Marjinal bir dönüşle,4 senelik ekonomi eğitimini ve akabindeki 6 senelik kariyer geçmişini bir kalemde silip atabilecek kadar aşık müziğe Deniz Özberk.Suitcase grubunun kurucusu ve solisti. İlk anda yarattığı imajın aksine son derece alçakgönüllü ve sıcak bir adam...Bu güne kadar Alphaville,Muse,MFÖ gibi grupların ön grubu olarak sahne almış ve önümüzdeki aylarda ülkemize gelecek olan Travis’in önünde performans sergilemeye hazırlanan grubun dününü,bugününü ve öngördüğü yarınını anlattı bize Deniz... İçtenlikle paylaştığı zamanı için çok teşekkürler !
özlem:Nasıl başladı “Suitcase” macerası ?
Deniz:Suitcase 1997 Şubat’ta kuruldu.Mahallede beraber müzik yaptığımız ve aynı liseye gittiğimiz arkadaşlarımızla beraber kurduk grubu.Yine aynı arkadaşlardan oluşmuş fakat ismi başka olan bir grupta davul çalıyordum ben daha evvel.Repertuvarımız şimdi olduğu gibi brit/alternative/indie falan değildi.Açıkçası ben daha o tarzla yeni yeni tanışmıştım ve Türkiye’de o müziğin tutup tutmayacağından da pek emin değildim.O yüzden ,daha popüler bar şarkıları çalıyorduk o dönemde.Bu arada yapmak istediğim esas şeyin davulculuk olmadığını fark ettim ben, bir zaman sonra.Şarkı söylemek benim için daha keyifli olacak diye düşünüyordum.Derken benim okul işim çıktı ve İngiltere’ye gittim.Orada hem bir restorantın mutfağında şefin yardımcısı olarak çalışıyordum,hem de okula gidiyordum öğleden sonraları.Canlı müzik yapan 1-2 yer dışında takılacak pek fazla mekan yoktu benim olduğum yerde.Gidip insanları dinleyerek ve çok sayıda albüm satın alarak tanıştım İngilizlerin yaptığı “brit müzik” ve “indie” denen şeyle.Büyük fanı oldum diyebilirim.Suede,Oasis,Blur,Pulp,Mansun gibi grupları çok fazla sevmeye başladım.Ve bu süreçte burada grup kurduğumuz çocukluk arkadaşlarımla da yazıştım hep ” böyle birşey keşfettim,çok güzel bir müzik ve Türkiye’de yapan yok,siz şimdilik takılın,ben dönünce biz yapalım orada bunu” dedim.Ve 1997’de buradaydım.Çocukları bir akşam evde toplayıp bahsettiğim tarzı dinlettim.Pek sıcak bakmadılar önce,”abi,müzik güzel olabilir ama barda eğlendirmez bu insanları,çünkü kimse bilmiyor,insanlar bilmedikleri şeyle zor eğlenir” dediler.Biraz hevesim kırıldı o zaman ama bir dönem sonra dağıttığım albümleri dinleyen klavyeci arkadaşımız Can Hekim “Çok sağlam müzik,denemeye değer bence,yapalım” dedi.Vokal ve ritm gitarda ben,klavyede kurucu üyelerimizden Can,gitarlarda Mert,davulda Harun...Kerem diye bir arkadaşımıza da bas çalmayı öğrettik o dönemde ve onu da hemen aramıza alarak kurduk grubu.
özlem:Şu anda İstanbul’un en fazla iş yapan gruplarından birisiniz.Nedir bu bar sahnesi sürecinin başlangıç noktası ?
Deniz:Grubu kurup,eş zamanlı olarak nasıl bir tarzımız olacağına da karar verdikten sonra 4 tane şarkı hazırladık ilk iş olarak.Bakalım ne yapabiliyoruz diye stüdyoya girdik. Suede,Blur,Pulp çalacaktık.Herkes kendisine ait partisyonları çalıştı ve stüdyoda çalmaya başladığımız o anda değişti herşey.Çünkü inanılmaz güzel çaldık,belki uzun zamandır müzik yapıyorduk ama o gün,o stüdyoda oturdu yerine herşey diyebilirim,soundu tam olarak verebildik yani.Artık bir tek çalacak yer bulmaya kalmıştı iş.Ki;o zamanlar yeni çalan gruplara öyle şans tanındığı falan yoktu.Klasik bir kaç tane grup vardı,onlar her yerde çalıyorlardı zaten.Athena,Mor ve Ötesi barlarda çalıyordu mesela.Indians vardı bir de Teoman’ın grubu.Peyote diye bi yer vardı Taksim’de gidip konuştuk.”Bir akşam çıkabilir miyiz,biz arkadaşlarımızı buraya toplamak istiyoruz ve eğleneceğiz,para vermeseniz de olur” gibi bir durum oldu.Kabul etti adam ve haftanın kötü bir gecesini bize verdi.Herhalde o kadar güzel bir elektrik vermişiz ki,iş teklif ettiler bize.Öyle başladı Suitcase.
özlem😛eki ya sonra ?
Deniz:Biz haftada bir gün program yapmaya başladık orada.Ben,yurt dışında ekonomi eğitimi almış olduğum için İş Bankası’nda çalışıyordum aynı zamanda.Öğlenleri bütün gün bankadayım.18.00’dan sonra provaya gidiyorum,gece ise çalmaya.Bayağı yorucu bir dönem başladı benim için anlayacağın.Captain Hook diye bir mekan vardı bir de,uzun yıllardır gece dışarı çıkanlar iyi bilirler,orada Athena çalıyordu.Gittik bir akşam,bizi denemelerini istedik.O zamanların en popüler mekanlarından biri de orasıydı.Çaldık onlar da,beğendiler ve Athena’nın ön grubu olarak çıkmaya başladık orada da.Sonra ön grupluktan ayrıldık.Cumartesi günleri Athena,Cuma günleri biz full program yapmaya başladık.Bir zaman sonra çok kalabalık olmaya başladı ve “Böyle de bir grup var,repertuvarları değişik” diye,anılır oldu Suitcase ismi.
