Albümün çıkışı ile birlikte onlarca röportaj verdi Kurban. Nereyi açsak karşımızdaydı bu adamlar. Belki de bu yoğun trafik içinde anlamsızlaşmaktan korktuğumuzdandı bu kadar beklememiz. Aslında derdimiz biraz da, her yerde okuduğunuz Kurban röportajlarından daha farklı bir şey vermekti sanırım. Klasik röportaj formundan çok uzakta bir yerde alıp da kuralların içine sıkıştıramayacağımız kadar samimi bir şeydi bu. Adı yok. Öyle ki, o samimi gülüşleri sadece “iki nokta” ve “bir parantez” ile ifade etmek çok sığ geldi...Çok daha fazlasıydı çünkü... Her birine teker teker teşekkür etmek de sığ gelir... Çok daha fazlası çünkü ...
Özlem : Şöyle başlayalım; Forumda açtığım başlıkta gelen soruların çoğu tarzınızı değiştirmiş olmanızla ilgiliydi ?
Deniz: Tarzımızı mı değiştirmişiz biz 🙂
Özlem: Ya bak anladın ne demek istediğimi dalga geçiyorsun, tarzınızı değiştirmediniz tabi de işte hani şu eğlenceli moddan ciddi moda geçiş. Tarz derken o yani... Yaklaşım...
Deniz: Haa.. Evet Çok göze batmış galiba 🙂
Özlem : Demek ki 🙂 işte bu değişimi bir risk olarak görüp görmediğinizi merak etmiş adamlar.
Kerem : Risk mi Riks mi ? 🙂
Özlem: Ah, evet riks 🙂
Deniz: Bizim hayatımız riks zaten 🙂
Burak : Evet zaten herşey öyle bizim hayatımızda. Herşey ne kadar riskse o da o kadar riskti yani.
Özlem: Ya tamam da, durup dururken nerden çıktı ki şimdi bu ? Hayır siz kendiniz söylediniz “ bu albümde Kurban daha ciddi ” diye de, o yüzden soruyorum. Sizi rahatsız eden bir şey mi oldu ?
Deniz: Yooo hayır 🙂
Kerem: Çaldık öyle çıktı desem, çok mu basit olur acaba ...
Burak: Rahatsız eden şeyler de var tabi bir sürü ...
Deniz: Ya çok da bir değişim yok ki aslında.
Özlem: Dur şimdi, eğlenceli olmak kötü bir şey mi ?
Burak: Yok hayır, çok güzel.
Deniz: Şöyle düşün bak, ilk albümün B yüzü göze battıysa eğer, bu albüm de göze batmıştır.
Burak: Şimdi aynı şeyi söyleyecektim. İlk albümün B yüzünün devamı gibi bir albüm bu.
Deniz: Şunu yapmış olduk ; kendi bestelerimiz olan daha eğlenceli şarkılar “Sert” albümünde yer aldı. Bu da böyle oldu, eğlenceli şarkı koymadık ...
Özlem: Bu kez, içinizden böyle geldi ve böyle yaptınız. Bu ciddi olma durumu, daha doğrusu öyle demeyelim de, eğlenceli şarkılardan uzak olma durumu sürekliliği olan bir şey değil o zaman ?
Deniz: Ben bile bilmiyorum inan.
Özgür: Kim bilir ne olur ? Planlı programlı bir şey yok ki zaten ortada. Girdik, çaldık ve bu çıktı ortaya.
Kerem: İleriye dönük planları IMF yapıyor, biz değil 🙂
Burak: Biz playlisti bile uygulayamıyoruz ki 🙂 Hazırlıyoruz bir şey sonra değiştiriyoruz sahne de 🙂
Deniz: Genelde yaptığın röportajlarda karşılaştığın insanlar bunları planlıyolar mıymış ?🙂
Özlem : Neyleri ? 🙂
Deniz : Bu tip şeyleri programlayan gruplar mı varmış yani ? Anlatabildim mi 🙂
Özlem: E tamam da başka grupları mı konuşuyoruz ? 🙂 Sizin durumunuzda çok dikkat çekti ki demek soruyoruz biz de, “ Kurban artık çok daha ciddi” şeklinde başlayan cümleler var .
Deniz: Kimse karışmadı inan biz kendimiz yaptık 🙂 Kimseye beğendirmek için albüm yapmıyoruz neticede. Kimseye sormuyoruz da ne yapalım diye. İstediğimiz müziği yapıyoruz sadece. Budur.
Burak: Tabi bu dinleyiciye karşı duyarsızlık olarak algılanmasın. Daha farklı bir şey.
Deniz: Zafer’ in bunları sana anlatmış olması lazımdı aslında 🙂
Zafer: Yok ben bir şey anlatmadım 🙂
Deniz: Öyle yapmadık mı lan, gidip amfileri sonuna kadar açmadık mı sizin de, getireyim mi kayıtlarınızı ?
Zafer: Abi her röportaja beni karıştırma gözünü seveyim 🙂
Deniz: Hayır abicim, yapmadık mı kafamıza göre,istediğimiz gibi, açmadık mı ?
Zafer: Evet.
Deniz: Memnun musunuz ?
Zafer: E evet abi 🙂
Deniz: Tamam işte aynen öyle yaptık bu albümü de. Kafamıza göre. Zafer’ lerle yaptığımız çalışmadan hiç bir farkı yok yani.
Zafer: Ama şimdi bu bunları yazamayacak röportaja 🙂
Deniz: Sen tekrar anlat o zaman 🙂
Özlem: Ne alaka, niye yazamıyorum, sorunlu muyum ben? 🙂 Ben anladım, Zafer anlamayanlara özelden anlatsın. Kafanıza göre yapıyormuşsunuz herşeyi, millet ne der beğenir mi diye dert etmiyormuşsunuz, içinizden geldiği gibi işte. Bak anlamışım 🙂
Deniz: Ha aferin 🙂))
Özlem: Niye bütün şarkıları sen yapıyorsun Deniz ? 🙂
Burak : Yoo bu albümde Kerem’ in de, Özgür’ün de var.
Özlem : Aaa var mı ! ? Ne var 🙂
Burak: A var, Yok var 🙂
Özlem: E kartonete yazmamışsınız, bilmemem normal sanırım, içime mi doğsun ? 🙂
Kerem : Sen o kartoneti daha iyi oku bence 🙂
Özlem : Aaaa o da mı var ? 🙂
Burak: Var🙂 Cd yi kaldırdığın zaman altta yazıyor...
