Hemen yazayım efendim 😉
1999 sanırım sinema tarihinde önemli dönüm noktası olmuş bir yıl... En güzel, adından en çok söz ettiren filmlerin yılı 1999 oluyor 🙂
Bu film eski olduğundan, altta bol bol filmden ve bazı ayrıntılardan söz ettim, okurum filmin tadı kaçar diyenler lütfen benim yazımı okumasınlar, saygısızlık yapmak da istemem ancak yazamadan da edemem 😉
Magnolia, geçelim film izleyelim, film bitsin kapatalım yatalım denecek türden basit ve izlencelik bir film değil. Bir kere 3 saatlik bir filmi eğlencelik olsun diye izleyemezsiniz, başınız ağrır. İkincisi, filmin her detayına adam akıllı dikkat etmek gerekiyor çünkü zaten senaryo ince ayrıntılar ve hayatın garip tesadüfleri üstüne kurulu.
Kadro şaşırtıcı derecede ilginç olmasına rağmen hakettiği ilgiyi görememiş bir film Magnolia. Julianne Moore, William H. Macy, John C. Reilly, Tom Cruise, Philip Baker Hall, Philip Seymour Hoffman, Jason Robards... başrollerde. Julianne Moore her zamanki gibi çok zarif ve tam rolünün insanıydı. Mükemmel bir oyunculuk sergiliyor. Tom Cruise, başrol olmasam bile yine de kendimi belli ederim, yan rollerde de başarılıyımdır der gibiydi. (Yiğidi öldür hakkını ver)
Farklı birden çok hikaye ve kahraman görüyoruz karşımızda. Ortak yönleri, hepsi de zor durumda kaldıkları an hayatlarının itiraflarını yapıyorlar. Bol bol asla kaçırmamanız gereken ayrıntılar var. Bir kere, anlamlı ya da anlamsız 82 hikayesi geçiyor.
1- Polisin telesekreterde gördüğü 82 yazan mesaj, hava durumu raporundaki %82 yağmur yağma ihtimali, "Çocuklar ne bilir?" yarışmasındaki seyircinin elindeki pankartta yazan "exodus 8:2"... Bunlar benim yakaladıklarım, başka yerde geçiyor mu bilemiyorum...
2- exodus 8:2 hadisesinin açıklaması ile filmin sonlarındaki kurbağa yağmurunu birbiriyle ilintili. Araştırdığımda olay şuymuş; exodus 8: 2 İncil'de geçen olaya göre, Musa aracılığıyla Firavuna gönderilmiş. Buna göre, halkını azat etmezse topyekün kurbağalarla cezalandırılacaktırlar. tehditin hedefi firavun, bedeli ise halktır.
3- 10 dakikada bir burundan çeken keş hatun Claduia, babası Jimmy Gator'un sunduğu yarışmayı izlerken, yarışmanın sonunda program bitişi yazıları çıkarken, ekranda "An Earl Partridge Production" yazıyordu. Earl Partridge da Frank T.J. Mackey'in (Tom Cruise) babasıydı. Frank T.J. Mackey, zenci hatunla röportaj yaparken, babam televizyoncuydu demişti....
Müzikleriyle de güzel bir filmdi, anlatılan hikayelerle de... Julianne Moore rahatsız kadın rolünde çok başarılıydı. Eczanedeki sahne gerçekten dokunaklıydı, avukatıyla konuşurken yalvara yakara vasiyeti değiştirmek istemesi, avukatın kabul etmemesi, kadının orada birden delirmesi ve çıkıp gitmesi gerçekten güzel sahnelerdi. Bu, birbirinden bağımsız ve habersiz bir kaç insanın hayatlarını izledik ve birbiriyleriyle ilginç biçimde bağlarını...
Kurbağa yağmuru sahnesi sonrası yere düşen tabanca, polis ile Donnie Smith'in (William H. Macy) tesadüfi tanışıp dost olmaları, kurbağa felaketi sayesinde annesine kavuşan Claduia, Claduia'nın babasının intihar edecekken daha tetiğe basmadan kurbağanın düşüp silahı patlatması (ki bu sahne ilk başta anlatılan, apartmanın tepesinden aşağı atlarken annesinin silahıyla vurulan gencin hikayesine göndermedir) hepsi birbirinden güzel, karmaşık ve aynı zamanda yorucu hikayelerdi. Film bittiğinde " ne iyi ettik de bir film izledik" demiyorsunuz elbette.
Hayat tesadüflerden ibarettir diyor yönetmen ve sürekli üstüne basıyor şu cümlenin " Biz geçmişi bıraksak da geçmiş bizi bırakmaz..."