özlem:Enteresan bir isim “Suitcase” l Nerden çıktı bu bu isim diye sormadan geçemiyor insan...
Deniz:Aslında 1997 yılında grup ilk kurulduğunda “Suitcase” olmamıştık daha.O zamanlar “Believe” di grubumuzun ismi.O ismi de ben koymuştum ama çok da fazla sevmiyorduk.Believe kelimesinin tam ortasnda “lie” vardır ya hani.O konsept hoşuma gidiyordu benim sadece,o kadar.Suitcase fikrine gelecek olursak;
Bizim için Kemancı’da çalmaktı o zaman hayal.Yani bir bar grubuysan eğer “Kemancı’da Çalmak” diye bişey vardı.Ve denemek için çağırdılar bizi Kemancı’ya bir akşam.Yolda yürüyoruz,büfelerin oradayız ,toplasan 40 adım var yani Kemancı’ya.”Çocuklar ya, Believe olmasın grubun ismi,kötü bir isim,herkes aklına gelen ilk kelimeyi atsın ve kulağımıza en hoş geleni seçip grup ismi olarak verelim Kemancı’ya”dedim.Herkes bir şey söyledi ve şu anda evlenip Helsinki’ye yerleşmiş olan klavyecimiz Can “Suitcase” fikrini attı ortaya.Hepimiz kaldık o anda, “evet ya çok güzel geliyor kulağa “olduk ve “tamam suitcase olalım biz,güzel isim” dedik.
özlem:N’oldu peki Kemancı ’da o gece,beğendiler mi sizi ?
Deniz:Kemancı bizi dinledi ve hiç ümidimiz yoktu aslında.Hikmet diye bir işletmecisi vardı o zamanlar oranın ve çocuk “inanılmaz güzel bir repertuvar hazırlamışsınız,kimsenin çalmadığı şeyler bunlar,burada kendinize ait müşteriniz olacağına eminim ben” dedi.Ve böylece Cumartesi günleri o zaman Teoman’ın grubu olan Indians’ın ön grubu olarak orada da başladık biz.Kemancı geç saatlerde dolan bir mekandı.Biz boşa çalmaya başlamıştık ilk zaman ama sonradan insanlar erken gelmeye ve “aaa çok enteresan yaa çaldıkları şeylere bak “ şeklinde tepkiler vermeye başladılar.Ve bizim programlarımız da kalabalık olmaya başladı.Televizyon programlarına çağırıldık,radyolara çağırıldık,ben o zamanlar yeni yeni beste yapmaya başladım.Bir kaç bestemiz bazı yerlerde çalındı bayağı beğenildi.Böyle böyle büyüdü grup. Bu dönemde Mimar Sinan,İTÜ,Yıldız gibi bütün okulların festivallerinde çaldık.Popüler olduk zamanla.
özlem:O dönemlerde bir yarışmaya katılma fikri ya da girişimi olmadı mı hiç ?
Deniz:Hayır,Roxy olsun Milliyet olsun,o müzik yarışmalarına falan katılmadık hiç bir zaman.Benim amacım daha o kadar müzik değildi o zamanlar çünkü.Biraz da banka vardı hayatımda ve ben kararsız bir dönemdeydim.Çünkü bankada da işim gayet iyiydi ve yaptığım işin eğitimini de almış olduğum için iyi yerlere geleceğim belliydi.Çok arada kaldım.Çok fazla eğilemedim müziğe.Ama çok yorulsam da bir şekilde haftada 4 ya da 5 gece çalıyorduk yine de bir yerlerde.
özlem:Çok sık kan değiştirdi Suitcase,neydi bu sık kadro değişikliğinin sebebi ?
Deniz:İlk grup kadrosuyla aramda bir sorun çıktı.O kadro dağıldı.Şu anki kadromdan bir önceki kadrom oluştu sonra.Onlarla da ayrıldık malesef.Nedenleri önemli değil.Bir şekilde anlaşamadık deyip kısa keseyim.97’den beri kadroda sabit bir tek ben varım diğerleri yeni yeni insanlar olduğu için grup olarak bir beste aktivitesine de giremedik.Tam o noktaya geldiğimizde dağıldı grup çünkü hep.
Şu anki Suitcase in durumu;
5 kişiyiz.Basta Mehmet,Gitarda Bülent,Gitar-Vokalde ben,Klavyede Çağlar ve Davulda Okan’la beraber devam ediyoruz.
özlem:Suitcase’in değişmeyen tek elemanı olarak geriye dönüp baktığında,ne var peki,mutlu musun gördüğün manzaradan?
Deniz:Tabi çok mutluyum.Büyük işlere de adım atmış olduk bu arada.Mesela bir Alphaville grubu geldi Türkiye’ye,biz çaldık önlerinde.Muse’un ön grubu olarak yine biz vardık.Park Orman’da MFÖ ile beraber çıktık.Bunlar bar gruplarının çok da yapamadıkları şeyler.Benim geriye dönüp baktığımda gurur duyduğum şeyler.
Genelde Muse gibi bir grup gelirse örneğin,ki çok iyi bir gruptur,dünya çapında albüm satıyorlar,onun önüne Mor ve Ötesi,Kargo ya da Duman koyulması beklenir normalde.Ama organizatörler daha iyi olacağımızı düşünerek bizi seçtiler.Bu özel bir şey.
