Türkiye Sinema Alanında Neden Yetersiz?

şimdi sinemanın gelişmesi iki yönde olur.

1- popüler filmler çekerek kitleyi sinemaya çekersiniz. bolca para kazanırsınız.
2- o kazanılan bolca paranın bir kısmını senaryosu güçlü fimlere yatırır , böylelikle sinema literatürüne geçecek filmlere imza atmış olursunuz.

bizim ülkemizde bu olay daha yeni yeni oturmaya başlıyor. o yüzden hemen süper filmler beklemek imkansız. ayrıca aksiyon, korku bilimkurgu gibi az örnekleri bulunan yapımlardan dolayı şu anda çekilenlerin kötü birer kopya olması normaldir.( gora'yı bunu dışında tutuyorum bilimkurgu/komedi olarak iyi bir filmdir.)

bu aralar özellikle çekilen komedi filmlerinde büyük bir düşüş var. birkaç film hariç diğerleri eski komedilerin yanına bile yaklaşamaz.( özellikle shrek kotarması keloğlan kara prense karşı tam bir faciadır)

bunun nedeni türk halkının 15 senedir sürekli olarak özel kanallar tarafından kötü programlara mahkum edilmesidir. bunun sonucunu gişede görüyoruz. çok sağlam filmler 300-500 bin kişide kalırken, sulu komedilere 1-1.5 milyon arası kişi gidiyor.( tabi gidenlerin çoğunluğunu sadece bu tarz filmlere giden bir kitle oluşturmakta.)

aksiyon filmlerinde ise türk sinemasındaki örnekleri eskiden beri, 3-5 kavga ve çatışma sahnesi geçmeyen tarzda çekildikleri için şimdi hollywoodvari çalışmalar yapmak biraz zor oluyor. çünkü daha önceden böyle şeyler çekilmediği yada onları çeken yönetmeler daha önce amerikan aksiyon filmlerinde yardımcı yönetmenlik yapmadığı için nasıl çekeceklerin tam bilmiyolar.( aksiyon olarak son osmanlı'yı beğendim.pars'ı izlemedim onun için yorum yapamam)

yeşilçam bana göre bir kandırmadan ibarettir. aynı filmlerin en az 3-5 kopyası çekilmiştir. ayrıca çekilne filmlerin çoğunun senaryosuda aynıdır.( özellikle melodramlar) yeşilçam'ın esas olgusu yönetmenlerinin ve oyuncularının iyi olmasından kaynaklanıyor.( bu arada arzu film'in çektiği bütün filmleri ayrı bir köşeye koyuyorum. yönetmen,senarist ve oyuncu üçgenini çok iyi tutturmuşlar ve türk sinemasının gerçek şaheserlerini ortaya çıkarmışlardır.)

aslında zamanında çekilen filmlerin paraları gene filmlere harcansa dünyada hollywood'la baş edecek tek sinema türk sinemasıdır. çünkü aks,yondan,drama,komediden,bilimkurguya,fantastik sinemadan,westerne kadar hemen her türde örnek vermiş bildiğim tek sinema sektörüdür.( bu arada türkiyede çekilmiş en iyi korku filmi dracula istanbul;da dır.yabancı kaynaklarda farklı versiyonların en iyilerinden biri olarak gösterilmektedir.)

evet zamanında yatırım yapılmadığı için sinema sektörü özellikle seks furyasından sonra batmanın eşiğine gelmiştir.( bi ara rejisörlük müteahi,tlik gibi kolay yoldan para kazanma mesleği haline gelmiştir. 3-5 film çekerek gelen paralarla yat,kat,han,apartman alan çok rejisör vardır.) 80'lerdeki video filmleri furyasının yanında daha özgün filmlere yelken açan yönetmenlerimiz sayesinde türk sinemasını iyi örneklerinin çoğu 80'lerde ortaya çıkmıştır.( özellikle şener şen'in parladığı yıldır.namuslu,züğürt ağa,selamsız bandosu, çıplak vatandaş gibi çok iyi yapımlarda oynamıştır.)

