Ladri Di Biciclette / Bisiklet Hırsızları (1948)

tek kelimeyle sinema tarihinin bir başyapıtı. 1948 italya yapımı filmin yönetmeni usta vittorio de sica. filmin senaryosunda 6 isim yer almış. tarzı için saf drama diyebilirim. çünkü yönetmen ikinci dünya savaşı sonrası italya'yı o kadar yalın o kadar temiz anlatmış ki.
filmin kahramanı antonio ricci hemen film başlarında kendisine bir iş bulur ve kendisine bisikleti olup olmadığı sorulur. bunun üzerine bisikletine kavuşan antonio işe başladıktan sonra bisikletini çaldırır ve bunun üzerine sinema tarihinin belkide en iyi dram filmlerinden birini izlettirir. ben 1940 yılı yapımı gazap üzümlerini izledikten sonra bu filmi de baştacı etmekten başka çare göremiyorum. sinema nedir? nasıl olmalıdır? konu nasıl işlenmelidir? gibi soruların cevabını vittorio de sica filmde suratınıza çarparak veriyor. siyah beyaz ve 93 dakikalık bir şaheser. 😉

sjff_01_img0274.webp
 
Roberto Rossellini'nin "Roma Açık Şehir" adlı filmiyle birlikte İtalyan Yeni-Gerçekçiliği sinema akımının en önemli filmlerinden olan gerçekten bence de bir "BAŞYAPIT". Yanlış bilmiyorsam, amatör oyuncular kullanılmış filmde , yani bizim "Dondurmam Gaymak" gibi. Hani zaten o da Vittorio De Sica'nın sözüyle açılıyordu. Ben de herkese, gözü kapalı tavsiye edebilirim bu filmi.
 
Vittorio De Sica, Yeni Gerçekçi Sinemanın (neorealism) öncüsüdür ve ülkesinde bu konudaki semboldür. Aynı dönemin diğer yönetmenlerinin aksine De Sica son derece naif, sempatik ve popüler biridir 😉 Zamanında oyunculuk da yaptığı için oyunculuk ve yönetmenlik arasındaki o ince çizgi arasında gayet başarılı bir denge kurmuştur fakat yönetmenliğinin ilk yıllarındaki başarısız denemeleri ile bazılarına "sadece oyuncu kal" dedirtmiştir.

Ladri di Biciclete, yönetmenin resmen esas oğlanıdır. Bu filmle yönetmenlikte adını duyurmuş ve yakın arkadaşı Roberto Rossellini ile Yeni Gerçekçi İtalyan Sinemasının temellerini atmıştır.

Tamamı amatör oyunculardan oluşan film, enchant'ında yazdığı gibi tam bir saf drama 😉 Yeni Gerçekçi sinemanın bayrağını taşıyan De Sica doğallığa ve gerçek görünmesine o kadar önem veriyorki oyunculardan bir çok sahnenin doğaçlama olmasını istiyor. 2. Dünya Savaşından hemen sonra, işsiz kalan bir babanın hayatını idame ettirme yolu duvarlara afiş asmaktır. Bir gün bisikletini çaldırır ve sonrasındaki olayları gerçek bir olay izler gibi izlemeye koyuluruz. Hiç bir sahnenin stüdyoda çekilmediği ve o zamanın teknik imkanlarından yararlanmadan tamamlanan filmin dokunaklı olması da bu yüzdendir. Daha sonraları başlı başına akım haline gelen bu tarz zaman zaman da eleştiri almıştır. Film, fazlaca duygu sömürüsü yapıldığı ve konuyu acınacak hale getirmek için asıl verilmesi gereken mesajdan saptırıldığı, fazlaca fakir edebiyatı yapıldığı gerekçesiyle eleştirilmiş olsa da 1950'li yıllarda bol bol ödül alarak klasikler arasında girmiştir.