Özlem: Ya bak çok utandım şimdi 🙂
Burak: Kapakta öyle bir bulmaca durumu var ama doğru. Şarkı sözleri de okunmuyor zaten ama özellikle öyle yaptık.
Özlem: E belli zaten özellikle yaptığınız 🙂 Gerçi anlamayanlar, hata olduğunu düşünenler olmuş 🙂
Burak: Evet 🙂 Şikayet ediyorlar o şarkı sözlerinin yazılımını ama okunsun diye orada değil onlar zaten grafik öge olarak kullandık biz. Resimin bir parçası ... Okunmasını isteseydik okunaklı yazardık değil mi 🙂
Deniz: Kapağı Alican Tezer yaptı. “ Abi bir resim yaptım ben, şarkı sözü yazmadım aslında, okunaklı değil hiç biri, bunu seninle özel olarak konuşmak istiyorum ” dedi. Ben de “ benimle özel olarak konuşman gereken bir şey yok, görmeme de gerek yok, ben çok beğendim kapağı teşekkür ederim ” dedim. Bitti olay. Şarkı sözlerini yazan adam olarak beni rahatsız etmiyor , rahatsız olanların kendi sorunu 🙂 Çünkü önemli bir şeydir yani, orada benim yazdığım sözler var, ‘evet görünmesi gerekir’ diye düşünebilirim. Ama resim o kadar güzel ki ve o yazılar da onun bir parçası, onları düzgün yazdığın zaman resimin bütünü bozuluyor. Benim için resim çok daha önemli orada.
Kerem: Hem zaten bir kaç klikle sözlere ulaşabilir herkes.
Deniz: Evet www.kurban.com a giren orada sözlerin gayet düzgün bir şekilde yazılmış halini bulabilir. Çok merak eden olursa oraya girip bakar.
Özlem: Kurban.com demişken, sizin foruma arada girip bakıyorum da ben, pek uğramıyorsun bu aralar galiba, serzenişler var 🙂
Deniz: Evet ben uzun süredir ne e-maillara cevap veriyorum, ne de özel mesajlara. Foruma da sık girmiyorum. Sebepleri var ! Şöyle bir şey var bir de ; Görüyor adam beni mesela konser de diyalog şu;
-Aaa sen gerçekten Deniz’ misin ?
-Eveeet. Neden ki?
-E bizim yanımıza geldin ?
-Niye gelmeyeyim ki ?
Zaten konserlerde bir sürü adam oluyor, hepsiyle de inip birebir konuşuyoruz . Daha iyi bir şey var mı ?
-Yok abi, illaha netten konuşalım senle.
Ne alaka ya ?Görmüyorum ki seni ne konuşayım. Ben gördüğüm insanla konuşmayı seviyorum, gözlerine bakıp konuşacağım böyle seninle konuştuğum gibi, anladın mı ?
Özlem: Hı hı anladım da, bana niye sinirleniyorsun onu anlamadım 🙂
Deniz: Yok sinirlenmedim 🙂Çünkü yüz yüze konuşurken mimiklerimi görecek karşımdaki, ancak o şekilde anlayabilir tam olarak ne demek istediğimi. “Deniz çok soğuk bir herifsin ” diyor mesela nette...
Evet, çünkü sadece yazı yazıyorum. Görmüyorsun ki beni, o anda nasıl bir ruh hali içinde olduğumu bilmiyorsun ki.
Özlem: Tamam anlaşıldı, sakin 🙂 Siz bu gala konserinde “Yalan” ı neden çalmadınız peki ısrarlara rağmen ? Onun gölgesini hissediyor musunuz bu diğer şarkılar üzerinde ?
Kerem: Bu albümde “Yalan” gibi bi şarkı yok çünkü.
Özlem: Yok tamam da, özellikle çalmamanızın sebebi nedir ?
Deniz: Çünkü, yeni albüm şarkılarını çalmayı tercih ettik.
Özlem: E önceki albümlerden de çaldınız ama ?
Kerem: Ama biz başka bir şey vermek istiyorduk ve o “Yalan” değildi. Sözleri doğru dürüst yazdık mı ? Yazmadık. Niye ? Her şeyi istenildiği ya da beklenildiği gibi yapmak istemiyoruz çünkü. Popüler olmuş olanı takip etmek peşinde olan bir grup değiliz. O yüzden sözleri böyle, resim gibi yaptık, kendi istediğimiz gibi yani. Seyirci karşısına çıktığımız zaman, neden albümü yaptığımızdan farklı bir tavır takınalım ki ? Bizden ‘ Yalan ’ istiyolar, ‘ Yosma ’ istiyolar, ama bizim playlistimiz öyle değil. Yapmak istediğimiz vermek istediğimiz başka şeyler var ve o gece de kendi istediğimizi yaptık.
Deniz: Kendine evde dinlemek üzere karışık bir CD yapıyorsun Zafer sen; Metallica’ dan “Battery” var, Tool dan ve Faith no More dan bir kaç şarkı var ve bir de “Yalan” var. Koyar mısın Yalan’ ı da araya ?
Zafer: Koymam abi niye koyayım?
Deniz: Koymazsın tabi, işte biz de bu playlistleri o mantıkla hazırlıyoruz. Benim playlistim bu ve bunu çalıyorum. Ha kötü çalarsam, onu söylesinler işte ...
Özgür: Bu arada bu sadece o konser için geçerli bir şeydi, ondan sonraki konserlerde çaldık.
Burak: Hatta o gece Mojo’ya gittik orada bile çaldık 🙂
Özlem: Tamamdır o zaman, bir rahatsızlığını hissetmiyosunuz yani, yeni şarkılara rağmen hala ısrarla bu şarkının istenmesinin ?
Deniz: Hayır canım. Yalan çok güzel bir şarkı neden öyle hissedelim ki?
Özgür: Bir sürü şarkımız var ve seçme şansımız var ne istersek onu çalıyoruz işte.
Deniz: Sadece modla alakalı bir şey. Bunu daha önce de yaptık bu arada, ilk kez o konserde yaşanmış bir durum değildi.
Özlem: Bir sonraki albümde Kurban prodüktörlükten de vazgeçiyor sanırım? Kendi müziğinizi başka birine teslim etmek ? Nasıl olur ki ?
Burak: Bob Rock’ ı getiremezsek yandık diyelim 🙂
Deniz: Ya aslında hiç belli olmaz, olacak şeyler hakkında konuşmasak çok daha iyi.