bana kalırsa türk sinemasını kalınması dışarda izlenmesiyle ortaya çıkar. türkiyede 2-3 milyon kişinin izlediği bir film dışarda sadece 100bin kişi tarafından izlenebiliyor. bu yüzden sadece içerde para döndürmekle iş olmuyor. türk filmlerinin dışarda da daha çok izlenmesi lazım. bunun için global film çekmek lazım. bence bunu yöntemi tarihi filmler çkemekten geçiyor. türk tarihi gibi zengin bir olguyu iyi kullanmamız lazım. 8 ki biz hiç kullanamıyoru.daha doğru düzün ne bir çanakkale filmimiz var ne de kurtuluş savaşını anatan bir filmimiz.) eğer dışarda örnekleri gibi 8 galdiator,kingdom of heaven, troy vs.) iyi filmler çekebilirsek dışardaki izlenme payımız artar. dolayısıyla yapım şirketleri daha çok kazanır ve daha çok film çekmeye başlarlar. işte o zaman türk sineması şahlanır.maliyet olarak gladitor'un 10da birine çok iyi tarihi filmler yapılabilir.yani kazaklar bile becerebiliyosa bizim hala bi çanakale filmi yapmamamız ayıptır.
 
Türk sinemasından bir halt çıkmaz bence.Evet işini iyi yapanlar var ama onlarda vasat bir haltlıktan öteye gidemez.Fransızlar yüksek bütçeli olmadan çok iyi filimler çıkartıyor.Daha önce de dediğim gibi Kore yapımı Old Boy adlı filmi de örnek gösterebilirim yüksek bütçe midir bunlar? Fransızların Amelie adlı harika baş yapıt dram filmi yüksek bütçelimi dir? Örnekle çoğaltılabilir.Türkiye ne sinema alanın da ne de muzik alanında da Avrupa ve Amerikan sinemasıyla başa çıkamaz.

Aksiyon filmi ,yüksek bütçeli bir filim türüdür doğru ama herşey bütçeyle olmuyor.Bütçeli, belli bir bütçeyle aksiyon filmi çekilir.Bir kere Türkiyenin en büyük sıkıntısı senaryo ve konu kıtlığı .Maddi gücü olsa bile sinema sektörünün pek iyi işler yapıcağını düşünmeyin.Mantalite ve yeteneği Türkiyenin hem sinema alanın da, hem muzik alanın da kısıtlıdır.

Muzik alanından da örnek olarak bahsetmek istedim sadece konumuz sinema biliyorum ama sinema ile muziğin ülkemiz açısından başarısızlığının ne derece olduğunu sölemek istedim sadece kendimce.


Tabi arkadaşlar fikirlerinizi sunmaya devam edin sonuçta burda ülkemizdeki bazı eksikliklerini neden olabilceği konusunda fikirler sunmak çok sevindirici ve bilgilendirici.


Son olarakta aksiyon olsun korku olsun ya da dram olsun paranız da olsa yüksek bütçeli filimde çekseniz konu olarak ve senaryo olarak konuyu iyi işelemeniz lazım hatta kamera açılarını çok iyi düşünmeniz lazım, yönetmen mesela kamera nerden ne açıdan çekicem bunları hesaplaması lazım.Yani sadece aksiyon filmi çekelim iki araba çarpışsın değil olay ses efektleri olsunfilmin içindeki diyologlar olsun....


Bizde korku edebiyatı yok şu yok bu yok para yok tmm belki yok ama bizde çok mu yetenek var nedir yani çok olsaydı zaten şimdi bir dünya starımız olurdu.


Popülerlik konusu ise, zaten filmi populer yapan filmin büyülemesidir.Sinema zaten kendi içinde popüler bir alan.Filmin populer olması onu kötü yapmaz.Bugün bir Braveheart son derece populerdir populer olsun olmasın güzel filim güzeldir, harikadır.


