Yazı uzun, @mastercihan üstüne güzellemeler ve tamamen benim kişisel düşüncelerim var, kimseye faydası olur mu bilmem belki olur diye bokunu çıkararak pehlivan tefrikası şeklinde neşrediyorum.
Efendim bendeki Soldano'yu ne zamandır adam etmek istiyorum ama tembellikten toz içinde rafta bekliyordu. Neyse Ankara'dan umudu kestikten sonra aklımdakileri aktarıp istediğim gibi amfiyi adam edecek ve buna vakit ayıracak birisi aradım. Bu Ankara beni hep şaşırtıyor. Ömrümün kalanını burada geçirecek kadar seviyorum, başka yerde olmayan milyonla şey var, üstelik bu şeylere ulaşması çok kolay lakin mesafeler kısa olmasa bile şehrin organizasyonu pek kompakt, o bakımdan her yere/şeye günün her saatinde 30 dakikadan daha yakınım, ama bazı şeyler de anlaşılmaz şekilde yok. Kastımız deniz boğaz filan değil, daha basit şeyler örneğin iyi bir Adana dürümcü yok tek bir tane bile (öneri sallamadan once dikkat edin benim kadar dışarıda sistematik olarak mekan denemiş kimsenin olduğunu sanmıyorum dikkatimden kaçmış olma olasılığı 10^-5 civarında ve yakında sıfırlanacak). Olmayan şeylerden biri de derdimden ve müzik aletlerinden anlayacak bir elektrik teknisyeni veya ne bileyim lehim yeteneği iyi, devre komponentlerinden anlayan ne dediğini ve niye dediğini bilen bir amfi gurusu. En umut bağladığım abi 6 ay once işi bırakmış.
Bir de işin pratik tarafı var amfi Soldano olunca bırakmaya da kıyamıyoruz haliyle. Ama kimden referans alacağız? Forumdaki yorumları üfleyerek yemem gerektiğini iyice anladım. GitarPedal da buradan farklı değil hatta daha kötü o bakımdan sadece alım satımına bakıp sümkürülmüş mendil gibi kenara koyuyorum çabucak.
Neyse bir Çarşamba gecesi yine Ruhi Bey'deyiz Süleyman Bağcıoğlu'nu dinlemeye gittik tabi. Araya reklam alarak söyleyelim Ankara'da sayı olarak epey fazlaca olan iyi müzisyenlerden birisidir kendisi ve adamın dibi denilecek kadar iyi bir insandır, beyefendidir, karizmadır, cowboy çizmeleri giyer ve kendisine pek yakışır. Üstelik Carşamba gecesi 20+ dakika canlı olarak baştan sona Echoes veya hemen kimsenin bilmediği es geçtiği a momentary lapse of reason albümünden şarkılar, öğneğin on the turning away gibi, dinleyebileceğiniz tek programı da grubu icra eder, Cuma-Cumartesi de sahne alıyorlar tabi. Bu Ruhi Bey aslında bir balık restoranı, fasıl falan da olur ama arkasında bir de sahnesi var. Ben en çok Çarşamba günleri seviyorum: hem daha progressive şarkılar çalıyorlar hem de daha sakin oluyor, giriş ücreti olmadığı gibi kola bira falan da üç otuz para. Yeterince ilgi de var pesimistler merak buyurmasın; kıçının kıllları ağarmış hippie abiler de var daha gençler de. Ankara'da olup gelmeyenler neden gelmiyor (sonra da sarkmış göbekle rock öldü vs vs diye yardırıyor) diye sormayacağım çünkü bahaneler pek zavallı oluyor duymakla vakit kaybetmek istemiyorum. Program öncesi konuşurken dedim abi Cihan Düşmez hakkında ne düşünüyorsun ? Ben pek kimseye soru sormam lakin cevabını kendimin keşfetmesi pek zaman almıyor ama dikkat buyurunuz arkasında 1974 Marshall plexi ve original 4X12 kabini olan ve elindeki gitarın gövdesini eğe ile kazıya kazıya şekillendirmiş bir rock bilgesi var. Ayrıca Hammond organ çalan bir de klavyecileri, onu da anmadan geçmeyelim. Aha da resmi :
Neyse Süleyman abinin setup'da Cihan Düşmez'in yaptığı bir de pedal var ve kendisi pek memnun. Onun da resmi burada:
Bu bile beni Afyon'a yollamak için yeterli idi. Bu bey hakkında ne düşündüğünü sorunca keskin bir övgü aldım ve içim depreşti. Perşembe sabahı Cihan Düşmez'i aradım dedim haftasonu uygunsan amfiyi arabaya atıp geliyorum. Dedi gel Cumartesi günü boşum, hatta utanmaz arlanmaz adam dedi ki bizde ağırlardık seni ya ev tadilatta kusura bakma (Bu ne samimiyet!). Neyse posta da yapabilirdim ama Aşçı Bacaksız'da kuzu kebap ve ekmek kadayıfı yeme imkanı da doğunca kim uğraşır amfiyi paketlemekle.