Zafer: Sert tamamı ile size ait bir albümdü, bunda kısmen de olsa bir teslim etme durumu var hakikaten; Kapak var, mixler var; ( Deniz’ e ) Ki sen mixleri nasıl teslim ettin bilmiyorum ben 🙂
Burak : Gömüldü kayıtlara ve hayatı unuttu adam ,herşeyi o yaptı b ir yerden sonra da o yorgunluğa dayanamadı doğal olarak ...
Zafer: Peki çıkan sonuçtan memnun musun ? “Ben de bunu istiyordum” dedin mi ?
Deniz : Ortaya çıkan iş mükemmel bile olsa, son hamleyi kendin yapmıyorsan eğer, hiç bir zaman “ tamam budur ” demezsin !
Zafer: Alakasız bir şey soracağım çok teknik kaçacak da, davullar çok odalı gelmiyor mu ?
Kerem: Geliyor, özellikle yapılmış bir şey. Davulla ilişkili o odayı, mixe sokan 1 numaralı adam benim. Orada odadan başka çok şey var ayrıca, sen dikkatli dinle 🙂
Zafer: Güzel olmuş da alışana kadar zaman geçiyor.
Kerem : Ya bana hiç öyle olmadı işte. O bütün kanalları açtığımız anda derdimiz, bu kadar tak-tuk birbirinden ayrı bir sürü parça yerine, ‘ya şu odayı açalım da şu davul biraz birbirine yapışsın, tek bir davul olduğu, tek bir davulcu olduğu belli olsun’ kısmıydı işin. Yani iyi ya da kötü bir oda var bu albümde doğru, “Sert” de yoktu.
Deniz: Mixleri nasıl teslim ettin diyorsun. Biz şimdi şöyle bir şey yaptık Zafer. 11 ay boyunca kayıt yaptık. 11 ayın sonunda elimizde 60 tane kanal vardı şarkılarda. Sonra bir adama verip “10 günde bitirir misin bunları abi?” dedik. Sen o adama gidip her dakika müdahale eder misin ?
Zafer: Hayır canım, çıkmış bir kere benden ne müdahale edeceğim.
Deniz: Ya öyle işte. Bunu yaptırdığın adamı seviyor musun ? İyi bir adam mı ? Evet süper bir adam. O zaman bırak ona. Anlatabildim mi ?
Özgür: Bu arada adam herşeyi tek başına yapmadı ki zaten. Her gün Kerem gitti. 2 kez biz gittik Burak’ la. Tam anlamıyla kontrolümüzden çıkmış değildi olay zaten.
Deniz: Hiç birimiz öyle fazla kurcalamadık. Kimse bu durumdan rahatsız değil yani. Zaten böyle bir sound düşünüyorduk gene, mixleri ben yapsaydım da yine bol ambianslı bir şey olacaktı yani. Gelen işe herkes okey verdi o yüzden. Var mı mixlerden falan rahatsız olan arkadaşlar ? Bu işi yapan adamlara kötü bir şey söyleyebilir misiniz ?
Koro halinde🙂 Hayır...
Zafer: Bayağı u ğraşmışsınız o zaman, bir sürü kanalı kesip biçerek, üst üste bindirerek?
Deniz: Roland VS 1680'in bir kaç üstü olan 2480 vard ı zaten. Kısıtlıydı imkanlar, pro tools falan yoktu yani, sonra biz o kanalları verip, “abi hadi bunu pro tools da 10 günde bitir lütfen” dedik. Yalnız gerçekten bizi seven bir adam olmasaydı o işin başında, bayağı kötü bir şeyler dinliyordunuz şimdi !
Kerem: Bir de şöyle bir durum var, bir önceki albümden farklı olarak oradaki amplifikatörlerin hepsi gerçek. Bas gitarların soundu dahil. Yani kıpırdayan hoparlörlerden kaydedildi. Üzerinde başka hiç bir şey yok; amplifikatör simülasyonları falan gibi.
Deniz: Bu arada biz kayıt yapıyorken Tünel’ deki bütün amfiler de elimizdeydi 🙂
Burak: Unutmadan, sitenin birinde bizim davulların program olduğu yazıyordu. Sound replacement kullanmışız güya. Yok öyle bir şey, onu da söylemiş olalım. % 100 canlı davullar. Düzeltme falan yok kesinlikle, en ufak bir vuruşumda kaydırma bile yok.
Kerem : Bu albümde hiç bir albümde olmadığı kadar, reverb var bir de.
Zafer: Bence çok güzel olmuş, onu vurgulamak için özellikle sordum zaten.
Deniz: Eyvallah.
Kerem: Hatta mix yaptığımız odada bir pencere vardı, bazen “bu sesi bu pencerenin 3 metre dışında istiyorum” şeklinde konuşup ona göre reverbler ayarlamaya çalışıyorduk. Normalde hiç bu kadar reverb olmuyordu.
Deniz: Ya söylenecek tek şey, keşke böyle ‘hayvan’ gibi bir yerde kaydetseydik davulu baştan, pro toolsdan reverb verilmeseydi de o ambians oradan gelseydi. En fazla bu söylenebilir, bak en fazla diyorum ama !
Kerem: Evet keşke.
Deniz: Üstüne gitarı da odalı kaydetseydik hatta. 20 metre uzağa koysaydık bir ya da beş tane mikrofon. Çok güzel olurdu. Ama ne şartlarda olurdu ? Cebinde ne vardı ki ne yapabilesin ?
Kerem: Soundgarden “my wave” ! 🙂
Deniz: Evet işte, keşke o şarkıdaki gibi gitarlar kaydedebilseydik.
Kerem: Bayağı teknolojiye girdik, Özlem sıkıldı arkadaşlar 🙂
Özlem: Yok hayır sıkılmadım da, bunlar yabancı geldi biraz, nasıl yazacağımı düşünüyorum 🙂
Deniz: Yazarsın sen yazarsın 🙂
Özlem: Eh yazarım 🙂 Yazdığın şarkı sözlerine bakıyorum da Deniz, mutsuzsun sen galiba, bunalımda mısın yoksa ? 🙂)))
Deniz: Alah Alaaaaah 🙂))
Zafer: Deniz mutsuz bir adam değill, rahatsız bir adam 🙂
Deniz: Mutsuzum abi, bunlar bana bir fena bakıyor arkadan, kıskanıyolar galiba 🙂
Burak: Doğru ya biz kıskanıyoruz Denizi 🙂
Deniz: Bak mesela bir ara konsere gittik, otobüste arkada yataklar falan var, ben gittim önde oturdum, bayağı kıllandım bu heriflerden yani 🙂))
Deniz: Şaka bir yana;
Sorun ne biliyor musun ?
