Müzisyen Bulmaktaki Zorluk

Benim de farklı bir tespitim var..
Müzisyen arayan bu kadar çok insan varken neden insanlar müzisyen bulamıyor?
Forumlarda, instagramda, discordda, yaptığım canlı yayınlarda bir çok kişinin "çalacak insan bulamıyorum" dediğini duydum.

Bu kadar insan çalacak insan arıyor ve bulamıyorsa burada bir problem olabilir mi acaba?

Belli bir çevrem oluştuktan sonra hiç bir zaman müzisyen bulmakta zorluk çekmedim. Evet bazı özel projelerde iş daha zor, örneğin The Madcap'de bir çok kriterimiz olduğu için bunların hepsini karşılayan insanları farklı şehirlerden bulmamız gerekti..

Ancak amaç sadece keyif almak, müzik yapmak ve sahneye çıkmak olduğunda durum bu kadar da zor değil.

Olayın temeli insanlarla bağlantı kurmak. Size şunu sorayım..

Haftada kaç yerel grubun sahnesine gidip onlarla tanışıyorsunuz?
Diğer enstrümanları çalan insanların takıldığı forumları/YouTube kanallarını/instagram sayfalarını/discord gruplarını ne kadar takip ediyorsunuz?
Müzisyenleri bulmak için yeterince çaba harcadığınıza emin misiniz?


Bu insanları bulduğunuzda onlarla doğal bağ kurmanız ve natürel bir sohbet başlatmanız ve sonrasında kafa yapınızın uyup uymadığını görmeniz gerekir. İnsanları ilk görüşte birlikte çalalım diye bir spam yapmak çok hoş olmayabilir. Önce sizi tanımalarına, neler yaptığınızı görmelerine olanak sağlamakta fayda var.

Bir noktadan sonra müzisyen bulma işi tanıdıklarla, çevreden, sorarak oluyor ancak o noktaya kadar sizin de biraz emek verip aradığınız enstrümanı çalanları bulmanız gerekiyor.
 
Diğer enstrümanları çalan insanların takıldığı forumları/YouTube kanallarını/instagram sayfalarını/discord gruplarını ne kadar takip ediyorsunuz?
Müzisyenleri bulmak için yeterince çaba harcadığınıza emin misiniz?

Güzel tespitler var, ben sadece konunun online bölümüyle uğraştığım için bu soruya kocaman bir evet diyorum. Konuyla ilgili ağların bulabildiğim hepsine ulaşmaya çalıştım, hepsinde "online jamming" konusunun aslında tüm bu müzik camiasına farklı bir boyut kattığı, mevcut müzik sektöründen sıkılmış, maddi beklentisi olmayan ya da müziği daha farklı boyutlarla algılayan insanlara her kanaldan ulaşmaya çalıştım.

Yüzlerce insana ulaştım, çalmak için ayarlamalar yapanlar ancak onda birine düştü onlardan da nerdeyse hepsi zamanla ilgilerini kaybetti. Bu durumda "online jamming" müessesesinde bir problem var demek ki çalışmıyor diye düşünebiliriz ama dünya çapında bakınca durum böyle değil. Gayet de güzel çalışıyor, hatta yeni geliştirmelerle belki çok daha iyi yerlere gidebilecek.

Yani özetle büyük çoğunluk bu konuyu sadece sosyalleşme olarak gördüğü için işler orada yürümüyor diye tahmin ediyorum. Ortak motivasyon, ortak hedef konusunda ilerlemeye çalışan gruplar (ve şanslı azınlık diyelim, bir yerde anlaşıp ilerleyebilmiş insanlar) bir yerden sonra kendi ağını kurabildiği için bu konuda çok rahat ama hepsi sadece kendileri (ya da grupları) için ilerliyor.

Tüm dünyanın müziği, bunun online şekilde bir ruha dönüşüp herkesin birbiri ile bu çerçevede iletişim kurabileceği bir ağı hayal ediyorum. Bunun endüstride bir karşılığı olmadığı için pek kimseye hitap etmiyor olabilir ama endüstrinin içindeki arkadaşlar da (hani teşbihte hata olmaz müziklerinin zekatı gibi 😀) gelip böyle bir olaya ilgi göstermiş olsa zaten insanlar kendilerini metinler yerine müzikle tanıma fırsatı bulacak.