Cumartesi atladım arabaya, üstüne verdim de müziği: ne Tony Joe White kaldı, ne Satriani, ne Dokken, ne Chris Rea, ne Yardbirds (tabi ki Still I'm Sad başta, ki bunu da canlı olarak bir tek Gürbüz Barlas'ın icra ettiğine tanık oldum, tabi ki yine Ankara'da ve Siyah-Beyaz'da) yol da güzel (büyük usta sağolsun artık duble yollar var CE-HA-PE gibi memlekete çivi çakmamış adamların zihniyeti bunu anlamaz), hiç kaybolmadan vardım Afyon'a, ilk durduğum yer de şansa Cihan'ın evinin karşısı. Arabamın 160Nm bile olmayan torku ve uyumsuz şanzımanı beni uzun zamandır ilk defa rahatsız etmedi o kadar keyfim yerinde.
Arabadan Soldano'yu indirdik ben gelmeden Cihan dersine çalışmış SLO nun şemasını hatmetmiş, hıfzetmiş: hoş bendeki model SLO'dan daha karmaşık olan 3 kanallı Decatone. Neyse o benim amfiyi gayet dikkatlice sökerken ben de Zen Drive bağlı bir Lonestar Mesa ile takıldım. Önce güzelce içini sildi, sonra kırık sigorta muhafazasını değiştirdi, bazı kablajı yenileyip polimer bantlar ile güzelce izole etti. Herşeyi benim gözümün önünde, yapmadan önce açıklayarak ve tertemiz yaptığını da ekleyelim. Sonra lambalar değişti ve bias ayarı, multimetre ile okuduğu değerleri de sabırla bana göstererek yapıldı. Biri tekir biri bekir çıkan ve peşin fiyatı 400 TL /set olan Groove Tubes lambaları da kim eşleştirdi ise ben onun ta....
Neyse, beyimizin lehim yeteneği ve hızı takdire şayan. Sonra preamp lambalarını değiştirdi. Utanmadan bulması çok zor olan bir Mazda 12AX7'yi zulasından çıkartıp hiç tereddüt etmeden V2 pozisyonuna taktı. Yetmedi elindeki bir Randall footswitch'e amfideki ile aynı renklerde LED'ler ekleyip Soldano'ya uyacak şekilde momentary switch'ler monte etti ve bana cillop gibi bir footswitch ve buna uygun bir kablo yaptı. Bias ölçümünü kolaylaştırmak için de bazı dirençleri köprü şeklinde bağlamak için muadilleri ile değiştirdi. Aklımdaki plan screen resistörlerini de 1k ohm yapıp EL 34 kullanmaktı (ki Cihan da benim gibi 6L6 sevmiyor) lakin quartet lamba tedarik edemedik zamanında. Ankara'da power katı lambalarını bulmak da zor. Fışkiylerle örülü Avrupa başkentine bak sen.
