Alpan, çok teşekkürler.Alanım olmasa da lazım olur diye free olarak topladıklarımdan yazayım;
1. Orchestral Tools Sine Player, free versiyonu da vardı, hala vardır diye tahmin ediyorum.
2. Her ne kadar Alman malı yazılımları (Alman filozofları gibi kasıntı oluyorlar 😎 ) sevmesem de kontakt Native Instrument Kontakt içinde bir çok şeyle geliyor, tabi free olanı yukarıdaki örnekteki sesleri içerir mi bilemiyorum. Tuşlular filan vardı.
3. IK Multimedia Sampltank free var, o da free olarak böylesi sinematik bir çerçeveyi kapsamazsa bile işe yarar bir çok şeyle geliyor.
4. Bir kaç sene önce Sonivox adında bir firmanın orkestra programını 1 dolara almıştım. Çok kaliteli sesler olmasa bile epey bir yaylı ordusu ile geliyor. Şimdi var mı piyasada bilmiyorum.
5. Eğer mac varsa Apple Logic içinde yok yok.
6. Free olarak da var mı bilmiyorum Miroslav vardı eskiden.
Fakat sinematk işlerle orkestral işlerin bir ayrıldığı nokta var sanıyorum, bu da seçimleri etkileyen bir şeydir.
Bu free olanlar basit bir üyelikle alınabilir. Ben daha çok mix yazılımlarıyla ilgili olduğum için pek yardımcı olamıyorum ama fikir verir sanırım.
Çok daha kötü: Reaper🙂E kafa yapısı geriye doğru sarınca oraya çıkıyor. Bazı büyük örnekleri saymazsak Almanlar biraz öyle, çok akıllı, çok rasyonel. Herşey akıl, herşeyi açıklarız, dünya akla uygundur. İnsan sormadan edemiyor hangi dünya?
Peki ne tür bir şey düşünüyorsun, evde aranjman mı yapılacak mesela? DAW işi ne durumda? Sakın Cubase deme. Gerçi Cubase'de de epey ses bankaları vardır diye tahmin ediyorum.
Ben de şikayetçi değilim; sadece senin sinyal yoluyla ilgili eleştirilerini hatırladığım için öyle dedim🙂 Yanlış hatırlamıyorsam bir ara "Reaper'da miks yapılmaz" bile demiştin))) Herhalde o ara bayağı bir saç-baş yoldurttu sana.Reaper'da ustayımdır. Ona laf yok, tam 12 yıl oldu, geçti bile. Burun kıvıranları boşver. Çoğu DAW'ı kullandım, Pro tools eğitimi gördüm, Logic, Cubase filan da ustasının elinde işleyen aletler tabi ama Reaper'ı hor görme, hor görme garibi.
Ben Reaper'da albüm kaydediyorum, tüm miksleri onda yapıyorum. Kullanmasını öğrenmek zordur, çok eksiği ve çokca saçmalığı var, mantıksal yapısı, terminolojisi filan sıkıntılı, belki saçma olacak ama bir yandan da çok kullanışlı, tabi bilene ve yerine göre. Prof bir stüdyoda kullanıcak şeyler bellidir.
Yerine göresi de şu tabi biliyorsun ama Reaper ses kütüphanesi açısından tabula rasa. Ben davul, gitar ve bas amp sim, vokal ağırlıklı prodüksiyon yapıyorum ama orkestral filan da hiç sıkıntı olmaz. Doğru kütüphaneyi bulman yeter. Reaper'da midi çalışmakta sıkıntı yok. Ben gerçi artık davulları yazmak yerine biraz biraz çalıyorum ama klavye kullanıyorsan zaten çalarak da kayıt yaparsın.
Analitik mi, o da ne? Olmayan şeyleri analiz etmek büyük başarıdır. Analizden senteze diye bir mit vardı, hala var mı o?