* Minik ayrıntı: 1948 yılında çekilen filmde, Antonio Ricci'nin afiş asarken bisikletini çaldırdığı sahnedeki afiş 1946 yapımı dillere destan Gilda filmine aittir 🙂
 
Rossellini`nin Roma`sini, Fellini`nin Dolce Vita, 8½`sini, Leone`nin westernlerini unutun. Italyan sinemasindan en buyuk filmidir. Oyuncularin hepsi amatör falan denilse bile polisler falan gercek oyuncularmis bu arada onu anlatarak baslayabilirim 🙂

Senaryosu icin cok acikli, bu kadar da olmaz denilse bile bir kac italyan sinema tarihcileri gercekten de Italya`nin savas sonrasi durumu buydu diye korumuslardir bu filmi. Almanya ve Italya belki de savastan sonra en cok aci ceken iki ulke oldular ve sinemaya pek fazla yansiyan bir dönem degil. Her zaman icin savas sirasinda katiller olarak görup hepsinden nefret etmis olmamiza ragmen her iki ulkeninde halkinin baya bir kismi neler olup bittiginin farkinda olmamislardir. Dogal olarakta sucsuz olarak bati tarafindan bu halkin buyuk kismi aclik ile savasiyor savas sonrasi. Duygu sömurusu degil, sadece bir bisiklet yuzunden bir ailenin ac kalmasi olayi cok aci bir durum ve filme alindiginda sempati isteyen bir sey gibi algiliyor herkes en basta ama filmi izledikten sonra son sahne sana bir ah cektiriyor.

Basrolde olan kisi belki amatör oldugundan belki de rolu cok iyi kestiginden tum film boyunca ne yapacagini bilememizlik ifadesi suratindaki cok hosuma gitti. Filmin son karesine kadar cözum ariyor. Biraz Italya`nin savas sonrasi dönemlerini okursak ne kadar realist bir film oldugunu da anlarsiniz.

Film ayrica cokta guzel islenmis. Giris guzel girerek Italya`yi anlatiyor ve gelisme esnasinda heyacan ve caresizlik guzelce islendikten sonra mukemmel bir sonuc bile bitiriliyor film. DeSica`nin bir de Umberto diye filmi vardir. Bunun kadar bilinmese dahi bunun kalitesinde olan bir film. Ikisini de tavsiye ederim ve Bisiklet hirsizi özellikle herkesin izlemesi gereken sinemanin sadelikle islendigi nadir filmlerden.

Bu arada ben filmin adini "Bisiklet Hirsizi" olarak biliyorum, "Bisiklet Hirsizlari" degil...
 
inanmıyorum ya bu fılm benım ıcın cok önemlıdır ya.
benı alıp göturur uzaklara bı bısıkletın ne kadar önemlı olabıleceğı sanırım bu fılmde gayet ıyı anlasılıo
kesınlıkle bas yapıt.daha önce acılmalıydı baslık gec bıle kalınmıs.ne dıyım herkesın muhakkak ızlemesı lazım
.ben bı kere daha sukretmıstım halıme bu fılmden sonra :roll:
 
morgaine demiş ki:
inanmıyorum ya bu fılm benım ıcın cok önemlıdır ya.
benı alıp göturur uzaklara bı bısıkletın ne kadar önemlı olabıleceğı sanırım bu fılmde gayet ıyı anlasılıo
kesınlıkle bas yapıt.daha önce acılmalıydı baslık gec bıle kalınmıs.ne dıyım herkesın muhakkak ızlemesı lazım
.ben bı kere daha sukretmıstım halıme bu fılmden sonra :roll:


aslında bu film hep aklımdaydı açacaktım başlığı ama dün bir kez daha izledim ve artık açmam gerektiği kanaatine vardım.🙂 verdikleri bilgilerden ötürü futurist ve Cedrix'e teşekkürler. 😉
filmdeki kahramanın başından geçen olaylar şu zamanda bile birçoğunun başına gelebilir. hayatın gerçeklerine dair çok şey anlatıyor bu film. hatta kahramanın o zamanki italya koşullarında bile iş bulması bir mucize. bu yönden de yönetmen incelik göstermiş ve değişik açılımlar sunmuş. oradaki iş kapma yarışı acı dolu bana göre ve çok etkileyici verilmiş.
bu arada türkçe baktığım sitelerde "bisiklet hırsızları" olarak geçmekte film. tabii tam doğrusu nedir bilemiyorum. 🙂
 
