İkinci albümleri Hicaz Dolap ile kendi deyimleriyle 'Türkiye Haritası'nı çalan Laço Tayfa, ''Biz Doğu-Batı sentezi yapmıyoruz, kendi müziğimizi yapıyoruz diyor, müziklerine isim koyup sınırları daraltmıyorlar. Röportaj için devamını okuyun..
Nasıl bir araya geldiniz diye sormak çok mu klasik olacak?
Hüsnü Şenlendirici: Hayatın cilvesi. Müzisyenlerin tamamının yapmak istediği bir şey bu. Herkes kendi müziğini yapmak ister. Bu hayal bizi bir araya getirdi. Brooklyn Funk Essentials ile başladı macera.
Nasıl bir çalışma yapmıştınız? Nedir Türk müzisyenlerle yabancı müzisyenin farkı?
H.Ş: Biz onların çaldığı enstrümanlara ve Batı müziğine yabancı değiliz. O kültürü zaten alıyoruz, bir köprüdeyiz yani. Asya ve doğu müziğiyle sınırlı değiliz. Bizim için büyük bir fark olmuyor ama onlar etkileniyorlar. Bizim komalarımız olsun, ritim anlayışımız olsun farklı geliyor. Enstrüman hakimiyetimizden doğaçlamalarımızdan etkileniyorlar. Bu müziğin içinde bulunup beraber yapmak o da ayrı bir haz veriyor.
‘Doğu Batı sentezi yapmaya çalışıyor, ama çoğu zaman başarılamıyor.’ diyorsunuz. Neden olmuyor? Olunca nasıl oluyor?
H.Ş: Bizim sırrımız bu sekiz kişi. Çünkü herkes kapasiteli ve çok yeni. Kimsenin ucu yok. Dünyanın her yerinde, her müziği çalabilecek arkadaşlar var aramızda. Hepimiz enstrümanlarımızda çok ileri seviyedeyiz. Bir de anlayış meselesi bu. Volkan (Öktem), Nurhan Abi (Şensesli) ve Burç (Şensesli) mesela.. Bu arkadaşlar batı müziği enstümanı çalıyor. Ama Türk müziğini de iyi biliyorlar.
İlk bir araya geldiğinizde uyumu nasıl sağladınız?
H.Ş: Bizde hiç uyumsuzluk oladı ki zaten. Hani şimdi Batılı müzisyenlerle otursak çalalım desek, o ‘sentez vaziyeti’ olacak. Bizim müziğimiz sentez değil, kendi müziğimizi yapıyoruz. Bence Türkiye Batı müziğine çok uzak değil, burada dünya kalitesinde üst sıralarda müzisyenler var. Zaten bunun herkes farkında. Benim en çok hoşuma giden de bizim hayranlarımız müziği bilen insanlar ve müzisyenler. Bu gurur veriyor.
Nurhan Şensesli: İkinci albüm bizim için ilginç tepkiler aldığımız bir albüm oldu. Bazı insanlar beğenmiyor mesela.
Nasıl tepkiler aldınız?
N.Ş: Yani şimdi adam diyor ki bu albüm oldu mu? Bana soruyorlar. Yaptığınız işten memnun musunuz gibi.. Biz memnunuz, ama her türlü tepkiyede açığız.,
H.Ş: Bu albümü dinleyen 10 kişiden üçü dördü eleştiriyor beğenmiyor. Ama zaten bu çok normal. İlk albümü o kadar beğendiler ki. Yani herkes beğeniyor bir iki kişi eleştirsin be kardeşim. Ben bundan rahatsız bile oluyordum.
N.Ş: Hiç tanımadığımız kişilerden, Adana, Ankara, Antalya, Bursa buralardan arayıp tebrik edenler de var. Elinize sağlık diyorlar. Sabah akşam dinliyoruz diyorlar.
H.Ş: İlk albümde bana daha stüdyo aşamasında daral gelmişti. Ama bu albümü ben daha fazla dinliyorum.
Şarkıları nasıl belirlediniz?
Burç Şensesli: Türk Sanat Müziği, Halk Müziği formatında şarkılar var. Çocukluğumuzun şarkılarını derledik aslında. Ama repertuvar üzerine çalışırken hep birlikte tartıştık.
