Melodic Death Metal

Son zamanlarda bu türün külliyatını kulaktan geçiriyorum. Ciddi bir dinleyici kitlesi olan bu tür hakkında birkaç kelam edelim.

Rock/Metal dinleyicilerinde dikkat çeken iki tip profil vardır. Birincisi sadece belli bir türü dinler, ikincisi kulağa hoş gelen tüm türler arasında dolaşır. Ben ikinci tip profilim. Ekseriyetle; Thrash, Alt-metal, Black Metal dinleyen biri olarak Rock-Metal yelpazesinde riffi kulağı yakalan her türü her türü her grubu dinlerim. Lakin yıllardır bir türlü ısınamadığım bir tür var var: Melodic Death Metal(MDM).

(ekşi sözlük üzerinden fikir yürüteceğim. çünkü ortak kanı var orda)
Bazı türlerin riff anlayışı benzerdir. Ortalama bir black metalciye sevdiğin en iyi 10 parçayı öner desek, önerdiği parçalar bir thrash metal-grunge-death metal dinleyecisinin kulağını yakalayabilir. MDM'de ise riff anlayışı çok farklı. Ekşi Sözlük'te MDM başlığını açtım, türün en iyi gruplarına baktım: In Flames, At the Gates, Dark Tranquillity, Arch Enemy,Amon Amarth, Kalmah, Children Of Bodom, Insomnium vs gibi gruplar ön plana çıkıyor. Sözlükte ayrı ayrı bu grupların başlıklarına baktım. Türün en iyi parçaları dedikleri parçaları dinlediğimde parçalar bana çok benzer ve sıradan geldi. Olmadı, kendim diskografiyi kulaktan geçirdim. Beğendiğim parçaları sözlükte arattım. MDM kitlesine göre o parça çöp bir parçaymış. Falan filan grubun bozulma döneminden kalma. Dikkatimi çeken bir diğer konu ise "X grubu çok bozdu. Eski hallerinden eser yok" muhabbetini en çok bu MDM kitlesi yapıyor.

Velhasılkelam, bu türün parçaları seveni için ziyafet sevmeyeni için meziyete döner. "zevkler ve renkler tartışılmaz" slogoanını savunanlardanım ama bu zevki tartışırım 🙂 Türün icracıları 50den fazla albüm yayınlamışlar. Toplasan adam akıllı 10 parça çıkmaz 🙂 Habire Tremolo Pickinge abanmışsınız 🙂
 
Benim gördüğüm kadarıyla kendi içinde en az çeşitliliğe sahip türlerden birisidir bir metal alttürü olarak MDM. Benzer brutal vokaller, benzer tel atlamalı palm mute'lu riff+melodi+akorlardan oluşan şarkı yapısı, bazılarında klavyenin ortamı şenlendirmeye çalışması falan... Grupları birbirinden ayıran şey sayısı bence bayağı az diğer türlere göre. Bu türde benim en sevdiğim grup CoB. Sürükleyici ve farklı bir tarzı var, klavye ve gitarın uyumu, vokalin farklı ses rengi, çok özgün olmasa da güzel riffler hoşuma gidiyor. Adam akıllı parça çok var bence ama dinlemekten biraz erken sıkan tipte parçalar oluyorlar genelde çeşitlilik az olduğu için. Şahsen Arch Enemy'yi çok severdim ama çabuk sıkıldım, Jeff Reyis gelince tekrar bi göz attım. Aynı riffleri, benzer melodileri dönüp dolaştırıp tekrar koymuşlar yeni albüme resmen. Tek farklılık, Jeff reyisin soloları, o da varsa tabi.
Şahsen şu şarkıyı dinlememin ana sebebi Jeff'in o minik solosunu duyabilmek. Özgün olmayan ama ustadan çıkmış riffler ve iyi beste de grubu dinlettiren şeylerden tabi.
 
Dissection, Omnium Gatherum, gibi ticari projelendirilmemiş gruplar türün çok daha makul yanında duruyor.

Mesela Arch Enemy hem düzenleme hem de besteler olarak neredeyse klon parçalar üretir; derinlik göremiyorum. Tamam bir parça güzel tutar; ardından o tutan parçanın klonları ile dolar sonraki projeler.

Örnek olarak Insomnium ve Omnium Gatherum gitaristi / bestekarı / beyni aynı kişidir: Marcus Vanhala; Insomnium'da ticaret yaparken, Omnium Gatherum'da adam sanatın dibine vurmaktadır kanımca... İki grupta aynı kitleye hitap eden, aynı türde (MDM) gruplar olmasına karşın sanatsal derinlikleri arasındaki fark bir uçurum kadardır.
 
Kendine özgü değil dediğimiz gruplar sonuçta o gün orijinaldiler... ha aynı çizgide kaldılarsa en fazla tutarlı ya da garantici diyebiliriz. Bugün 100'lerce benzeri ortaya çıkmış olması ilk yapanları sıradan yapmaz.
Bugün AC/DC ya da Motorhead olmadan rock ve metal olmazdı ama onlara 40 sene aynı şeyi çaldılar demek makul mudur?
Dark Tranquillity bence de bu türün tartışmasız lideridir.
 
Kendine özgü değil dediğimiz gruplar sonuçta o gün orijinaldiler... ha aynı çizgide kaldılarsa en fazla tutarlı ya da garantici diyebiliriz. Bugün 100'lerce benzeri ortaya çıkmış olması ilk yapanları sıradan yapmaz.
Bugün AC/DC ya da Motorhead olmadan rock ve metal olmazdı ama onlara 40 sene aynı şeyi çaldılar demek makul mudur?
Dark Tranquillity bence de bu türün tartışmasız lideridir.
Arch Enemy çok sevmem, Amon Amarth da bir kaç parça dinlerim onlar da çok hitap etmiyor bana, Insomnium'un bir parçası hoşuma gitmişti, grup diskografisi olarak onu da bilmem. In flames e de bir türlü ısınamadım.Bana sound çok çiğ geliyor.

Ben Opeth'ciyim aga onun da ilk zamanları... Progressive Death işte. 🙂
 
Ben bir melodic dm dinleyicisi olarak bu türün ikiye ayrıldığını düşünüyorum. Daha duygusal olan gruplar (insomnium,dark Tranquillity) ve daha agrasif,sert gruplar ( the black dahlia murder, at the gates) gibi. Bana sorarsanız kesinlikle ikinci türü tercih ediyorum. Sizinde bu grupları denemenizi öneririm. Black dahlia murder, bleeding utopia, carcass, at the gates, wretched, inferi. Bu gruplar belki fikrinizi değiştirir.
 