Görüşüyor musunuz ? Konuşuyor musunuz ? Bir araya geliyor musunuz ? Görüşmek ne demek ya, bu adamlardan başka bir şey yok ki hayatımda zaten, o kadar sıkıldım ki aslında 🙂) Ama bir yandan da düşünüyorum, benim hayatımdan alsalar bunları öyle bir boşluk oluşacak ki arkaya baktığımda gördüğüm şey uçurum olacak, anlatabiliyor muyum ? Aynı şey onlar için de geçerli. Başka kiminle bir araya gelsek bu müziği yapabiliriz ki? Yok bunun çözümü. Dolayısıyla biz hep beraberiz zaten 🙂
Bir de, biz acayip eğleniyoruz müzik yaparken. Çok tartışıyoruz, çok feci kavgalar ediyoruz belki ama sonucu hep güzel oluyor.
Deniz: Bu albümdeki en büyük hikaye de şudur ;
Biz aslında rahat adamlarmışız, birilerine bir şeyleri teslim etme noktasında insanlarla anlaşabiliyor muşuz, kimseyle bir derdimiz yokmuş, onu gördük.
Mesela Alican kapağı yaparken, bir sürü fikir ürettik biz ilk başta. Adam hiç karşı çıkmadı bize, ne istersek onu yaptı. Baştan itibaren “ benim kafamda bir şey var onu yapalım” demedi. Bize uyum göstermeye çalıştı. En sonunda baktık olmuyor “ Alican sen kendine has bir şey çıkar ve bize getir, bir de öyle deneyelim, bakalım ne olacak “ dedik. İlk kez böyle bir şey yaptık. Hiç karışmadık yani. Ve adamın önümüze getirdiği işe Mona Lisa diyorum ben. Kapağı gördüm ve ‘ daha iyisini düşünemiyorum ’ dedim. Süper olmuş. Hep konuşuyorduk biz kapağa fotoğraf koymayalım diye. Kapakta fotoğraf var ama öyle güzel bir fotoğraf ki, olacaksa öyle olsun yani. Adam üstünden bir şey geçti onun, kendini akıttı o kapağa, anlatabiliyor muyum ?
Zafer: Bir albüm kapağı görmüştüm, adam kendi vesikalık fotoğrafını koymuştu resmen ... 🙂))
Deniz: Ama o da güzel olabilirdi bak, hele polaroidle çekilmişse offf 🙂))))
Özlem: Klip de çok güzel...
Burak: Evet, Cemil Ağacıkoğlu çok iyi bir iş çıkardı hakikaten...
Aslında röportaj burada bitmişti ki; Çektik Burak’ ı kenara ve anlat dedik, daha ne kaldıysa işte... Aklına ne gelirse... Grubun diğer elemanları gibi dinleyiciyle son derece sıcak bir iletişiminin olması ve onların gerek beklentilerini gerekse şikayetlerini çok yakından takip etmesi sebebi ile deyim yerindeyse eğer nokta vuruşları yaptı kendisi 🙂
Buyrunuz aşağıdakiler de Burak’ tan ;
Dün ve Bugün
Beraber çalışmak için bir yerimiz olmadığı için bir arada çalışamıyorduk bundan önce. Bilgisayarda ev demosu falan yapıyorduk hep. Bu sefer öyle yapmayalım hep beraber çalarak albümü son haline getirelim, herkesten çıkan ses duyulsun istedik. Artık her kafadan ses çıkıyor yani 🙂 Haziran ayında Stüdyo La’ yı kapattık 1,5 aylığına, kurulduk orada, her şarkı için 3 ayrı canlı kayıt yaptık. Normalde yapamadığımız bir şeydi bu, şarkıları beraber bitirdik bu kez yani. Eylül ayında da asıl kayıtlara başladık işte. Bir sonraki albümde amacımız hep birlikte stüdyoya girmek aslında ama Türkiye şartlarında çok zor bu.
Özgür kendini çok daha fazla ortaya koydu bu albümde. Gerçi hala daha yeterince ağırlığını koyamadığını düşünüyor, gelecek albümde etkisi daha da artacaktır.Onun daha fazla bastırması grupta da dengelerin oturmasını sağladı tabi. Kendi aramızda da sorunlar vardı önceden, iletişim problemi yaşıyorduk zaman zaman, şimdi artık çok daha rahatız birbirimize karşı, daha önceden yüz yüze konuşamadığımız şeyleri konuşmaya başladık. Aslında kendi aramızda bir sorun yaşamamamıza rağmen, işlerin yürümüyor olmasından dolayı birbirimizi yedik, albümün kayıt aşamasında 🙂 Bizim için de bir olgunlaşma dönemiydi bu. Belki de o yüzden daha ciddi bir albüm oldu bu. Özetle; Her anlamda “daha fazla” bir grup var artık ortada...
-Anadolu’ da imkanlar kısıtlı ! Kurban’ ın çalabilmesi için destekli ve sağlam bir sistem olmaması sebebi ile bir çok yere gidemiyoruz. Kurban’ dan doğru sesin çıkmasını istiyoruz çünkü. Hepimizden ayrı bir gürültü çıkıyor. Çıkardığımız sesi duymak istiyoruz çalarken. Bütün sesler temiz duyulsun yani.... Ama dedim ya imkanlar işte...
-Yazın bir yada iki turne var planımızda ! Tarihleri belli değil ama Haziran ayı içinde belli olur sanırım.
-Kral Tv de klibimizin dönmesi eleştiriliyor ! Hiç anlamıyorum bu tarzda fikirleri.Kars’da bir adam var örneğin. Hayatı boyunca Kurban duymamış. Bütün televizyon kanallarına sahip olmak gibi bir şansı yok. Az önce bahsettiğim sebeplerle konser imkanı da yok. Ondan Kurban dinleme hakkını almak saçma ve bencilce geliyor bana. Türkiye’ de müzik endüstrisi diye bir şey de yok ayrıca. Birileri müzik yaparak hayatını devam ettiriyorsa eğer, mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşmak isteğinin nesi anormal ?
-Korsan albüm alıyorsan ya da mp3 çekip dinliyorsan o ürünle ilgili yorum yapma hakkına da sahip değilsin ! Destek değil, köstek oluyorsun çünkü ! Ben hatırlıyorum da lise yıllarımda Kadıköy Akmar’ da Zihni’ ye giderdim, eve dönerken yol boyunca albüm kapağını incelerdim heyecanla. Korsan alıp, sadece renkli fotokopi ile çoğaltılmış, öylesine bir kağıda bakmak nasıl bir duygu acaba, anlam veremiyorum ?