Alışverişleri yıllardır buradan yapıyorum çoğu şey için; tavsiye ederim, güvenli bir site, hiç sıkıntı olmadı. Arada indirimler de oluyor, mutlaka vardır güzel şeyler VST Plugins, Synth Presets, Effects, Virtual Instruments, Music
Evde tek başına modundayım aynen. Vokal dışında mikrofonladığım hiç bir şey yok. Amfiler simülasyon, baslar mididen yazılıp plug-in üzerinden, davullar Addictive....Evet şimdi tamamen kendimle çelişerek şöyle diyeyim, yapılmaz ama yapanların yaptığı şekliyle yapılmaz. Youtube'da Reaper'la mix yapanlar, hatta Groove3 videoları da var bende onlar da dahil, alayı bir şeyi yanlış yapıyor ama o nedir söylemeyeceğim meslek sırrı 🙂 Gel gelelim yapılıyor da o engel aşılınca.
Evet forumlarına da yazdım ama kalas herifler anlamadı bile. O kadar diyeyim. Bir kaç kişide farkeder gibi olmuştu yanlış hatırlamıyorsam ama temel sorun programı yazan tayfa müzik prodüksiyounda sinyal akışı nedir onu tam anlamamış. Biz anarşistiz, sisteme karşıyız, yeraltıyız kafasındalar, anlatınca da oralı olmuyorlar. Ben de bıraktım peşlerini.
Dediğim gibi bitirdiğin bir proje olursa mixlemek isterim. Davulu nasıl yapıyorsun, amfi plugini mi mikrofnlama mı kullanıyorsun? Yani evde tek başına modunda mı çalışıyorsun?
Diğer parçayı da dinledim şimdi (Sezen Aksu coverı), bu yeni bir akım, isim bile buldum; heavy pop. Harika resmen. Bu işi bir düşün derim, tutacak bir malzeme çıkarmışsın. Bu "tutacak" kısmının rahatsız edeceği biri olduğunu bilerek söylüyorum tabi ama en kestirme böyle ifade edebilirim. Prodüktör ağızları "tutacak iş" ama öyle hissettim. 90'ların sonlarında 657 adında enterasan bir grup vardı, bilmem bilir misin? Pek anlaşılmamıştı yaptıkları, biraz fazla kaçtı müzikleri herhalde. Onu hatırlattı yarattığın sound. Hatta şu şarkısını hatırlıyorum:
Teşekkür ederim. Geçenlerde Free Orchestra diye basit bir şey buldum Kontakt için. Bir kez daha nefret ettim Kontakt'tan. Kullanışsız arayüz yapmak suç olsa herifler müebbet yer. Arayüzü sinema perdesinde mi geliştirdiler acaba diye düşündüm. Puntolar filan küçücük, host program olarak da kasıyor makineyi filan... Gerçekten ısınamadım bu Kontakta ben.Kontakt için Sonuscore The Orchestra, Action Strings 2 ve Metropolis Ark
Teşekkür ederim. Geçenlerde Free Orchestra diye basit bir şey buldum Kontakt için. Bir kez daha nefret ettim Kontakt'tan. Kullanışsız arayüz yapmak suç olsa herifler müebbet yer. Arayüzü sinema perdesinde mi geliştirdiler acaba diye düşündüm. Puntolar filan küçücük, host program olarak da kasıyor makineyi filan... Gerçekten ısınamadım bu Kontakta ben.
Demek ki doğru sezgiymiş benimki. Bu konuya eğilmelisin, aslında bu iki cover gitar-vokal açısından olmuş, onlara dokunmadan sadece bas-davul üstüne çalışılıp, basın çalınması davulların da daha iyi prodüksiyona kavuşması ile şarkılar yeni bir çehreye kavuşur. Zaten bunu hissederek mixini yapmak isterim demek istemiştim ama mixe gelmeden, çok değil biraz geriden ela alıp revize etmek kendine getirir.Vokalleri duyunca hatırladım bu adamları. Eğer bunlar o ekipse, genç bir gitaristleri vardı; İzzet Öz'ün bir programına çıkmışlardı ve sanki Çanakkale taraflarından filan mıydı adamlar ? Rock opera tipi işler peşinde idiler. Kesinlikle anlaşılmadılar...
Kesinlikle rahatsız olmadım, hatta duyduğuma sevindim. Bence "tutacak" iş yapmak, ama bir yandan da o işe belli bir orijinallik-yaratıcılık katmak son derece önemli.
