Herkese selamlar. Ton konusu; gitar çalan bizler için hayati önem taşımakta malumunuz. İlk gitara başladığımız günden itibaren dilimize pelesenk olmakta bu kelime. Gerek idolümüz sayılacak gruplar, gitaristler, müzik tarzları, gerekse de; kendi icra etmeye çalıştığımız müzik için oluşturmaya çalıştığımız gitar sesi kafalarımızda belirli bir ton kavramı oluşturmakta. Şimdi bu olaya yıllar içerisinde edindiğim bilgiler ve tecrübeler ışığında yaklaşmak istiyorum. Hem tartışırız hem varsa hatalarımızı düzeltiriz hem de yeni gelen arkadaşlar bu başlığa denk gelirlerse belki kafalarındaki sorulara cevaplar bulabilirler.
Öncelikle konuya şu noktadan yaklaşmak istiyorum. Malumunuz teknoloji gelişmekte. Her gün yeni markalar, yeni firmalar, yeni ürünler ortaya çıkmakta. Dolayısı ile rekabet artmakta. Artan rekabet ile birlikte bir noktadan bakıldığında; daha ucuza daha iyi sayılabilecek sesler üreten ürünler üretilmekte. Peki bu durum aslında böyle midir?
Size ilginç bir şey söylemek istiyorum. O muhteşem şarkılardaki gitar tonlarını oluşturan amfiler çoğu zaman çok affedersiniz ama ''osuruk sesi'' gibi sesler çıkaran aletler desem bana inanır mıydınız? 🙂 Bu yazıyı burada okumayı bırakmayan arkadaşlar için açıklayayım. Böyle olmak zorunda. Burayı daha detaylı açıklayacağım. Ton dediğimiz şey; gitar+amfi+setup+kayıt teknolojilerinden oluşmakta. İyi bir ton oluşturmak istiyorsanız öncelikle seçtiğiniz ekipmanlar arasında bir uyum yaratmak zorundasınız. Seçtiğimiz her bir ekipmanın kendine has bir karakteri var. Hem bunları iyi yansıtabilecek şekilde ayar yapmalı, hem de yaptığınız ayarları birbirleri ile uyumlu hale getirmelisiniz. Sonrasında ise sizleri daha önemli bir konu bekliyor. Bu da orkestrasyondaki duyumdur. Altını çizmek istiyorum. Bu çok çok önemli bir konu. Eğer evde müzik yapıyorsanız açtığınız backing track'i orkestrasyon gibi düşünmelisiniz. Bazen ayarladığınız en güzel ton orkestrasyonda çok kötü duyulabilir. Bazen de bu durumun tam tersi söz konusudur. Çok kötü sandığınız bir ton, orkestrasyonda müthiş bir duyum yaratabilir. Bunu deneyimlemek için internette bazı şarkıların kanal kayıtlarını ayrı ayrı bulabileceğiniz siteler mevcut. Bu sitelere bir göz atın derim. Nasıl ki gitarımızın tonunu oluştururkenki setup zincirinde bir uyum durumu söz konusuysa, bu noktada da aynı durum söz konusudur. Bu noktada tuzak bir durum olarak nitelendirebileceğim bir durum var benim. Gitar çaldığımız esnada beynimiz hem çalım için çalışır hem de duyum için. Bazen o anda müthiş gelen ton ve çalım kabiliyeti, eğer çaldığınız şeyi kaydedip tekrar dinlerseniz o kadar da iyi gelmeyebilir. Çünkü beyin; gitar çaldığımız esnada hem duyduğumuz hem de duymak istediğimiz şeylere odaklanır. Bu yüzden imkanınız var ise çalışırken bir yandan kayıt açık kalsın.
