Şu günlerde ilk solo albümünü çıkarmaya hazırlanan Taylan Ayık'ın Diken grubunun dağılmasıyla ilgili açıklama yaptığı ilk, tek ve son roportajını sanatçının albümü piyasaya çıkmadan herkesle paylasmak isterim... Olaylı bir şekilde dağılan Diken grubunun bugüne kadar bir kelime dahi konuşmayan “suskun solisti ve gitaristi” Taylan Ayık ile gerek kendisi, gerek Diken ve gerekse de yeni projeleri hakkında konuştuk... Türk Heavy Metal’inin “hırçın” çocuğu Taylan Ayık ile konuşurken mütevazılığı ve sıcak tavırları karşısında apışıp kaldık aslında.
Yarattığı imaj gerçek anlamda başarıya ulaşmış olmalı ki; buz gibi, hükmeden tavırlarla konuşan, sorduğumuz sorulara şiir gibi özlü cevaplar veren bir adam beklerken, birden sıcakkanlı ve dost canlısı biriyle karşılaştık.Yanılmışız kabul ediyoruz. Ama keşke bütün yanılgılar böyle güzel olsa. Lisede resim öğretmenliği yapan Taylan Ayık’ı yakından tanımak istiyorsanız, buyurun okumaya...
Taylan Ayık müzik hayatına nasıl başladı, nerelere uğradı ve nereye kadar gelebildi?
Benim grup kurup müzik yapmama sebep olan birçok etken oldu. Aşk, üniversite, yeni arayışlar, Mavi Sakal’ın “Çektir Git” albümü, filan... 92-94 arası pek bir hareket yaşamadık. 94’den sonra konser salonlarında boy göstermeye başladık. 1995’te Fatih Balcı gruba dahil oldu. 1996 bizim için çıkış yılı olmuştu. Birçok yerde konserlere çıktık. Müthiş bir kadromuz vardı. Bu kadro “Hedef Büyük”ün altyapılarını yaratmıştır. Ama kayıt stüdyosu gerçeği karşısında gümledik tabii. Ardından bir yığın eleman değişikliği. Sonra Türkiye büyük bir deprem ve satanist krizi gibi talihsiz olaylar yaşadı. Bizim ikinci albüm projesi kuşa çevrilip küçük bir EP’ye dönüşüverdi. Bu bütün olayların üzerine bir de benim işsizlik, evlilik, ailevi meseleler de binince çıldırmaktan son anda kendimi kurtardım. Bu tabii ki müziğe 2 sene kadar ara vermeme neden oldu. Sonrası öğretmenlik, müziğe dönüş ve “Ay Batarken”. Satışları çok iyi gitmese de bizim için müziğimizin zirvesiydi bu albüm.
Diken grubunun temelleri nasıl atıldı? Sizin rolünüz neydi Diken grubunda?
Ben solist olarak başladım. Sonra gitara geçtim. Bu “her işini kendin yapacaksın” felsefesine girişti benim için. Çünkü kimseyle anlaşamıyor, derdimi de kimseye anlatamıyordum. Biraz hırçın bir yapım var ama kimseye zarar vermedim şimdiye kadar. Hep söz ve besteleri ben oluşturdum. Bu demektir ki Diken benimle özdeşleşmiştir. Sonrası da hep öyle oldu. Tabii son dönemlerde Fatih çok sağlam riff’ler çıkarmıştı.
