzik grubu Zuğaşi Berepe´yi (Denizin Çocukları) kurdu. Zuğaşi Berepe ile "Va Mişkunan", "İglas" adlarında iki albüm çıkarttı. Lazca müziğin ve Laz kültürünün gelişmesinde önemli katkıları olan Koyuncu 2001 yılında ilk solo albümü Viya´yı çıkardı.
Kapitalizme, egemen sisteme ve popüler kültüre yönelik eleştirilerinihiç gizlemedi. Artvin ve Bergama´da siyanürle altın aramalara, Akkuyu´daki nükleer, Gökova´daki termik, Fırtına Vadisi´ndeki hidrolik santrallere ve son olarak Samsun-Sarp Sahil Yolu Projesi´ne karşı sesini yükseltenlerdendi. Vicdani ret açıklamalarında, Irak işgaline, NATO´ya karşı düzenlenen pek çok konser ve etkinlikte şarkılarıyla yer aldı.
Geçtiğimiz aylarda vereceği konser öncesinde kanser olduğunu öğrenen Kazım Koyuncu, "En iyi ihtimalle haziran ayına kadar konser veremeyeceğim. Kanser ve konser arada sadece bir harf farkı var. Hiçbir şey umurumda değil, ben konserimi yapacağım. Arkadaşlarım üzülmesin, her zamanki şımarık, kendini vermiş halimle çıkıp şarkılarımı söyleyeceğim." demişti.
1986 yılında Çernobil´deki nükleer kaza; 14 yaşındaki Kazım, yakın bölgelerdeki pek çok başka insan gibi üzerine yağmur yağanlardan biriydi :
"Hepimizde tümörler var ve hayatımızın belirli dönemlerinde radyasyon veya başka etkiler tetikleyip kansere dönüştürüyor. Kaza sonrası adını anımsamadığım bir bakanın ´iyi gelir´ diyerek radyasyonlu çay içmesi yalnızca bir zekâ sorunu değil, suçtur. Çernobil´den sonra erken teşhisler için rehabilitasyon merkezleri kurulabilir, belki binlerce insan ölmezdi. Hangi şehirde, kaç insan kansere yakalanmış gibi bir istatistik bile yapılmamış. Bu ülkenin politikacılara, yalancılara ihtiyacı yok. Ben böyle duyarsız yöneticilerin halk düşmanı olduklarını düşünüyorum"
98 yılı sonunda Zuğaşi Berepe olarak çıkardıkları İgzas´ta şöyle diyordu :
"Toprak sahipleri, çokuluslu şirketler ve işbirlikçi yerlileri, çete sahipleri ve yalakaları, baş ve bakanları, milletlerin bekçileri ve sürülerinin olduğu yerde yer kavgası vermedik. Hiçbir yerdeydik."
Yaşama sıkı sıkı bağlı bir insanı, bir müzisyeni, bir devrimciyi gene bir konseri öncesinde kaybettik. Yaşamını güzel bir geleceğe adamıştı, yıldızların çok olduğu bir gökyüzü altında yaşamaya...
biliyorum, bir yıldız yağmuruna tutulacağım
toprak çökecek başım dönecek
arkamda seni bulacağım
´haydi´ diyeceksin ernesto gibi
gidelim
yıldızların çok olduğu bir gökyüzü altına..