Önümüzde de yine çok güzel bir proje var.Daha yeni geldi haberi onu da paylaşabilirim.Travis geliyor Nisan gibi ve Travis’in ön grubu olarak biz varız.Bu da benim 4. büyük projem olacak.
özlem:Muse konseri sizin açınızdan biraz tatsız geçti galiba?
Deniz:Evet,konser benim için fiyasko oldu biraz.Beklediğim tepkinin tam dışında bir tepki aldım.İnsanlar “hadi inin abi,Muse dinlemek istiyoruz” modundaydı.Bu beni çok gerdi sahnede.Çok berbat bir konser geçirdim.Herkes bizim cover çalmamızı beklerken biz konserden 10 gün evvel hazırladığımız 7 tane beste çaldık.Yüzümüzün akıyla indik oradan belki ama insanlar hala “besteler o kadar iyi değildi” şeklinde eleştiri yapıyorlar.Buna kızıyorum gerçekten.Türkiye’den bir bar grubu,cover grubu,albümsüz bir grup...Demek ki güzel müzik yapıyor ki Muse’la beraber çıkabiliyor.Yaklaşım en azından bu olmalıydı bence.
özlem:Şu anda durum nedir peki?Albüm hazırlığı var mı?
Deniz:Açıkçası şu anda barlarda aranan bir grup olduk.Ama tatmin etmemeye başladı bu artık. Biz de her grup gibi albüm yapmak istiyoruz.İşte bütün mantık bu aslında.Mart 1’de albüm kaydına giriyoruz.Şu anda demo aşamasındayız.Heralde Nisan-Mayıs gibi de piyasada olur albüm.Türkçe sözlü bir albüm bu ama grubun adı Suitcase olacak.İngilizce bir isimle çıkmak bizim için bir dezavantaj belki de,bilemiyorum.Ben son bir yıldır özellikle dinleniyorum.Evdeyim.Bestelerle uğraşıyorum.Bestelerle uğraşmasam bile filmlere müzik yapıyorum.Bu dinlenmenin arkasından beni yoğun bir dönemin beklediğine inanıyorum.
özlem:Cover var mı albüm planında?
Deniz:Evet bir tane de cover olacak albümde.Türkçe bir şarkıyı coverladık.İsmini vermek istemiyorum izninle.Ama insanların bayağı şaşıracağını düşündüğüm bir cover bu.”way be nereden akıllarına geldi” diye soracaklarını düşündüğüm bir şarkı yani.Daha evvelden aklımda başka bir cover vardı benim aslında.Ben o şarkıyla patlatmayı düşünüyordum grubumuzu.Mor ve ötesi yaptı şarkıyı sonra; “Yaz Yaz Yaz”.Benim senelerdir düşündüğüm,arkasında çok rock ritimleri duyduğum bir şarkıydı o.Bir gün televizyonda kliplerini görünce inanamamıştım.Yanlış anlaşılmasın söylediğim,biz ağzımızdan kaçırdık onlar yaptılar gibi bir düşüncem kesinlikle yok,onların da aklına gelmiş olması gayet normal bir şey.
özlem:İstanbul dışındaki organizasyonlarda yer alıyor mu Suitcase?
Deniz:Benim Suitcase adına gördüğüm şey şu; Gaziantep Üniversitesi’nden bile konser teklifi alıyoruz bar grubu olmamıza rağmen. Ankara,Eskişehir,İzmir ve diğer başka şehirlerden de talep var. Fakat şöyle bir durum var. Ben istifa ettim bankadaki işimden 2 sene önce belki ama gruptaki tüm elemanlar benim gibi değil tabi. Okan İngilizce öğretmeni bir lisede mesela,gitarcımız yüksek mühendis ve yeni evlendi 1.5 ay evvel. Bunlar bağlayıcı şeyler,İstanbul dışındaki her konsere de öyle koşup gidemiyoruz o yüzden. Albüm çıkınca belli olacak her şey aslında. Bunu söylemek benim için zor ama belki bu çalışan arkadaşlarımın bir tercih yapması gerekecek.Müzik ya da mimarlık,öğretmenlik,makina mühendisliği her neyse.
özlem:Öngördüğün gelecek ne peki Suitcase için ?
Deniz:Şu anda müzikten geçiniyorum.Hayatımı böyle kazanıyorum. Ama olmak istediğim yer burası değil.Albüm olsun istiyorum tabi. Bar grubu olarak anılmak istemiyorum artık. Bizden çok sonra başlayan insanlar bile albüm yaptılar. Mesela bir Gripin.Saygı gösteriyorum sonuçta bir emek var ortada tabi. Manga var sonra. Çok başarılı bir girişim.Güzel bir proje. Zaten senelerdir isimlerini duyarım.Ama Türkiye böyle bir şeye hazır mı bilmiyorum. En azından bir atılım. Bu tarafı çok iyi. Görsel şovları da çok güzel.
özlem:Etrafına baktığında müzik adına gördüklerini nasıl değerlendiriyorsun?
Deniz:Eskiden bu kadar fazla grup yoktu.Televizyona baktığımız zaman bir tek Kargo vardı belki de.Ama şimdi Duman var,Kurban var,Athena var.İşin bu tarafı güzel gidiyor yani.