Bunu sizin web siteniz/forumunuz ya da türk rock için de önermiştim. Müziği daha geniş anlamıyla (bence olması gereken) bir iletişim aracı olarak ele alıp insanların birbirlerine bu şekilde ulaşabileceği imkanlar verirseniz kesinlikle artı yönde etkisi olacaktır. Bunun için online etkinlikler olabilir, siteler üzerinde video-audio stream'ler olabilir. Mevcut sosyal ağlarda bir kişinin kendi profilini-yeteneklerini tanıtmak için yaptığı şeylerden bahsetmiyorum. Herkese açık bir ortam (açık mikrofon geceleri gibi) online sahnelerle çok doğru parmak bastığınız noktaları daha işler hale getirebiliriz.

Elbette bunun gerçek hayattaki ayağını sürdürmek isteyen arkadaşlar tavsiye ettiğiniz gibi mekanları ve insanları tanımadan zaten ilerleyemez. Ben biraz daha dar çerçeve (ama aslında artık her şey online'a giderken belki gelecek hedefimiz bu olmalı) ile konuya katkıda bulunmak istedim. Umarım sadece bu başlıktaki doğru tespit edilmiş konular ülkemizde biraz olsun bu çerçevede ilerlemeye çalışan insanlar için bir fayda sağlar. Gitgide işlerin kötüye gittiğini düşünüyorum.
 
İşin gerçeği ortada...maddi durumlar artık maddi getiri yoksa müzisyen bulamazsınız. Her konuda olduğu gibi iş yine çevre, tanıdık...işte bu kafalar değişmeden bu mevzu bitmeyecek.

Ben yurt dışını takip ediyorum çünkü buradaki gibi tripli, kompleksli ve yetersizliğinin farkında olmayan anormal yapılar buna itiyor insanı. Zaten bunun dışında bilinçli, algısı açık ve kendini yetiştiren insanlar kendi kapalı dünyasında takılıyor. İşin özü bu.
 
Ankara özelinde zaten çok grup var, bar, cafe, beste vb yani yapanlar nerdeyse sabit hatta bir kişi 5 grupta birden çalıyor burada...Ankara eskiden bu kadar dar değildi. İstanbul hariç müzisyen çeşitliliği yok günümüzde. Bu arada ben blues, jazz, rock ve metal için yorum yapıyorum. Diğer ortamları bilemem, belirteyim.
 
İşin gerçeği ortada...maddi durumlar artık maddi getiri yoksa müzisyen bulamazsınız. Her konuda olduğu gibi iş yine çevre, tanıdık...işte bu kafalar değişmeden bu mevzu bitmeyecek.

Ben yurt dışını takip ediyorum çünkü buradaki gibi tripli, kompleksli ve yetersizliğinin farkında olmayan anormal yapılar buna itiyor insanı. Zaten bunun dışında bilinçli, algısı açık ve kendini yetiştiren insanlar kendi kapalı dünyasında takılıyor. İşin özü bu.
Evet, şöyle de bir dağılım var sanki:
1) Haftasonu eğlencesi olarak filancanın şarkılarını çalma (en büyük hedef barda çalmak...). Bu arkadaşların kapasitesi sınırlı, genelde yaşlar ileri ve zaten o saatten sonra başka bir şey de yapamazlar.
2) Para kazanma derdiyle birilerinin arkasında piyasada çalma. Bunlar iyi çalan, ama hayallerini unutmuş insanlar. Sağkalma derdindeler.
3) Piyasada tutan şeyin yeniden yapıldığı "beste" projeleri. Bunların da önemli bir kısmı yetenek olarak kazma, ama üretkenlik var.

Üretkenlik ve iyi çalmanın bir araya gelmesi çok zor oluyor. Buralardan bu işler ne yazık ki pek çıkmıyor. Hele de amatör olarak bu tip bir şey arıyorsanız geçmiş olsun. Çok büyük ihtimal ile hiç bulamazsınız. Adam parasını bir şekilde kazanyor olacak, iyi çalacak ve hayalleri olacak. Zor tabii...
 