Bu işi ticari olarak benim kafamda var bir süredir. Hatta galiba bu işe de acaba buradan bir dinleyici potansiyeli oluşur mu ? diye başladım çok itiraf edemesem de🙂
Çünkü zaten benim dinlediğim pek çok Avrupa menşeili (heavy rock diyelim...) ekip aslında pop şarkısı titizliğiyle yazılmış ama çok daha sert soundlar ile icra edilmiş işler yapıyor. Bu işlerin kökeninin birucu zaten (kişiisel görüşüm...) Rainbow'a uzanır. Ronnie James Dio Rainbow'da iken yaptıkları işi "ortaçağ bluesu" ("medieval blues") diye tanımlıyor. O ayrıldıktan sonra daha "piyasa" oldu denir Rainbow, ama aslında şarkı yazma titizliği devam etmiştir bence. O dönemi anlatan Blackmore bir söyleşide ekibin ortak favori grubunun ABBA olduğunu söylüyor. Bu işi sound veya görüntüden öte düşünemeyen kulaklar için "Abba ne alaka ?" denebilir. Albüm dolsu ABBA şarkısı kaydedilmiş heavy metal projeleri var. "At Vance - Money Money Money" filan diye baksın gençler.., Hatta meraklısı Therion-Summer Night City diye baksın... Apışıp kalmıştım bu işleri dinlediğim zaman.
Ancak aslında elbette ben bu kafada yazılmış kendi bestelerim ile bir proje üretip, belki bu coverları da araya 1-2 tane şeklinde sıkıştırmak istiyorum. Kısmet diyelim. Şarkılar şekle girdikçe belki bir ekip de kurulur. Belki bu coverları dinleyen başka insanlar da, "Türkçe rock" denilen şeyin sarhoş vokalli arabesk bozması saçmalıklardan ibaret olmak zorunda olmadığını kavrayabilir...
Kendi çaldığım enstrümanlarda ilerleme olmuş demek ki🙂Demek ki doğru sezgiymiş benimki. Bu konuya eğilmelisin, aslında bu iki cover gitar-vokal açısından olmuş, onlara dokunmadan sadece bas-davul üstüne çalışılıp, basın çalınması davulların da daha iyi prodüksiyona kavuşması ile şarkılar yeni bir çehreye kavuşur. Zaten bunu hissederek mixini yapmak isterim demek istemiştim ama mixe gelmeden, çok değil biraz geriden ela alıp revize etmek kendine getirir.
Bu aşamaların hepsini geçtim, artık söze dökülemeyecek, aktarılamayacak bir nokta varsa işte oradayım. Belki de buna kendi işini kendi yapmak denebilir.Çünkü ülkenin amatör-hobici klasmanındaki müzisyeninin ya yaratıcılığı-vizyonu çok zayıf (nota nota sololarını çalıyor milletin, ama kendisi üretemiyor...), veya yaratıcı olmaya soyunuyor ama donanım eksik (riffleri arka arkaya yapıştırıp şarkı yapmaya çalışıyor, ondan sonra işin yoksa adama neden nakarata gidene kadar 5 tane ayrı riff olamayacağını veya nakaratın neden iki kere dönmesi gerektiğini anlat...). Profesyonellerde de "ruh" yok. Adam maaşa bağlanmak istiyor. Eh, bu projelerden de o şekilde ekmek çıkmaz hemen.
Evet evet, ben de aslında davul çalan veya anlayan birinin projeye dahil olması ile bunu kast ettim. Addictive Drums 2'nin presetleriyle sınırlı kaldığım için çok yol alamadım, her şeyi yapmak da gerçekten zorluyor. Arada bir de paternlere el atıyor, saçma sapan yerlerde gelen zilleri siliyor, bir miktar randomize ederek mekanikliği kırmaya çalışıyorum filan. Ama EZ drummer daha faciaydı🙂Gerçek davulcuyla çalmak gibi birşey kastetmiyorum, yine Daw içinde olacak bir prodüksiyon. Davul yazımında rötüşlar gerekir ayrıntıya girince ama davulcuya çaldırmayı kastetmedim. Süper programlar var artık.
Bu aşamaların hepsini geçtim, artık söze dökülemeyecek, aktarılamayacak bir nokta varsa işte oradayım. Belki de buna kendi işini kendi yapmak denebilir.