H.Ş: Birinci albümde Türkiye’nin haritasını çaldık diyebiliriz. Bu albümde de öyledir dikkar ederseniz. Biz aynı zamanda kültür elçiliği de yapıyoruz. Türkiye’den yüzlerce müzisyen yıllardır dünyanın her yerine gidip Türk müziği yapıyor. Ve bu müziği belirli kitlelere dinletiyorlar. Oatantik müzikten hoşlananlara, etnik dinleyen insanlara. Ama bizim yaptığımız müziği arabesk dinleyen de pop dinleyen de rock dinleyen de dinliyor. Bu yurt dışında da böyle. İlk albümümüz dünyada çok güzel satıyor. Bu albüm de daha şimdiden çok güzel yerlere geldi.
Düzenlemeleri nasıl yapıyorsunuz?
Volkan Öktem: Benim ufak bir stüdyom var tünelde. Parçalar belliydi. Orada toplandık, üzerinde düşündük.
B.Ş: Çok basit değil mi abi?
V.Ö: Tabii, iki günde çıktı albüm. İnanılmaz bir zaman harcadık yani. (Gülüşmeler). Bir fikir geliyor dört kişi ucundan tutuyor bir yerlere taşıyoruz. Notlar alınıyor filan bu arada, akorlar yazılıyor. Biraz çabuk çıktı ama biz çabuk çıksın diye uğraşmadık.
H.Ş: Bu çabukluk birikimden kaynaklanıyor. Kişisel egoları tatmin etmek için çalmadığımız zaman çok kolay oluyor. 15 dakikada çıkıyor parça ama 15 yıllık bir birikim var orda mesela.
Kibariye var, Athena var, nasıl kattınız bu isimleri listeye?
H.Ş: Valla hepimiz stüdyo müzisyeniyiz bir anlamda ve bu isimlerle zaten çoğumuz çaldık. Kibariye’ye sahnede eşlik ediyorum ben. Athena’nın albümünde çaldım. Volkan ve Murat Kubat’la çalıyorlar. Biz nasıl onların albümüne renk katıyorsak onlar da bizim albümümüze renk kattılar. Hiç çıkarları olmadan geldiler zaten.
Yurtdışında konserleriniz olacak mı?
H.Ş: Şimdi iki konserlik bir turnemiz var. Urfa’dan Mersin’den telefon geliyor, çağırıyorlar. Biz de bunu değerlendirip oralarda çalmak istioyoruz.. Devamında da Avrupa turnesi istiyoruz. Türkiye’yi tanıtmak için milyonlarca dolar harcanıyor. Biz bunu zaten yapıyoruz. Kültür Bakanlığı bizimle bir proje yapsın istiyoruz açıkcası. Ben 14 yaşından beri dünyayı dolaştım heveslisi değilim ama müziği tanıtmak istiyorum.
Yine yabancı müzisyenlerle çalmayı düşünüyor musunuz?
H:Ş: Valla aslında benim isteğim var. Mesela Azize (Aziza Mustafa Zadeh) gelsin bizimle çalsın isterim. Ya da bir Paco de Lucia bize bir solo atsın birlikte çalalım.. Biz senfoniyle bir şey de yapmak istiyoruz. Geçen yıl Big Band’le yapmıştık, tadı damağımızda kalmıştı.
Müziğiniz dünya müziğinde nerede duruyor?
H.Ş: Babamların bir gurubu vardı Anadolo Pop gibi bir isim. Ben o zaman 5-6 yaşındaydım. Onun gibi bir isim olabilir aslında bu tarza.
Sınırlarınız ne kadar geniş?
H.Ş: Sınırımız yok. Yani bir şey söyleyerek yaptığımız işi sınırlandırmak istemiyorum.
Mesela bundan sonraki albümde en fazla nereye gidebilirsiniz?
V.Ö: Bizim oturalım da Doğu-Batı sentezi yapalım diye bir kaygımız olmadı. Bu Laço Tayfa müziği.. Nasıl çıktı ortaya? Bir takım anonim parçaları seslendirdik. Ve herkes birikimini ortaya koydu. Heralde Hicaz Dolap parçası yönüne gideceğiz gibi görünüyor. Çok da kestiremiyoruz tabii..