Bugün bir American x history ya da fightclub boşuna mı populer oldu?Ona bakarsak jimi hendrixte populer ?Ne demek istediğimi anlamışsınızdır....


Populerliği haketmişler vardır bir de haketmeyen ve o populerlik koltuğunda oturanlar vardır.

Saygılar sunuyorum...
 
Geçenlerde Halit Refiğ'in anısına TRT2'de Gurbet Kuşları filmini gösterdiler. 64 yapımı, Cüneyt Arkın'ın oynadığı ilk film. Filiz Akın da bayağı bir gençmiş. Filmde ki "çatı" sahnesine hayran kaldım. Zira o sahnenin çekimleri süperdi. DVD'si var mıdır bilmem ama nette bulursanız çekip izleyin kesinlikle.

Birde seneler önce Çağan Irmak'ın 98 yılında çektiği kısa metrajlı "Bana Old and Wise'ı Çal"ı izlemiştim youtube de. Derya Alabora, Erkan Can ve Tomris İncer oynamış ,mutlaka izleyin. Özellikle Tomris İncer'in oyunculuğunu coşturduğu bir sahne var, harikulade.
 
Sinema olayından çok çakmam ama olayın bütçe ile alakası olduğunu düşünmüyorum. Bugün Amerika'da G.I. Joe'nun filmi yüksek bütçelerle çekiliyor da ne oluyor, 3. sınıf aksiyon filmlerinden daha çok klişe barındırıyor içinde.

Onun dışında olay biraz arz-talep bağlamında ilerliyor. Eğer Türk vizyon tarihinde en çok izlenen film Recep İvedik ise Türk sinemasını değil de kendimizi eleştirmemiz gerekir diye düşünüyorum ben. Keza Cem Yılmaz da sevdiğim bir komedyendir ancak Hokkabaz dışında yaptığı filmlerde "bir Türk uzaya gitse nasıl olur", "ilk çağda bir Türk yaşasa ne olurdu" gibi klişelere kaçtığını görüyoruz.

Bir de başardığımız işleri görmezden gelme durumu var Türk izleyicileri olarak. Bugün Üç Maymun Cannes film festivali ödülünü alıp yurtdışındaki sinemalarda oynuyor ancak biz buna hakettiği ilgiyi gösteremiyorsak, yine dönüp sorgulamamız gereken kişi biziz demektir.

Son bir örnek ile kapatayım: Bugün Kibar Feyzo filmini "sadece" komik olduğu için izliyor isek, sorun Türk sinemasında değil izleyenlerdedir.
 
JohnnyThunder demiş ki:
Sinema olayından çok çakmam ama olayın bütçe ile alakası olduğunu düşünmüyorum. Bugün Amerika'da G.I. Joe'nun filmi yüksek bütçelerle çekiliyor da ne oluyor, 3. sınıf aksiyon filmlerinden daha çok klişe barındırıyor içinde.

Onun dışında olay biraz arz-talep bağlamında ilerliyor. Eğer Türk vizyon tarihinde en çok izlenen film Recep İvedik ise Türk sinemasını değil de kendimizi eleştirmemiz gerekir diye düşünüyorum ben. Keza Cem Yılmaz da sevdiğim bir komedyendir ancak Hokkabaz dışında yaptığı filmlerde "bir Türk uzaya gitse nasıl olur", "ilk çağda bir Türk yaşasa ne olurdu" gibi klişelere kaçtığını görüyoruz.

Bir de başardığımız işleri görmezden gelme durumu var Türk izleyicileri olarak. Bugün Üç Maymun Cannes film festivali ödülünü alıp yurtdışındaki sinemalarda oynuyor ancak biz buna hakettiği ilgiyi gösteremiyorsak, yine dönüp sorgulamamız gereken kişi biziz demektir.

