İzmirden herkese selamlar.. Kimse gelmesin arkadaş bu yana.. Sıcak.. 😳 Pişiyorum.. Allahtan annem eve klima taktırtmış da gün boyu biraz rahatlıyo insan. Ankaranın değerini bilin. Özledim bir günde 😢 .
Şimdii.. Son dönemlerdeki konserlerde, her ne kadar sahne performansı olarak öncekilerden biraz daha iyi görünmüş olsak da, müzik açısından aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Kendi adıma, çalışma ve özen eksiğimin olduğunu söyleyebilirim. Grup içinde de "nasıl olsa tatile gireyoz olee" tarzında bir cıvıma olmuş olabilir. Yaklaşık 3 haftadır stüdyoya gidemedik desem, bizim haftada 2 kere stüdyoya taşınan bir grup olduğumuzu bilen insanları şaşırtacaktır. Bunun da yaz ayı, yaz ayında grup elemanlarının yapması gereken bi ton iş ve gitmesi gereken yerlere bağlıyorum. Tuna'nın alışması için ona tanıdığımız zaman içerisinde bizim aylaklığa alışmış olmamız da olabilir. Neyse şu anda herhangi bir konser olanağımız yok ve 3 4 gün içinde "konseeer konserrrrrr" diye krize gireceğiz. E bu da doğal olarak bizi gaza getirecek. İşallah..
Salı günkü konserde sistemimde bir sorun vardı (mikrofon sorunsalı 🙂). Kulak içi monitör kullanmama rağmen sürekli feedback oluyodu. Bu durumu konserden önce özenle hazırladığım equalizer, ses ve delay ayarlarını acele acele tekrar ayarlayarak düzeltmeye çalıştık. Akif abi elinden geleni yaptı, ama gerçekten zor bi iş. Hatta müdehale ettikçe kötüye gitti. Gerçi benim sesimi açmaya çalışmak yerine diğer enstrumanların seslerini azcık kısıverse sorun kalmıyodu ama olsun :roll: . Normalde sahnede iki mikrofon kullanıyorum, ama vokali bol bir grup olduğumuz için yolcu da bize mikrofon yetmiyor. Yakın zamanda bir tane de SM 58 alıp sistemime dahil edeceğim.. Erdinç: Konserden önce mikrofonu kapıp sahnenin önünde sound check yapıyorum. Kulaklığa gelen ses değişmediği için sabit durmak gibi bir zorunluluğum yok. Bu şekilde ana sistemden sesin nasıl geldiğini duyabiliyorum. Bunu ayarını yaptıktan sonra mikrofonu yerine alıp sorun var mı yok mu denemesi yapıyorum. Feedback olmadan verebileceğim en yüksek ses ve en yüksek delay seviyelerine bakıyorum. 3 farklı delay ayarını da denedikten sonra bir iki defa daha kontrol ediyoruz. Herşey tamam deyip sahneden iniyoruz. Ama genellikle konser vakti gelip de elime flüdü aldığım anda o lanet sistem "viiiiiiii, voiiiiiii...." diye ötmeye başlıyor. Bunun sebebinin sahne arkasında ses emici hiç bir yapının olmamasına bağlıyorum. Ses yalıtımlı sahnelere de çıktık ve ses harika çıktı. Yine de çözülemeyecek bir sorun değil. Biraz sünger, biraz perde.. Alabileceğim her yardıma da açığım.
Cover bence bir yol değil, gereklilik. Başarılı olmuş herhangi bir gruba baktığımızda da oluşumlarının ilk dönemlerinde ya beraber ya da farklı gruplarda cover yaptıklarını görürüz. Bahsettiğim gruplar 70 lerdeki progressive grupları. En basitinden Jethro Tull, Jethro Tull adını almadan önce, yıllarca bir sürü tanıdık blues ve jazz parçasını çalmış. Hatta bunların bir kısmını düzenleme olarak albümlerine koymuş... Bizim inancımız cover yapmaksızın bir yere gelemeyeceğimiz. Sonuç olarak, bu forum sayfasının da tanıklık edeceği üzere ilk konserini 5 ay önce vermiş bir grubuz. Çoğumuz hala daha enstrumanlarıyla boğuşmakla meşgul. Ben vokal yapmaya çalışıyorum, bir yandan flüdü geliştiriyorum; Zeynep piyanoya 10 ay önce başladı onunla cebelleşiyor, vokalini geliştiriyor; Doğuş sürekli yeni zil ve davul kombinasyonları deniyor, ritmini ve tuşesini geliştiriyor; Emre yeni gitar almak için işe girdi, sürekli gitar çalışıyor; Tuna gruba yeni girdi alışmaya çalışıyor... 5 ay önceki halimizle alakamız yok. Hala daha sabit bir performans tutturamadık. Eski stüdyo videoları var hatta bir ara gösterim gibi bişey yapabiliriz (acayip komik 😀), onları izledikçe insan farkına varıyor. Deli gibi gelişmişiz ve gelişiyoruz. Bir ton eksiğimiz var. Bir ton hata yapıyoruz ve öğreniyoruz. Acelemiz yok. Eriyip gitmek gibi bir korkumuz da yok. Hazır olduğumuz vakit beste de yapacağız. Hevesli değiliz de demiyorum 😀..
Yaz yaz bitmedi arkadaş.. Hocus Pocus 😉