Röportaj: Mehmet Tez / Zip İstanbul
Tarih: 02.01.2003
Nasıl bir araya geldiniz diye sormak çok mu klasik olacak?
Hüsnü Şenlendirici: Hayatın cilvesi. Müzisyenlerin tamamının yapmak istediği bir şey bu. Herkes kendi müziğini yapmak ister. Bu hayal bizi bir araya getirdi. Brooklyn Funk Essentials ile başladı macera.
Nasıl bir çalışma yapmıştınız? Nedir Türk müzisyenlerle yabancı müzisyenin farkı?
H.Ş: Biz onların çaldığı enstrümanlara ve Batı müziğine yabancı değiliz. O kültürü zaten alıyoruz, bir köprüdeyiz yani. Asya ve doğu müziğiyle sınırlı değiliz. Bizim için büyük bir fark olmuyor ama onlar etkileniyorlar. Bizim komalarımız olsun, ritim anlayışımız olsun farklı geliyor. Enstrüman hakimiyetimizden doğaçlamalarımızdan etkileniyorlar. Bu müziğin içinde bulunup beraber yapmak o da ayrı bir haz veriyor.
‘Doğu Batı sentezi yapmaya çalışıyor, ama çoğu zaman başarılamıyor.’ diyorsunuz. Neden olmuyor? Olunca nasıl oluyor?
H.Ş: Bizim sırrımız bu sekiz kişi. Çünkü herkes kapasiteli ve çok yeni. Kimsenin ucu yok. Dünyanın her yerinde, her müziği çalabilecek arkadaşlar var aramızda. Hepimiz enstrümanlarımızda çok ileri seviyedeyiz. Bir de anlayış meselesi bu. Volkan (Öktem), Nurhan Abi (Şensesli) ve Burç (Şensesli) mesela.. Bu arkadaşlar batı müziği enstümanı çalıyor. Ama Türk müziğini de iyi biliyorlar.
İlk bir araya geldiğinizde uyumu nasıl sağladınız?
H.Ş: Bizde hiç uyumsuzluk oladı ki zaten. Hani şimdi Batılı müzisyenlerle otursak çalalım desek, o ‘sentez vaziyeti’ olacak. Bizim müziğimiz sentez değil, kendi müziğimizi yapıyoruz. Bence Türkiye Batı müziğine çok uzak değil, burada dünya kalitesinde üst sıralarda müzisyenler var. Zaten bunun herkes farkında. Benim en çok hoşuma giden de bizim hayranlarımız müziği bilen insanlar ve müzisyenler. Bu gurur veriyor.
Nurhan Şensesli: İkinci albüm bizim için ilginç tepkiler aldığımız bir albüm oldu. Bazı insanlar beğenmiyor mesela.
Nasıl tepkiler aldınız?
N.Ş: Yani şimdi adam diyor ki bu albüm oldu mu? Bana soruyorlar. Yaptığınız işten memnun musunuz gibi.. Biz memnunuz, ama her türlü tepkiyede açığız.,
H.Ş: Bu albümü dinleyen 10 kişiden üçü dördü eleştiriyor beğenmiyor. Ama zaten bu çok normal. İlk albümü o kadar beğendiler ki. Yani herkes beğeniyor bir iki kişi eleştirsin be kardeşim. Ben bundan rahatsız bile oluyordum.
N.Ş: Hiç tanımadığımız kişilerden, Adana, Ankara, Antalya, Bursa buralardan arayıp tebrik edenler de var. Elinize sağlık diyorlar. Sabah akşam dinliyoruz diyorlar.
H.Ş: İlk albümde bana daha stüdyo aşamasında daral gelmişti. Ama bu albümü ben daha fazla dinliyorum.
Şarkıları nasıl belirlediniz?
Burç Şensesli: Türk Sanat Müziği, Halk Müziği formatında şarkılar var. Çocukluğumuzun şarkılarını derledik aslında. Ama repertuvar üzerine çalışırken hep birlikte tartıştık.