Konu biraz dağıldı. Tekrardan toparlamak istiyorum. ''Osuruk sesi'' demiştik. Daha fazla bu tabiri kullanmayacağım. Şimdi bu konuyu birazcık açmak istiyorum. Aslında belirli bir tecrübeye sahip enstrümanistler için asıl ton denilen şey budur çoğu zaman. Ham, işlenmeye hazır, bütün frekansların detaylı duyulabildiği ses en güzel tona sahiptir. Headroom dediğimiz hadise yani kabaca sesin hacmi açısından oldukça zengindir. Üst düzey ekipmanları bu kadar pahalı yapan da hem bu ekipmanların kendine has karakterleri hem de az önce saydığım niteliklere sahip olmasıdır. Gitara yeni başlamış sayılabilecek arkadaşlarımızın önüne bir adet Blackstar Ht5 ve bir adet Marshall Jubilee koyduğumuzda emin olun önemli bir kısmı Blackstar'ın daha güzel ton verdiğini söyleyecektir. Çünkü yeni teknoloji; bizlere daha fastfood kültürüne dayalı ekipmanlar sunmaktadır. Taze kulakların ayırt edemeyeceğini düşündüğü frekansları traşlamakta, çalımı kolaylaştırmak adına kompresyonu yükseltmekte, temel gereksinim olarak sayılabilecek reverb ve delay gibi fx'lerin en basit hallerini bizlere hazır olarak sunmaktadır. Bu yüzden uzunca bir süre bu ekipmanlar ile vakit geçirdikten sonra elinize esaslı bir amfi geçerse inanın çalmakta ve hakimiyet kurmakta oldukça zorlanacaksınız.
Son olarak kayıt teknolojilerine değinmek istiyorum. Bir ekipman satın almaya karar verdiğimizde bir çoğumuzun ilk yaptığı şey youtube gibi kanallardan o ekipmanların ses örneklerini incelemek olur. Doğru bir davranıştır da. Çünkü alacağımız ekipmanların karakterleri hakkında fikir sahibi oluruz. Peki bu kadar mı? Hayır kesinlikle değil. Kayıt teknolojileri artık o kadar gelişmiş bir durumdadır ki inanın bana doğru müdahaleler ile her ekipmandan neredeyse her ton alınabilecek bir noktaya doğru ilerlemekteyiz. Sonuçta o ürünleri pazarlamak amacı ile o kayıtlar oluşturulmakta. O yüzden en sağlıklı ekipman satın alma yöntemi deneyerek almaktır. Bunu asla unutmayın.
Çok dağınık yazdım. Okuması zor ve sıkıcı oldu belki de. Şimdiden kusura bakmayın. Son olarak şunu yazmadan geçmek istemiyorum. Satriani tonu istiyorsanız çok paranız olmalı. Hadi bunu da geçtim, Satriani'nin setupında çalıyor dahi olsanız, Satriani gibi ton alabilmek için Satriani'nin parmaklarına sahip olmalısınız 😉 Mutlu forumlar 🙂
Öncelikle konuya şu noktadan yaklaşmak istiyorum. Malumunuz teknoloji gelişmekte. Her gün yeni markalar, yeni firmalar, yeni ürünler ortaya çıkmakta. Dolayısı ile rekabet artmakta. Artan rekabet ile birlikte bir noktadan bakıldığında; daha ucuza daha iyi sayılabilecek sesler üreten ürünler üretilmekte. Peki bu durum aslında böyle midir?
Size ilginç bir şey söylemek istiyorum. O muhteşem şarkılardaki gitar tonlarını oluşturan amfiler çoğu zaman çok affedersiniz ama ''osuruk sesi'' gibi sesler çıkaran aletler desem bana inanır mıydınız? 🙂 Bu yazıyı burada okumayı bırakmayan arkadaşlar için açıklayayım. Böyle olmak zorunda. Burayı daha detaylı açıklayacağım. Ton dediğimiz şey; gitar+amfi+setup+kayıt teknolojilerinden oluşmakta. İyi bir ton oluşturmak istiyorsanız öncelikle seçtiğiniz ekipmanlar arasında bir uyum yaratmak zorundasınız. Seçtiğimiz her bir ekipmanın kendine has bir karakteri var. Hem bunları iyi yansıtabilecek şekilde ayar yapmalı, hem de yaptığınız ayarları birbirleri ile uyumlu hale getirmelisiniz. Sonrasında ise sizleri daha önemli bir konu bekliyor. Bu da orkestrasyondaki duyumdur. Altını çizmek istiyorum. Bu çok çok önemli bir konu. Eğer evde müzik yapıyorsanız açtığınız backing track'i orkestrasyon gibi düşünmelisiniz. Bazen ayarladığınız en güzel ton orkestrasyonda çok kötü duyulabilir. Bazen de bu durumun tam tersi söz konusudur. Çok kötü sandığınız bir ton, orkestrasyonda müthiş bir duyum yaratabilir. Bunu deneyimlemek için internette bazı şarkıların kanal kayıtlarını ayrı ayrı bulabileceğiniz siteler mevcut. Bu sitelere bir göz atın derim. Nasıl ki gitarımızın tonunu oluştururkenki setup zincirinde bir uyum durumu söz konusuysa, bu noktada da aynı durum söz konusudur. Bu noktada tuzak bir durum olarak nitelendirebileceğim bir durum var benim. Gitar çaldığımız esnada beynimiz hem çalım için çalışır hem de duyum için. Bazen o anda müthiş gelen ton ve çalım kabiliyeti, eğer çaldığınız şeyi kaydedip tekrar dinlerseniz o kadar da iyi gelmeyebilir. Çünkü beyin; gitar çaldığımız esnada hem duyduğumuz hem de duymak istediğimiz şeylere odaklanır. Bu yüzden imkanınız var ise çalışırken bir yandan kayıt açık kalsın.
