Öncelikle acı bir gerçekten bahsederek başlayacağım yazıma, ses oktavı denilen şeyi arttırmak imkansız ile olağan üstü zor arasında birşeydir. Olağan üstü zor olan şey de gerçekten iki yarım ses falandır, o yüzden ona çabalamak bence anlamsız.
Bir insanın öncelikle yapması gereken şey gırtlak karakteristiğini belirlemektir. Bu farklı şanlarda farklı şekilde yapılır. Bas, bariton, tenör, kontralto, alto, soprano genel de ses karakteristiği ile ilgili kullanılan genel sınıflardır. Ayrıca kolleratür soprano vb. gibi şanın türüne göre ve sesin tınısına göre değerlendirme sınıfları da söz konusudur. Şimdi bu sınıflandırma, ses sanatçısının genel gırtlak yapısını gösterir. Yani hangi sesleri daha iyi verebileceğini hangilerinde itmek suretiyle kendini zorlayacağını ve hangi sesleri veremeyeceğini... Bas gırtlaklı bir insanın bir baritonun çıktığı notalara çıkamayacağı anlamına gelmez, yanlız baritonun notalarında bir baritonun sesi her zaman bas gırtlak yapılı insanın sesinden daha iyi çıkacaktır. Gırtlak karakteristiğini bu nedenle biliçsizce sadece bir piyano gibi bir enstrumanla yapmak anlamsızdır bu nedenle, kesinlikle bu konuda uzman birinin yardımını almak gerekir.
Her müzik kendi enstruman ve değerlerine sahip olduğu gibi vokal yapmanın da bazı teknikleri vardır. Sadece bazı teknikler başka müzik tiplerinin dominant olduğu bir müzik dünyasında kabul görmemiştir. Yukarda arkadaşların bahsettiği Brutal vokal da bunlardan biridir. Ben brutal vokalin (şahsen sevmememe karşın) ses için zararlı olduğuna inanmıyorum, unutmamak gerekir ki, yanlış şanla yapılan bir opera vokali doğruya yakın biçimde yapılan bir brutal vokalden kat kat zararlıdır ses telleri için. Ki burada ses için zararlı olan şey nedir diye de sormak lazım. Dünyada en fazla rağbet gören şahsına münasır seslerin birçoğu nodüllüdür. Brian Addams, Kurt Cobain, Tina Turner, Michael Jackson bunlarda bazılarıdır. Bazı sanatçılar ise ses tellerini bile alışıldık şekilde kullanmayarak devasa yerlere gelmişlerdir, bunlardan aklıma gelen en önemlisi yalancı sestelleri kullanarak o buğulu sesi veren Louis Armstrong'dur. Yanlız elbette böyle radikal teknikler kullanmanın çeşitli dezavantajları olacaktır. Örneğin nodüllü ses telleri sıkıştıklarında aralarından hava kaçıracağından nodülsüz ses tellerine göre iyi bir diyafram kondüsyonu ve daha uzun bir soluk gerektirecektir.
İzninizle tekrar oktav arttırma meselesine girmek istiyorum, her ses sanatçısının ses skalasının sınır notaları vardır. Bu notalara çıkıldığında istemsiz olarak sesin şiddeti artar yutak yukarıya doğru itilir diyafram bu gücün altında normal seslerden daha fazla yorulur. Bunlar artık skalanın sonuna gelindiğinin işaretidir. Bunları düşük şiddette vermek daha zor olduğundan ses sanatçısı yoruldukça buralara çıkamamaya başlar. Bir sanatçının bu sesleri geliştirmesi ona sanki daha incelere çıkıyormuş izlenimi verebilir. Ancak öyle bir nokta vardır ki, bu notaların üzerine çıkıldığı yani bu nokta geçildiği anda sesi kontrolden çıkarak kesilir. Peki bu notaları bir şekilde vermenin yolu yok mudur?