H.Ş: Birinci albümde Türkiye’nin haritasını çaldık diyebiliriz. Bu albümde de öyledir dikkar ederseniz. Biz aynı zamanda kültür elçiliği de yapıyoruz. Türkiye’den yüzlerce müzisyen yıllardır dünyanın her yerine gidip Türk müziği yapıyor. Ve bu müziği belirli kitlelere dinletiyorlar. Oatantik müzikten hoşlananlara, etnik dinleyen insanlara. Ama bizim yaptığımız müziği arabesk dinleyen de pop dinleyen de rock dinleyen de dinliyor. Bu yurt dışında da böyle. İlk albümümüz dünyada çok güzel satıyor. Bu albüm de daha şimdiden çok güzel yerlere geldi.
Düzenlemeleri nasıl yapıyorsunuz?
Volkan Öktem: Benim ufak bir stüdyom var tünelde. Parçalar belliydi. Orada toplandık, üzerinde düşündük.
B.Ş: Çok basit değil mi abi?
V.Ö: Tabii, iki günde çıktı albüm. İnanılmaz bir zaman harcadık yani. (Gülüşmeler). Bir fikir geliyor dört kişi ucundan tutuyor bir yerlere taşıyoruz. Notlar alınıyor filan bu arada, akorlar yazılıyor. Biraz çabuk çıktı ama biz çabuk çıksın diye uğraşmadık.
H.Ş: Bu çabukluk birikimden kaynaklanıyor. Kişisel egoları tatmin etmek için çalmadığımız zaman çok kolay oluyor. 15 dakikada çıkıyor parça ama 15 yıllık bir birikim var orda mesela.
Kibariye var, Athena var, nasıl kattınız bu isimleri listeye?
H.Ş: Valla hepimiz stüdyo müzisyeniyiz bir anlamda ve bu isimlerle zaten çoğumuz çaldık. Kibariye’ye sahnede eşlik ediyorum ben. Athena’nın albümünde çaldım. Volkan ve Murat Kubat’la çalıyorlar. Biz nasıl onların albümüne renk katıyorsak onlar da bizim albümümüze renk kattılar. Hiç çıkarları olmadan geldiler zaten.
Yurtdışında konserleriniz olacak mı?
H.Ş: Şimdi iki konserlik bir turnemiz var. Urfa’dan Mersin’den telefon geliyor, çağırıyorlar. Biz de bunu değerlendirip oralarda çalmak istioyoruz.. Devamında da Avrupa turnesi istiyoruz. Türkiye’yi tanıtmak için milyonlarca dolar harcanıyor. Biz bunu zaten yapıyoruz. Kültür Bakanlığı bizimle bir proje yapsın istiyoruz açıkcası. Ben 14 yaşından beri dünyayı dolaştım heveslisi değilim ama müziği tanıtmak istiyorum.
Yine yabancı müzisyenlerle çalmayı düşünüyor musunuz?
H:Ş: Valla aslında benim isteğim var. Mesela Azize (Aziza Mustafa Zadeh) gelsin bizimle çalsın isterim. Ya da bir Paco de Lucia bize bir solo atsın birlikte çalalım.. Biz senfoniyle bir şey de yapmak istiyoruz. Geçen yıl Big Band’le yapmıştık, tadı damağımızda kalmıştı.
Müziğiniz dünya müziğinde nerede duruyor?
H.Ş: Babamların bir gurubu vardı Anadolo Pop gibi bir isim. Ben o zaman 5-6 yaşındaydım. Onun gibi bir isim olabilir aslında bu tarza.
Sınırlarınız ne kadar geniş?
H.Ş: Sınırımız yok. Yani bir şey söyleyerek yaptığımız işi sınırlandırmak istemiyorum.
Mesela bundan sonraki albümde en fazla nereye gidebilirsiniz?
V.Ö: Bizim oturalım da Doğu-Batı sentezi yapalım diye bir kaygımız olmadı. Bu Laço Tayfa müziği.. Nasıl çıktı ortaya? Bir takım anonim parçaları seslendirdik. Ve herkes birikimini ortaya koydu. Heralde Hicaz Dolap parçası yönüne gideceğiz gibi görünüyor. Çok da kestiremiyoruz tabii..
Röportaj: Mehmet Tez / Zip İstanbul
Tarih: 02.01.2003