Ama önüne gelen müzik yapsın,grup kursun mantığı da olmamalı tabi.Son zamanlarda çok fazla grubun çıktığını görüyorum.Biraz alt yapısı olmalı bu işi yapanların.Sahne tozu yutmak denen bir şey var.Ben müzikte çok iyiyim demiyorum ama sahne tecrübem,şu andaki grupların onda birinde vardır.Bu kadar söyleyebilirim.Bir Duman grubundan Batuhan yıllardır barlarda çalan birisi benim gibi,Kaan yurt dışındaydı zaten,onun
dışında bir de Mor ve Ötesi senelerdir albüm yapıyor onlar da çok tecrübeliler.Gerçekten hak edenler bir yere gelsin yani ben onun mantığındayım.
özlem:İngiltere’de 4 sene süreyle alınan ekonomi eğitimi;ardından buradaki prestijli bankalardan birinde 6 senelik bir kariyer.Ve müzik uğruna 10 seneyi bir kalemde silip atmış bir adam..Bu büyük bir fedakarlık...
Deniz:Evet hemde çok büyük bir fedakarlık.Hayatımın riskini almış durumdayım şu anda aslına bakarsan.Çünkü 30 yaşındayım.Güzel bir işim vardı.Her ayın birinde maaşımı alıyordum,herşey düzenliydi,riziko ve entrika yoktu yani işin içinde.Ben radikal bir karar almış oldum işi bırakarak.Ailem önce çok üzüldü,fakat sonrasında onlar da şu anda yaptığım işle hayatımı geçindirebildiğimi görünce rahatladılar.Ama şu var ; “suitcase” bir bar grubu olarak kalmaya devam ederse ve ben beklentilerimin gerçekleştiğini göremezsem eğer,zaman geçecek,bar grubu olarak devam edemeyeceğimiz bir dönem gelecek ve ben başka bir işe el atmak durumunda kalacağım o zaman.
özlem:Ne peki beklentilerin ?
Deniz:Beklentim çok para ya da yolda yürüyememek değil.Yaptığım işin beğenilmesi beni mutlu edecek tek şey.Belki çok iyi bir müzisyen olmayabilirim bunu üstüne basa basa tekrar söylüyorum,ve belki bestelerim de o kadar karmaşık,ultra müzisyen işleri değil ama içinde ruh olduğunu biliyorum yaptığım şarkıların.Dinlettiğim insanlardan da olumlu tepkiler alıyorum. İyi bir besteci ve şarkıcı olarak anılmak yani beklentim.Başka bir şey değil.
özlem:Sözlerini de sen mi yazıyorsun şarkıların?
Deniz:Evet ben yazıyorum.İngiliz müziğinde çok dikkatimi çeken bir şey olmuştur mesela benim bundan 5-6 yıl evvel.Gene,Radiohead grupları vardır,politik görüşlerini şarkılarına çok rahat yansıtabilen gruplar bunlar.Ben bu grupların diğer gruplardan çok daha başarılı olduğunu ve daha fazla beğenildiğini gördüm.Birgün kendimi sorguladım “acaba benim politik görüşüm ne,ne hissediyorum” diye.Çok garip gelecek ama hiç bir şey hissetmedim.Türkiye’de hiç bir şey hissetmek mümkün değil çünkü.Hem iş hem okul dolayısı ile çok sayıda ülke gezip,çok sayıda kültürle tanıştım ve ülkemizle ilgili gördüğüm tek şey “fish bowl” mantığı bizimki tamamen.Bu benzetmeyi geçen gün televizyonda gördüğüm fakat şu anda kim olduğunu hatırlayamadığım biri yapmıştı.İçinde yaşıyoruz yani sadece.Dışarıda oksijenle birleşirsek,suyumuz biterse,ya da buradan aşağı atlarsak acaba ne oluruz?Hiç bir şey düşünülmüyor.Tam bir balık mantığı var insanlarda.Yokuş aşağı koyduk gidiyoruz gibi geliyor bana ,ama bir şey yapabilecek güçte de görmüyorum kendimi bu konuda.Bu şarkılarıma bir gün yansır mı onu da bilmiyorum.Belki politik görüşsüzlüğüm bile bir gün yansıyacaktır.Zaman gösterecek bunu.Şarkı sözleri ile gönderme yapmak,laf sokuşturmak hiç zor değil yoksa ama önemli olan söylediklerinin arkasında duruyor olabilmek ve bu konuda alt yapının sağlam olması bence.Hiç bir şey bilmeden sağdan soldan duyma işlerle bişeyler yapmak çok saçma.Türkiye’de kültür seviyesi yüksek ve bir şeyleri gerçekten iyi bilen insanlar var çünkü,hemen anlaşılır karşı taraftan bilgisizliğin.Başkaldırma ya da asi olma özentisiyle girişilecek işler değil yani bunlar.
özlem:Sahne programınız nedir şu anda ?
Deniz:Çarşamba-Cuma günleri Kadıköy’ de Buddha’ da
Cumartesi günleri Taksim’ de Bronx’ da çalıyoruz.
SON Olarak;
Deniz:
1997 yılından bu yana,bizi gittiğimiz her yerde yaptığımız her işte destekleyen belirli bir çekirdek kadro var.Onlara çok teşekkür ediyorum.Onların kim olduğunu ben biliyorum onlar da kim olduklarını çok iyi biliyorlar zaten.Artık bir çoğuyla arkadaş olmaya başladık,evlerine gidip görüşüyorum.Benim dinleyicilerim olmak dışında dostlarım arkadaşlarım oluştu bu şekilde.Bu insanların arkadaşlığı bana çok şey kattı,çünkü pozitif ya da negatif ama samimi görüşlerini alıyorum her konuda.Gayet objektif duruyorlar,ortadan bakabiliyorlar.Gittiğim her yerde varlar ve onları görmek beni inanılmaz mutlu ediyor.Çünkü bir Muse konserinde bile sahnede terler içinde “eyvah insanlar bizi beğenmedi,çok kötü gidiyor” derken onlardan biriyle göz göze gelmiş olmak bile yetti bana “Tamam” dedim.Birgün albüm çıkardığımızda benim de o insanlara söyleyecek bir kaç sözüm olacak işte o zaman.