Konserlere çıkarılmadınız, hakkınızda yalan yanlış tanımlamalar yapıldı. Siz her şeye rağmen hep beraber yolunuza devam ettiniz. Ta ki diğer Diken üyelerinin geçtiğimiz sene yaptıkları açıklamalara kadar…
Bütün bu yanlış anlaşılmalara sebep bizim dizginlenemeyen, çocuksu ve saf coşkumuz oldu. Bence her şey kendi dönemi içinde değerlendirilirse daha sağlıklı sonuçlara varılır. Biz grup olarak rock camiasında hep insanlara karşı saygılı davrandık. Evcimen insanlardık biz. Aile hayatları olan, etliye sütlüye dokunmayan kendi halinde insanlardık. Ben 96’da bir yığın grubun, festivalin renkli afişlerini tasarlamıştım. Bunun için kimselerden de beş kuruş almamıştım. Dedim ya biraz saftık galiba. Bu bizim sonumuzu hazırladı. Fatih, Özgür ve Fırat üçü de çok iyi insanlar. Fatih konserlere çıkamayınca çok üzüldü. Morali alt üst oldu. Bu moral bozukluğuyla belki birbirimizi de zaman zaman kırmışızdır. Son dönemlerde iyice birbirimizden kopmuştuk. Bizi bir arada tutabilecek hiçbir faaliyet, konser yoktu çünkü. Birileri bizi bitirdi. Fatih ne kadar bana sövüp saysa da beni her zaman çok sevmiştir. Yani onun idealleri artık farklı, zaten bırakmayı düşünüyordu uzun süreç içerisinde. Bu arada grubu ben dağıtmadım. Fatih almış bu kararı. Üçü de aynı anda ayrılmış. Yüz yüze bile konuşmadılar benimle. Sonra siteyi açınca şaşkına döndüm. Fatih daha sonra “Diken’e bensiz devam edemezsin” dedi. Biraz haklı galiba. Çünkü 11 yılı gibi bir emek söz konusu. Ben de yoluma tek başıma devam etmeye karar verdim.
Bugün yolunuza tek başınıza devam ediyorsunuz. Peki bu bir tercih miydi yoksa bir zorunluluk muydu?
Bizim kavgalarımız, tartışmalarımız bizim aramızdadır. Her grupta olur böyle şeyler. Bu kadar olaydan sonra zaten hazırda bestelerim vardı. Naci Kesener’in de desteğiyle tek başıma devam kararı aldım. Ona çok şey borçluyum. Gerçekten günlerce, aylarca düşündük, Diken olsun mu olmasın mı diye. Ama Fatih’siz pek de anlamı yok. Emeğine saygım var.
Grup dağılalı henüz bir yıl olmamasına rağmen siz solo albüm çalışmanıza başladınız ve stüdyodasınız. Bu sürat niye, dağılma durumunu bekliyor muydunuz?
Diken’deki bütün kurgu bana aittir. Bu kurguyu hep elbirliğiyle şekle sokmaya çalıştık. Elimde hep fazladan beste olmuştur. Bu bestelerin üzerine bir de zamanla birikmiş materyalleri, bir de yalnız kalmış olmanın özgürlüğünü de ekleyin işte her şey bir anda belirginleşiveriyor. Biz Diken’in üçüncü albümü için 11 parça hazırlamıştık. Dağılınca bu besteleri hiç kullanmadım. Hemen elimdeki materyallere yöneldim. Sonuçta pek de farklı olmuyor Diken şarkılarından.
Solo albüm projenizde Serdar Öztop ile çalışıyorsunuz. Serdar Öztop ülkemizin en önemli gitar virtüözlerinden birisi. Peki prodüktörlüğü nasıl Serdar Öztop’un biraz onu sizden dinleyelim?
Serdar Öztop gibi bir isimle çalışmak, kaliteli, üst düzey bir sanat okulunda okumak gibi bir şey. O gerçekten bir okul gibi. Onun yanında sürekli yeni şeyler öğreniyorsunuz. Her an sürpriz bir fikirle sanki inanılmaz büyüler yapıyor. Olaylara soğukkanlı, bilimsel ve akılcı yaklaşımına hayranım. Ülkemizde Rock müziğinin sevilmesinde çok büyük bir payı var diye düşünüyorum.
Albümünüzün hazırlıkları hala stüdyoda sürüyor. Kimlerle çalışıyorsunuz bu albümde?
Albümde davulları Eski Frekans ve Climb davulcusu İlker Özgök çaldı. Gerçekten çok fedakarca çalıştı. Ayrıca solo gitarda M. Hakan Özhendekçi gibi genç bir yetenek var. Kendisi gerçekten geleceğin umut veren müzisyenlerinden birisi. Bas gitarda Derman Karademir isimli genç bir arkadaşımız var. Henüz baslar kaydedilmedi. Onunla da önümüzdeki haftalarda birlikte olacağız. Ayrıca albümdeki beyin takımını da saymam gerekir. Müthiş yetenekli iki tonmaisterimiz var bu çalışmada. Gökhan Bakın ve Yaren Karahasan. Gökhan şimdiye kadar tanıdığım en sıcak insan. Hem genç hem de çok yetenekli. Gelecek vadeden bir müzisyen ve teknik adam. Çok zevkli bir çalışma ortamımız var. Yaren Karahasan, ünlü Yırtık Uçurtma grubunun gitaristi aynı zamanda. Çok başarılı bir isim. Müzik kulağı, bilimsel yaklaşımı, o bir türlü çözemeyip hayran kaldığım sakinliği ve sabrıyla güler yüzlü bir arkadaşımız. Ayrıca iyi bir aranjör bence.
Taylan Ayık’ın tarzı nedir peki? Bir Kretaor gibi mi, bir Overkill gibi mi, yoksa bir WASP gibi mi?
Benim müzik hayatımda tek idolum WASP ve solisti Blackie Lawless’tır. Bu adamı düşüncesi ne olursa olsun hiçbir vokaliste değişmem. Benim için çok ayrı bir yeri vardır. Onunla ilgili her konu, yazı, resim, makale benim takibim altındadır. Tarzım onun tarzıdır. Onun Türkçe versiyonudur. Ben bunu her zaman, 10 yıldır üstüne basa basa söylemişimdir. Şimdilerde bu altyapıyı bozmadan yeni türlerden de esinler taşıyorum müziğime. Sonuçta bu müzik evrenseldir.
Bu albümünüzde işlediğiniz konular neler? Ne anlatıyorsunuz dinleyicilerinize?
Ben yepyeni bir sayfa açmış bulunuyorum. Diken’de oluşturduğum o vazgeçmeyen, diz çökmeyen, yenilmeyen, umut dolu çocuğu yeni konseptime aynen alıyorum. Bu çocuk şimdi gerçeklerin peşinde. Artık büyüyor. Elle tutulur, akla yatkın şeyler arıyor. Sonsuzluğa gönderiyor eski öfkesini. Geçmişini dönüp bakmadan silip atıyor. Dünya üzerindeki karanlığın perdesini, küçük elleriyle gücü yettiğince kaldırmaya çabalıyor. Artık meleklere değil aklına güveniyor. Sihirle değil çabayla aklını geliştirebileceğine inanıyor. Eski feodal kahramanlara veda ediyor. Ama duygularını da açıkça, biraz yakıcı bir şekilde aktarıyor. Bakın bunlar benim düşüncelerim. Ben artık buyum. Dinleyenlerimle daha çok şey paylaşıp, onların gerçeklerin takipçisi olmalarını istiyorum. Şarkıları dinleyince bunu daha da iyi anlayacaklar. Kendilerini bulacaklarına ve sorgulamaya başlayacaklarına eminim.
Diken günlerinden beri hep milliyetçi, muhafazakar olarak hatta kimi yerlerde ırkçı, faşist olarak lanse edildiniz…
Ne faşistlerle, ne de ırkçılarla ne dinci muhafazakarlarla, ne bu evrende, ne de başka bir evrende işim olmaz. Benim milliyetçiliği koyabileceğim tek yer yurtseverliktir. Kafalarına çekiç gibi insin bu şarkılar. O faşist sözler diye niteledikleri temalar olan hükmetme isteği, önderlik hissi, bunlar insanı atılım yapabilecek duruma getiren telkin ve bireysel hipnozlar olabilir. Dozunda kalırsa iyileştirici etki yapabilir. Dünyadaki tüm metal grupları megaloman bir felsefi içerik taşırlar. Ama Türkçe olunca birileri rahatsız oluyor tabii. Yani burada bir ırkçılık veya siyasi bir hegemonya söz konusu değil. Her siyasi görüş sağ olsun, sol olsun bu histeriyi taşır. Biz bunu dile getirmeye çalışmıştık.
Albüm tarihi netleşti mi? Dinleyicilerinle ne zaman buluşacaksın?
Albüm mart ortası gibi görünüyor. Bir an evvel dinleyicilerimle buluşup, tanışıp, yeni açtığım bu sayfayı onlara göstermek ve paylaşmak istiyorum. Konserler herhalde nisan sonuna doğru başlar. Şimdiden bir tarih veremiyorum. Diken şarkıları da çalabiliriz belki.
Albüm piyasaya çıktıktan sonra konserler olacaktır tabi ki.Tekliflere açık mısın ya da şöyle sorayım konser organizasyonları için sana ulaşılabilecek iletişim kanalları nelerdir?
Şimdi öncelikle resmi web sitemin adresi: www.taylanayik.com Konser organizasyonları konusunda öngörüşme yapmak için menejerim Gökhan Bakın ile irtibat kurulmasını tercih ederim. Gereken telefon numaralarını [email protected] ve [email protected] adreslerinden isteyebilirsiniz. Ayrıca; www..oztop.music.com adresinden ya da [email protected] dan da adresinden firmam Öztop Müzik’e de ulaşabilirsiniz
Son olarak dinleyicilerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Şunu söylemek isterim: Türkiye’de gerçekten rock ve heavy metal adına çok az iyi iş yapılıyor. Kim olursa olsun, hangi grup ya da hangi bireysel sanatçı olursa olsun önyargısız bir şekilde onları takip edip kulak kabartın. Onların duygularına karşılık vermeye çalışın. Zorla değil elbet. Sizlerden yani dinleyicilerden ricam bu. Kimseyi hemen, tanımadan dünya hakkındaki görüşlerini öğrenmeden, yaşantısını bilmeden yargılamayın. Bu gerçekten sanatçılara ya da adaylarına çok fazla zarar veriyor. Diken işte bu yüzden dağıldı. Ve bizler bu toplumun sorunlarını da yakından takip etmeliyiz bence.
Röportaj: @Borknagar
Tarih: 20.12.2005
Yarattığı imaj gerçek anlamda başarıya ulaşmış olmalı ki; buz gibi, hükmeden tavırlarla konuşan, sorduğumuz sorulara şiir gibi özlü cevaplar veren bir adam beklerken, birden sıcakkanlı ve dost canlısı biriyle karşılaştık.Yanılmışız kabul ediyoruz. Ama keşke bütün yanılgılar böyle güzel olsa. Lisede resim öğretmenliği yapan Taylan Ayık’ı yakından tanımak istiyorsanız, buyurun okumaya...
Taylan Ayık müzik hayatına nasıl başladı, nerelere uğradı ve nereye kadar gelebildi?
Benim grup kurup müzik yapmama sebep olan birçok etken oldu. Aşk, üniversite, yeni arayışlar, Mavi Sakal’ın “Çektir Git” albümü, filan... 92-94 arası pek bir hareket yaşamadık. 94’den sonra konser salonlarında boy göstermeye başladık. 1995’te Fatih Balcı gruba dahil oldu. 1996 bizim için çıkış yılı olmuştu. Birçok yerde konserlere çıktık. Müthiş bir kadromuz vardı. Bu kadro “Hedef Büyük”ün altyapılarını yaratmıştır. Ama kayıt stüdyosu gerçeği karşısında gümledik tabii. Ardından bir yığın eleman değişikliği. Sonra Türkiye büyük bir deprem ve satanist krizi gibi talihsiz olaylar yaşadı. Bizim ikinci albüm projesi kuşa çevrilip küçük bir EP’ye dönüşüverdi. Bu bütün olayların üzerine bir de benim işsizlik, evlilik, ailevi meseleler de binince çıldırmaktan son anda kendimi kurtardım. Bu tabii ki müziğe 2 sene kadar ara vermeme neden oldu. Sonrası öğretmenlik, müziğe dönüş ve “Ay Batarken”. Satışları çok iyi gitmese de bizim için müziğimizin zirvesiydi bu albüm.
Diken grubunun temelleri nasıl atıldı? Sizin rolünüz neydi Diken grubunda?
Ben solist olarak başladım. Sonra gitara geçtim. Bu “her işini kendin yapacaksın” felsefesine girişti benim için. Çünkü kimseyle anlaşamıyor, derdimi de kimseye anlatamıyordum. Biraz hırçın bir yapım var ama kimseye zarar vermedim şimdiye kadar. Hep söz ve besteleri ben oluşturdum. Bu demektir ki Diken benimle özdeşleşmiştir. Sonrası da hep öyle oldu. Tabii son dönemlerde Fatih çok sağlam riff’ler çıkarmıştı.
Konserlere çıkarılmadınız, hakkınızda yalan yanlış tanımlamalar yapıldı. Siz her şeye rağmen hep beraber yolunuza devam ettiniz. Ta ki diğer Diken üyelerinin geçtiğimiz sene yaptıkları açıklamalara kadar…
Bütün bu yanlış anlaşılmalara sebep bizim dizginlenemeyen, çocuksu ve saf coşkumuz oldu. Bence her şey kendi dönemi içinde değerlendirilirse daha sağlıklı sonuçlara varılır. Biz grup olarak rock camiasında hep insanlara karşı saygılı davrandık. Evcimen insanlardık biz. Aile hayatları olan, etliye sütlüye dokunmayan kendi halinde insanlardık. Ben 96’da bir yığın grubun, festivalin renkli afişlerini tasarlamıştım. Bunun için kimselerden de beş kuruş almamıştım. Dedim ya biraz saftık galiba. Bu bizim sonumuzu hazırladı. Fatih, Özgür ve Fırat üçü de çok iyi insanlar. Fatih konserlere çıkamayınca çok üzüldü. Morali alt üst oldu. Bu moral bozukluğuyla belki birbirimizi de zaman zaman kırmışızdır. Son dönemlerde iyice birbirimizden kopmuştuk. Bizi bir arada tutabilecek hiçbir faaliyet, konser yoktu çünkü. Birileri bizi bitirdi. Fatih ne kadar bana sövüp saysa da beni her zaman çok sevmiştir. Yani onun idealleri artık farklı, zaten bırakmayı düşünüyordu uzun süreç içerisinde. Bu arada grubu ben dağıtmadım. Fatih almış bu kararı. Üçü de aynı anda ayrılmış. Yüz yüze bile konuşmadılar benimle. Sonra siteyi açınca şaşkına döndüm. Fatih daha sonra “Diken’e bensiz devam edemezsin” dedi. Biraz haklı galiba. Çünkü 11 yılı gibi bir emek söz konusu. Ben de yoluma tek başıma devam etmeye karar verdim.
Bugün yolunuza tek başınıza devam ediyorsunuz. Peki bu bir tercih miydi yoksa bir zorunluluk muydu?
Bizim kavgalarımız, tartışmalarımız bizim aramızdadır. Her grupta olur böyle şeyler. Bu kadar olaydan sonra zaten hazırda bestelerim vardı. Naci Kesener’in de desteğiyle tek başıma devam kararı aldım. Ona çok şey borçluyum. Gerçekten günlerce, aylarca düşündük, Diken olsun mu olmasın mı diye. Ama Fatih’siz pek de anlamı yok. Emeğine saygım var.
Grup dağılalı henüz bir yıl olmamasına rağmen siz solo albüm çalışmanıza başladınız ve stüdyodasınız. Bu sürat niye, dağılma durumunu bekliyor muydunuz?
Diken’deki bütün kurgu bana aittir. Bu kurguyu hep elbirliğiyle şekle sokmaya çalıştık. Elimde hep fazladan beste olmuştur. Bu bestelerin üzerine bir de zamanla birikmiş materyalleri, bir de yalnız kalmış olmanın özgürlüğünü de ekleyin işte her şey bir anda belirginleşiveriyor. Biz Diken’in üçüncü albümü için 11 parça hazırlamıştık. Dağılınca bu besteleri hiç kullanmadım. Hemen elimdeki materyallere yöneldim. Sonuçta pek de farklı olmuyor Diken şarkılarından.
Solo albüm projenizde Serdar Öztop ile çalışıyorsunuz. Serdar Öztop ülkemizin en önemli gitar virtüözlerinden birisi. Peki prodüktörlüğü nasıl Serdar Öztop’un biraz onu sizden dinleyelim?
Serdar Öztop gibi bir isimle çalışmak, kaliteli, üst düzey bir sanat okulunda okumak gibi bir şey. O gerçekten bir okul gibi. Onun yanında sürekli yeni şeyler öğreniyorsunuz. Her an sürpriz bir fikirle sanki inanılmaz büyüler yapıyor. Olaylara soğukkanlı, bilimsel ve akılcı yaklaşımına hayranım. Ülkemizde Rock müziğinin sevilmesinde çok büyük bir payı var diye düşünüyorum.
Albümünüzün hazırlıkları hala stüdyoda sürüyor. Kimlerle çalışıyorsunuz bu albümde?
Albümde davulları Eski Frekans ve Climb davulcusu İlker Özgök çaldı. Gerçekten çok fedakarca çalıştı. Ayrıca solo gitarda M. Hakan Özhendekçi gibi genç bir yetenek var. Kendisi gerçekten geleceğin umut veren müzisyenlerinden birisi. Bas gitarda Derman Karademir isimli genç bir arkadaşımız var. Henüz baslar kaydedilmedi. Onunla da önümüzdeki haftalarda birlikte olacağız. Ayrıca albümdeki beyin takımını da saymam gerekir. Müthiş yetenekli iki tonmaisterimiz var bu çalışmada. Gökhan Bakın ve Yaren Karahasan. Gökhan şimdiye kadar tanıdığım en sıcak insan. Hem genç hem de çok yetenekli. Gelecek vadeden bir müzisyen ve teknik adam. Çok zevkli bir çalışma ortamımız var. Yaren Karahasan, ünlü Yırtık Uçurtma grubunun gitaristi aynı zamanda. Çok başarılı bir isim. Müzik kulağı, bilimsel yaklaşımı, o bir türlü çözemeyip hayran kaldığım sakinliği ve sabrıyla güler yüzlü bir arkadaşımız. Ayrıca iyi bir aranjör bence.
Taylan Ayık’ın tarzı nedir peki? Bir Kretaor gibi mi, bir Overkill gibi mi, yoksa bir WASP gibi mi?
Benim müzik hayatımda tek idolum WASP ve solisti Blackie Lawless’tır. Bu adamı düşüncesi ne olursa olsun hiçbir vokaliste değişmem. Benim için çok ayrı bir yeri vardır. Onunla ilgili her konu, yazı, resim, makale benim takibim altındadır. Tarzım onun tarzıdır. Onun Türkçe versiyonudur. Ben bunu her zaman, 10 yıldır üstüne basa basa söylemişimdir. Şimdilerde bu altyapıyı bozmadan yeni türlerden de esinler taşıyorum müziğime. Sonuçta bu müzik evrenseldir.
Bu albümünüzde işlediğiniz konular neler? Ne anlatıyorsunuz dinleyicilerinize?
Ben yepyeni bir sayfa açmış bulunuyorum. Diken’de oluşturduğum o vazgeçmeyen, diz çökmeyen, yenilmeyen, umut dolu çocuğu yeni konseptime aynen alıyorum. Bu çocuk şimdi gerçeklerin peşinde. Artık büyüyor. Elle tutulur, akla yatkın şeyler arıyor. Sonsuzluğa gönderiyor eski öfkesini. Geçmişini dönüp bakmadan silip atıyor. Dünya üzerindeki karanlığın perdesini, küçük elleriyle gücü yettiğince kaldırmaya çabalıyor. Artık meleklere değil aklına güveniyor. Sihirle değil çabayla aklını geliştirebileceğine inanıyor. Eski feodal kahramanlara veda ediyor. Ama duygularını da açıkça, biraz yakıcı bir şekilde aktarıyor. Bakın bunlar benim düşüncelerim. Ben artık buyum. Dinleyenlerimle daha çok şey paylaşıp, onların gerçeklerin takipçisi olmalarını istiyorum. Şarkıları dinleyince bunu daha da iyi anlayacaklar. Kendilerini bulacaklarına ve sorgulamaya başlayacaklarına eminim.
Diken günlerinden beri hep milliyetçi, muhafazakar olarak hatta kimi yerlerde ırkçı, faşist olarak lanse edildiniz…
Ne faşistlerle, ne de ırkçılarla ne dinci muhafazakarlarla, ne bu evrende, ne de başka bir evrende işim olmaz. Benim milliyetçiliği koyabileceğim tek yer yurtseverliktir. Kafalarına çekiç gibi insin bu şarkılar. O faşist sözler diye niteledikleri temalar olan hükmetme isteği, önderlik hissi, bunlar insanı atılım yapabilecek duruma getiren telkin ve bireysel hipnozlar olabilir. Dozunda kalırsa iyileştirici etki yapabilir. Dünyadaki tüm metal grupları megaloman bir felsefi içerik taşırlar. Ama Türkçe olunca birileri rahatsız oluyor tabii. Yani burada bir ırkçılık veya siyasi bir hegemonya söz konusu değil. Her siyasi görüş sağ olsun, sol olsun bu histeriyi taşır. Biz bunu dile getirmeye çalışmıştık.
Albüm tarihi netleşti mi? Dinleyicilerinle ne zaman buluşacaksın?
Albüm mart ortası gibi görünüyor. Bir an evvel dinleyicilerimle buluşup, tanışıp, yeni açtığım bu sayfayı onlara göstermek ve paylaşmak istiyorum. Konserler herhalde nisan sonuna doğru başlar. Şimdiden bir tarih veremiyorum. Diken şarkıları da çalabiliriz belki.
Albüm piyasaya çıktıktan sonra konserler olacaktır tabi ki.Tekliflere açık mısın ya da şöyle sorayım konser organizasyonları için sana ulaşılabilecek iletişim kanalları nelerdir?
Şimdi öncelikle resmi web sitemin adresi: www.taylanayik.com Konser organizasyonları konusunda öngörüşme yapmak için menejerim Gökhan Bakın ile irtibat kurulmasını tercih ederim. Gereken telefon numaralarını [email protected] ve [email protected] adreslerinden isteyebilirsiniz. Ayrıca; www..oztop.music.com adresinden ya da [email protected] dan da adresinden firmam Öztop Müzik’e de ulaşabilirsiniz
Son olarak dinleyicilerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Şunu söylemek isterim: Türkiye’de gerçekten rock ve heavy metal adına çok az iyi iş yapılıyor. Kim olursa olsun, hangi grup ya da hangi bireysel sanatçı olursa olsun önyargısız bir şekilde onları takip edip kulak kabartın. Onların duygularına karşılık vermeye çalışın. Zorla değil elbet. Sizlerden yani dinleyicilerden ricam bu. Kimseyi hemen, tanımadan dünya hakkındaki görüşlerini öğrenmeden, yaşantısını bilmeden yargılamayın. Bu gerçekten sanatçılara ya da adaylarına çok fazla zarar veriyor. Diken işte bu yüzden dağıldı. Ve bizler bu toplumun sorunlarını da yakından takip etmeliyiz bence.
Röportaj: @Borknagar
Tarih: 20.12.2005