Bütün bunlar denemeleri de işin içine katarak saatler sürdü, yüzlerce soru sordum, resmen otu boku sordum, sabırla ve hepsine düzgünce yanıt verdi. Adamın literally bütün gününü yedim ve işçilik olarak 60-70 lira gibi komik bir şey aldı, sattığı lambalara fiyat biçmek için de beraber bilgisayardan ABD! fiyatlarına bakıp üstüne 10 lira gibi birşey ekledik! Oradan kendim alıp arkadaşıma getirtsem daha pahalı olacaktı. Neyse amfiyi ateşleyince aman Allah'ım bu da ne? Bu nasıl düzgün ve zengin bir drive karakteridir? 3. kanalda öküz gibi bir drive var. Sadece ben değil Cihan da şaştı. Benzer devre topolojisine sahip MESA'lar kaçacak yer arardı herhalde. O kadar ki hepi topu bir günlük deneyimin üstüne kendi de Decatone istiyor Cihan!
Günün sonunda dünyalar tatlısı eşi de harikulade bir makarna ile bizi mest etti. Amfiyi falan sittir et, lan oğlum bunlar bildiğin "iyi" insanlar diye düşündüm yemek boyunca. Sonra muhabbet çoştukça çoştu ne JSX in ne mükemmel bir amfi olduğu kaldı ne Gılgamış destanı, ne de atmosferik motorların litre başına 100 NM yi bir türlü geçemeyen torkları veya yeni nesil çift kavramalı şanzımanlar. Titanyum ve başka egzotik malzemeleri gitara nasıl ekleriz, metalik camdan kendimiz yeni nesil trafolar yapabilir miyiz vs diye de lezzetine doyum olmayan başka tartışmalar. Adam aynı zamanda yüksek inşaat mühendisi ve o konuda da ne dediğini biliyor, asfalt kaplamaları da gündemin bir diğer maddesi idi. Bir ara benim de uğraştığım tetrahedral yapıların uzayda örülmesi vs gibi konulara bile kaydı muhabbet. Cümleleri süslü değil ama kodu mu oturtan cinsten ve hep keskin, hiç tıraşa yer yok. Bir saat diye geldiğim Afyon'dan gecenin bir yarısı 1:15 de çıkabildim. Amfi'yi Ruhi Bey'de kökleme şansımız da Çarşamba günkü programa kaldı, merak edenler buyursun girişler ücretsiz ama potları 11'e giden SOLDANO deneyimi priceless. Kıytırık bir bias ayarı için gidip dost edinmek başka hangi ülkede olur acaba?
Efendim bendeki Soldano'yu ne zamandır adam etmek istiyorum ama tembellikten toz içinde rafta bekliyordu. Neyse Ankara'dan umudu kestikten sonra aklımdakileri aktarıp istediğim gibi amfiyi adam edecek ve buna vakit ayıracak birisi aradım. Bu Ankara beni hep şaşırtıyor. Ömrümün kalanını burada geçirecek kadar seviyorum, başka yerde olmayan milyonla şey var, üstelik bu şeylere ulaşması çok kolay lakin mesafeler kısa olmasa bile şehrin organizasyonu pek kompakt, o bakımdan her yere/şeye günün her saatinde 30 dakikadan daha yakınım, ama bazı şeyler de anlaşılmaz şekilde yok. Kastımız deniz boğaz filan değil, daha basit şeyler örneğin iyi bir Adana dürümcü yok tek bir tane bile (öneri sallamadan once dikkat edin benim kadar dışarıda sistematik olarak mekan denemiş kimsenin olduğunu sanmıyorum dikkatimden kaçmış olma olasılığı 10^-5 civarında ve yakında sıfırlanacak). Olmayan şeylerden biri de derdimden ve müzik aletlerinden anlayacak bir elektrik teknisyeni veya ne bileyim lehim yeteneği iyi, devre komponentlerinden anlayan ne dediğini ve niye dediğini bilen bir amfi gurusu. En umut bağladığım abi 6 ay once işi bırakmış.
Bir de işin pratik tarafı var amfi Soldano olunca bırakmaya da kıyamıyoruz haliyle. Ama kimden referans alacağız? Forumdaki yorumları üfleyerek yemem gerektiğini iyice anladım. GitarPedal da buradan farklı değil hatta daha kötü o bakımdan sadece alım satımına bakıp sümkürülmüş mendil gibi kenara koyuyorum çabucak.