Konu biraz dağıldı. Tekrardan toparlamak istiyorum. ''Osuruk sesi'' demiştik. Daha fazla bu tabiri kullanmayacağım. Şimdi bu konuyu birazcık açmak istiyorum. Aslında belirli bir tecrübeye sahip enstrümanistler için asıl ton denilen şey budur çoğu zaman. Ham, işlenmeye hazır, bütün frekansların detaylı duyulabildiği ses en güzel tona sahiptir. Headroom dediğimiz hadise yani kabaca sesin hacmi açısından oldukça zengindir. Üst düzey ekipmanları bu kadar pahalı yapan da hem bu ekipmanların kendine has karakterleri hem de az önce saydığım niteliklere sahip olmasıdır. Gitara yeni başlamış sayılabilecek arkadaşlarımızın önüne bir adet Blackstar Ht5 ve bir adet Marshall Jubilee koyduğumuzda emin olun önemli bir kısmı Blackstar'ın daha güzel ton verdiğini söyleyecektir. Çünkü yeni teknoloji; bizlere daha fastfood kültürüne dayalı ekipmanlar sunmaktadır. Taze kulakların ayırt edemeyeceğini düşündüğü frekansları traşlamakta, çalımı kolaylaştırmak adına kompresyonu yükseltmekte, temel gereksinim olarak sayılabilecek reverb ve delay gibi fx'lerin en basit hallerini bizlere hazır olarak sunmaktadır. Bu yüzden uzunca bir süre bu ekipmanlar ile vakit geçirdikten sonra elinize esaslı bir amfi geçerse inanın çalmakta ve hakimiyet kurmakta oldukça zorlanacaksınız.
Son olarak kayıt teknolojilerine değinmek istiyorum. Bir ekipman satın almaya karar verdiğimizde bir çoğumuzun ilk yaptığı şey youtube gibi kanallardan o ekipmanların ses örneklerini incelemek olur. Doğru bir davranıştır da. Çünkü alacağımız ekipmanların karakterleri hakkında fikir sahibi oluruz. Peki bu kadar mı? Hayır kesinlikle değil. Kayıt teknolojileri artık o kadar gelişmiş bir durumdadır ki inanın bana doğru müdahaleler ile her ekipmandan neredeyse her ton alınabilecek bir noktaya doğru ilerlemekteyiz. Sonuçta o ürünleri pazarlamak amacı ile o kayıtlar oluşturulmakta. O yüzden en sağlıklı ekipman satın alma yöntemi deneyerek almaktır. Bunu asla unutmayın.
Çok dağınık yazdım. Okuması zor ve sıkıcı oldu belki de. Şimdiden kusura bakmayın. Son olarak şunu yazmadan geçmek istemiyorum. Satriani tonu istiyorsanız çok paranız olmalı. Hadi bunu da geçtim, Satriani'nin setupında çalıyor dahi olsanız, Satriani gibi ton alabilmek için Satriani'nin parmaklarına sahip olmalısınız 😉 Mutlu forumlar 🙂