Bende bisiklet hırsızları olarak bılıyorum.Tekrar ızleyesım geldı.gercekten saol arkadasım ya ıyıkı actın başlığı.umarım herkes ızler en azından forumdakıler :!:
 
CedriX demiş ki:
Rossellini`nin Roma`sini, Fellini`nin Dolce Vita, 8½`sini, Leone`nin westernlerini unutun. Italyan sinemasindan en buyuk filmidir.

Valla açıkçası, Leone'nin westernlerini izlemedim ama ne Rossellini'nin Roma'sını ne de Fellini'yi unutmam, hele unut dediğin 8½ filmini asla ki zaten Fellini'nin bu dönem filmleri bahsettiğimiz filmlerden dönem olarak da farklıdır. Ayrıca pek çok yerde de gördüm ve okudum ki, her ne kadar "Bisiklet Hırsızları"( Ben de böyle biliyorum) Yeni-Gerçekçiliğin en popüler ve ilk akla gelen filmiyse de, üslup olarak, "Açık Şehir Roma" Yeni-Gerçekçiliğin en iyi örneği olarak gösteriliyor.
 
Lomberto Maggiorani, Enzo Stoila, Lienalla Carel, Vittoria Antonucci (ilk ve son filmi), Gullio Carri(ilk ve son filmi), Eolo Capritti, Giovanni Corporale(ilk ve son filmi), Mario Meniconi gibi insanların ilk beyazperde çalışmalarında Vittori De Sica'nın yönetimiyle neler verebileceklerini gösteren şahane film. Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene Vittoria De Sica'yla özel bir roportaj ı içeren DVD'si piyasaya çıkmıştı. Uzun zaman oldu seyretmeyeli bu filmi hazır hatırlamışken seyretmem gerekir gene.(cast imdb'den alınmıştır....)
 
fonurb demiş ki:
CedriX demiş ki:
Rossellini`nin Roma`sini, Fellini`nin Dolce Vita, 8½`sini, Leone`nin westernlerini unutun. Italyan sinemasindan en buyuk filmidir.

Valla açıkçası, Leone'nin westernlerini izlemedim ama ne Rossellini'nin Roma'sını ne de Fellini'yi unutmam, hele unut dediğin 8½ filmini asla ki zaten Fellini'nin bu dönem filmleri bahsettiğimiz filmlerden dönem olarak da farklıdır. Ayrıca pek çok yerde de gördüm ve okudum ki, her ne kadar "Bisiklet Hırsızları"( Ben de böyle biliyorum) Yeni-Gerçekçiliğin en popüler ve ilk akla gelen filmiyse de, üslup olarak, "Açık Şehir Roma" Yeni-Gerçekçiliğin en iyi örneği olarak gösteriliyor.

Benim unutun derken demek istedigim onlar gereksiz filmlerdir degildi kesinlikle. Bu filmin ne kadar önemli ve buyuk oldugunu anlatmaya calistim. 8½ ile aslinda karsilastiramazsin bile cunku biri gercekci sinemanin basyapitlarindan biri digeri ise surrealist sinemanin basyapitlarindan bir tanesi. Benim icin hepsinden önemlidir manasinda söyledim. Fellini filmlerinin her birisi degisik bir sanat örnegidir o ayri bir konu ve tartisilacak yer burasi degil. Daha dogrusu tartisilacak bir konu bile yok aslinda, sonucta ikimiz de aslinda ayni seyden bahsedicegiz....
 

Geri
Üst