-------------------------------------------
İşte böyle bir şeydi ve bitti ...
Röportajı Hazırlayanlar;
Özlem Albayrak (öz!em)
A. Zafer Yurdaçalış (Swallowed)
Özlem : Şöyle başlayalım; Forumda açtığım başlıkta gelen soruların çoğu tarzınızı değiştirmiş olmanızla ilgiliydi ?
Deniz: Tarzımızı mı değiştirmişiz biz 🙂
Özlem: Ya bak anladın ne demek istediğimi dalga geçiyorsun, tarzınızı değiştirmediniz tabi de işte hani şu eğlenceli moddan ciddi moda geçiş. Tarz derken o yani... Yaklaşım...
Deniz: Haa.. Evet Çok göze batmış galiba 🙂
Özlem : Demek ki 🙂 işte bu değişimi bir risk olarak görüp görmediğinizi merak etmiş adamlar.
Kerem : Risk mi Riks mi ? 🙂
Özlem: Ah, evet riks 🙂
Deniz: Bizim hayatımız riks zaten 🙂
Burak : Evet zaten herşey öyle bizim hayatımızda. Herşey ne kadar riskse o da o kadar riskti yani.
Özlem: Ya tamam da, durup dururken nerden çıktı ki şimdi bu ? Hayır siz kendiniz söylediniz “ bu albümde Kurban daha ciddi ” diye de, o yüzden soruyorum. Sizi rahatsız eden bir şey mi oldu ?
Deniz: Yooo hayır 🙂
Kerem: Çaldık öyle çıktı desem, çok mu basit olur acaba ...
Burak: Rahatsız eden şeyler de var tabi bir sürü ...
Deniz: Ya çok da bir değişim yok ki aslında.
Özlem: Dur şimdi, eğlenceli olmak kötü bir şey mi ?
Burak: Yok hayır, çok güzel.
Deniz: Şöyle düşün bak, ilk albümün B yüzü göze battıysa eğer, bu albüm de göze batmıştır.
Burak: Şimdi aynı şeyi söyleyecektim. İlk albümün B yüzünün devamı gibi bir albüm bu.
Deniz: Şunu yapmış olduk ; kendi bestelerimiz olan daha eğlenceli şarkılar “Sert” albümünde yer aldı. Bu da böyle oldu, eğlenceli şarkı koymadık ...
Özlem: Bu kez, içinizden böyle geldi ve böyle yaptınız. Bu ciddi olma durumu, daha doğrusu öyle demeyelim de, eğlenceli şarkılardan uzak olma durumu sürekliliği olan bir şey değil o zaman ?
Deniz: Ben bile bilmiyorum inan.
Özgür: Kim bilir ne olur ? Planlı programlı bir şey yok ki zaten ortada. Girdik, çaldık ve bu çıktı ortaya.
Kerem: İleriye dönük planları IMF yapıyor, biz değil 🙂
Burak: Biz playlisti bile uygulayamıyoruz ki 🙂 Hazırlıyoruz bir şey sonra değiştiriyoruz sahne de 🙂
Deniz: Genelde yaptığın röportajlarda karşılaştığın insanlar bunları planlıyolar mıymış ?🙂
Özlem : Neyleri ? 🙂
Deniz : Bu tip şeyleri programlayan gruplar mı varmış yani ? Anlatabildim mi 🙂
Özlem: E tamam da başka grupları mı konuşuyoruz ? 🙂 Sizin durumunuzda çok dikkat çekti ki demek soruyoruz biz de, “ Kurban artık çok daha ciddi” şeklinde başlayan cümleler var .
Deniz: Kimse karışmadı inan biz kendimiz yaptık 🙂 Kimseye beğendirmek için albüm yapmıyoruz neticede. Kimseye sormuyoruz da ne yapalım diye. İstediğimiz müziği yapıyoruz sadece. Budur.
Burak: Tabi bu dinleyiciye karşı duyarsızlık olarak algılanmasın. Daha farklı bir şey.
Deniz: Zafer’ in bunları sana anlatmış olması lazımdı aslında 🙂
Zafer: Yok ben bir şey anlatmadım 🙂
Deniz: Öyle yapmadık mı lan, gidip amfileri sonuna kadar açmadık mı sizin de, getireyim mi kayıtlarınızı ?
Zafer: Abi her röportaja beni karıştırma gözünü seveyim 🙂
Deniz: Hayır abicim, yapmadık mı kafamıza göre,istediğimiz gibi, açmadık mı ?
Zafer: Evet.
Deniz: Memnun musunuz ?
Zafer: E evet abi 🙂
Deniz: Tamam işte aynen öyle yaptık bu albümü de. Kafamıza göre. Zafer’ lerle yaptığımız çalışmadan hiç bir farkı yok yani.
Zafer: Ama şimdi bu bunları yazamayacak röportaja 🙂
Deniz: Sen tekrar anlat o zaman 🙂
Özlem: Ne alaka, niye yazamıyorum, sorunlu muyum ben? 🙂 Ben anladım, Zafer anlamayanlara özelden anlatsın. Kafanıza göre yapıyormuşsunuz herşeyi, millet ne der beğenir mi diye dert etmiyormuşsunuz, içinizden geldiği gibi işte. Bak anlamışım 🙂
Deniz: Ha aferin 🙂))
Özlem: Niye bütün şarkıları sen yapıyorsun Deniz ? 🙂
Burak : Yoo bu albümde Kerem’ in de, Özgür’ün de var.
Özlem : Aaa var mı ! ? Ne var 🙂
Burak: A var, Yok var 🙂
Özlem: E kartonete yazmamışsınız, bilmemem normal sanırım, içime mi doğsun ? 🙂
Kerem : Sen o kartoneti daha iyi oku bence 🙂
Özlem : Aaaa o da mı var ? 🙂
Burak: Var🙂 Cd yi kaldırdığın zaman altta yazıyor...
Özlem: Ya bak çok utandım şimdi 🙂
Burak: Kapakta öyle bir bulmaca durumu var ama doğru. Şarkı sözleri de okunmuyor zaten ama özellikle öyle yaptık.