Elbette var ancak bildiğimiz diyafram sesi vasıtasıyla olmaz. Diyaframla ürettiğimiz geleneksel şanın temel hedefini oluşturan sesleri aşacak ses tipinin adı kafa sesidir. Kafa sesi diyaframdan şiddetle gelen havanın damağa çarptırılarak sanki kafanın içinden dönüyormuş gibi çıkarılması tekniğine denir. Yanlız bu ses doğal bir ses olmadığından tınısı kişinin normal sesine oranla az ya da çok değişiktir. Bu nedenle herkes kafa sesine sahipse de güzel tınılı kafa seslerine sahip olmak gerçekten iyi bir durumdur. Kafa sesine net bi örneği size şu şekilde verebilirim mesela Justin Timberlake in en son şarkılarında adamın kadın sesine benzer bir ses yaptığını bilirsiniz bu adamın normal sesi değil kafasesidir. Doğal durmaması ve "laubali" bir havada olması (tamamen kişisel değerlendirme 🙂 ) bu yüzdendir.
Bir de başka güzel teknikler var. Mesela Belting. Belting aslen (benim bildiğim kadarıyla) rock müzik vokalistleri arasında doğmuş ve daha sonrasında özellikle amerikadaki müzik okullarında bir vokal tekniği olarak son derece ciddi camialarda öğretilen bir tekniktir. Temelde kafa sesini çok yüksek diyafram kondisyonuyla tonlandırarak normal ses ile kafa sesi arasında ve yüksek oktavlarda bir ses yaratmak amacıyla yapılır. Deep Purple, Led Zeppelin, Iron Maiden gibi hard and heavy vokallerinin yanı sıra Celine Dion, Mariah Carrey gibi bayan vokaller tarafından da uygulanmaktadır.
Ses sağlığını korumak da başka bir mevzu. Aslında bu konuda çeşitli yanlış inanışlar olduğu için basit ve öz tutmaya çalışacağım.
Kesinlikle en zararlı hareketler: yüksek sesle konuşmak (sanki hiç durmadan vokal yapıyormuş gibi yorar ses tellerini) çok sıcak şeyler içmek (ses tellerini kurutur) kuru ses telleriyle ısınmadan vokal yapmak, ve maalesef çok sigara içmek. Soğuk su içmek eğer vokal performansı esnasında ya da hemen önce yapılıyorsa sesi büyük ihtimalle kısacağından zararlıdır. Ancak performans sonrası, yorgun sestellerine YARARLIdır. Dikkat edilecek şey suyun aşırı soğuk olmaması ve soğuk su uygulamasından sonra ses tellerinin yorulmaması, kısık sesle konuşmak vbdir.
Çok sigara içmek nefes etkinliğini azaltacağı gibi sesi kartlaştırır ve kafasesinin daha zor yapılmasına neden olur. Vokalistin sigara içmesi ses karakteristiklerini değiştirir, daha buğulu ama güçsüz bir sese dönüştürür. Bazen daha iyi bir sese ulaşılabildiği gibi daha kötü seslere de ulaşılabilir. Risk almak istiyorsanız ses telleri sizin. Şahsen çok sigara içmeyi önermiyorum, ancak Candan Erçetin'in günde üç paket sigaraya yakın sigara tükettiğini de hayretle söyleyeyim. Belki de yukardaki zararlı şeylerden sadece birini yapmak bir veya fazlasını yapmakdan daha az zarar veriyordur... Tamamiyle tahminsel bir cümle az önceki bence yine de çok sigara içmeyin. (Sigara içen bir insan olduğum çok mu belli oluyor 🙂 )
Tekniklerin nasıl uygulandığı konsunda birşey yazmak istemedim, yanlış anlaşılmalara ve sesinize kalıcı bir zarara neden olmamak için bunların nasıl yapıldığı konusunda profesyonellere baş vurmanız sizin için hayırlı olacaktır.
Hepinize iyi çalışmalar, umarım işinize yarar yazdıklarım.