Tarih: 09.01.2005
özlem:Nasıl başladı “Suitcase” macerası ?
Deniz:Suitcase 1997 Şubat’ta kuruldu.Mahallede beraber müzik yaptığımız ve aynı liseye gittiğimiz arkadaşlarımızla beraber kurduk grubu.Yine aynı arkadaşlardan oluşmuş fakat ismi başka olan bir grupta davul çalıyordum ben daha evvel.Repertuvarımız şimdi olduğu gibi brit/alternative/indie falan değildi.Açıkçası ben daha o tarzla yeni yeni tanışmıştım ve Türkiye’de o müziğin tutup tutmayacağından da pek emin değildim.O yüzden ,daha popüler bar şarkıları çalıyorduk o dönemde.Bu arada yapmak istediğim esas şeyin davulculuk olmadığını fark ettim ben, bir zaman sonra.Şarkı söylemek benim için daha keyifli olacak diye düşünüyordum.Derken benim okul işim çıktı ve İngiltere’ye gittim.Orada hem bir restorantın mutfağında şefin yardımcısı olarak çalışıyordum,hem de okula gidiyordum öğleden sonraları.Canlı müzik yapan 1-2 yer dışında takılacak pek fazla mekan yoktu benim olduğum yerde.Gidip insanları dinleyerek ve çok sayıda albüm satın alarak tanıştım İngilizlerin yaptığı “brit müzik” ve “indie” denen şeyle.Büyük fanı oldum diyebilirim.Suede,Oasis,Blur,Pulp,Mansun gibi grupları çok fazla sevmeye başladım.Ve bu süreçte burada grup kurduğumuz çocukluk arkadaşlarımla da yazıştım hep ” böyle birşey keşfettim,çok güzel bir müzik ve Türkiye’de yapan yok,siz şimdilik takılın,ben dönünce biz yapalım orada bunu” dedim.Ve 1997’de buradaydım.Çocukları bir akşam evde toplayıp bahsettiğim tarzı dinlettim.Pek sıcak bakmadılar önce,”abi,müzik güzel olabilir ama barda eğlendirmez bu insanları,çünkü kimse bilmiyor,insanlar bilmedikleri şeyle zor eğlenir” dediler.Biraz hevesim kırıldı o zaman ama bir dönem sonra dağıttığım albümleri dinleyen klavyeci arkadaşımız Can Hekim “Çok sağlam müzik,denemeye değer bence,yapalım” dedi.Vokal ve ritm gitarda ben,klavyede kurucu üyelerimizden Can,gitarlarda Mert,davulda Harun...Kerem diye bir arkadaşımıza da bas çalmayı öğrettik o dönemde ve onu da hemen aramıza alarak kurduk grubu.
özlem:Şu anda İstanbul’un en fazla iş yapan gruplarından birisiniz.Nedir bu bar sahnesi sürecinin başlangıç noktası ?
Deniz:Grubu kurup,eş zamanlı olarak nasıl bir tarzımız olacağına da karar verdikten sonra 4 tane şarkı hazırladık ilk iş olarak.Bakalım ne yapabiliyoruz diye stüdyoya girdik. Suede,Blur,Pulp çalacaktık.Herkes kendisine ait partisyonları çalıştı ve stüdyoda çalmaya başladığımız o anda değişti herşey.Çünkü inanılmaz güzel çaldık,belki uzun zamandır müzik yapıyorduk ama o gün,o stüdyoda oturdu yerine herşey diyebilirim,soundu tam olarak verebildik yani.Artık bir tek çalacak yer bulmaya kalmıştı iş.Ki;o zamanlar yeni çalan gruplara öyle şans tanındığı falan yoktu.Klasik bir kaç tane grup vardı,onlar her yerde çalıyorlardı zaten.Athena,Mor ve Ötesi barlarda çalıyordu mesela.Indians vardı bir de Teoman’ın grubu.Peyote diye bi yer vardı Taksim’de gidip konuştuk.”Bir akşam çıkabilir miyiz,biz arkadaşlarımızı buraya toplamak istiyoruz ve eğleneceğiz,para vermeseniz de olur” gibi bir durum oldu.Kabul etti adam ve haftanın kötü bir gecesini bize verdi.Herhalde o kadar güzel bir elektrik vermişiz ki,iş teklif ettiler bize.Öyle başladı Suitcase.
özlem😛eki ya sonra ?
Deniz:Biz haftada bir gün program yapmaya başladık orada.Ben,yurt dışında ekonomi eğitimi almış olduğum için İş Bankası’nda çalışıyordum aynı zamanda.Öğlenleri bütün gün bankadayım.18.00’dan sonra provaya gidiyorum,gece ise çalmaya.Bayağı yorucu bir dönem başladı benim için anlayacağın.Captain Hook diye bir mekan vardı bir de,uzun yıllardır gece dışarı çıkanlar iyi bilirler,orada Athena çalıyordu.Gittik bir akşam,bizi denemelerini istedik.O zamanların en popüler mekanlarından biri de orasıydı.Çaldık onlar da,beğendiler ve Athena’nın ön grubu olarak çıkmaya başladık orada da.Sonra ön grupluktan ayrıldık.Cumartesi günleri Athena,Cuma günleri biz full program yapmaya başladık.Bir zaman sonra çok kalabalık olmaya başladı ve “Böyle de bir grup var,repertuvarları değişik” diye,anılır oldu Suitcase ismi.