Özlem: E belli zaten özellikle yaptığınız 🙂 Gerçi anlamayanlar, hata olduğunu düşünenler olmuş 🙂
Burak: Evet 🙂 Şikayet ediyorlar o şarkı sözlerinin yazılımını ama okunsun diye orada değil onlar zaten grafik öge olarak kullandık biz. Resimin bir parçası ... Okunmasını isteseydik okunaklı yazardık değil mi 🙂
Deniz: Kapağı Alican Tezer yaptı. “ Abi bir resim yaptım ben, şarkı sözü yazmadım aslında, okunaklı değil hiç biri, bunu seninle özel olarak konuşmak istiyorum ” dedi. Ben de “ benimle özel olarak konuşman gereken bir şey yok, görmeme de gerek yok, ben çok beğendim kapağı teşekkür ederim ” dedim. Bitti olay. Şarkı sözlerini yazan adam olarak beni rahatsız etmiyor , rahatsız olanların kendi sorunu 🙂 Çünkü önemli bir şeydir yani, orada benim yazdığım sözler var, ‘evet görünmesi gerekir’ diye düşünebilirim. Ama resim o kadar güzel ki ve o yazılar da onun bir parçası, onları düzgün yazdığın zaman resimin bütünü bozuluyor. Benim için resim çok daha önemli orada.
Kerem: Hem zaten bir kaç klikle sözlere ulaşabilir herkes.
Deniz: Evet www.kurban.com a giren orada sözlerin gayet düzgün bir şekilde yazılmış halini bulabilir. Çok merak eden olursa oraya girip bakar.
Özlem: Kurban.com demişken, sizin foruma arada girip bakıyorum da ben, pek uğramıyorsun bu aralar galiba, serzenişler var 🙂
Deniz: Evet ben uzun süredir ne e-maillara cevap veriyorum, ne de özel mesajlara. Foruma da sık girmiyorum. Sebepleri var ! Şöyle bir şey var bir de ; Görüyor adam beni mesela konser de diyalog şu;
-Aaa sen gerçekten Deniz’ misin ?
-Eveeet. Neden ki?
-E bizim yanımıza geldin ?
-Niye gelmeyeyim ki ?
Zaten konserlerde bir sürü adam oluyor, hepsiyle de inip birebir konuşuyoruz . Daha iyi bir şey var mı ?
-Yok abi, illaha netten konuşalım senle.
Ne alaka ya ?Görmüyorum ki seni ne konuşayım. Ben gördüğüm insanla konuşmayı seviyorum, gözlerine bakıp konuşacağım böyle seninle konuştuğum gibi, anladın mı ?
Özlem: Hı hı anladım da, bana niye sinirleniyorsun onu anlamadım 🙂
Deniz: Yok sinirlenmedim 🙂Çünkü yüz yüze konuşurken mimiklerimi görecek karşımdaki, ancak o şekilde anlayabilir tam olarak ne demek istediğimi. “Deniz çok soğuk bir herifsin ” diyor mesela nette...
Evet, çünkü sadece yazı yazıyorum. Görmüyorsun ki beni, o anda nasıl bir ruh hali içinde olduğumu bilmiyorsun ki.
Özlem: Tamam anlaşıldı, sakin 🙂 Siz bu gala konserinde “Yalan” ı neden çalmadınız peki ısrarlara rağmen ? Onun gölgesini hissediyor musunuz bu diğer şarkılar üzerinde ?
Kerem: Bu albümde “Yalan” gibi bi şarkı yok çünkü.
Özlem: Yok tamam da, özellikle çalmamanızın sebebi nedir ?
Deniz: Çünkü, yeni albüm şarkılarını çalmayı tercih ettik.
Özlem: E önceki albümlerden de çaldınız ama ?
Kerem: Ama biz başka bir şey vermek istiyorduk ve o “Yalan” değildi. Sözleri doğru dürüst yazdık mı ? Yazmadık. Niye ? Her şeyi istenildiği ya da beklenildiği gibi yapmak istemiyoruz çünkü. Popüler olmuş olanı takip etmek peşinde olan bir grup değiliz. O yüzden sözleri böyle, resim gibi yaptık, kendi istediğimiz gibi yani. Seyirci karşısına çıktığımız zaman, neden albümü yaptığımızdan farklı bir tavır takınalım ki ? Bizden ‘ Yalan ’ istiyolar, ‘ Yosma ’ istiyolar, ama bizim playlistimiz öyle değil. Yapmak istediğimiz vermek istediğimiz başka şeyler var ve o gece de kendi istediğimizi yaptık.
Deniz: Kendine evde dinlemek üzere karışık bir CD yapıyorsun Zafer sen; Metallica’ dan “Battery” var, Tool dan ve Faith no More dan bir kaç şarkı var ve bir de “Yalan” var. Koyar mısın Yalan’ ı da araya ?
Zafer: Koymam abi niye koyayım?
Deniz: Koymazsın tabi, işte biz de bu playlistleri o mantıkla hazırlıyoruz. Benim playlistim bu ve bunu çalıyorum. Ha kötü çalarsam, onu söylesinler işte ...
Özgür: Bu arada bu sadece o konser için geçerli bir şeydi, ondan sonraki konserlerde çaldık.
Burak: Hatta o gece Mojo’ya gittik orada bile çaldık 🙂
Özlem: Tamamdır o zaman, bir rahatsızlığını hissetmiyosunuz yani, yeni şarkılara rağmen hala ısrarla bu şarkının istenmesinin ?
Deniz: Hayır canım. Yalan çok güzel bir şarkı neden öyle hissedelim ki?
Özgür: Bir sürü şarkımız var ve seçme şansımız var ne istersek onu çalıyoruz işte.
Deniz: Sadece modla alakalı bir şey. Bunu daha önce de yaptık bu arada, ilk kez o konserde yaşanmış bir durum değildi.
Özlem: Bir sonraki albümde Kurban prodüktörlükten de vazgeçiyor sanırım? Kendi müziğinizi başka birine teslim etmek ? Nasıl olur ki ?
Burak: Bob Rock’ ı getiremezsek yandık diyelim 🙂
Deniz: Ya aslında hiç belli olmaz, olacak şeyler hakkında konuşmasak çok daha iyi.
Zafer: Sert tamamı ile size ait bir albümdü, bunda kısmen de olsa bir teslim etme durumu var hakikaten; Kapak var, mixler var; ( Deniz’ e ) Ki sen mixleri nasıl teslim ettin bilmiyorum ben 🙂
Burak : Gömüldü kayıtlara ve hayatı unuttu adam ,herşeyi o yaptı b ir yerden sonra da o yorgunluğa dayanamadı doğal olarak ...
Zafer: Peki çıkan sonuçtan memnun musun ? “Ben de bunu istiyordum” dedin mi ?