Neyse bir Çarşamba gecesi yine Ruhi Bey'deyiz Süleyman Bağcıoğlu'nu dinlemeye gittik tabi. Araya reklam alarak söyleyelim Ankara'da sayı olarak epey fazlaca olan iyi müzisyenlerden birisidir kendisi ve adamın dibi denilecek kadar iyi bir insandır, beyefendidir, karizmadır, cowboy çizmeleri giyer ve kendisine pek yakışır. Üstelik Carşamba gecesi 20+ dakika canlı olarak baştan sona Echoes veya hemen kimsenin bilmediği es geçtiği a momentary lapse of reason albümünden şarkılar, öğneğin on the turning away gibi, dinleyebileceğiniz tek programı da grubu icra eder, Cuma-Cumartesi de sahne alıyorlar tabi. Bu Ruhi Bey aslında bir balık restoranı, fasıl falan da olur ama arkasında bir de sahnesi var. Ben en çok Çarşamba günleri seviyorum: hem daha progressive şarkılar çalıyorlar hem de daha sakin oluyor, giriş ücreti olmadığı gibi kola bira falan da üç otuz para. Yeterince ilgi de var pesimistler merak buyurmasın; kıçının kıllları ağarmış hippie abiler de var daha gençler de. Ankara'da olup gelmeyenler neden gelmiyor (sonra da sarkmış göbekle rock öldü vs vs diye yardırıyor) diye sormayacağım çünkü bahaneler pek zavallı oluyor duymakla vakit kaybetmek istemiyorum. Program öncesi konuşurken dedim abi Cihan Düşmez hakkında ne düşünüyorsun ? Ben pek kimseye soru sormam lakin cevabını kendimin keşfetmesi pek zaman almıyor ama dikkat buyurunuz arkasında 1974 Marshall plexi ve original 4X12 kabini olan ve elindeki gitarın gövdesini eğe ile kazıya kazıya şekillendirmiş bir rock bilgesi var. Ayrıca Hammond organ çalan bir de klavyecileri, onu da anmadan geçmeyelim. Aha da resmi :
Neyse Süleyman abinin setup'da Cihan Düşmez'in yaptığı bir de pedal var ve kendisi pek memnun. Onun da resmi burada:
Bu bile beni Afyon'a yollamak için yeterli idi. Bu bey hakkında ne düşündüğünü sorunca keskin bir övgü aldım ve içim depreşti. Perşembe sabahı Cihan Düşmez'i aradım dedim haftasonu uygunsan amfiyi arabaya atıp geliyorum. Dedi gel Cumartesi günü boşum, hatta utanmaz arlanmaz adam dedi ki bizde ağırlardık seni ya ev tadilatta kusura bakma (Bu ne samimiyet!). Neyse posta da yapabilirdim ama Aşçı Bacaksız'da kuzu kebap ve ekmek kadayıfı yeme imkanı da doğunca kim uğraşır amfiyi paketlemekle.
Cumartesi atladım arabaya, üstüne verdim de müziği: ne Tony Joe White kaldı, ne Satriani, ne Dokken, ne Chris Rea, ne Yardbirds (tabi ki Still I'm Sad başta, ki bunu da canlı olarak bir tek Gürbüz Barlas'ın icra ettiğine tanık oldum, tabi ki yine Ankara'da ve Siyah-Beyaz'da) yol da güzel (büyük usta sağolsun artık duble yollar var CE-HA-PE gibi memlekete çivi çakmamış adamların zihniyeti bunu anlamaz), hiç kaybolmadan vardım Afyon'a, ilk durduğum yer de şansa Cihan'ın evinin karşısı. Arabamın 160Nm bile olmayan torku ve uyumsuz şanzımanı beni uzun zamandır ilk defa rahatsız etmedi o kadar keyfim yerinde.