özlem:Enteresan bir isim “Suitcase” l Nerden çıktı bu bu isim diye sormadan geçemiyor insan...
Deniz:Aslında 1997 yılında grup ilk kurulduğunda “Suitcase” olmamıştık daha.O zamanlar “Believe” di grubumuzun ismi.O ismi de ben koymuştum ama çok da fazla sevmiyorduk.Believe kelimesinin tam ortasnda “lie” vardır ya hani.O konsept hoşuma gidiyordu benim sadece,o kadar.Suitcase fikrine gelecek olursak;
Bizim için Kemancı’da çalmaktı o zaman hayal.Yani bir bar grubuysan eğer “Kemancı’da Çalmak” diye bişey vardı.Ve denemek için çağırdılar bizi Kemancı’ya bir akşam.Yolda yürüyoruz,büfelerin oradayız ,toplasan 40 adım var yani Kemancı’ya.”Çocuklar ya, Believe olmasın grubun ismi,kötü bir isim,herkes aklına gelen ilk kelimeyi atsın ve kulağımıza en hoş geleni seçip grup ismi olarak verelim Kemancı’ya”dedim.Herkes bir şey söyledi ve şu anda evlenip Helsinki’ye yerleşmiş olan klavyecimiz Can “Suitcase” fikrini attı ortaya.Hepimiz kaldık o anda, “evet ya çok güzel geliyor kulağa “olduk ve “tamam suitcase olalım biz,güzel isim” dedik.
özlem:N’oldu peki Kemancı ’da o gece,beğendiler mi sizi ?
Deniz:Kemancı bizi dinledi ve hiç ümidimiz yoktu aslında.Hikmet diye bir işletmecisi vardı o zamanlar oranın ve çocuk “inanılmaz güzel bir repertuvar hazırlamışsınız,kimsenin çalmadığı şeyler bunlar,burada kendinize ait müşteriniz olacağına eminim ben” dedi.Ve böylece Cumartesi günleri o zaman Teoman’ın grubu olan Indians’ın ön grubu olarak orada da başladık biz.Kemancı geç saatlerde dolan bir mekandı.Biz boşa çalmaya başlamıştık ilk zaman ama sonradan insanlar erken gelmeye ve “aaa çok enteresan yaa çaldıkları şeylere bak “ şeklinde tepkiler vermeye başladılar.Ve bizim programlarımız da kalabalık olmaya başladı.Televizyon programlarına çağırıldık,radyolara çağırıldık,ben o zamanlar yeni yeni beste yapmaya başladım.Bir kaç bestemiz bazı yerlerde çalındı bayağı beğenildi.Böyle böyle büyüdü grup. Bu dönemde Mimar Sinan,İTÜ,Yıldız gibi bütün okulların festivallerinde çaldık.Popüler olduk zamanla.
özlem:O dönemlerde bir yarışmaya katılma fikri ya da girişimi olmadı mı hiç ?
Deniz:Hayır,Roxy olsun Milliyet olsun,o müzik yarışmalarına falan katılmadık hiç bir zaman.Benim amacım daha o kadar müzik değildi o zamanlar çünkü.Biraz da banka vardı hayatımda ve ben kararsız bir dönemdeydim.Çünkü bankada da işim gayet iyiydi ve yaptığım işin eğitimini de almış olduğum için iyi yerlere geleceğim belliydi.Çok arada kaldım.Çok fazla eğilemedim müziğe.Ama çok yorulsam da bir şekilde haftada 4 ya da 5 gece çalıyorduk yine de bir yerlerde.
özlem:Çok sık kan değiştirdi Suitcase,neydi bu sık kadro değişikliğinin sebebi ?
Deniz:İlk grup kadrosuyla aramda bir sorun çıktı.O kadro dağıldı.Şu anki kadromdan bir önceki kadrom oluştu sonra.Onlarla da ayrıldık malesef.Nedenleri önemli değil.Bir şekilde anlaşamadık deyip kısa keseyim.97’den beri kadroda sabit bir tek ben varım diğerleri yeni yeni insanlar olduğu için grup olarak bir beste aktivitesine de giremedik.Tam o noktaya geldiğimizde dağıldı grup çünkü hep.
Şu anki Suitcase in durumu;
5 kişiyiz.Basta Mehmet,Gitarda Bülent,Gitar-Vokalde ben,Klavyede Çağlar ve Davulda Okan’la beraber devam ediyoruz.
özlem:Suitcase’in değişmeyen tek elemanı olarak geriye dönüp baktığında,ne var peki,mutlu musun gördüğün manzaradan?
Deniz:Tabi çok mutluyum.Büyük işlere de adım atmış olduk bu arada.Mesela bir Alphaville grubu geldi Türkiye’ye,biz çaldık önlerinde.Muse’un ön grubu olarak yine biz vardık.Park Orman’da MFÖ ile beraber çıktık.Bunlar bar gruplarının çok da yapamadıkları şeyler.Benim geriye dönüp baktığımda gurur duyduğum şeyler.
Genelde Muse gibi bir grup gelirse örneğin,ki çok iyi bir gruptur,dünya çapında albüm satıyorlar,onun önüne Mor ve Ötesi,Kargo ya da Duman koyulması beklenir normalde.Ama organizatörler daha iyi olacağımızı düşünerek bizi seçtiler.Bu özel bir şey.
Önümüzde de yine çok güzel bir proje var.Daha yeni geldi haberi onu da paylaşabilirim.Travis geliyor Nisan gibi ve Travis’in ön grubu olarak biz varız.Bu da benim 4. büyük projem olacak.