Deniz : Ortaya çıkan iş mükemmel bile olsa, son hamleyi kendin yapmıyorsan eğer, hiç bir zaman “ tamam budur ” demezsin !
Zafer: Alakasız bir şey soracağım çok teknik kaçacak da, davullar çok odalı gelmiyor mu ?
Kerem: Geliyor, özellikle yapılmış bir şey. Davulla ilişkili o odayı, mixe sokan 1 numaralı adam benim. Orada odadan başka çok şey var ayrıca, sen dikkatli dinle 🙂
Zafer: Güzel olmuş da alışana kadar zaman geçiyor.
Kerem : Ya bana hiç öyle olmadı işte. O bütün kanalları açtığımız anda derdimiz, bu kadar tak-tuk birbirinden ayrı bir sürü parça yerine, ‘ya şu odayı açalım da şu davul biraz birbirine yapışsın, tek bir davul olduğu, tek bir davulcu olduğu belli olsun’ kısmıydı işin. Yani iyi ya da kötü bir oda var bu albümde doğru, “Sert” de yoktu.
Deniz: Mixleri nasıl teslim ettin diyorsun. Biz şimdi şöyle bir şey yaptık Zafer. 11 ay boyunca kayıt yaptık. 11 ayın sonunda elimizde 60 tane kanal vardı şarkılarda. Sonra bir adama verip “10 günde bitirir misin bunları abi?” dedik. Sen o adama gidip her dakika müdahale eder misin ?
Zafer: Hayır canım, çıkmış bir kere benden ne müdahale edeceğim.
Deniz: Ya öyle işte. Bunu yaptırdığın adamı seviyor musun ? İyi bir adam mı ? Evet süper bir adam. O zaman bırak ona. Anlatabildim mi ?
Özgür: Bu arada adam herşeyi tek başına yapmadı ki zaten. Her gün Kerem gitti. 2 kez biz gittik Burak’ la. Tam anlamıyla kontrolümüzden çıkmış değildi olay zaten.
Deniz: Hiç birimiz öyle fazla kurcalamadık. Kimse bu durumdan rahatsız değil yani. Zaten böyle bir sound düşünüyorduk gene, mixleri ben yapsaydım da yine bol ambianslı bir şey olacaktı yani. Gelen işe herkes okey verdi o yüzden. Var mı mixlerden falan rahatsız olan arkadaşlar ? Bu işi yapan adamlara kötü bir şey söyleyebilir misiniz ?
Koro halinde🙂 Hayır...
Zafer: Bayağı u ğraşmışsınız o zaman, bir sürü kanalı kesip biçerek, üst üste bindirerek?
Deniz: Roland VS 1680'in bir kaç üstü olan 2480 vard ı zaten. Kısıtlıydı imkanlar, pro tools falan yoktu yani, sonra biz o kanalları verip, “abi hadi bunu pro tools da 10 günde bitir lütfen” dedik. Yalnız gerçekten bizi seven bir adam olmasaydı o işin başında, bayağı kötü bir şeyler dinliyordunuz şimdi !
Kerem: Bir de şöyle bir durum var, bir önceki albümden farklı olarak oradaki amplifikatörlerin hepsi gerçek. Bas gitarların soundu dahil. Yani kıpırdayan hoparlörlerden kaydedildi. Üzerinde başka hiç bir şey yok; amplifikatör simülasyonları falan gibi.
Deniz: Bu arada biz kayıt yapıyorken Tünel’ deki bütün amfiler de elimizdeydi 🙂
Burak: Unutmadan, sitenin birinde bizim davulların program olduğu yazıyordu. Sound replacement kullanmışız güya. Yok öyle bir şey, onu da söylemiş olalım. % 100 canlı davullar. Düzeltme falan yok kesinlikle, en ufak bir vuruşumda kaydırma bile yok.
Kerem : Bu albümde hiç bir albümde olmadığı kadar, reverb var bir de.
Zafer: Bence çok güzel olmuş, onu vurgulamak için özellikle sordum zaten.
Deniz: Eyvallah.
Kerem: Hatta mix yaptığımız odada bir pencere vardı, bazen “bu sesi bu pencerenin 3 metre dışında istiyorum” şeklinde konuşup ona göre reverbler ayarlamaya çalışıyorduk. Normalde hiç bu kadar reverb olmuyordu.
Deniz: Ya söylenecek tek şey, keşke böyle ‘hayvan’ gibi bir yerde kaydetseydik davulu baştan, pro toolsdan reverb verilmeseydi de o ambians oradan gelseydi. En fazla bu söylenebilir, bak en fazla diyorum ama !
Kerem: Evet keşke.
Deniz: Üstüne gitarı da odalı kaydetseydik hatta. 20 metre uzağa koysaydık bir ya da beş tane mikrofon. Çok güzel olurdu. Ama ne şartlarda olurdu ? Cebinde ne vardı ki ne yapabilesin ?
Kerem: Soundgarden “my wave” ! 🙂
Deniz: Evet işte, keşke o şarkıdaki gibi gitarlar kaydedebilseydik.
Kerem: Bayağı teknolojiye girdik, Özlem sıkıldı arkadaşlar 🙂
Özlem: Yok hayır sıkılmadım da, bunlar yabancı geldi biraz, nasıl yazacağımı düşünüyorum 🙂
Deniz: Yazarsın sen yazarsın 🙂
Özlem: Eh yazarım 🙂 Yazdığın şarkı sözlerine bakıyorum da Deniz, mutsuzsun sen galiba, bunalımda mısın yoksa ? 🙂)))
Deniz: Alah Alaaaaah 🙂))
Zafer: Deniz mutsuz bir adam değill, rahatsız bir adam 🙂
Deniz: Mutsuzum abi, bunlar bana bir fena bakıyor arkadan, kıskanıyolar galiba 🙂
Burak: Doğru ya biz kıskanıyoruz Denizi 🙂
Deniz: Bak mesela bir ara konsere gittik, otobüste arkada yataklar falan var, ben gittim önde oturdum, bayağı kıllandım bu heriflerden yani 🙂))
Deniz: Şaka bir yana;
Sorun ne biliyor musun ?