Evet, şöyle de bir dağılım var sanki:
1) Haftasonu eğlencesi olarak filancanın şarkılarını çalma (en büyük hedef barda çalmak...). Bu arkadaşların kapasitesi sınırlı, genelde yaşlar ileri ve zaten o saatten sonra başka bir şey de yapamazlar.
2) Para kazanma derdiyle birilerinin arkasında piyasada çalma. Bunlar iyi çalan, ama hayallerini unutmuş insanlar. Sağkalma derdindeler.
3) Piyasada tutan şeyin yeniden yapıldığı "beste" projeleri. Bunların da önemli bir kısmı yetenek olarak kazma, ama üretkenlik var.

Üretkenlik ve iyi çalmanın bir araya gelmesi çok zor oluyor. Buralardan bu işler ne yazık ki pek çıkmıyor. Hele de amatör olarak bu tip bir şey arıyorsanız geçmiş olsun. Çok büyük ihtimal ile hiç bulamazsınız. Adam parasını bir şekilde kazanyor olacak, iyi çalacak ve hayalleri olacak. Zor tabii...
Kesinlikle, özellikle İstanbul dışında bunu yakalamak imkansızdan biraz mümkün🙂

Eskiden Ankara cenneti, müthiş çeşitlilik vardı...bu kaybolmuş zamanla demek ki...
 
Kesinlikle, özellikle İstanbul dışında bunu yakalamak imkansızdan biraz mümkün🙂

Eskiden Ankara cenneti, müthiş çeşitlilik vardı...bu kaybolmuş zamanla demek ki...
2000'lerin başına kadar müthişti Ankara ortamı. Sonrasında değişmiş ise herhalde sosyo-demografik değişimler rol oynamıştır. Belli bir kuşaktan sonra, enstrüman odaklı müzik yapmayı beceremeyen tipler o boşluğu doldurmuş olabilir.
 
Eskiyi hatırlıyorumda.. Cep telefonu yoktu, sosyal medya vs platformlar yoktu. Akmarın duvarına kağıda grup arıyorum diye yazar birde ev telefonu yazar yapıştırırdık. En fazla bir hafta içinde birileriyle tanışırdım. Şimdilerde her şeye bu kadar rahat ulaşım imkanı varken, insanların birbirini bulması daha zor oluyor.
 
3 sayfa boyunca şikayetler silsilesi sürmüş. 15-16 yaşından beri Ankara'da birçok insanla tanışmış, bu sektörün farklı kollarında rol alan birçok insanla arkadaş olmuş birisi olarak bu konularda hayıflanmak yerine bir alternatif görüş ortaya koymak isterim, belki bu açıdan bakarak değerlendirirseniz yardımı olabilir.

İnsanlardan istikrar, disiplin, çaba, heves talep ediyoruz. Bunları oldurup bir de arkadaşlık geliştirmek istiyoruz, hem tüm bunlar yapılsın sonra da hep beraber biralar içilsin, beraber takılınsın. Peki bu mesainin size yapılması için ortaya ne koyabiliyorsunuz? Benzer soruları lokal gruplar/organizasyonlar için de söylemek çok mümkün. Hangi müzisyenle konuşsam "abi destek olmak lazım, birlik olmak lazım" ama 15 senedir vakit buldukça rastgele konserleri izliyorum. Baştan sona bile isteye durabildiğim çok nadirdir.

Benim sosyal anlamda bu tarz işlere ayırabilecek haftada 1 günüm var. Ayda 4 gün eder. Hadi müzik hayatımın önemli bir kısmını işgal ediyor diye bu 4 günün 2sini konser izlemeye, desteklemeye, insanlarla tanışmaya, paylaşmaya ayıralım. En vasat işin bileti bile 250 - 300 Tl, benzin yaktın, otoparka bıraktın, mekanda 2 bira içtin (grupların, mekan sahibinin yüzüne bakabilmesi için insaniyetten yoksun bir şekilde tekelden alıp kapı önünde içmemeliyiz çünkü, aramızda varsa "ehele ühele metalcilik" diye bunu yumuşatanlara da selam olsun), bir de sonrasında Aspava'da SSK patlatalım işin şanından. Hadi bir de bunları yanıma hanımı alarak yaptım desek, bana yaratacağı masraf yerine güzel bir single malt alır, pek muhterem dostlarımla keyifli bir akşam geçiririm.

Ama benden, sayılı günlerimi kaliteli yaşamam yerine istenen bu amme hizmeti, komüniteye destek çabasını ne için yapıyorum? Metronom bilmez davulcular, onu pivot bilen diğer müzisyenler; 2. grupta şişen PA'leri olan mekanda 8 grupluk line-up dizen organizatörler; Adam akıllı ekipman koymaktan yoksun mekan sahipleri; ve daha birçok sıkıntılı kişi/oluşum/kuruluşu desteklemek için. Müzisyeni de, mekanı da, organizatörü de asla kendini güncellemeyen, tanımlı bir eforun üstünde kendisi asla yormayan bir mekanizmada. Hala 20 senede bi albüm çıkarmış adamlar, hayatlarında metronom, IEM, clicktrack gibi kavramları duymadan kendini lord zannediyor. Üreteni düzenli olarak sahnelerde görünebilmek için setinde 2 kendinden anca çalıyor yanına 12 tane hit ekliyor. İnsanlara mağduriyetten başka bir şekilde anılmayan festivaller tekrar tekrar yapılıyor, yapılabiliyor, dinleyicisi de müzisyeni de s****r diyemeden katılıyor. 2010 - 2011'de konser izliyordum böyleydi, hala böyle, değişen bir şey yok.

E günün sonunda varılacak yer buyken, kim neden kimi eğlemeye çalışsın, kim neden böyle bir sadakati ve çabayı aşırı istekli şekilde sergilesin. Tamam, diyelim ki derdimiz canlı değil, ama bir şeyler üretmek. Orada da en başta sorduğum soruyu tekrar sormak istiyorum, siz ne kadar biliyorsunuz, siz ne kadar yapabiliyorsunuz? Gruba dahil olacak insan mı size öğretsin istiyorsunuz yoksa ortak hayaliniz için beraber stüdyolara mı para dökmek niyetindesiniz? Günün sonunda siz ne kadar çabalayacaksınız bir şeyler üretmek için. Bi midi davul, bi neural ile yapılmış 1 milyonuncu şarkıyı piyasaya sürerken, bu piyasaya yeni bir soluk olacağınıza inanarak instaya reklam mı basacaksınız yoksa 10 farklı amfi 5 farklı kabin kiralayıp, bulup, karşınıza dizip yazdığınız riffler en iyi hangi rigde duyuluyor çabasıyla otantik bir şey mi ortaya koyacaksınız.

Sivri beyanlarda bulunduğumun farkındayım ancak yalnızca çuvaldızı kendimize batırma motivasyonuyla sorgulamaya teşvik etmeye çalışıyorum, size makul gelmiyorsa polemiğe hiç gerek yok; siz muhtemelen daha haklısınızdır. Tek diyebileceğim belirli mesailer yapma ihtiyacı duyduğum için inanılmaz zaman harcıyorum, bundan 5 sene önce tanıştığım random insanlar crackli plugin sorardı, şimdi tanıştığım random insanlar "abi sizin o davul soundunu böyle daha da şahlandırırız" diye evime 24 kanal analog mikser getiriyor, öğlen başlayıp sabah ezanına kadar aklımızdaki 500 şeyi deniyoruz. Ben hala aynı benim, gezdiğim sokaklar, gittiğim barlar hala aynı, ama aynı kaygıyla girilen sohbetlerde değindiğim şeyler 5 sene öncesiyle çok farklı. 14 - 15 senesine şahit olduğum bu piyasada "yapılmaz bu adamlarla/bu ortamda" dediğim noktada çabalamayı bıraksam muhtemelen hala Rutracker, Audioz falan kurcalar, yutupta şanı yürümüş bi plug-inin crackini bulunca da "aha şimdi gavur gibi geliyor" diyip kendimi lord zannetmeye devam ederdim.

