Vaaay anam vay. Nuri Kurtçebe'nin kardeşiymiş. Nuri kurtçebe Galip Tekin'den sonra en sevdiğim Türk çizgi roman çizeridir. Ne deli hikayeleri ne müthiş bir kalemi vardı yahu. Cuma günü alınan ve Pazartesi gününe kadar basım yerinin adresine kadar tüm yazıları okunan o efsane dergideki hikayelerini okuyarak büyüdük resmen. Nuri kurtçebe'ye sonsuz saygılar buradan.
Kudret Kurtçebe'yi ise şu başlık sayesinde dinilyorum, sever gibiyim. Müzikle ilgii bir yorum yapmak istemiyorum ama içinde "tüketim toplumu ve popülizm" kelimeleri geçen bir paragrafı artık hiç bir yerde okumak istemiyıorum ben ya. Hele ki bu bir lansman yazısı ise hepten yazık oluyor daha dinlemeden müziğe. Yapmayın etmeyin biraz daha samimi biraz daha yaratıcı olun.
Türkiye'de ne yazık ki rock müziğin önemli pek çok bileşeni (ör: iyi icra-enstrüman hakimiyeti, tutucu toplum normlarına meydan okuyan bireysel ruh vs...) hayata geçirilemedi, onun yerine bu iş "sol" kitleye oynayan bir popülizm üzerinden şekillendi. O yüzden bizden Deep Purple, Led Zeppelin, Rainbow ruhunda gruplar yerine başka şeyler çıktı (ne olduğunu söylemeyeceğim, kavga çıkmasın...) Bu topraklarda rock hiç bir zaman bireyci olmadığından, bireyci olmak ayıplandığından, bireysel gelişim tü-kaka olduğundan, biz başka işlerle yetindik. Woodstock ruhundan çıka çıka bu çıktı buralarda... Kahrolsun emperyalizm filan... İşin kötüsü, nakarat filan da olmuyor o söz öbeğinden yani, denedim ben biraz, ı-ıh...
İşin komği, daha sonra da "özgün müzik" furyası üzerinden yine aynı kitleye oynadı bazı müzisyenler. Ne ironiktir ki, herhalde müziğin "tüketicisi" olarak bu kitle hedef alındı. Yine...
Böyle olunca da biz sadece "sözleri" ön planda olan ve politik içeriğin esas, müziğin ise eşantiyon niyetine olduğu bir garip müzikler yığını ile uğraştık durduk. Virtüöz vokalist, davulcu, gitarist, basçı yoktur bizde, ama ŞARKICI vardır. Pek güzel söz yazar bunlar. Şarkı söyleyemez gerçi, ama olsun.
Teoman ile işler bir anlamda değişti galiba (nefret ederim, ayrı mesele...). Şarkı söyleyememe hali devam ediyor yine ve sözler yine ön planda (şarkıcılık değil...). Fakat içerik artık toplumsal değil kişisel...
Üç taneden biri tutmuş, o da bir şey... Yoksa "üçün biri" mi demek lazım ?
🙂 Bilemedim...