Son bir örnek ile kapatayım: Bugün Kibar Feyzo filmini "sadece" komik olduğu için izliyor isek, sorun Türk sinemasında değil izleyenlerdedir.

Yazılanlara genel olarak katılıyorum.

Sonuçta Türkiye'de, sinemayı bir sanat, anlatacak şeyleri, verecek mesajları olan bir araç olarak görmüyor pek kimse. Böyle bir kitle hiç yok demiyorum; ama genel olarak Türk insanı sinemaya ya ağlamaya ya gülmeye gidiyor. Bunu yaparken de kaliteyi pek göz önünde bulundurmuyorlar. Eğer film onlara vakit geçirtebiliyorsa, amacına ulaşmış demek oluyor.

Sineması gelişmiş ülkelerde bu pek böyle değil. Şu an Amerika'da dahi anlamsız, hatta saçma derecede değerlendirilebilecek komedi filmlerinde bile belli bir standart yakalamaya çalışıyorlar. Satmıyor çünkü diğer türlü, iş yapmıyor. En basit blockbuster tarzı filmlerde bile (Iron Man'dir, Transformers'dır..) eli yüzü düzgün biçimde anlatılan bir konu arıyor artık izleyici. Adamların sineması uçmuş çünkü. Sittin tane film çekmişler 1900'lerden beri, iyi-kötü..

Bahsettiğimiz sorunsal, aslında sinemanın doğuşundan beri de süregelmiştir. Sinema sanat mıdır, illa verecek bir mesajı olmalı mıdır, yoksa sadece fakirin eğlencesi (İlk yıllarında öyleydi çünkü.) olarak mı görevini yerine getirmelidir vs. vs.

Ancak dediğim gibi, sineması ortalama bir standartı tutturmuş ülkelerde en basit filmlerde bile bir kalite arıyor izleyici. Biz de o günlere gelmek istiyorsak, sinema sektörünün değil de, izleyicinin maddi imkanlarının düzelmesini beklemeliyiz kanımca. Çünkü Türkiye'deki geçim derdi, halkın ekonomik sorunları ve çaresizlikleri devam ettikçe, halk filmlere sadece kafasını boşaltmak için gitmeye devam edecektir. He derseniz ki: "Ulan Kubrick filmleri bile 5 TL'den satılıyor, ufuklarını geliştirecekse filmden kitaba her şeyin ucuzu var piyasada, geliştirsinler kendilerini!" onu "Türkiye Neden Kafa Olarak İlerlemiyor?" tarzı bir başlıkta tartışırız. Sinemadan da genel bir konu çünkü o.
 
ssene oldu 2014. geleceğe dönüşte ki geleceğe geldik ama hala daha 90 lı yıllar şark zihniyetiyle sinemalar işletiliyor. kaliteyi falan geçtim. eleştirisi olan yapar. benim derdim şu; artık titanic gibi 52 hafta vizyonda film kalan dönemde değiliz. en kral filmin bile 1-2 ay içinde DVD si çıkmakta. ve filmler vizyona girdiğinde aynı zamanda hd olarak paypal tv ler ve netflix gibi stream sitelerinde de oynamakta. bu internet çağında çoğu film tabii ki de 720p-1080p-br rip vs. gibi kaliteli şekilde piyasaya düşüyor. bizim sinemalar ise hala daha ısrarla filmleri aylar sonra vizyona sokuyor. mesela prisoners filmi aralık sonu vizyona girmeden 2 ay önce 1080p düşmüştü. taa şubata tarih verilen "12 years slave" filmi yine çoktan düştü. bir çok önemli-önemsiz film çok geç geliyor,gelene kadar insanlar merakını gideriyor. ondan sonra yok "korsan,torrent" bilmemne. bu yüzden bile gelişemiyoruz. (fiyatlar ve salonların kalitesinden bahsetmedim bile.)
 
Sinemacılara yönelik çok ağır eleştiriler var lakin sorunun asıl kaynağı sinemacı değil izleyici kitlesidir. Yapilan filmler agir argo ve kufur icermedikce salonlarin dolu oldugunu gormek cok zor. Zaten turk insanı dram ve komedi üstüne yogunlasmıs durumda. Prodüktör denen insan da para bakacagı için neyde para varsa ona yönelecektir. Yani bu genel bir sorununun ozellestirilmis halidir. Bu yuzden yonetmen senarist vb demek yerine once kendimize bakmali: dunyanin en buyuk saheserini yaratan grifitt bile filmi izlenmedigi icin surunmustur. Once bir bilet alin derim 🙂 ve unutmayin internet cekilen filmlere en buyuk hakarettir.
 
okumadim hic biryaziyi, saygisizligim icin ozur dilerim, direk dusuncemi belirtmek istiyorum
biz milletce ozensiziz, insanlari salak yerine koyuyoruz ve kolay para pesindeyiz. Herif yapiyor dandirikten filmini, muhakkak cikiyor izleyen, merak eden, aliyor parasini. Aynisi muziktede gecerli, o kadar dandik muzikler var ki dinleyen nasil cikiyor anlamiyorum, mesela daha demin arkadasim "dalgasina"Tugba Ekinci - Oha falan oldum u dinletti, sozler o kadar derindi ki.. Fakat Athenaydi, Bonomoydu, Dumandi yavas yavas akillaniyoruz, duzeliyor hafif hafif sanat bu ulkede, belki bir gun sanatciya saygida olucak unlulere saygi yerine
 
Malesef bu konuya çok katılmıyorum, kötü filmlerin ya da ticari filmlerin olması ya da fazlalaşması normaldir ama bir o kadar kaliteli yapım da vizyona girmekte ve geri planda kalmaktadır. Ayrıca Türk sinemasında uluslararası yönetmenler kadar başarılı, gerçekten çok iyi "multi-iş" yapan yönetmenlerimiz mevcut. Türkiye de bir Reha Erdem, bir Zeki Demirkubuz gerçeği var ve bu yönetmenler senaryosundan tut, prodüksiyonuna hatta kameramanlığına kadar filmin her alanıyla ilgileniyorlar.

Son birşey daha ekleyeyim, kötü filmlerin yapılıyor olması, birçok filmin vizyona girmesi sektörün de geliştiğini gösterir ve daha iyi filmlerin de vizyona girmesine olanak sağlar, bırakın kötü örnekler de olsun.
 
Sinemacılara yönelik çok ağır eleştiriler var lakin sorunun asıl kaynağı sinemacı değil izleyici kitlesidir. Yapilan filmler agir argo ve kufur icermedikce salonlarin dolu oldugunu gormek cok zor. Zaten turk insanı dram ve komedi üstüne yogunlasmıs durumda. Prodüktör denen insan da para bakacagı için neyde para varsa ona yönelecektir. Yani bu genel bir sorununun ozellestirilmis halidir. Bu yuzden yonetmen senarist vb demek yerine once kendimize bakmali: dunyanin en buyuk saheserini yaratan grifitt bile filmi izlenmedigi icin surunmustur. Once bir bilet alin derim 🙂 ve unutmayin internet cekilen filmlere en buyuk hakarettir.

İnternet sadece kapital düzen için çekilmiş filmlere hakarettir(bu internetteki yayınlara çok kolay önlem alabiliyorlar fakat kasıtlı olarak yapılmıyor bu arada),hakaret de değildir daha az kâr ediyorlar sorun burada ve Türkiye'de çekilen filmlerden batan bir film yok henüz sektörde dönen parayı hayal dahi edemezsin(Türkiye içerisinde sadece lafta milyon dolarlık bütçelerle film çevriliyor, bunda amaç kalite izlenimi verip insanları çekmektir). Küfür konusunda çoğu kişi yanlış düşünüyor, bence siz de yanlış düşünüyorsunuz.Eğer ki gerçek hayatın içerisinde küfür varsa sahne içinde o oyuncu için de olmalıdır.Cem yılmaz buna güzel bir örnek vermişti İstanbul Türkçesi ile konuşan uyuşturucu taciri meselesi vardı 🙂. Ya da bana Gemide filmindeki küfür olanları çıkarttıktan sonra yerine alternatif koyabilir misin? Bence konulamaz.Ucuz yapım tutar, bu ülkede dram tutar, ülke örf adetine göre çekilmiş korku filmi tutar hem de ucuza mâl olur,aşk meşk gibi salak konular daima tutar.Asıl olan riske girip Yozgat Blues gibi yüz akı bir film çekebilmektir.Türk sinemasında müthiş başarılı, ödüllü kimseler var ;Ama adamlar genel film akımları dahilinde çekim yaptıkları için(klasik anlatılı olmayan) izleyince çoğu kişi bu ne la der.Ödüllü çok filmimiz bulunuyor, ödül alan kişiler ise para uğruna film çekmeyen, bağımsız çalışan ve hiç bir firmanın köpeği olmayan kişilerdir.Sektör sorunlu 🙂
 
okumadim hic biryaziyi, saygisizligim icin ozur dilerim, direk dusuncemi belirtmek istiyorum
biz milletce ozensiziz, insanlari salak yerine koyuyoruz ve kolay para pesindeyiz. Herif yapiyor dandirikten filmini, muhakkak cikiyor izleyen, merak eden, aliyor parasini. Aynisi muziktede gecerli, o kadar dandik muzikler var ki dinleyen nasil cikiyor anlamiyorum, mesela daha demin arkadasim "dalgasina"Tugba Ekinci - Oha falan oldum u dinletti, sozler o kadar derindi ki.. Fakat Athenaydi, Bonomoydu, Dumandi yavas yavas akillaniyoruz, duzeliyor hafif hafif sanat bu ulkede, belki bir gun sanatciya saygida olucak unlulere saygi yerine
Siz bile çeklişkidesiniz.Sanat ve sanatçı gördüğünüz kişilere bakın en azından.Bu ülkede hiçbirşey düzelmiyor sanat açısından, bu varsayımınızı çok güzel alt üst edebilirim.Hatta son yıllarda sanat kara günlerini yaşıyor da diyebilirim.
 
Bence zaten küfür de pek yok. Genelde duyduğum, Gemide filmi dahil argo kullanımından ibaret ve gereksiz-sansür yüzünden son dönem filmler ve eski yapımlar da kuşa döndü, acayip uyuz olmuş durumdayım. Sevişmek kelimesine bile sansür konulur oldu. TV'de de birşey seyredemez oldum, bir dilin zenginliği argoya da bağlıdır, onun çıkartılmaması gerekir. Hele ki sansürün kendisi saygısız birşey.
 
Malesef bu konuya çok katılmıyorum, kötü filmlerin ya da ticari filmlerin olması ya da fazlalaşması normaldir ama bir o kadar kaliteli yapım da vizyona girmekte ve geri planda kalmaktadır. Ayrıca Türk sinemasında uluslararası yönetmenler kadar başarılı, gerçekten çok iyi "multi-iş" yapan yönetmenlerimiz mevcut. Türkiye de bir Reha Erdem, bir Zeki Demirkubuz gerçeği var ve bu yönetmenler senaryosundan tut, prodüksiyonuna hatta kameramanlığına kadar filmin her alanıyla ilgileniyorlar.

Son birşey daha ekleyeyim, kötü filmlerin yapılıyor olması, birçok filmin vizyona girmesi sektörün de geliştiğini gösterir ve daha iyi filmlerin de vizyona girmesine olanak sağlar, bırakın kötü örnekler de olsun.
Bak işte bu adamların iyi olmasının ve ciddi ödüller almasının sebebi bağımsız olarak çalışmalarından ileri geliyor.Bir şey ne kadar sanayiye dönerse afedersiniz o kadar çabuk b.k olur.Bağımsız dediğim filmler de çok büyük meblağlı şeyler değil.Adam çoğu işi kendi yürüttüğünden masrafları ciddi manada düşüyor.
 