Arabadan Soldano'yu indirdik ben gelmeden Cihan dersine çalışmış SLO nun şemasını hatmetmiş, hıfzetmiş: hoş bendeki model SLO'dan daha karmaşık olan 3 kanallı Decatone. Neyse o benim amfiyi gayet dikkatlice sökerken ben de Zen Drive bağlı bir Lonestar Mesa ile takıldım. Önce güzelce içini sildi, sonra kırık sigorta muhafazasını değiştirdi, bazı kablajı yenileyip polimer bantlar ile güzelce izole etti. Herşeyi benim gözümün önünde, yapmadan önce açıklayarak ve tertemiz yaptığını da ekleyelim. Sonra lambalar değişti ve bias ayarı, multimetre ile okuduğu değerleri de sabırla bana göstererek yapıldı. Biri tekir biri bekir çıkan ve peşin fiyatı 400 TL /set olan Groove Tubes lambaları da kim eşleştirdi ise ben onun ta....
Neyse, beyimizin lehim yeteneği ve hızı takdire şayan. Sonra preamp lambalarını değiştirdi. Utanmadan bulması çok zor olan bir Mazda 12AX7'yi zulasından çıkartıp hiç tereddüt etmeden V2 pozisyonuna taktı. Yetmedi elindeki bir Randall footswitch'e amfideki ile aynı renklerde LED'ler ekleyip Soldano'ya uyacak şekilde momentary switch'ler monte etti ve bana cillop gibi bir footswitch ve buna uygun bir kablo yaptı. Bias ölçümünü kolaylaştırmak için de bazı dirençleri köprü şeklinde bağlamak için muadilleri ile değiştirdi. Aklımdaki plan screen resistörlerini de 1k ohm yapıp EL 34 kullanmaktı (ki Cihan da benim gibi 6L6 sevmiyor) lakin quartet lamba tedarik edemedik zamanında. Ankara'da power katı lambalarını bulmak da zor. Fışkiylerle örülü Avrupa başkentine bak sen.
Bütün bunlar denemeleri de işin içine katarak saatler sürdü, yüzlerce soru sordum, resmen otu boku sordum, sabırla ve hepsine düzgünce yanıt verdi. Adamın literally bütün gününü yedim ve işçilik olarak 60-70 lira gibi komik bir şey aldı, sattığı lambalara fiyat biçmek için de beraber bilgisayardan ABD! fiyatlarına bakıp üstüne 10 lira gibi birşey ekledik! Oradan kendim alıp arkadaşıma getirtsem daha pahalı olacaktı. Neyse amfiyi ateşleyince aman Allah'ım bu da ne? Bu nasıl düzgün ve zengin bir drive karakteridir? 3. kanalda öküz gibi bir drive var. Sadece ben değil Cihan da şaştı. Benzer devre topolojisine sahip MESA'lar kaçacak yer arardı herhalde. O kadar ki hepi topu bir günlük deneyimin üstüne kendi de Decatone istiyor Cihan!
Günün sonunda dünyalar tatlısı eşi de harikulade bir makarna ile bizi mest etti. Amfiyi falan sittir et, lan oğlum bunlar bildiğin "iyi" insanlar diye düşündüm yemek boyunca. Sonra muhabbet çoştukça çoştu ne JSX in ne mükemmel bir amfi olduğu kaldı ne Gılgamış destanı, ne de atmosferik motorların litre başına 100 NM yi bir türlü geçemeyen torkları veya yeni nesil çift kavramalı şanzımanlar. Titanyum ve başka egzotik malzemeleri gitara nasıl ekleriz, metalik camdan kendimiz yeni nesil trafolar yapabilir miyiz vs diye de lezzetine doyum olmayan başka tartışmalar. Adam aynı zamanda yüksek inşaat mühendisi ve o konuda da ne dediğini biliyor, asfalt kaplamaları da gündemin bir diğer maddesi idi. Bir ara benim de uğraştığım tetrahedral yapıların uzayda örülmesi vs gibi konulara bile kaydı muhabbet. Cümleleri süslü değil ama kodu mu oturtan cinsten ve hep keskin, hiç tıraşa yer yok. Bir saat diye geldiğim Afyon'dan gecenin bir yarısı 1:15 de çıkabildim. Amfi'yi Ruhi Bey'de kökleme şansımız da Çarşamba günkü programa kaldı, merak edenler buyursun girişler ücretsiz ama potları 11'e giden SOLDANO deneyimi priceless. Kıytırık bir bias ayarı için gidip dost edinmek başka hangi ülkede olur acaba?
Son düzenleme: