İsmi, ilk bakışta, iş adamlarıyla dolu kapitalist dünyanın kurnaz öykülerini anlatan klişe bir filmmiş izlenmi verse de alakası olmayan, konusu, kurgusu, oyunculuğu ve çekimleriyle mükemmel bir film. Uzun zamandan sonra izlediğim en iyi filmdi. Yönetmenliğini Christopher Nolan'ın yaptığı filmin senaryosu da Nolan'ın kardeşi Jonathan Nolan'a ait. Filmi izledikten sonra bundan sonraki kariyerlerine abi- kardeş devam etsinler demek geldi içimden. Christopher Nolan'ın son dönemlerdeki popüler oyuncusu Christian Bale de filmin 2 esas oğlanından biriydi. Bunun yanısıra Van Helsing'ten bildiğimiz Hugh Jackman da bir diğer 2. esas oğlan. Oyuncu kadrosu gayet zengin ve her bir oyuncunun da film içinde şahsına münhasır rolleri vardı.
İki genç sihirbazın, ben daha iyiyim ben daha süperim rekabetleri, ileride çok acı çekecekleri olaylara sebep olan hırs kavgasına dönüşüyor ve her biri birbirinin numaralarını öğreneceğim derken hiç beklenmedik şeylerle karşılaşıyorlar. Filmde çoğu zaman Edison ve Tesla'nın ismini duyuyoruz. Sanki iki sihirbazla birlikte içten içe bu 2 bilim adamının da rekabeti verilmeye çalışılmış. Filmde Edison'u görememiş olsak da Tesla'yı David Bowie'nin oynaması iyi bir sürprizdi 😉
Başından beri bir sihirbazın ikizinin olması ve "büyük numarayı" bu yolla yapması, hem rakip sihirbaz için hem de izleyenler için bomba bir finaldi. Bu finalle birlikte filmde soru işareti bırakan bir çok yer kendi kendine bağlanıyor ve taşlar tam yerine oturuyor. Zaman zaman fantastik görüntülere de yer veren yönetmen (özellikle klonlama sahnelerindeki görüntüler) filmi çok mantıklı bir çerçevede işlemiş ve hiç bir ucuzluğa yer vermemiş. Senaryonun güzelliği, çok nefis bir kurguyla birleştirilmiş. Filme konsantre olup pür dikkat izleyen kimse, karışık bulmayacaktır.
Yaklaşık 2 saati geçkin bir film böylesine göz açıp kapayıncaya kadar bitti benim için. "Sinema budur" övgüsünü rahatlıkla hakediyor.