Bence zaten küfür de peki yok. Genelde duyduğum, Gemide filmi dahil argo kullanımından ibaret ve gereksiz-sansür yüzünden son dönem filmler ve eski yapımlar da kuşa döndü, acayip uyuz olmuş durumdayım. Sevişmek kelimesine bile sansür konulur oldu. TV'de de birşey seyredemez oldum, bir dilin zenginliği argoya da bağlıdır, onun çıkartılmaması gerekir. Hele ki sansürün kendisi saygısız birşey.
Televizyon konusu her ülkede sıkıntılı.Bu yüzden sinema farklıdır.Bugün İran'da da film izlersen bu ülkedekine benzer konularla muhatab olursunuz,tv de yasak ama sinemada serbest, bunu açık seçik ya da imgelerle anlatmak yönetmene kalmış.
 
ssene oldu 2014. geleceğe dönüşte ki geleceğe geldik ama hala daha 90 lı yıllar şark zihniyetiyle sinemalar işletiliyor. kaliteyi falan geçtim. eleştirisi olan yapar. benim derdim şu; artık titanic gibi 52 hafta vizyonda film kalan dönemde değiliz. en kral filmin bile 1-2 ay içinde DVD si çıkmakta. ve filmler vizyona girdiğinde aynı zamanda hd olarak paypal tv ler ve netflix gibi stream sitelerinde de oynamakta. bu internet çağında çoğu film tabii ki de 720p-1080p-br rip vs. gibi kaliteli şekilde piyasaya düşüyor. bizim sinemalar ise hala daha ısrarla filmleri aylar sonra vizyona sokuyor. mesela prisoners filmi aralık sonu vizyona girmeden 2 ay önce 1080p düşmüştü. taa şubata tarih verilen "12 years slave" filmi yine çoktan düştü. bir çok önemli-önemsiz film çok geç geliyor,gelene kadar insanlar merakını gideriyor. ondan sonra yok "korsan,torrent" bilmemne. bu yüzden bile gelişemiyoruz. (fiyatlar ve salonların kalitesinden bahsetmedim bile.)
Bu ülkede asıl sıkıntı yabancı sinema salonlarının ülkede çalışmaya başlamasıyla yaşandı, sinemanın pahalı olmasının sebeplerinden biri budur.Ama adamlar zaten filmi çekerken reklamdan vs emin ol filmi kurtarıp kâr bile ediyor, sinemadan aldıkları ise çerez parası.Korsan emek hırsızlığıdır, evet bir yerde kötüdür ama bazı durumlarda hakediyorlar deyip kendimce bahane bulduğumdan pek pişmanlık duymuyorum.Elimde zaten almak istediklerimin orjinalleri oluyor(hollywood yapımları genelde hariç).
 
.
Sinemacılara yönelik çok ağır eleştiriler var lakin sorunun asıl kaynağı sinemacı değil izleyici kitlesidir. Yapilan filmler agir argo ve kufur icermedikce salonlarin dolu oldugunu gormek cok zor. Zaten turk insanı dram ve komedi üstüne yogunlasmıs durumda. Prodüktör denen insan da para bakacagı için neyde para varsa ona yönelecektir. Yani bu genel bir sorununun ozellestirilmis halidir. Bu yuzden yonetmen senarist vb demek yerine once kendimize bakmali: dunyanin en buyuk saheserini yaratan grifitt bile filmi izlenmedigi icin surunmustur. Once bir bilet alin derim 🙂 ve unutmayin internet cekilen filmlere en buyuk hakarettir.
Ha suç bende yani?
 

Geri
Üst