özlem:Muse konseri sizin açınızdan biraz tatsız geçti galiba?
Deniz:Evet,konser benim için fiyasko oldu biraz.Beklediğim tepkinin tam dışında bir tepki aldım.İnsanlar “hadi inin abi,Muse dinlemek istiyoruz” modundaydı.Bu beni çok gerdi sahnede.Çok berbat bir konser geçirdim.Herkes bizim cover çalmamızı beklerken biz konserden 10 gün evvel hazırladığımız 7 tane beste çaldık.Yüzümüzün akıyla indik oradan belki ama insanlar hala “besteler o kadar iyi değildi” şeklinde eleştiri yapıyorlar.Buna kızıyorum gerçekten.Türkiye’den bir bar grubu,cover grubu,albümsüz bir grup...Demek ki güzel müzik yapıyor ki Muse’la beraber çıkabiliyor.Yaklaşım en azından bu olmalıydı bence.
özlem:Şu anda durum nedir peki?Albüm hazırlığı var mı?
Deniz:Açıkçası şu anda barlarda aranan bir grup olduk.Ama tatmin etmemeye başladı bu artık. Biz de her grup gibi albüm yapmak istiyoruz.İşte bütün mantık bu aslında.Mart 1’de albüm kaydına giriyoruz.Şu anda demo aşamasındayız.Heralde Nisan-Mayıs gibi de piyasada olur albüm.Türkçe sözlü bir albüm bu ama grubun adı Suitcase olacak.İngilizce bir isimle çıkmak bizim için bir dezavantaj belki de,bilemiyorum.Ben son bir yıldır özellikle dinleniyorum.Evdeyim.Bestelerle uğraşıyorum.Bestelerle uğraşmasam bile filmlere müzik yapıyorum.Bu dinlenmenin arkasından beni yoğun bir dönemin beklediğine inanıyorum.
özlem:Cover var mı albüm planında?
Deniz:Evet bir tane de cover olacak albümde.Türkçe bir şarkıyı coverladık.İsmini vermek istemiyorum izninle.Ama insanların bayağı şaşıracağını düşündüğüm bir cover bu.”way be nereden akıllarına geldi” diye soracaklarını düşündüğüm bir şarkı yani.Daha evvelden aklımda başka bir cover vardı benim aslında.Ben o şarkıyla patlatmayı düşünüyordum grubumuzu.Mor ve ötesi yaptı şarkıyı sonra; “Yaz Yaz Yaz”.Benim senelerdir düşündüğüm,arkasında çok rock ritimleri duyduğum bir şarkıydı o.Bir gün televizyonda kliplerini görünce inanamamıştım.Yanlış anlaşılmasın söylediğim,biz ağzımızdan kaçırdık onlar yaptılar gibi bir düşüncem kesinlikle yok,onların da aklına gelmiş olması gayet normal bir şey.
özlem:İstanbul dışındaki organizasyonlarda yer alıyor mu Suitcase?
Deniz:Benim Suitcase adına gördüğüm şey şu; Gaziantep Üniversitesi’nden bile konser teklifi alıyoruz bar grubu olmamıza rağmen. Ankara,Eskişehir,İzmir ve diğer başka şehirlerden de talep var. Fakat şöyle bir durum var. Ben istifa ettim bankadaki işimden 2 sene önce belki ama gruptaki tüm elemanlar benim gibi değil tabi. Okan İngilizce öğretmeni bir lisede mesela,gitarcımız yüksek mühendis ve yeni evlendi 1.5 ay evvel. Bunlar bağlayıcı şeyler,İstanbul dışındaki her konsere de öyle koşup gidemiyoruz o yüzden. Albüm çıkınca belli olacak her şey aslında. Bunu söylemek benim için zor ama belki bu çalışan arkadaşlarımın bir tercih yapması gerekecek.Müzik ya da mimarlık,öğretmenlik,makina mühendisliği her neyse.
özlem:Öngördüğün gelecek ne peki Suitcase için ?
Deniz:Şu anda müzikten geçiniyorum.Hayatımı böyle kazanıyorum. Ama olmak istediğim yer burası değil.Albüm olsun istiyorum tabi. Bar grubu olarak anılmak istemiyorum artık. Bizden çok sonra başlayan insanlar bile albüm yaptılar. Mesela bir Gripin.Saygı gösteriyorum sonuçta bir emek var ortada tabi. Manga var sonra. Çok başarılı bir girişim.Güzel bir proje. Zaten senelerdir isimlerini duyarım.Ama Türkiye böyle bir şeye hazır mı bilmiyorum. En azından bir atılım. Bu tarafı çok iyi. Görsel şovları da çok güzel.
özlem:Etrafına baktığında müzik adına gördüklerini nasıl değerlendiriyorsun?
Deniz:Eskiden bu kadar fazla grup yoktu.Televizyona baktığımız zaman bir tek Kargo vardı belki de.Ama şimdi Duman var,Kurban var,Athena var.İşin bu tarafı güzel gidiyor yani.
Ama önüne gelen müzik yapsın,grup kursun mantığı da olmamalı tabi.Son zamanlarda çok fazla grubun çıktığını görüyorum.Biraz alt yapısı olmalı bu işi yapanların.Sahne tozu yutmak denen bir şey var.Ben müzikte çok iyiyim demiyorum ama sahne tecrübem,şu andaki grupların onda birinde vardır.Bu kadar söyleyebilirim.Bir Duman grubundan Batuhan yıllardır barlarda çalan birisi benim gibi,Kaan yurt dışındaydı zaten,onun
dışında bir de Mor ve Ötesi senelerdir albüm yapıyor onlar da çok tecrübeliler.Gerçekten hak edenler bir yere gelsin yani ben onun mantığındayım.