Diğer taraftan, cidden mesai yapmak bir şeyler keşfetmek isteyen Ankara'lı arkadaşlar da lütfen ÖM atmaktan çekinmesin, tanışmaktan, farklı şeyler denemekten mutluluk duyarım. Stüdyonun kapısı her daim açıktır. Tek trampete 6 farklı deri gerip sapık gibi 3 saat yalnızca trampet dinlemeceli, tek amfiyi 2 kabine çıkıp önüne 3 - 5 mikrofon atıp tek tek kıyaslamacalı ortamlarımız var, kafası kaldıranları bekleriz. Sevgiler.
 
3 sayfa boyunca şikayetler silsilesi sürmüş. 15-16 yaşından beri Ankara'da birçok insanla tanışmış, bu sektörün farklı kollarında rol alan birçok insanla arkadaş olmuş birisi olarak bu konularda hayıflanmak yerine bir alternatif görüş ortaya koymak isterim, belki bu açıdan bakarak değerlendirirseniz yardımı olabilir.

İnsanlardan istikrar, disiplin, çaba, heves talep ediyoruz. Bunları oldurup bir de arkadaşlık geliştirmek istiyoruz, hem tüm bunlar yapılsın sonra da hep beraber biralar içilsin, beraber takılınsın. Peki bu mesainin size yapılması için ortaya ne koyabiliyorsunuz? Benzer soruları lokal gruplar/organizasyonlar için de söylemek çok mümkün. Hangi müzisyenle konuşsam "abi destek olmak lazım, birlik olmak lazım" ama 15 senedir vakit buldukça rastgele konserleri izliyorum. Baştan sona bile isteye durabildiğim çok nadirdir.

Benim sosyal anlamda bu tarz işlere ayırabilecek haftada 1 günüm var. Ayda 4 gün eder. Hadi müzik hayatımın önemli bir kısmını işgal ediyor diye bu 4 günün 2sini konser izlemeye, desteklemeye, insanlarla tanışmaya, paylaşmaya ayıralım. En vasat işin bileti bile 250 - 300 Tl, benzin yaktın, otoparka bıraktın, mekanda 2 bira içtin (grupların, mekan sahibinin yüzüne bakabilmesi için insaniyetten yoksun bir şekilde tekelden alıp kapı önünde içmemeliyiz çünkü, aramızda varsa "ehele ühele metalcilik" diye bunu yumuşatanlara da selam olsun), bir de sonrasında Aspava'da SSK patlatalım işin şanından. Hadi bir de bunları yanıma hanımı alarak yaptım desek, bana yaratacağı masraf yerine güzel bir single malt alır, pek muhterem dostlarımla keyifli bir akşam geçiririm.

Ama benden, sayılı günlerimi kaliteli yaşamam yerine istenen bu amme hizmeti, komüniteye destek çabasını ne için yapıyorum? Metronom bilmez davulcular, onu pivot bilen diğer müzisyenler; 2. grupta şişen PA'leri olan mekanda 8 grupluk line-up dizen organizatörler; Adam akıllı ekipman koymaktan yoksun mekan sahipleri; ve daha birçok sıkıntılı kişi/oluşum/kuruluşu desteklemek için. Müzisyeni de, mekanı da, organizatörü de asla kendini güncellemeyen, tanımlı bir eforun üstünde kendisi asla yormayan bir mekanizmada. Hala 20 senede bi albüm çıkarmış adamlar, hayatlarında metronom, IEM, clicktrack gibi kavramları duymadan kendini lord zannediyor. Üreteni düzenli olarak sahnelerde görünebilmek için setinde 2 kendinden anca çalıyor yanına 12 tane hit ekliyor. İnsanlara mağduriyetten başka bir şekilde anılmayan festivaller tekrar tekrar yapılıyor, yapılabiliyor, dinleyicisi de müzisyeni de s****r diyemeden katılıyor. 2010 - 2011'de konser izliyordum böyleydi, hala böyle, değişen bir şey yok.