Görüşüyor musunuz ? Konuşuyor musunuz ? Bir araya geliyor musunuz ? Görüşmek ne demek ya, bu adamlardan başka bir şey yok ki hayatımda zaten, o kadar sıkıldım ki aslında 🙂) Ama bir yandan da düşünüyorum, benim hayatımdan alsalar bunları öyle bir boşluk oluşacak ki arkaya baktığımda gördüğüm şey uçurum olacak, anlatabiliyor muyum ? Aynı şey onlar için de geçerli. Başka kiminle bir araya gelsek bu müziği yapabiliriz ki? Yok bunun çözümü. Dolayısıyla biz hep beraberiz zaten 🙂
Bir de, biz acayip eğleniyoruz müzik yaparken. Çok tartışıyoruz, çok feci kavgalar ediyoruz belki ama sonucu hep güzel oluyor.
Deniz: Bu albümdeki en büyük hikaye de şudur ;
Biz aslında rahat adamlarmışız, birilerine bir şeyleri teslim etme noktasında insanlarla anlaşabiliyor muşuz, kimseyle bir derdimiz yokmuş, onu gördük.
Mesela Alican kapağı yaparken, bir sürü fikir ürettik biz ilk başta. Adam hiç karşı çıkmadı bize, ne istersek onu yaptı. Baştan itibaren “ benim kafamda bir şey var onu yapalım” demedi. Bize uyum göstermeye çalıştı. En sonunda baktık olmuyor “ Alican sen kendine has bir şey çıkar ve bize getir, bir de öyle deneyelim, bakalım ne olacak “ dedik. İlk kez böyle bir şey yaptık. Hiç karışmadık yani. Ve adamın önümüze getirdiği işe Mona Lisa diyorum ben. Kapağı gördüm ve ‘ daha iyisini düşünemiyorum ’ dedim. Süper olmuş. Hep konuşuyorduk biz kapağa fotoğraf koymayalım diye. Kapakta fotoğraf var ama öyle güzel bir fotoğraf ki, olacaksa öyle olsun yani. Adam üstünden bir şey geçti onun, kendini akıttı o kapağa, anlatabiliyor muyum ?
Zafer: Bir albüm kapağı görmüştüm, adam kendi vesikalık fotoğrafını koymuştu resmen ... 🙂))
Deniz: Ama o da güzel olabilirdi bak, hele polaroidle çekilmişse offf 🙂))))
Özlem: Klip de çok güzel...
Burak: Evet, Cemil Ağacıkoğlu çok iyi bir iş çıkardı hakikaten...
Aslında röportaj burada bitmişti ki; Çektik Burak’ ı kenara ve anlat dedik, daha ne kaldıysa işte... Aklına ne gelirse... Grubun diğer elemanları gibi dinleyiciyle son derece sıcak bir iletişiminin olması ve onların gerek beklentilerini gerekse şikayetlerini çok yakından takip etmesi sebebi ile deyim yerindeyse eğer nokta vuruşları yaptı kendisi 🙂
Buyrunuz aşağıdakiler de Burak’ tan ;
Dün ve Bugün
Beraber çalışmak için bir yerimiz olmadığı için bir arada çalışamıyorduk bundan önce. Bilgisayarda ev demosu falan yapıyorduk hep. Bu sefer öyle yapmayalım hep beraber çalarak albümü son haline getirelim, herkesten çıkan ses duyulsun istedik. Artık her kafadan ses çıkıyor yani 🙂 Haziran ayında Stüdyo La’ yı kapattık 1,5 aylığına, kurulduk orada, her şarkı için 3 ayrı canlı kayıt yaptık. Normalde yapamadığımız bir şeydi bu, şarkıları beraber bitirdik bu kez yani. Eylül ayında da asıl kayıtlara başladık işte. Bir sonraki albümde amacımız hep birlikte stüdyoya girmek aslında ama Türkiye şartlarında çok zor bu.
Özgür kendini çok daha fazla ortaya koydu bu albümde. Gerçi hala daha yeterince ağırlığını koyamadığını düşünüyor, gelecek albümde etkisi daha da artacaktır.Onun daha fazla bastırması grupta da dengelerin oturmasını sağladı tabi. Kendi aramızda da sorunlar vardı önceden, iletişim problemi yaşıyorduk zaman zaman, şimdi artık çok daha rahatız birbirimize karşı, daha önceden yüz yüze konuşamadığımız şeyleri konuşmaya başladık. Aslında kendi aramızda bir sorun yaşamamamıza rağmen, işlerin yürümüyor olmasından dolayı birbirimizi yedik, albümün kayıt aşamasında 🙂 Bizim için de bir olgunlaşma dönemiydi bu. Belki de o yüzden daha ciddi bir albüm oldu bu. Özetle; Her anlamda “daha fazla” bir grup var artık ortada...
-Anadolu’ da imkanlar kısıtlı ! Kurban’ ın çalabilmesi için destekli ve sağlam bir sistem olmaması sebebi ile bir çok yere gidemiyoruz. Kurban’ dan doğru sesin çıkmasını istiyoruz çünkü. Hepimizden ayrı bir gürültü çıkıyor. Çıkardığımız sesi duymak istiyoruz çalarken. Bütün sesler temiz duyulsun yani.... Ama dedim ya imkanlar işte...
-Yazın bir yada iki turne var planımızda ! Tarihleri belli değil ama Haziran ayı içinde belli olur sanırım.
-Kral Tv de klibimizin dönmesi eleştiriliyor ! Hiç anlamıyorum bu tarzda fikirleri.Kars’da bir adam var örneğin. Hayatı boyunca Kurban duymamış. Bütün televizyon kanallarına sahip olmak gibi bir şansı yok. Az önce bahsettiğim sebeplerle konser imkanı da yok. Ondan Kurban dinleme hakkını almak saçma ve bencilce geliyor bana. Türkiye’ de müzik endüstrisi diye bir şey de yok ayrıca. Birileri müzik yaparak hayatını devam ettiriyorsa eğer, mümkün olduğunca fazla kişiye ulaşmak isteğinin nesi anormal ?
-Korsan albüm alıyorsan ya da mp3 çekip dinliyorsan o ürünle ilgili yorum yapma hakkına da sahip değilsin ! Destek değil, köstek oluyorsun çünkü ! Ben hatırlıyorum da lise yıllarımda Kadıköy Akmar’ da Zihni’ ye giderdim, eve dönerken yol boyunca albüm kapağını incelerdim heyecanla. Korsan alıp, sadece renkli fotokopi ile çoğaltılmış, öylesine bir kağıda bakmak nasıl bir duygu acaba, anlam veremiyorum ?
-------------------------------------------
İşte böyle bir şeydi ve bitti ...
Röportajı Hazırlayanlar;
Özlem Albayrak (öz!em)
A. Zafer Yurdaçalış (Swallowed)