özlem:İngiltere’de 4 sene süreyle alınan ekonomi eğitimi;ardından buradaki prestijli bankalardan birinde 6 senelik bir kariyer.Ve müzik uğruna 10 seneyi bir kalemde silip atmış bir adam..Bu büyük bir fedakarlık...
Deniz:Evet hemde çok büyük bir fedakarlık.Hayatımın riskini almış durumdayım şu anda aslına bakarsan.Çünkü 30 yaşındayım.Güzel bir işim vardı.Her ayın birinde maaşımı alıyordum,herşey düzenliydi,riziko ve entrika yoktu yani işin içinde.Ben radikal bir karar almış oldum işi bırakarak.Ailem önce çok üzüldü,fakat sonrasında onlar da şu anda yaptığım işle hayatımı geçindirebildiğimi görünce rahatladılar.Ama şu var ; “suitcase” bir bar grubu olarak kalmaya devam ederse ve ben beklentilerimin gerçekleştiğini göremezsem eğer,zaman geçecek,bar grubu olarak devam edemeyeceğimiz bir dönem gelecek ve ben başka bir işe el atmak durumunda kalacağım o zaman.
özlem:Ne peki beklentilerin ?
Deniz:Beklentim çok para ya da yolda yürüyememek değil.Yaptığım işin beğenilmesi beni mutlu edecek tek şey.Belki çok iyi bir müzisyen olmayabilirim bunu üstüne basa basa tekrar söylüyorum,ve belki bestelerim de o kadar karmaşık,ultra müzisyen işleri değil ama içinde ruh olduğunu biliyorum yaptığım şarkıların.Dinlettiğim insanlardan da olumlu tepkiler alıyorum. İyi bir besteci ve şarkıcı olarak anılmak yani beklentim.Başka bir şey değil.
özlem:Sözlerini de sen mi yazıyorsun şarkıların?
Deniz:Evet ben yazıyorum.İngiliz müziğinde çok dikkatimi çeken bir şey olmuştur mesela benim bundan 5-6 yıl evvel.Gene,Radiohead grupları vardır,politik görüşlerini şarkılarına çok rahat yansıtabilen gruplar bunlar.Ben bu grupların diğer gruplardan çok daha başarılı olduğunu ve daha fazla beğenildiğini gördüm.Birgün kendimi sorguladım “acaba benim politik görüşüm ne,ne hissediyorum” diye.Çok garip gelecek ama hiç bir şey hissetmedim.Türkiye’de hiç bir şey hissetmek mümkün değil çünkü.Hem iş hem okul dolayısı ile çok sayıda ülke gezip,çok sayıda kültürle tanıştım ve ülkemizle ilgili gördüğüm tek şey “fish bowl” mantığı bizimki tamamen.Bu benzetmeyi geçen gün televizyonda gördüğüm fakat şu anda kim olduğunu hatırlayamadığım biri yapmıştı.İçinde yaşıyoruz yani sadece.Dışarıda oksijenle birleşirsek,suyumuz biterse,ya da buradan aşağı atlarsak acaba ne oluruz?Hiç bir şey düşünülmüyor.Tam bir balık mantığı var insanlarda.Yokuş aşağı koyduk gidiyoruz gibi geliyor bana ,ama bir şey yapabilecek güçte de görmüyorum kendimi bu konuda.Bu şarkılarıma bir gün yansır mı onu da bilmiyorum.Belki politik görüşsüzlüğüm bile bir gün yansıyacaktır.Zaman gösterecek bunu.Şarkı sözleri ile gönderme yapmak,laf sokuşturmak hiç zor değil yoksa ama önemli olan söylediklerinin arkasında duruyor olabilmek ve bu konuda alt yapının sağlam olması bence.Hiç bir şey bilmeden sağdan soldan duyma işlerle bişeyler yapmak çok saçma.Türkiye’de kültür seviyesi yüksek ve bir şeyleri gerçekten iyi bilen insanlar var çünkü,hemen anlaşılır karşı taraftan bilgisizliğin.Başkaldırma ya da asi olma özentisiyle girişilecek işler değil yani bunlar.
özlem:Sahne programınız nedir şu anda ?
Deniz:Çarşamba-Cuma günleri Kadıköy’ de Buddha’ da
Cumartesi günleri Taksim’ de Bronx’ da çalıyoruz.
SON Olarak;
Deniz:
1997 yılından bu yana,bizi gittiğimiz her yerde yaptığımız her işte destekleyen belirli bir çekirdek kadro var.Onlara çok teşekkür ediyorum.Onların kim olduğunu ben biliyorum onlar da kim olduklarını çok iyi biliyorlar zaten.Artık bir çoğuyla arkadaş olmaya başladık,evlerine gidip görüşüyorum.Benim dinleyicilerim olmak dışında dostlarım arkadaşlarım oluştu bu şekilde.Bu insanların arkadaşlığı bana çok şey kattı,çünkü pozitif ya da negatif ama samimi görüşlerini alıyorum her konuda.Gayet objektif duruyorlar,ortadan bakabiliyorlar.Gittiğim her yerde varlar ve onları görmek beni inanılmaz mutlu ediyor.Çünkü bir Muse konserinde bile sahnede terler içinde “eyvah insanlar bizi beğenmedi,çok kötü gidiyor” derken onlardan biriyle göz göze gelmiş olmak bile yetti bana “Tamam” dedim.Birgün albüm çıkardığımızda benim de o insanlara söyleyecek bir kaç sözüm olacak işte o zaman.
Tarih: 09.01.2005