E günün sonunda varılacak yer buyken, kim neden kimi eğlemeye çalışsın, kim neden böyle bir sadakati ve çabayı aşırı istekli şekilde sergilesin. Tamam, diyelim ki derdimiz canlı değil, ama bir şeyler üretmek. Orada da en başta sorduğum soruyu tekrar sormak istiyorum, siz ne kadar biliyorsunuz, siz ne kadar yapabiliyorsunuz? Gruba dahil olacak insan mı size öğretsin istiyorsunuz yoksa ortak hayaliniz için beraber stüdyolara mı para dökmek niyetindesiniz? Günün sonunda siz ne kadar çabalayacaksınız bir şeyler üretmek için. Bi midi davul, bi neural ile yapılmış 1 milyonuncu şarkıyı piyasaya sürerken, bu piyasaya yeni bir soluk olacağınıza inanarak instaya reklam mı basacaksınız yoksa 10 farklı amfi 5 farklı kabin kiralayıp, bulup, karşınıza dizip yazdığınız riffler en iyi hangi rigde duyuluyor çabasıyla otantik bir şey mi ortaya koyacaksınız.

Sivri beyanlarda bulunduğumun farkındayım ancak yalnızca çuvaldızı kendimize batırma motivasyonuyla sorgulamaya teşvik etmeye çalışıyorum, size makul gelmiyorsa polemiğe hiç gerek yok; siz muhtemelen daha haklısınızdır. Tek diyebileceğim belirli mesailer yapma ihtiyacı duyduğum için inanılmaz zaman harcıyorum, bundan 5 sene önce tanıştığım random insanlar crackli plugin sorardı, şimdi tanıştığım random insanlar "abi sizin o davul soundunu böyle daha da şahlandırırız" diye evime 24 kanal analog mikser getiriyor, öğlen başlayıp sabah ezanına kadar aklımızdaki 500 şeyi deniyoruz. Ben hala aynı benim, gezdiğim sokaklar, gittiğim barlar hala aynı, ama aynı kaygıyla girilen sohbetlerde değindiğim şeyler 5 sene öncesiyle çok farklı. 14 - 15 senesine şahit olduğum bu piyasada "yapılmaz bu adamlarla/bu ortamda" dediğim noktada çabalamayı bıraksam muhtemelen hala Rutracker, Audioz falan kurcalar, yutupta şanı yürümüş bi plug-inin crackini bulunca da "aha şimdi gavur gibi geliyor" diyip kendimi lord zannetmeye devam ederdim.

Diğer taraftan, cidden mesai yapmak bir şeyler keşfetmek isteyen Ankara'lı arkadaşlar da lütfen ÖM atmaktan çekinmesin, tanışmaktan, farklı şeyler denemekten mutluluk duyarım. Stüdyonun kapısı her daim açıktır. Tek trampete 6 farklı deri gerip sapık gibi 3 saat yalnızca trampet dinlemeceli, tek amfiyi 2 kabine çıkıp önüne 3 - 5 mikrofon atıp tek tek kıyaslamacalı ortamlarımız var, kafası kaldıranları bekleriz. Sevgiler.
Ankara ortamı belli, bu kadar insan yanılıyor olamaz. Ayrıca herkesin kendi hayatı, yani burdaki şeyler genel değil.
 
2000'lerin başına kadar müthişti Ankara ortamı. Sonrasında değişmiş ise herhalde sosyo-demografik değişimler rol oynamıştır. Belli bir kuşaktan sonra, enstrüman odaklı müzik yapmayı beceremeyen tipler o boşluğu doldurmuş olabilir.
Hocam aynen, burada 90ları bilmeyen gençlerin yorumları o yüzden bir şey ifade etmiyor çünkü konuyu bilmiyolar. Açın Mubi de Gri değil Siyah Ankara Rocks belgeselini izleyin, bakın nasılmış ve ne hale gelmiş en yetkin isimlerden öğrenin diyeceğim de, boşa derim biliyorum 🙂
 
Kayabü'yü bile "from dusk til down alone" seviyesinden "bu dünyaya aşkı bulmaya geldim" seviyesine getiren Ankara bize neler yapmaz ki.

Bir de hacım zaten ben daha düz arkadaş bulamıyorum siz bir de müzik çalanını arıyorsunuz. Gelin blue'ya iki 16'ya 16 de_aztec atak desek hiçbiriniz gelmezsiniz ama mınaki...
 

Geri
Üst