Konuyu açan arkadaşa çok teşekkürlerimi sunuyorum. Üstteki mesajımda bu türe o kadar giydirdikten sonra iyi bi araştırayim dedim, baya güzel şeyler dinledi kulaklarım.
Öncelikle benim için ortada bir yanlış anlaşılma söz konusuymuş. Ben bu türü icra eden gruplarım 2005 sonrası ürettikleri müzik için yorum yaptım yukarıda. Ama o yıllarda zaten MDM'ye bağlı kalabilen grup kalmamış gibi birşey. Ünlenen her grup farklı sulara yelken açmış, hatta In Flames'in eski olmayan şarkılarını dinlerken kendi kendime "Ulan bu türde isimlendirme hatası var arkadaş, nasıl Death bu!?" diye söylendiğim çok oldu. Ya da Arch enemy'nin son dönemlerde çıkan fabrikasyon şarkıları benim gözümde brutal vokalli, usta isimlerden çıkmış thrash-groove metal riffleri üzerinden yürüyen şarkılardı.
Ondan sonra wikipedi'de dolaşırken gördüğüm At The Gates'e bakayim dedim. Meğerse adamlar Slaughter of the Soul ile bu türü 1995'te tanımlayan bir başyapıt koymuşlar ortaya. Öyle ki Death'in en sevdiğim albümü 98'de çıkan The Sound of Perseverance bile bundan etkilenmiş gördüğüm kadarıyla. O günden itibaren neredeyse her gün dinlediğim bir albüm Slaughter. In Flames'in birkaç şarkısını çok sevdim, The Jester Race MDM'ye bağlı kalabilen güzel bir albüm olsa da 2000'den sonraki işlerinde biraz kopmaya başlamışlar. Hatta ara sıra Nu Metal- Alternative Metal riffleri de duymadım değil. Vokal abi çok iyi ama bu kadar sert yapılı şarkılarda birden ağlak sözlerle clean vokale geçmek bana göre değil pek.
Eldeki malzeme birden bitmesin diye Dark Tranquility ve bu türün diğer büyük gruplarına hemen girmedim. Bunlar bitince yürürüz yavaş yavaş.
Yalnız Slaughter ilk dinleyişte sevdiğim 3-5 albümden biri oldu, o kadar güzel geldi 🙂 Albümün bana göre şaşırtıcı yanı ise diğerlerinden çok öne çıkan "hit" şarkıların olmaması. Tam benim kafada şarkılar, ortalama 3 dk uzunluk, gereksiz yerler yok. Şarkıyı yönlendiren ana etkenin vokal değil, gitar riffleri olduğu, gitar tonunun çok net olduğu bir albüm olmuş. Mesela In Flames'te şarkıyı yönelendiren ana etken genelde vokal oluyor. Ya da riffler o kadar keskin olmuyor, bunu çok sevmiyorum. Slaughter'a 10 üzerinden 10 vermemi engelleyecek tek etken sanırım usta işi sololar olmaması ya da benim aklımda kalmamış olması. Sololar genelde tekrarlı melodi geçişleri olarak kullanılmış gibi hatırlıyorum.
Kıyaslamak gerekirse 10/10 verdiğim birkaç metal albümü şu şekilde: Metallicadan Malum 3 albüm, Rust in Peace, The Sound of Perseverance, Ashes of the Wake ...
 
Azar azar melodik death dinlemeye başlamış gibiyim. Aslında aylardır dinliyorum bu türü, fakat bir keşfe çıkdığımı söyleyemem. Bana göre Dark Tranquillity çok başarılı bir grup. İn Flames dinlerim fakat beni çok ta sürüklemiyor. İnsomnium dan çok fazla dinlemedim fakat ana melodileri başarılı buldum.
Aslında buralarda uzun tecrübelerim olmadığı için pek yorumum yok. Konuyu açan arkadaşa teşekkür ederim, oldukça güzel bir kaynak oldu🙂
 
Birilerine bu türü sevdirdiysem ne mutlu bana
in flames, arch enemy, dark tranquillity, insomnium gruplarını dizi bitirir gibi diskografilerini bitirdim. dinleyeceğim birkaç grup daha var. onları da dinlesem dahi pek ısınacağımı söyleyemem. Galiba o gruplar da aynı gitar lick'lerini kullancaktır. Bu türe fazla zaman ayırdım, Arka planda kalmış grunge gruplarına zaman ayıracağım artık

Çok tuhaf bir zamandan geçiyorum. Sanki çok şey kaçırmışım gibi bir hisler içindeyim. Son yıllarda hep bir arayış ve acelelik içindeyim. 30'a kapıyı dayamış biri olarak sanırım yaşlanma korkusu hastalığına kapıldım🙂
2005'te ekşi'den biri benim durumu iyi izah etmiş

otuzlar sınırında oluşan yaşlanmakdan değilde bir çok şeyi daha yapamamiş olmakdan, ve artık onları içimizde bir boşluk olarak bırakma zamanının geldiğinde hissetilen "bir an önce bişi yapmalı" diye her şeye saldırma anları
 
hiçbir zaman herseyi bitiremezsin ... anın tadını çıkar, diskografi avcılığı yapma ... keşfettiğin grupları, müzikleri özümse, keyif al yeter.

ben hala mp3 ve m4a arşivimden (satın aldığım, download ettiğim ve büyük oranda kendi cd'lerimden dönüştürdüğüm) ki 1.8TB filandır sadece ikinci üçüncü defa dinlediğim gruplar buluyorum ... aaa bu var mıydı lan filan diyorum.
 

Geri
Üst